Hüznü, üç öğün yemek niyetine tüketmektir savaş ve beş vakit isyandır. Korku, yalnızlık, tükenmişlik, yakıcı bir ateş ve kurşun yağmurudur gün ve gecelerde. Sebepsiz düşmanlık, kin ve nefret ve dehşet ve dahi vahşettir savaş. Güzel yüzlü çocukların yüzlerinin kanla kızıla boyanması, genç kızların toprağa karışan umutları ve çokça tecavüzdür savaş. Savaş, vicdana tecavüzdür.

Savaş, aklın yerle bir olup vicdanın körelmesi ve katilleşmesidir. İnsan haklarının yok sayılması, ölmenin ve öldürmenin meşru bir hal almasıdır. Acı, hüzün, yoksulluk, daha çok kan, daha çok gözyaşı demektir savaş. Bir annenin göğsüne vura vura “cancağazım” demesidir.

Savaş; babasız bir çocuk, çocuklu bir anne, annesiz bir çocuktur. Masumiyetin aç ellerde yitip gitmesidir; bir annenin en acıklı yüz halidir savaş. Elma görmemiş çocuğun ileri teknoloji sayesinde tarifsiz bir nefes alışla ölümü solumasıdır.

Politika yapıcıların yüksek perdeden katli vacip kılması, çirkinleşen tarafın kızları tecavüzle tehdit etmesidir. Savaş, çirkinliktir. Mezhep ve ırk savaşlarının, demokrasi vaadiyle insanlık namına yapılmasıdır. Asırlarca süregelen nefretin bahanelerle boyut değiştirmesidir.

Savaş, Allah’ın emirlerine karşı gelmektir. O’ndan başkasına tapmaktır; paraya tapmakla O’na şirk koşmaktır.  

Savaş; ölümden kaçarken ayağından çıkan yamalı ayakkabıya uzanan güzel gözlü çocuğun yüzünde patlayan ve etki gücü yüksek zehir olan kurşundur. Eldeki stoğu taze ölümlerle tüketme çabasıdır; zengini daha da zengin etme ihalesidir savaş. Yıkılmış ve mütemadiyen yanacak olan bir ülke; derin acılarıyla sakat bir yaşama mahkûm bırakılmış milyonlarca insan demektir savaş.

Sevgi, demokrattır. Hangi dudaktan çıkarsa çıksın kendinde özgür eğilimleri barındırır. Nefret, diktatördür; savaşın, eş ruhudur. Hangi dudağa yapışırsa kan kusar veremlik ölümleri getirir. Sevgi, sevişmeyi bilen dudaklara abanırsa nefreti öldürür. Nefret ölürse ancak, ancak savaş biter. O halde savaşmayın, sevişin!