Tarihi kaynaklar şöyle der:

 

“Mimar Sinan, ustalık ve maharetini ilk olarak 1533 yılında gerçekleştirilen İran Seferi sırasında gösterdi. Van gölü sahiline gelindikten sonra ihtiyaç duyulan üç kadırgayı iki hafta gibi kısa bir sürede yapıp donatması sadrazamı son derece memnun etti. Gemilerin idaresi de kendisine verildi. Sefer dönüşünde Yeniçeri Ocağında önemli bir makam olan Hasekilik rütbesinin kendisine verilmesi itibarını önemli ölçüde arttırdı. Bu rütbesiyle birkaç sefere katıldı.”

 

Urartu Medeniyeti nasıl alt yapı sistemlerinin, ilk sulama sistemlerinin temelini buradan attıysa, Mimar Sinan da ustalığının temellerini burada attı.

Yıllar sonra, 1567’de Köse Hüsrev Paşa tarafından yaptırılan Hüsrev Paşa Camii’nin de mimarı yine oydu. Eski Van şehrinin ayakla kalan iki yapıdan birisi olan bu cami de onun eseri. Halen yerinde duruyor.

 

***

 

Mimar Sinan’ın Hüsrev Paşa Camii’ni Urartu’lardan kalan tarihi kalenin eteklerinde yapmıştı. Yıllar önce restore edildi. Sonra deprem oldu. Yine zarar gördü. Yine onarıldı. Şu an yerinde duruyor. Hem de tarih kokuyor... Hemen arkasına bakıyorsunuz. Koca Urartuların Kalesi. 2010’dan başlayarak restore edildi, ışıklandırıldı. Fakat bir süre sonra karanlığa gömüldü. Yani Van Kalesi’ni gün kararmadan gördünüz gördünüz. Yoksa gidemezsiniz. Binlerce yıllık tarihi yapı hayaletli şatoları andırıyor. Zaten akşam belli bir saatten sonra da etrafında ‘kafa çekmeye’ müsait bir dağdan başka bir şeye benzemiyor. Van’da bir şeylere benzemeyen başka ‘şeyler’ de var.

Buyrun konuşalım..

 

***

 

İNSAN BÖYLE BİR MİRASA NASIL SAHİP ÇIKMAZ!?

 

Van’da yıllardır kazı yapan, eski Van’ı arayan, toprak altında Van’ın tarihini gün yüzünü çıkarmaya çalışan bir ekip var. Ekibin başında Erkan Konyar var. Kendisi İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Merkezi Müdürü. Her yıl onlarca hoca, öğrenci, asistan ile birlikte Van’a geliyorlar. Yıllar boyudur yılın neredeyse yarısını Van’da geçirip kazılar yapıyor, Urartular’dan bugüne ne varsa gün yüzüne çıkarmaya çalışıyorlar. Van’ın tarihinin gün yüzüne çıkmasında önemli katkıları olan Konyar ve ekibinin son hamlesi kentin tarihine, kültürüne, turizmine katkı sunacak bir çalışma. Doğu Anadolu Projesi (DAP) Bölge Kalkınma İdaresi ve Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (DAKA) eliyle Van’da iki önemli çalışmanın startı verildi. Birincisi Urartu Kültür Koridoru, diğeri de eski Van şehrinin canlandırılması. Çalışma hızla ilerliyor. Etaplar halinde 100 yıl önce Rus ve Ermeniler’in yakıp yıkarak gittiği ve o tarihten itibaren terkedilen Eski Van Şehri canlandırılacak. Devasa bir proje... Van Kalesi eteklerinde ‘yeni’ bir ‘eski’ Van inşa edilecek ve bu bizim turizmimizin belkemiklerinden birisi olacak. Hatta demo görüntüleri geçtiğimiz haftalarda da paylaşıldı.

 

***

 

Neyse... Erkan hoca bir ara sosyal medyadan sitem etmişti. Demişti ki:

“Urartu’nun başkenti Van. Urartular ise Yakın Doğu’nun en yetenekli mimarlarından. Yaptıkları ortada. Ya şimdiki Van... İnsan bu kadar mı mirasına sahip çıkmaz, feyz almaz?”

Adam haklı? Neden mi? Çünkü dertli. Hem tarihi hem mimarisi ile bölgede hüküm süren medeniyetlerin eserlerini çok iyi biliyor. Onun okudukları, gördükleri ile bulduklarına bakıyorsunuz. Bir de Van’ın şu anki durumuna bakıyorsunuz. Gerçekten de aynı sitemi dile getirmeden duramıyorsunuz. Derdi olan dertlenir.  Dertlenecek o kadar çok şeyimiz var ki...

 

***

 

VAN SARDURİ’SİNİ ARIYOR!

 

 “Kusura bakmayın ama aranızdan 2700 yıldır bir Sarduri çıkmadı Van’lı arkadaşlar. Ki o buraların tüm kaderini değiştirdi...”  diyor hoca. E yine haklı!

Mesela Cumhuriyet Caddesi’ne çıkıyorsunuz etraf da hep harabe halde binalar.

Aslında yıkıp dökük değiller. Sıvasızlar! Kentte mimari diye bir şey yok! Kimsenin bunu dert ettiği de yok. Önemli olan bina yapıp kiraya vermek. Sağına soluna kimsenin baktığı yok. Bu nedenle de Cumhuriyet’in Kazım Karabekir’in (Maraş Caddesi) ön yüzleri Paris arkası köy! Sarduri’yi birak birisi de çıkıp “Bu düzen böyle gitmez” demiyor ki arkadaş!

 

***

 

MİLLLET GİTTİ AYA, BİZ VANLILAR KALDIK YAYA!

 

Bakın bölgedeki iller başta olmak üzere, tüm kentler tarihi bağlarına kopmadan yapılaşıyor. Özellikle son dönemlerde yerli turistlerin büyük ilgi gösterdiği Doğu ve Güneydoğu kentlerinde yerel ve tarihi mimari çok iyi işleniyor. Mesela Mardin’de müthiş işler yapılmış. Eski Mardin evlerinin inşa edildiği Mardin taşı ile şehrin dört bir yanında aynı taştan Camiler yapılmış. Valilik, Rektörlük gibi kurumlar tarihi yapılarda ya da bu yapıya birebir benzer şekillerde yapılan binalarda hizmet veriyor. Erzurum’da Selçuklu mimarisi hakim mesela. Şehre gidince bu kokuyu alabiliyorsunuz. Karsa gidiyorsunuz, Osmanlı, Rus gibi bir çok mimarinin etkisinin hala şehirde izlerini görebiliyorsunuz. Biraz daha yakına gelelim. Ağrı... Belki de bu anlamda tarihi yapısı en az olan Ağrı’da bile yeni devlet kurumları Selçuklu mimarisini andırır şekilde inşa edilmiş...

 

***

 

VAN’IN KAÇ TANE TARİHİ YAPISI VAR. SAY BAKAYIM!

 

Van’a gelince... Diyelim ki yabancısınız Van Kalesi, açılmayan müze, tarihi camileri (gündüz gözüyle) gördünüz diyelim. Şöyle bir şehir merkezine çıkacaksınız. Acaba nasıl bir kent diye çıkıyorsunuz. Merkeze gidiyorsunuz. Bakıyorsunuz yok! Hiç bir şey yok!

Ama vardı sanki. Evet var var.

Van Şehir merkezindeki tarihi Tekel binası var ya! Yıllardır dillerden düşmüyor. En eski sivil mimarimiz o. Başka da yok. Düşünün artık. Halbuki bürokratik sıkıntıları çözülse, hızlıca kente bir kültürel yapı olarak kazandırılsa ne güzel olur. Yine... Yerel yönetimler eliyle şu sıvasız binalar, ya da yeni yapılacak yapılarla ilgili denetimler artırılsa. Herkes ‘abuk sabuk’ binaları hızlıca yapıp kira kazanma derdinde olmadan bir şeyler yapsa mesela?

 

***

 

VAN BURA AHLAT ŞURA!

 

Bir öneri daha... Bakın Van Gölü’nün derinliklerinde geçtiğimiz yıl koca koca taş bloklar çıktı. Hepsi tarihi eser. Hepsi Ahlat taşı. Ahlat yanı başımız. Taşları kıymetli ve sağlam. Kentin kaldırımları, parkları ya da yeni yapıları ‘Ahlat’ taşı ile yapılsa, bu kentin en azından mimarisi de biraz tarihine yakışır olsa güzel olmaz mı? Koca Mimar Sinan’ların ‘tarihi’ eserler bıraktığı o yapılarda kullanılan taşlar bugün kentin yeni yapılacak Valilik binasını, Emniyet Müdürlüğü’nü ve diğer kurumlarının binalarını süslese kötü mü olur?   Bence çok güzel olur. Hazır Van Kalesi eteklerinde ruhuna uygun yeni bir Van inşa edilirken, hazır Vali Zorluoğlu büyükşehir eliyle imarı, yeni yapılanmayı düzene koymaya çalışırken yeni Van’ın inşasında da tarihe uygun bir Van oluştursak ya. Zor değil. Bölgedeki kentlerin bir çoğu bunu uyguluyor. Edremit’te taş ocağı kurup taş çıkarıp bunu gemiler ile Van Kalesi’ne taşıyan adamlardan daha büyük imkansızlar içinde de değiliz. Van bura Ahlat şura. Bence yöneticilerimizin düşünmesi gereken bir konu.

 

***

 

KİM NE YAPMALI?

 

Bu anlamda geçtiğimiz haftalarda açılan Van Evi projesi yerinde bir çalışma olarak öne çıkıyor. Ama naçizane bir kaç önerimi de paylaşayım yeri gelmişken:

- Her ne kadar Erkan hoca Van evleri konusunda bu evlerin Van’a özgü olmadığı konusunda itiraz etse de, eski Van evleri şehrin farklı yerlerinde örnek olarak ayağa kaldırılabilir.

-Şamranaltı dediğimiz civardaki 19.yy paşa/valilerin konaklarının olduğu yerler yine ilgili belediyeler eliyle aya kaldırılabilir.

-Van kalesinin sahile bakan tarafı, kordon ve sosyal alan olarak imar edilip doğası bozulmadan yürüyüş yolları gibi çalışmalar ile renklendirilebilir. Tabi ışıklandırma konusu şart!

-Peynirciler çarşısı ile başlayan restorasyon, Rus Pazarı gibi tarihi çarşı, pazar ve benzeri alanları da içine alan bir şekilde ilerlese, tüm bu ortak kullanım alanlarından başlayarak bir tarihi mimari seferberliği ilan edilse ya...

 

***

 

PEYAMİ BATTAL DA DERTLİLERDEN...

 

Kader bu ya. Ben de tam bu meseleleri kendime dert ederken, YYÜ rektörü sayın Peyami Battal hoca ile hasbihal etme fırsatı buldum.

Kendisi ile YYÜ’nün girişimini başlattığı 2019 Urartu Yılı konusunu konuşuyorduk.

Malumunuz, 2019’un Urartu Yılı ilan edilmesi meselesi var. Uzun süredir konuşuluyor, öneriliyor, dillendiriliyor.

Tam da bunun üzerine konuşurken sorum üzerine Battal, tam da söz ettiğim konulara değindi. Yani 2019’un öyle kuru kuruya bir Urartu Yılı olmayacağını anlattı.

Urartu Yılı’nın öyle sadece isimde kalacak bir yıl olarak ilanı ile ilgili bir program değil çok kapsamlı çalışmaları olduğunu söyledi. Mesela Urartu Yılı’nda Urartu Mimarisi’nin de canlandırılması, dillendirilmesi, konuşulması gibi.

Tam da bu konunun aklımı kurcaladığı bir süreçte birilerinin daha kentin mimarisini kendisine dert etmesine şahitlik edince öyle mesud oldum ki, anlatamam. Onun da konuyu gündemine alması bir o kadar kıymetli ve önemli.

 

***

 

BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARINA EV ÖDEVİ!

 

Sorunu yazdık. Önerileri yaptık. YYÜ eliyle atılan ilk adımı da paylaştık. Söylemesi bizden... Uygulaması yöneticilerden, siyasetçilerden... Hazır yerel seçimlere gidiyoruz, hazır yerelden, hizmetten konuşuyoruz geleceğin başkanları için işte fırsat. Bunları çalışın, bunları konuşun, bunları projelerinize ekleyiverin işte.

Kentin bu zengin tarihini yok sayarak bir yapılanmanın inanın hiç bir anlamı olmaz.

Büyürüz, kalabalıklaşırız, bir yerlere sığarız ama bir şey olmayız!

Sonra Ömer abi (Van’ın unutulmaz simalarından Osmanê Hotto’nun torunu Ömer Aktürk bu konularda çok dertlidir) ‘Büyük Köy Van’ deyince kızıyoruz.

Vallahi kızmayalım! Adam haklı... Bu kadar güzelliğin buluştuğu bir kenti nasıl bu köy görünümünden kurtaramıyoruz anlamış değilim.

Hazır yazımıza ilham oldu. Yazımızı da yine Erkan hocanın bir sitemi ile bitirelim:

“Yok sayan, yok sayılır.”