Yerel seçim yarışına iyice girdik.

Tahminler, oy oranları, istatistikler ve anketler havada uçuyuyor!

Bu saatten sonra artık memleket meseleleri, halkın sorunları, kurum ve kuruluşların durumları ve belediyenin çalışmaları konuşulmayacak. Büyük küçük her kesimin cümlelerini ‘seçim’ süsleyecek. İşyerlerinde, sokaklarda, hatta evlerde bile yerel seçim için kulisler kurulup, değerlendirmeler yapılacak.

İster istemez biz de bu muhabbetin içinde kendimize yer bulacağız.

Arasıra memleket meselelerin dillendirilmesi konusunda minimal denemelerimiz olacak ama üzülerek söyleyeyim ki sisteme ayak uydurup daha çok ‘siyaset’ konuşacağız. 31 Mart sabahı edineceğimiz resmi rakamları görene kadar şu sıralar hayli popüler olan anket şirketlerinin oy oranları üzerinden seçim nabzını yaşamaya devam edeceğiz.

İşte bu anlamda Van’ın da aralarında bulunduğu 30 Büyükşehir bu anket şirketlerinin daha çok radarına giren iller arasında bulunuyor. Hele hele Başbakan Erdoğan’ın “Mutlaka alın” dediği Van ve Mardi, bu anlamda sürekli gündeme geliyor, üzerinde tahminler yürütülüyor. Bakmayın siz Ak Parti İl Teşkilatı’nın bu havayı yakalayamadığına, Van ciddi anlamda en önemli büyükşehirlerden biri olarak anılmaya ve dillendirilmeye devam ediyor.

Denk geldiniz mi bilmiyorum ama özellikle anket ve araştırma şirketlerinin, Doğu ve Güneydoğu bölgesini iyi bilen isimlerin katıldığı programlarda konuşulan olmazsa olmaz şehirlerden biri olarak tartışılıyor Van. Geçtiğimiz günlerde, Kanal24 ekranlarındaki bir programda konuşan MAK Danışmanlık Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat’ta kendisine Türkiye geneli anketler ve oy oranları sorulduğunda ilk olarak yine Van ile başlıyor:

“Van’da AK Parti kazanır.”

Üstelik bu sadece Kulat’ın değil son zamanlarda izlediğim bir tartışma programında siyasetin önemli isimlerinin de telafuz ettiği bir cümle. Yani dışarıdan bakınca Van’da Ak Parti’nin kazanma ihtimali yüksek. Gelin görün ki olayan biraz daha yakından bakınca, durum hiç de tartışma programlarında bakıldığı gibi ‘net’ ve ‘garanti’ değil.

Şu anda Ak Parti’nin Van’da kesin olarak kazanacağını tahhüt edecek tek bir şey var o da, tarihte hiçbir zaman Van’da Belediyeyi bir partinin iki dönem üst üste kazanamadığı. Yani bu cümlenin ucu bir de Büyükşehir’i almayı iyice kafaya koymuş ve bu minvalde rahat tavırlar sergileyen BDP’ye de dokunuyor.  Elbette bu istatistiğin statikliği bir yerde kırılacak. Asıl mesele bunu BDP’nin yapıp yapmayacağı. BDP’nin büyükşehiri alamayacağını iddia etmemiz için elimizdeki tek veri yine bu istatistik.

Velhasıl, bu seçim her yönüyle Van için büyük önem arzeden bir seçim olacak. Bu süreç hem Kürtler hem de siyasi partiler açısından heybesinde büyük hesaplar barındırıyor.

Van genelinde şöyle bir değerlendirme yapmak gerekirse bu seçim:

BDP için bu seçim:

-Cumhuriyet tarihi boyunca hiç bozulmayan bir geleneği bozan ilk parti olma, bir nevi halkın güvenoyunu kazanmak demek.

-Van’ı yeniden almak bölgede AK Parti’nin etkinliğinin iyice bitirilmesinde ve yasal olmasa da gayri resmi olarak ciddi bir özerk bölge imajını tamamlamak demek.

-AK Partili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın da “Kürdistan’ın başkenti Van’dır” ifadesindeki o başkentliğe Van’ı gerçekten oturtmak demek.

-Her ne kadar çözüm süreci bağımsız Kürdistan, özerk Kürdistan üzerine kurulu tüm fikirleri rafa kaldırmışsa da bu düşüncelerin ileriye dönük temellendirilmesi anlamında Van’ın yeniden alınması somut bir adım demek.

-Van’ı almak AK Parti’nin hep dillendirdiği “Kürtlerin de en büyük temsilcisi biziz” tabusunu yıkmak, “En büyük temsilci biziz” demeye çok yaklaşmak demek.

-Van’ı yeniden almak sadece ideolojik ve kimlik siyasetini başarıya ulaştırmak değil aynı zamanda “Hizmetin en iyisini de yine biz yapıyoruz” demek.

-Yine Van’ı almak bu halkın teveccühünü gerçekten kazanmış olmak ve Kürt Sorunu devam ettiği müddetçe sürecek olan halk merkezli bir varoluş mücadelesinin sonuna kadar gücü elinde tutmak demek.

AK Parti için bu seçim:

-“Van’ı yönetme sırası şimdi bize” demek.

-Burhan Yenigün’den sonra BDP’yi seçerek AK Parti’yi cezalandıran bu halkın Ak Parti’ye son bir şans daha tanıması demek.

-Osman Gülaçar’ın BDP’nin bile hala Ak Parti’ye muhalefet yapmak için kullandığı Burhan Yenigün dönemiyle ilgili sıkıntıların ve Kaya’ya gösterilen teveccühün üstesinden gelmek demek.

-Halkın çözüm sürecinin rahatlığını hissedip, artık hizmete odaklandığı kanaatine vardığını göstermesi demek.

-Kürt halkının son yıllarda yaşanan tüm olumsuzluklar, operasyonlar ve barışa yönelik süreçlere rağmen hala AK Parti’ye güvenmesi demek.

-Başbakan Erdoğan’ın hala bölgede ismiyle partiye oy kazandırması demek.

-Van’ın büyükşehir olduktan sonra Türkiye’nin o modern büyükşehirleri gibi olması için bir şans daha kazanmış olması demek.

-Mesele yerel seçim olmasına rağmen Kürtlerin tamamının hala BDP’yi tek temsilci olarak görmemesi demek.

-Ve son olarak halkın yerel seçimlerde ismi daha önemsediği de düşünülürse Osman Gülaçar ismini benimsemiş olması demek.

***

Şöyle bir baktığımızda Kürtlerin en önemli iki temsilcisi olan AK Parti ve BDP’nin çeşitli süreçlerde önemli aşamalardan geçtiğini rahatlıkla görmek mümkün.

Örneğin 17 Aralık Operasyonları ile kritik bir süreçten geçen Ak Parti kurulduğu 2000’li yıllardan bu yana neredeyse her yerel ve genel seçimde ciddi sınavlar verdi. İlk yıllarını ekonomik olarak çökmüş ve borç batağına düşürlümş bir ülkeyi toparlamak ile geçiren AK Parti bir taraftan AB sürecine yeni bir başlangıç için çabaladı, bir taraftan halı altına süpürülmüş dırç borçlar toparlamak için uğraştı. Sonra sırasıyla Ergenekon, Yargı, vesayet ile yarıştı.

Deyim yerindeyse AK Parti şeytan taşlamaktan tavaf etmeye fırsat bulamaz hale getirildi.

AK Parti’nin önünde yine iki seçim var. Biri yerel seçim diğeri genel seçim. Buna ek olarak da Cumhurbaşkanlığı ve olası bir durumda da Başkanlık sistemi var. Ama bu kez de AK Parti’nin karşısında ‘Cemaat’ var.

Ak Parti’nin şimdiye kadar hala % 50’nin desteğini alan bir hükümet olarak gelmesindeki en önemli faktör ‘algı yönetimini’ çok başarılı bir şekilde yönetmesi. AK Parti yukarıda bahsettiğim tüm zorlu süreçleri iyi bir algı yönetimi yaparak atlattı. Yolsuzluk gibi konuları tenzih ederek söylüyorum aleyhinde duran tüm süreçlerden bu algı yönetimini başarılı bir şekilde yürütmesi sayesinde güçlenerek çıktı. 

17 Aralık operasyonlarının ardından AK Parti’nin geldiği nokta her maçından nakavt alan bir boksorün doyasıya dayak yediği bir maça benzese de AK Parti’nin parti içinde bulunan Hüseyin Çelik, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Beşir Atalay gibi isimlerin iyi algı yönetimi sayesinde bu ayaklanmayı da bastırdığını gösteriyor. ‘Paralel yapı’ her geçen gün halk nezdinde ‘büyük tehlike’ hafızaları derinlemesine işleniyor.

Gelin görün ki AK Parti’nin bu algı yönetimini yerel bazda özellikle de Van’da iyi yaptığını düşünmüyorum. İyi bir algı yönetimi yapılması halinde “Van’da hiçbir dönem belediye iki dönem aynı parti tarafından yönetilmemiştir” algısı bile doğru işlendiğinde kazanılacak bir seçim varken, AK Parti cephesinde oluşturulan algı daha çok bölgenin ihmal edildiği yönünde.

Bunun oluşmasında da en büyük etkin eskisi gibi sokaklara çıkamayan ve o iktidar havasını kendisinde hissetmeyen bir teşkilatlanmadır hiç şüphesiz.  Şimdi bakıyoruz, gerek AK Parti adayı Gülaçar gerekse de milletvekilleri sokağın nabzından oldukça umutlu. Ziyaretlerden çıkan sonuç, halkın yeniden AK Parti’ye teveccüh göstermesi yönünde. Bu Ak Parti cephesinin görüşü.

Ama olay sandıkta bitecek, söylemde değil.

Ha şunu da çok açık söyleyeyim ki, Kürt halkı özellikle bu dönem AK Parti’ye ‘Düşmanımın düşmanı dostumdur’ gözüyle bakmayacaktır. Süreçten ya BDP güçlenerek çıkacaktır. Ya da AK Parti eski gücünü kazanarak varlığını devam ettirecektir. Ötesi yok. Yani cemaat dedi diye CHP’ye, BDP bıktırdı diye Hüda-Par’a, AK Parti temsiliyette bize yer vermiyor diye MHP’ye gidecek oylarda öyle ahım şahıp bir fırlama olmayacaktır. Bu seçim bir egemenlik mücadelesi olarak tarihe geçecektir ve kazanan kentin geleceği anlamında önemli bir başarı kazanmış olacaktır.

O kadar.