Herkesin teşkilattan ve Ankara’dan aday beklediği bir dönemde çok da uzağımızda olmayan ama yıllar içinde desteğini bekleyip de bir türlü desteğini almayı başaramadığımız üniversiteden bir aday çıkagelid. Son gün yaptığı başvuru ile herkesi şaşırtan bir akademisyen olan Prof. Dr. Yakup Akgül’den bahsediyorum. Aslında biz alışık olmasak da olması gereken bir adım olan bu başvuru başlarda şaşkınlık yaratmış olsa da birkaç gün içinde herkesin takdirini gördü bir nevi. Aydın bir insan olan Yakup Akgül bir hafta gibi bir sürede kendisini insanlara anlatmaya, projelerini ve bunları nasıl uygulayacağını dili döndüğünde dile getirmeye çalıştı. Kendisi ile konuştuğumda “Üniversite gibi bir kaleden Van’ı izliyordunuz yıllarca ve şimdi adaysınız” diye sorduğumda aynı konuya baktığımızı da farkettim. Aslında yıllardır bizi izleyen bir üniversite yok aynı zamanda bu üniversitede kent için deyim yerindeyse ‘içi giden’ insanlar da var. işte bunlardan birisi Yakup Akgül, yıllardır kenti uzaktan izleyip yakın plandan çözümler oluşturmuş. Akademisyenliğin verdiği ağırlıkla da tüm sorunların ve çözümlerin altını mantıksal olarak doldurmuş. Bunları anlatırken de güven veriyor. İşinin ehli, sözünün eri ne de olsa. “Neden büyükşehir başkanı olmasın ki?” elde değil onu dinleyince. AK Parti’nin yapması gereken sadece biraz daha geniş bakmak olaya. O aday olarak ilk adımı attı, sıra vatandaşta bence tanımaya ve dinlemeye değer bir isim. Yeter ki biz değerlerimizi tanıyabilelim. Tam da şu sıralar siyasette ‘temiz’ ve ‘yeni’ bir yüz aradığımız anda kapımızı çalan bu değerimiz belki de bizim gelecekteki büyükşehir başkanımız. Kim bilir?

Röportaj: Ömer Aytaç AYKAÇ

 

Bir akademisyen olarak üniversite şehir işbirliğini nasıl sağlayacaksınız? Daha doğrusu üniversiteden nasıl faydalanacaksınız?

 

Ben üniversitede bir akademisyenim bildiğiniz gibi. Bu akademisyenlik hayatımın içerisinde, üniversitelerin bölgeye kurulması iki nedenle yapılır. Bir tanesi bölgenin kalkınmasına katkı sunsun. İkincisi yöreden daha çok öğrenci alıp o yörenin çocukları daha çok eğitilsin, ayrıca yöreye hizmet anlamında proje desteği yapılsın, yani kültürüne katkıda bulunsun. Ana başlıklar altında bunlarla üniversite yörede bir amaç doğrultusunda kurulmuş oluyor. Tabi burada çalışan her öğretim üyesi gibi bizler de çalıştığımız kentin ne durumda olduğunu hep sorgularız. Bu kent ne kadar gelişiyor, önündeki engeller nedir, niçin iyi gelişmiyor, niçin iyi bir kent haline dönüşmüyor. Yöneticiler bunu niye sağlayamıyor hangi sebeplerle bunu sağlayamıyor diye biz düzenlenen sivil toplum örgütleriyle beraber düzenlenen toplantılar da üniversitenin kendi içinde yaptığı çalışmalarla bunları hep dile getiririz ve bizde bir şey oluşur acaba. Bu kent bizlerden biri tarafından idare edilmiş olsaydı gelişir miydi yani geri kalmamış olurmuydu? Yani bunu kabul etmek lazım Van alt yapısı ve üst yapısıyla gerçekten ciddi manada eksikleri bulunan bir kenttir. 21. Yüzyılın kent örneklerine baktığımız zaman Van’ın çok büyük eksikleri var. Fakat Van’ın kimi zaman, kimi insanlar şanssız olarak değerlendirilir, bende hem şanssızlık ama sonrada şansa çevrilebilir bir durumdan bahsetmek istiyorum. O da bu geçirilen deprem sonrası Van’da ilk defa belki de Doğuanadolu’da olmayan bir alt yapı ve üst yapı çalışması imar planı ile ilgili detaylı çalışmalar yapıldı. bu detaylı çalışmalar sonrası bir de büyükşehir belediye yasası çıkarıldı. İmar yasasıyla belediyeler yasası birbirlerini şuanda bulmuş durumda. Dolaysıyla bundan sonra Van şunu yapmalı, yapabilirse daha doğrusu, bu bütünleşmeyi karşılayabilecek bir belediye başkanlığı meclis üyeliği teknograt grubunu sağlıklı bir şekilde oluşturabilirse hem bu yasaların öngördüğü gerekleri yerine getirir hem de çağa uygun bir takım belediyecilik yatırımlarına gidebilir. Şimdi burada bu düşünceler bize birşeyi öğretti ve sanki bunu biz gerçekleştirebiliriz diye içimizde bir düşünce doğdu bir his doğdu. Daha öncede siyasete acaba siyasete katılırmıyım katılmazmıyım diye hep düşündüm hatta insanlar benim siyasi yönümün daha fazla olduğunu yani aslında siyasetin doğuştan var olan bir özelliğim olduğunu bana bahsederlerdi. Bu bakımdan biz sanki bu siyasetle memleket idaresi bildiğimiz gibi siyasetle yapılmaktadır. Siyasi aktörlerin iyi olması durumunda memleket kalkına biliyor, kalkınmasını kısa zamanda gerçekleştirilebiliyor ancak siyasi aktörlerin kötü olduğu durumda da eski klasik yöntemlerle yerinde saymaya devam ediyor. Daha önce ülkemizde bunun örnekleri görüldü. Şimdi onu söylemek istiyorum Allah’a şükür biz, aydın bir kafayız, eğitimli insanlarız, yeterli tecrübemiz var birikimimiz var. Vanlıyız ve de hem insanlarımızı çok iyi tanıyoruz hem kendi sorunlarımızı çok iyi biliyoruz. Üniversite hiçbir zaman kentin dışında olmadı. İçinde yaşadığı kentin durumda olduğunu hep izledi gördü. Tespitler yaptı ve tartıştı. Bu tartışmaların bize verdiği güç ile biz bu memleketin sorunlarının ne olduğunu biliyoruz. Bu birikim ve tecrübemizi kent adına kullanmak için bu yola çıktık. Aday adayı olduk. İnşallah bu dileğimiz adaylığa dönüşür. Arkasından belediye başkanlığını alırız. Güzel Van’ımızı 21. Yüzyılın modern kenti olması konusunda yapılması gerekenleri yapıp marka bir kent olması noktasına getiririz.  

 

Sizin yönetim anlayışınız nasıl olacak?

 

Bu konuda çok zayıf kalacak insanlarla bile projeyi kendim bildiğim için dikkate alırık çalışırım. Ne kadar değerli olduğunu da bildiğim için kaşıdaki kişinin katkısını dikkate alırım. Eğer katkı sunamayacak bir durumdaysa imzasını çarpmasını sağlarım. Ama şunu bilin halka ne kadar hizmet sunar o proje? Kamuoyuna ne kadar yarar sunar? İnsanların refah ve mutluluk düzeyine ne kadar katkısı olur? Mutlaka o prejenin yararını önce kendim bilmem lazım. O yüzden insan çalıştırmak ve insanlarla koordinasyon kurma konusunda hiçbir sıkıntım yok. Ve ben kızmam da kimselere. Kararlıyımdır da. Hizmet olduğunu düşündüğüm projelerde ise zamanı geniş kullanırım. Ama acele etmem gereken projelerde de kararlı davranarak erken karar verir gereğini yaparım. Böyle bir yönetim şekli olacağı için ben bütün çalışma arkadaşlarımı, yöneticilerinden il yöneticilerine ve meclis üyelerine kadar insanları yapacağımız işlerden önce haberdar ederek, onların destek olmasını sağlayarak ve benimseterek başlayacağız. Bunu benimseterek işi yapma olayı çok önemli. Fizibilite ve detay çalışması benim için önemlidir. Hangi konular üzerinde çalışmamız gerektiğini bütün çalışma arkadaşlarıma anlatırım. Bu önemli. İkinci bir konu ise kadrolaşma. Bir meclis üyesi, iki bürokrat ekibinin büyükşehir adına çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu insanları oldukça anlamlı insanlarla kurmayı planlıyoruz. 14 tane daire başkanları olacak. Bu işi yapacak insanlar Van’daki çok önemli insanlar olacak. Üniversiteden olacak, dışarıdan gelenler olacak, şehir bazında önemli insanlar olacak. Bu insanarın iki özelliğine dikkat edecem. Bir dürst iki de tecrübe. Bu anlamda tecrübe sahibi olması çok önemli. Bunu öngörerek beraberimdeki insanları tercih ederim. Bunları yaptıktan sonra güvenilir olduğunu tespit ettikten sonra bir de proje konusunda yeterli olduğunu anladıktan sonra bu projenin meclis üyesine takdim edilmesi, il başkanlığına benimsetilmesi, yukarı ile iletişim sağlanması ise benim işim. Ama halkın yararına inandığımız projeler olacak. Bu projeler olmadan, altyapısına güvenmediğim bir projeyi de götürüp birilerine benimsetme yoluna gitmemiz doğru değildir. İnsanlarla iletişim nasıl olur, proje nasıl olur biz akademik kariyerimizde fazlasıyla öğrendik ve tecrübe ettik. Ben yaklaşık 11 senedir profesörüm. Bu bakımdan öyle bir sıkıntı olacağını zannetmiyorum. Yani şöyle bakalım: Bu adam ne verir. Bir şey vereceğine inanırsam yanına yanaşır otururum. Bir şey vereceğini düşünmediğim adamı iyi tutarım. İşe yaramayacağını düşündüğüm insanı da mutsuz etmem ve onun hakkını korurum. Ama herkes sahip oludğu bilgi ve tecrübe ile insanlara hizmet eder.

 

Nasıl bir başkan istiyor halk?

 

Şunu söylemek istiyorum bu bölgede görev yapacak olan belediye başkanı; Vali, Emniyet müdürü ve yönettiği vatandaşın hiç bir farklılığını göz önüne almadan varlığını kabul etmeli. Vatandaştan da sadece şu istenmeli: O dai yi bir vatandaş olunması ve millet olarak birlik, beraberlik içinde yaşayabilecekleri izlenimini sürekli canlı tutması. Bu çok önemli bir konudur. Aksi halde bu toplum ayrıştırır, ayrıştırılır, ötekileştirilir ve bu gün yaşadığımız gibi asıl yapılması gereken hizmetlerin önüne bu toplumsal ayrışma nedeniyle ulaşamamak gibi bir yanlışlık ortaya çıkar.

 

BDP ile nasıl bir yarışa gireceksiniz yani aday olmanız halinde rakibinizden Van Büyükşehir’i nasıl alacaksınız?

 

Şimdi bana göre BDP’nin iki tane handikapı var. Bir tanesi Türkiye’de Ak Parti’nin iş başına gelişiyle birlikte insan hakları konusunda sağlanan gelişmeleri yerinde ve zamanında hakkı teslim ederek değerlendirmemizdir. Biz üniversitedeki akademik çalışmalarımız sırasında bile etnik varlığımızdan dolayı ayrımcılığa tabi tutulduğumuz bir noktadan bugün hiç bir şekilde ayrımcılığın bize yönelik olarak sergilenmediği bir noktaya geldik. Şimdi bunlar AK Parti döneminde sağlanan gelişmelerdir. Ve bunlar açık ve net gelişmelerdir. Yani bunu hepimiz de biliyoruz ki bunu BDP’de siyaset yapan insanlar da biliyor ki Türkiye’de çok şeyler değişti. İnanın ben bir kamu görevlisine karşı Kürt lafından, sözünden bahsettiğimz manan suratının değiştiğini görürdüm. Ama bugün onları bizlerin düğünlerinde, Kültürel etkinliklerinde, halaya girip oynadıklarını Kürtçe şarkılara eşlik ettiğini hatta Kürtçe öğrenmeye çalıştıklarını, bunları içtenkilke yaptıklarını, Türkiye’de Kürtlerin eskiden görüldüğü gibi artık ‘öcü’ gibi görülmediğini gördük. O bakımdan artık doğu’daki kürtlerin veya Türkiye’de kürtlerin nüfusunun bu kadar iç içe girdiği bir türkiye’de kürtleri istanbul’dan koparkmak, ankara’dan koparıp almak, kürtleri avrupa’dan veya ayrı bir köşede hapsetmek çok doğru bir siyaset değil. Kaldı ki 21’inci yüzyılda uluslaşmak isteyen toplulukların da benimseyebileceği bir durumda değiller. Dünyada küreselleşmenin yaşandığı bir ortamda sizler daha dar coğrafyalar içerisinde insan hakları adına, insanlarımızı bir yere hapsetmeyi hem başaramazsınız hem de kimse bunu doğru bulmaz. Ben izlediğim kadarıyla BDP’nin yöneticilerinin de keskin ve ayrışmış bir coğrafyada bahsetmediği kanaatindeyim zaten. Bu da bana göre doğru bir tavırdır. Ondan sonra Türkiey’deki insanlar bence bundan sonra birbirlerini daha doğru anlayacak. Dada doğru iletişim kurabilecek ve birlikte bir ülkeyi kurmada enerjilerini aynı yönde ve pozitif yönde kullanmaya başlayacaklardır ki. Bu daha ileri bir demokrasi ve daha ileri bir kalkınmışlık için önemli bir enerji olacaktır.

 

Yeni dönemde Büyükşehiri ve Vanlıları neler bekliyor?

 

Bir kere böyle bir tespit yapalım: Büyükşehir belediye yasası özellikle doğu’da büyükşehir olarak dönüştürülen kentler için çok büyük imkanlar sunuyor. O bakımdan doğu ve güneydoğu’da büyükşehir belediye başkanlığına aday olacak arkadaşlarımıza yatırımlar ve projeler konosunda çok büyük katkı sunacak bu yasa. Bu yasa eğer yapılmamış olsaydı şahsen ben belediye başkanlığına aday olmayacaktım. Peki niye şimdi adayım? Belediye başkanlığı talep ettiğimiz zaman bir kentin sorunları var. 1 sorunların altından çıkabilecek misiniz? 2’incisi bu kent çok geri bırakılmış bir kent. Bu kenti bu gelişmeler ışığında değişim ve dönüşüme taşıyabilecek misiniz? Bu iki nokta çok önemli. Bunu yaparken elbette sizin insan yönetimini çok iyi yapmanız ve bu konuda gerçekten kendime çok güveniyorum ve kaynak temini yapabileceğim dememiz lazım. İşte büyükşehir belediye yasası kaynak yaratma konusunda çok önemli imkanlar veriyor büyükşehir belediye başkanlarına. Bu kaynaklan yurt içi ve yurt dışı kaynaklar tarzında projeler karşılığında daha çok alınabilecek kaynaklar olacak. Eğer biz bunu başarabilirsek, bunu yaparsak şu dört veya beş yıl içerisinde hakikaten bu kentimiz çok önemli kazanımlar elde edecek. Siz biraz önce söylediniz dediniz ki: Devasa bir üniversitenin içinde kenti görüyorsunuz. Gördüğüm de zaten hep kenti izledim. Hep içinde yaşadığım kenti kampüste oturmama rağmen dolaştım ve analiz ettim. Zaten uğramazsam rahat edemiyorum. Bu bakımdan kenti çok önemsiyorum ve yakından biliyorum. Kentin sorunlarını biliyorum veya kentin hangi projelerle geliştirilebilineceğini de az çok tahmin edebiliyorum ve hayal ediyorum. Bir şeylerin gerçekleşmesi hayal edildikten sonra mümkündür. Eğer hayal edebiliyorsanız yapabilirsiniz. Bu bakımdan bizim 21’inci yüzyılda Van’ı dönemin kenti olarak görmek istiyorsak biz artık çatışmanın olmadığını, etnik köken üzerinden tartışmaların yapılmadığı projelerin ve konuşmaların olduğu, proje yarışmalarıyla tarafların birbirlerine karşı siyaset yapmak istediği gibi bir aşamaya geldi diye düşünüyorum. Aday olmamın sebeplerinden biri de budur. Ben bu sürece gelindiğini düşünüyorum. Şimdi bu konuda kendimi şöyle gördüm. Bu dönemde aday olunur ise toplum bu konuda hazır noktada. Eğer biz toplumu burada yaklayıp büyük belediye başkanları vasıtasıyla arzu ettiği noktalara taşıyabilirsek geri dönüşü olmayan bir noktaya vardırabileceğiz aksi halde geleceğe biraz sıkıntılı bir takım sonuçlarla aktarımlarda bulunmuş olacağız ki bu hepimiz için kötü olacaktır.

 

Peki projeleriniz daha doğrusu yapacaklarınız konusunda neler söyleyeceksiniz?

 

Öncelikli çalışmalarımız şu noktada olacak: Biz kent olarak neredeyiz? Ne durumdayız? Nasıl bir ekonomi ve insan profili ile karşı karşıyayız. Bunun için de ekibimize katacağımız bilim adamları ile çalışıp bunun ışığında nasıl bir kenti idare edeceğimizi belirleyeceğiz. Sonra da bunun için projeler geliştireceğiz. Ama şunu biliyoruz ki: Hükümet tarafından başlatılan kentsel dönüşüm projeleri Van kenti için önemli ve bunun başlaması lazım. Çünkü Van’ın hakikaten hem şehir merkezi hem de diğer mahalle ve meskenlerine bakıldığında modern bir kente yakışmayacak bir görünümde. Bizim özetle kentsel dönüşüm projemiz ana projemiz olacak. Kent modern bir kent olacak. Önce kentin kendi içinde dönüşüm ve değişimini sağlayacaksınız sonra daha ileriye gideceksiniz. Diğer ayrıntılı projelerimiz de yeşil alanlar, bulvarlar, kordonlar, göl kirliliği, bölgede yaşayan kadın ve gençler ile ilgili detaylı projelerimiz de var zaten. 

Editör: TE Bilisim