Ölüm ve yaşam diye de anlatılabilir.

Savaş, normal akışında seyreden ömrümüze ölümün insan eliyle müdahalesidir.

Barış, o ömrün verimli, insanın kendisi için, insanlık için iyi ve güzel geçirilebilmesi için kapıların ardına kadar açılması demektir.

İnsanlık, ne yazık ki, bütün tarihi boyunca egemenlerin kışkırttığı, örgütlediği savaşlardan kendini kurtaramadı.

Bugün yine bunlardan birinin eşiğine gelmiş durumdayız.

Meseleye Türkiye’nin en Doğusundan savaşın başkahramanlarından biri olan İran’ın yanı başından Van’dan bakıyoruz…

İran ve Amerika Birleşik Devletleri arasında yaşanan gerilim ve bunun çıkış noktası konusunda da sizleri biraz aydınlatmak istiyorum.

Mesele ilk olarak İran’daki bir cemaat yapılanmasının Kerkük’teki bir Amerikan üssüne düzenlediği saldırı neticesinde Amerikalı bir tercümanın hayatını kaybetmesiyle başlamıştı.

Hemen ardından ABD Başkanı Trump verdiği emirle İran’ın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi Irak’ta öldürttü.

Yaşanan olayların ardından devletler birbirlerine güç gösterilerinde bulunmaya başladı.

İl olarak ABD 1979’da Tahran’da rehin alınan 52 Amerikalıya atıfta bulunarak İran çıkarlarına yönelik 52 hedef belirlediklerini belirttiler.

Hemen ardından İran Cumhurbaşkanı Ruhani ise sosyal medya aracılığıyla "52 sayısına atıfta bulunanlar 290 sayısını da hatırlasın. Asla İran ulusunu tehdit etmeyin" açıklamasını paylaştı.

Bu sayı ise ABD’nin 3 Temmuz 1988’de İran’dan Dubai gitmekte olan bir İran uçağını füzeyle vurmasını ve 290 kişinin hayatını kaybetmesini temsil ediyordu.

Sizin de gördüğünüz gibi uluslararası krizler bu tarz misillemelerle devam ederken doğacak olumsuz sonuçların da bir nevi habercisi oluyor.

Bizimle ne alakası var demeyin…

Yaşanan tüm bu gelişmeler hemen yanı başımızda İran ve Irak’ta komşu ülkelerimizde yaşanıyor.

Türkiye tüm bu gelişmeler karşısında her ne kadar “diplomasi” ve “sağduyu” çağrısında bulunmuş olsa da yanı başımızda gerçekleşme ihtimali olan sıcak çatışma ile nasıl başa çıkacağımız sorusu da akıllardan gitmiyor.

Durumu biraz daha özele indirgeyecek olursak İran’da yaşanacak bir savaş veya bir gerilim Van ekonomisinin beslendiği ana arterlerden biri olan İran pazarına büyük bir darbe vuracak.

Olaylar henüz tazeliğini korurken bile döviz kurlarında meydana gelen dalgalanmalar da yaşanacak bir savaşın bize olan etkilerinin bir başka habercisi gibi görünüyor.

Döviz kurlarının yaşamış olduğu bu ufak artış bile şu anki ekonomimizin adeta tıkanmasına yol açıyor.

Elbette ki ölüm en büyük kayıp… Bunun dışında türlü kayıplar da yaşıyoruz dedik ya. Bu kayıplardan büyük olanlardan Van da nasibini alıyor. Bölgenin en kritik, konumu itibariyle en önemli illerinden birisi olması böyle bir misyon da yüklüyor işte!

Bölgedeki her olay doğrudan bizi etkiliyor.

Çatışmalı süreçler, savaşlar, karışıklar bu kentte kaybettiriyor. Dikkat edin bölgede bu tür olayların yaşandığı her dönem Van’ın ekonomik olarak kayıp yıllarıdır. Huzursuzluk olunca yatırım gelmiyor. Para gelmiyor. Çark dönmüyor. Çark dönmeyince, para olmayınca en önemlisi güven olmayınca insanlar da gelmiyor.

Turizmde de kaybediyoruz haliyle. Bunu tecrübe de ettik.

Olay hiç bu kadar uluslararası boyutlarda olmasa da geçtiğimiz yıllarda en ufak gerginlikte İranlı turistlerin gelmediğini gördük. En ufak huzursuzluk bizi de huzursuz etti.

Son dönemlerde Van’dan yapılan çağrılar da bunun ifadesi. Bu huzursuzluğun Van’ın son dönemlerdeki hareketliliğini bozmasından korkuluyor…

Haliyle etkileniyoruz işte!

Ama dediğim gibi buna benzer sebeplerin ötesinde bir de işin insani boyutu olan insan canı var…

Savaşta coğrafya ölüm olur…

İnsanlar savaşın zulmünden, ölümün yaşamı silip atan kahredici gücünden kaçmak için yollara düşer, duvarları aşmak, denizleri geçmek için yoksulluk içinde kurtuluş arar ve çoğu zaman ölüme yenik düşerler.

Savaş kötüdür…