Arrow’un imkansızlık teoremi

Geçtiğimiz günlerde karşılaştığım bir ekonomi kuramını okurken hali hazırda siyasetçilerin de şu sıralar demokrasiye bağlamak için uğraştığı ‘imkânsızlık kuramı’na şöyle bir göz gezdirdim.

Nobel ödüllü ünlü ekonomi uzmanı Kenneth Arrow’un oylama sistemleri ve tercihlere dayanan İmkânsızlık Teoremi veya Arrow’un Paradoksu adlı bir çalışması var. Üç ya da daha fazla seçenek sunan hiçbir oylama sisteminin belli bir takım mantıklı kıstasları aynı anda sağlayamayacağını gösteren bu kuram tarih içinde demokratik tercihlerle de sık sık bağdaştırılmaya çalışılmış.

Hâlihazırda kafamızda yerel ve genelde birçok soru işareti varken karma karışık bir ekonomi paradoksu ile kafanızı karıştırmak istemem ama hazır konuya değinmişken şöyle bir yüzeysel olarak bahsetmekte de fayda var. Arrow’a göre bireysel tercihlerden yola çıkılarak sosyal refahın maksimizasyonu mümkün değildir. Şu varsayımlar gerçekleşirse ancak o zaman toplum refahını maksimize eden bir seçim sonucuna ulaşılabilir. Bu koşullar şunlardır.

a) Üç veya daha fazla seçenek olması ve bunların ikişerli oylanabilmesi gerekir.

b) Kişi ve toplum tercihleri arasında olumlu ilişki: Sonuçta ortaya çıkan sosyal refah fonksiyonu tek bir sosyal sıralama-ya imkân vermelidir.

c) Alternatiflerden birisi çıkartılınca sıralama bozulmamalıdır. Örneğin, Ak Parti, BDP’ye, BDP de CHP’ye tercih edildiği zaman, CHP’nin ortadan kalkması durumunda BDP, AK Parti’ye tercih edilmemelidir. Yani bireyin seçeneklere ilişkin tercihleri bireyin kendi tercihine dayanmalı diğer seçeneklerden etkilenmemelidir.

d) Seçmenlerin egemenliği: Bireyler alternatifler arasında rahatça seçim yapabilmelidirler.

e) Diktatörlüğün olmaması: Alternatifler konusunda dikte olmamalıdır. Dikte ile sağlanmaya çalışılan bir oylama ve demokrasi sistemi sağlıklı değildir.

***

Şimdi Arrow ve imkânsızlık kuramını bir kenara bırakıp yerel çapta iki yazı ile irdelediğimiz AK Parti’nin ilçe adaylarının son bölümünü de tamamlamış olalım. Özalp, Edremit, Tuşba, Başkale, Gürpınar, Çatak, Erciş, Çaldıran tamamladık sırada Gevaş, İpekyolu, Muradiye, Saray, Bahçesaray var. Devam edelim:

GEVAŞ

Van’ın giriş kapısı olan sahilleri ve bakirliği ile Edremit’ten daha iyi bir potansiyele sahip olmasına rağmen hakettiği hizmeti alamayan ilçe olan Gevaş’ta bir kere Nazmi Sezer’in bir daha tercih edilmeyeceği netti. Sezer dışında ismi baskın olan Sinan Hakan en güçlü aday olarak gösteriliyordu. Hakan’ın Gevaş’ta kabul edilebilirliği hususunu saklı kalma kaydıyla bir kenara bıraktığımızda yarış genç aday Turgut Güleç ve mevcut ilçe başkanı Bedirhan Erdem olmak üzere 3 isim arasında geçecekti. Van siyasetinde üzerinde tam mutabakat sağlanan siyasetçi görmek imkânsız ya Gevaş’ta olması gereken oldu. Sinan Hakan süreç içerisinde ‘yeterli ve dolu’ bir insan olmasının yanında milletvekili Gülşen Orhan’ın adayı olarak lanse edildi. Nazmi Gür kişisel ‘Facebook’ hesabı üzerinden ‘Ağalar, beyler geri getirilmeye çalışılıyor’ diye feryat figan etti. İlçe başkanı Bedirhan Erdem’in de aynı isimlerin tercihi olması nedeniyle sembolik bir isim olduğu belirtildi. Geriye kalan Turgut Güleç isminin tercih edilmemesinin sebebi de tıpkı Arrow’un teoreminden olduğu gibi A’nın B’ye tercih edilmemesine benziyor. Yani Güleç’in tercih edilmemesi orada Sinan Hakan gibi bir ismin olmasından ibaret. Hakan olmasaydı Güleç tercih edilebilirdi.

Zira şunu da eklemek gerekiyor ki, Gevaş’ta hangi parti kazanır bilinmez ama yapılması gereken büyük işler var. Gevaş bu halde olmamalıydı…

Neler yapılmalıydı hususunu Sayın Hakan’a ve BDP’nin eşbaşkan adayları Basri Arslan - Gönül Deniz’e hatırlatırım.

MURADİYE

Ak Parti’de başvuruların sona ermesinden, resmi adayların açıklandığı o tarihe dek kulislerde konuşulan bir ihtimal vardı. O da Burhan Kayatürk’ün Tuşba, Fatih Çiftçi’nin Erciş, Gülşen Orhan’ın Gevaş-Bahçesaray-Gürpınar, Mustafa Bilici’nin ise Muradiye adayını belirleyeceği, diğer ilçelerde de nispeten belirleyici olabilecekleri idi.

Açıklandıktan sonra ne oldu?

Gördük ki demek ki Gülşen Orhan Gürpınar adayını belirlememiş. Mustafa Bilici son dakikalara kadar adı geçen Yıldırım Bilici’yi Muradiye’ye yazmamış, Fatih Çiftçi listede birkaç ismi kabul edebilme durumu olmasına rağmen Abdulahat Arvas’ın aday olmasına engel olamamış. Peki, nerede etkileri olmuş. Gülşen Orhan’ın ister istemez Bahçesaray’da bir etkisi olmuş, Kayatürk’ün arkasında durduğu Fevzi Özgökçe isminde herkesin mutabık olması nedeniyle Fevzi Özgökçe tercih edilmiş. “Son gün Ankara’ya gitti, listeleri değiştirdi” denilen Mustafa Bilici’nin Muradiye’deki adayı olarak lanse edilen Yıldırım Bilici’nin yerine ise İbrahim Vanlı getirildi. Bu il teşkilatının ve milletvekillerinin bu kez listeler üzerinde o kadar da hâkim olmadığını gösteriyor. Yani Genel Merkez de eski Genel Merkez değil. Muradiye’ye gelince Bilici’nin tercihi Yıldırım Bilici de, hiçbir aşirete mensup olmamasına rağmen nispeten iyi tepkiler alan Orhan Bağlayacı’nın da tercih edilmeyip İbrahim Vanlı isminde karar kılmasında vekil etkisi değil yukarıda saydığım konularda ne etkili olmuşsa onun etkisi var. Olay bundan ibaret.

SARAY

Sınırda bulunmasına rağmen daha çok Küresinnelerin seçmeni oluşturduğu ve Türkiye’nin nadide ilçelerinde olduğu gibi geçen seçimlerde de DSP’nin kazandığı ilçede başkan sonradan Ak Parti’ye geçmesine ve Ak Parti’de adayların ilgi göstermesi beklenmesine rağmen Saray’ın kaderi bir anda Başkale’ye benzedi. Yani başta bir ismin başvurduğu ardından çekildiği daha sonra Turgut Lenk isminin başvurduğu ve onun da çekildiği ilçede son 3 güne kadar karşısı boş bırakılan Saray ilçesinde karar kılınan isim mantıken de en makul tercih olan M. Şerif Çevik’ten yana kullanıldı. Mevcut ilçe Başkanı Çevik BDP’nin rekor adayla başvurduğu ve rahat bir tavır sergilediği ama buna rağmen şu anda tercih edilmeyen aday adaylarından dolayı huzursuzluğun yaşandığı ilçede halk tarafından da ilgi gören bir isim oldu. Adaylıklar açıklanır açıklanmaz iyi de karşılandı. Başka da alternatifi yoktu zaten AK Parti’nin. Çevik ismi de olmasaydı tıpkı Başkale’de olduğu gibi Başbakan’ın bir telefonu ile çağrılacak bir isim atanacaktı oraya belki de.

Ha bu arada Saray demişken şunu da hatırlatayım. BDP’nin Saray adayları Çaldıran’daki gibi itiraz etmesine rağmen bir karşılık alamadı. BDP Çaldıran’da aday değişikliği yaptı, Çatak’da aday adayları bağımsız aday çıkardı. Saray’da ise şu sıralar aynı hazırlık var. Tercih edilmeyen aday adaylarından birisi, çok sürpriz bir partiden adaylığını açıklayabilir. Bu da Saray ile ilgili ekstramız olsun.

BAHÇESARAY

Orhan ailesinin etkili olduğu Bahçesaray ilçesinde yine bu aileden bir ismin aday gösterilmesi elbette ki artık tepki ve sürprizle karşılanan bir durum değil. Gerek Naci Orhan’ın gerekse de Bahçesaray Adayı Muhammed Affan Orhan’ın babası Faruk Orhan’ın da o civardaki ağırlığı ve hakimiyeti malum. Üstelik bu isim Van eşrafının ve BDP kesiminin bile saygısını kazanmış bir isim. Bunlar Orhan’ın artıları. Kazanması halinde Ak Parti’de Türkiye’nin en genç belediye başkanı unvanını kazanacak olan Orhan’ın karşısında yine aynı aileden Hayati Orhan vardı. Mevcut başkan Hayati Orhan’ın sağlık durumu nedeniyle bu göreve devam etmeyeceği bilinen bir durumdu ama Ak Parti’nin kurucularından olan ve bu dönem Saadet Partisi’nden başvuru yapan Mekki Arvas’ın Bahçesaray’daki başvurusu M. Affan Orhan’ın önündeki en büyük engel gibi duruyor. Yine Arrow’un A’nın B’ye, B’nin C’ye tercih edilme sebebini hatırlayalım. AK Parti’deki en genç belediye başkan adayına başarılar.

İPEKYOLU

Kayhan Türkmenoğlu’na defalarca teklif edildiği herkesin malumu. Van’ın 200 bini aşkın nüfusuyla en büyük ilçesi olan İpekyolu’na Ak Parti’de sadece 3 ismin başvurması neyin göstergesidir bilinmez ama Abdulmenaf Keyifli ismi Türkmenoğlu isminin olmaması halinde olması gereken isimdi. Oldu da. Takdir seçmenin.

***

Yukarıda Arrow’un teoremi ile giriş yapıp açık kapı bıraktık ya, bir de araya adayların değerlendirmelerini yazdık ya tüm bunlar kafanızı karıştırdı ve sizi iyice yorduysa o zaman olayı biraz daha içinden çıkılmaz bir hale getirelim. Arrow’un bile içinde çıkamadığı ve buna rağmen Nobel’i aldığı bu kuramın sonucuna geleyim: Arrow’a göre yukarıda sayılmış olan, hem bireysel değerleri hem de kolektif rasyonelliği aynı anda hesaba alan ve bu koşulların hepsini birden yerine getiren, bireysel tercihlerden kollektif tercihe geçişi sağlayacak mekanizma dolayısıyla sosyal refah fonksiyonu bulmak imkansızdır.

Yani yukarıda bahsettiğim söz konusu şartlar birbiriyle bağdaşmaz ve bu beş şartın hepsini birden yerine getiren bir sosyal refah fonksiyonu yoktur. Hatta ve hatta bütün bu kriterlerle uyuşan tek sosyal seçim sistemi diktatörlüktür.

***

Kafamız iyice karıştığına göre, sonlandıralım. Tüm bu isimlerle ilgili değerlendirmeleri bir kenara bıraktığımızda kim bilir belki de bu isimlerin belirlenmesinde bizim ve binlerce ismin yaptığı tüm değerlendirmeler ve tercih edilme ve edilmeme kriterleri anlamsızdı. Belki de tüm bu isimleri sadece birisi veya birileri belirledi. Belki son gün belki de son saatlerde.

Bilin bakalım kim?