Van'da 4 nesildir eğitim-sağlık gibi alanlarda büyük emekleri olan Kadim bir aileden gelen, genç yaşta başarılı bir akademisyen olan Can Ozan Tuncer, Haziranda yapılacak olan 2015 Genel seçimlerinde AK Parti’de aday adayı oldu. AK Parti’nin genç adayları içerisinde en çok dikkat çeken ve Van duyarlılığı ile ön plana çıkan Tuncer, bu yönüyle birçok ismin de önüne geçiyor. Genç yaşına rağmen her platformda ‘Van’ adı altındaki çalışmalara girmeye özen gösteren Tuncer, siyasete yeni bir soluk getirecek bir siyaset güderken bunu meclise girmesi halinde de aynı şekilde devam ettireceği belirtiyor. Sadece seçim döneminde Van’ı hatırlayan ve Van’ın yakın geçmişindeki sıkıntılarını sıralayıp çözüm üreten bir yaklaşımdan ziyade sorunlara bütüncül bir bakış açısı ile bakan Tuncer; “Her sorun üzerinde düşünülmeye değer ve çözümü için çalışılma noktasında önemlidir. Van içindeki her farklı grubun, dezavantajlı grupların özel sorunları da Van’da ki en önemli sorunlardan bağımsız ve ilişkisiz değildir. Bu nedenle sorunlara çözüm geliştirebilmek için yeni bakış açılarına ve yöntemlere ihtiyacımız var.” diyerek aday adaylarının bir geleneği karşı da farklı bir duruş sergiliyor. Van’ın ihtiyaç duyduğu vizyoner bir bakışla siyasete giren Tuncer, şu sıralar diğer aday adayları gibi üst komisyonun süzgecinden geçip Ak Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun kararını beklerken, kendisi ve Van ile ilgili değerlendirmeleri paylaştı… 

 

Bugüne kadar aktif bir şekilde olmasa da dolaylı bir şeklide bir siyaset yürüttüğünü belirten Can Ozan Tuncer, şimdiye kadar aktif olmasa da Van odaklı yürüttüğü sosyal ve dolaylı siyasi projeleri bundan sonra toplumun kazanımları için kullanacağını söyledi. Tuncer, siyasete girişini ise şu sözlerle değerlendirdi; “Hizmet etmeye yüreği ve zihniyle karar vermiş kimseler bedenen de o işin içinde kendilerini bulurlar. Siyaseti doğrudan ve dolaylı olarak ikiye ayırıyorum. Bir siyasi parti kimliği adı altında siyaset yapmak doğrudan siyaset, bir parti kimliği altında olmadan, toplumsal aydınlanmaya katkı sunmak, çözümün parçası olmaya çalışmak, toplumun ve kişilerin sorunlarına çözüm bulmayı çalışmayı da dolaylı siyaset olarak değerlendiriyorum. Bu nedenle öncelikle siyasete yeni girmediğimi ve hep dolaylı bir şekilde içinde olduğumu ifade etmek isterim. Bu memlekete ve bu ülkeye hizmet etmenin tek yolu doğrudan siyasetin içinde olmak değildir ama kabul edelim ki en etkin yolu da siyasetin içinde aktif bir şekilde görev almaktan ve sorumluluk üstlenebilmekten geçmektedir.”

 

“SİYASETİN LİMANI AHLAKTIR”

Türkiye siyaseti üzerine de önemli değerlendirmelerde bulunan Tuncer, güncel siyasete dair şu ifadeleri kullandı; “Türkiye ve bölge siyaseti köklü bir dönüşümün içinden geçiyor. AK Parti kurumsal anlamda bugün Türkiye’nin en güçlü partisi. Bu toplumsal dönüşümünde öncüsü ve sürükleyicisidir. Benim nazarımda AK Partinin kurumsallığı ve topluma ters düşmeyen liderlik yapısı AK Partiye büyük bir güç katıyor. Benim AK Parti’den ikinci aday adaylığı başvurum, geçmişte de aktif siyasetin içinde yer almak için başvuruda bulunmuştum, nasip olmamıştı. AK Parti’yi diğer partilerden ayıran en önemli özellik Türkiye’nin sorunlarına karşı sadece reçetelerle çözüm aramaması, kronik sorunlara cesurca ve akıllıca cerrahi bir yetenekle neşter vurabilmeyi becerebilmesidir. Siz herhangi bir siyasi partiye katılmak istediğinizde idealleriniz uğruna önünüze çekici ve itici faktörler çıkar. Size göre çekici faktörlerin itici faktörlerden fazla olduğu yerde siz bir seçim yaparsınız. Unutmayalım ki siyasi partiler belirli kural ve ilkeler bazında farklı hayat tecrübelerinden gelmiş insanların buluştuğu tüzel kişiliklerdir. O nedenle siz doğrudan siyasete girdikten sonra bu ilkeler ve kurallar birlikteliği bir dava modeliyle sizi de bağlar. Ama unutmamız gereken en önemli şey siyaset üzerinden toplumla kuracağımız ilişkinin şekli, samimiyeti ve doğruluğudur. ‘Siyasetin limanı ahlaktır’ sözünü unutmamak gerekli.” Dedi.

 

“VEKİL OLURSAM İLK ÇALIŞMAYI…”

Vekillik görevini alması halinde ilk çalışmayı kendisiyle yapacağını belirten ve makam, mevki konusunda sıradan geleneği devam ettirmeyeceğini belirten Tuncer, o süreci şu sözlerle değerlendiriyor; “Aday adaylığının bir geleneği var. Sizi telefonla arayanlar, karşılaştıklarınız “Sayın Vekilim” diye hitap ediyor. Bir teveccüh de olsa bunu çok doğru bulmadığımı söylüyorum. Hepimiz beşeriz, enaniyetimizi, kibrimizi ve şeytanı kışkırtacak bu tip hitaplara karşı mesafeli durmamız lazım. Allah nasip eder de Van’ı mecliste temsil etme noktasına kadar gelirsek ilk çalışmayı kendimle yapacağım. Makama ve mevkiye karşı kendimizi yeniden terbiye etmemiz, enaniyet ve kibire karşı kendimizle ilk çalışmamızı başlatmamız gerekiyor. Daha sonrasında kendimizi ölçüp, biçip tarttıktan sonra beraber yol yürüyeceğimiz kişilerle önümüze iş bölümü ve dayanışma dâhilinde bir yol ve eylem planı çıkaracağız ve yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz.”

 

“ALIŞILAGELMİŞ YÖNTEMLERİ BİLMEM!”

Van’da ve siyasette alışılagelmiş bir düzen olduğunu ve bu yolu çok da benimsemediğini belirten Tuncer, şimdi ve milletvekili olduktan sonra da somut çalışmasının bulunmadığı haberler içerisinde yer almayacağını belirtti. Tuncer; “Ben alışılagelmiş yol ve yöntemleri bilmem. Toplumsal olaylara karşı müstakil ve ılımlı bir bakış açım var. Benim Van siyaseti ve sivil toplum ilişkilerinde gördüğüm en önemli sorun yaklaşım sorunu. Açın yerel haberlere bakın, arşivleri tarayın karşınıza bir ‘ziyaret haberleri’ dağı çıkacaktır. Falanca filancayı, falanca kurum filanca kurumu ziyaret etti diye haberler okuyoruz. En azında açık konuşayım ben Van adına temsil makamında yer alırsam somut bir çıktısı olmayan hiçbir ziyaret haberi içinde yer almak istemediğimi ifade etmek istiyorum. Ziyaretler ve diyalog son derece önemlidir ama unutmamak lazım ki Van için harcanacak vakitte o derece kıymetlidir.”

 

“SOMUT VE SONUÇ ODAKLI ÇALIŞACAĞIM!”

Van’ın tüm sorunlarının üzerinde düşünülmesi ve çözüm üretilmesi gereken sorunlar olduğunu belirten Tuncer, bu noktada tek tek sorunlara odaklanmaktansa kentin sorunlarına bütüncül bir yaklaşımla bakmanın daha doğru olacağını belirtti. Tuncer; “Van’ın sorunlarını iyi biliyorum. Siyaseten değil ama her yönüyle bu kentin tüm sorunlarını biliyor ve çözüm önerileri üzerine kafa yoruyorum. Elbette ki bu sorunları sınıflandırma ve sayma gibi bir yola girmek çok doğru bir yaklaşım değil ama ilk 5 sorunu sayın derseniz bununla ilgili bir genel değerlendirme yapmak mümkün. Sadece Van’da değil Türkiye’nin tüm illerinde ki ilk 5 sorunun üç ya da dört tanesi benzerlik göstermektedir. Elimizde Van’ın bir sorun haritası yok. Kurumlar kendi bakış açıları ve çalışma konuları kapsamında sorunlar özelinde öncelikler belirliyor. Ekonomi ile ilgilenenler ekonomi, kalkınma ile ilgilenenler kalkınma önceliklerini, Kadın alanının da çalışanlar kadın sorunlarını, engelli alanında çalışanlar engelli sorunlarını dile getiriyor derken bu liste uzar gider. Her sorun üzerinde düşünülmeye değer ve çözümü için çalışılma noktasında önemlidir. Van içindeki her farklı grubun, dezavantajlı grupların özel sorunları da Van’da ki en önemli sorunlardan bağımsız ve ilişkisiz değildir. Bu nedenle sorunlara çözüm geliştirebilmek için yeni bakış açılarına ve yöntemlere ihtiyacımız var. Ben tek tek sorunlara odaklanmaktansa, sorunlar arasındaki yakınlıkları tespit edip bu anlamda daha kapsamlı bir çözüm için beyin jimnastiği yapanlardanım. Bir gün bir yerlerde yetkim olursa bu konuda somut ve sonuç odaklı çalışmalar yapacağım.” Şeklinde bir bakış açısı sergiliyor.

 

“BARIŞ SİYASİ KARİYER AMACIYLA KURBAN EDİLMEMELİ”

Milletvekili olduktan sonra kentin ve bölgenin sorunlarının yüksek sesle dillendirilmesi anlamında duyarlılığını ve kararlılığını devam ettireceğini belirten Tuncer, “Fikrim sorulduğunda beyan edecek bir fikrim her zaman mevcuttur. Konuşuruz, sesimizi yükseltiriz, yazarız, çizeriz ve sesimizi muhakkak duyururuz. Vekillik sorumluluk makamıdır. Bakın Çözüm Sürecinde Akil İnsanlar projesi uygulandı. Ne oldu çözüm için toplumla kurulacak diyalog Akil İnsanlar aracılığıyla gerçekleştirildi. Eğer bu süreçte siyasetçiler devrede olsaydı her gün basın önündeki atışmalarını ve tartışmalarını izliyor olacaktık. Farklı kesimlerden insanlar Akil İnsanlar sıfatıyla bir araya gelerek kendi aralarındaki fikirsel ayrılıkları da bir kenara koydular. Hem kendi aralarında hem de toplumla yeni bir dil kurdular. O nedenle çözüm sürecinde çatlak sesliliğin önüne geçilmiş oldu. Bu tip konular hakkında mensubu olduğunuz partiyle istişare halinde olarak sürecin gidişatına uygunluk doğrultusunda destek olmak gerekiyor. Çözüm süreci ve barış olgusunu her platformda ses duyurma uğruna siyasi kariyer amacıyla kurban etmemek gerekiyor.”

 

“ÇÖZÜM SÜRECİ HEPİMİZİN ÖNCELİĞİ OLMALI”

Çözüm sürecine dair de önemli değerlendirmelerde bulunan Tuncer; “Tüm bunların ötesinde bizim hepimizin önündeki en önemli nokta çözüm süreci. Sorunların ve çözüm önerilerinin ötesinde bir dönüm noktasını ifade ediyor bu süreç. Haliyle süreç hepimizin konuşması ve temsiliyet verilmesi halinde ilk sırada tutması gereken konu. Şimdiye kadar da yaptım, bundan sonra da yapacağım. Çözüm süreciyle, Kürt sorunuyla ilgili çok yazdım ve çok konuştum. Bu konuda Van ve Türkiye kamuoyuyla görüş ve düşüncelerimi paylaşabilme fırsatı bulduğum zamanlarda oldu. Çözüm sürecinin aksatılmadan sürdürülmesini düşünenlerdenim. Bu sürecin başlatılması büyük bir cesaret ve kararlılık meselesidir. Türkiye’nin batısı ve doğusu “kan akmaması” konusunda büyük ve tepki anlamında sessiz bir uzlaşıyı sağlamış durumda. Kan akmasın demek, yaşam sürsün, kardeşlik pekişsin, Türkiye şahlansın anlamlarını da taşımaktadır.” Diyerek sözlerini sürdürdü.

 

“ÇÖZÜM SÜRECİ DÜNYANIN GÖZÜNÜN ÜZERİNDE OLDUĞU BİR PROJE”

Sürecin halk nezdinde desteklendiği kadar güçleneceğine vurgu yapan Tuncer, bu sürecin dünyanın izlediği büyük bir proje olduğunu hatırlatarak bir kez daha sahip çıkılması gerektiğini vurguladı. Tuncer ayrıca, “Bizim çözüm sürecine daha pozitif anlamlar yükleyerek destek olmamız gerekiyor. 30 yılı aşan çatışma ortamı herkesi yordu. Bölgede psikolojik bir travmaya neden oldu. Derin yapıların eylemleriyle birçok insanımızda kapanması çok uzun zaman alacak ve hatta belki de tam anlamıyla kapanamayacak derin yaralara neden oldu. Şiddetin karşılıklı olması ve bölgeden giden şehit cenazelerinin Türkiye geneline yayılması da aynı acıları Türkiye’nin geneline yaydı. Ama bu toplum yaşadıklarından öğrendikleriyle acıları bir intikam aracına dönüştürmeyecek kadar güçlü bir toplumdur. Çözüm Süreci sadece Türkiye için değil Orta Doğu için büyük bir imtihan ve dünyanın gözünün üzerinde olduğu büyük bir projedir. Ben çatışma çözümlemesi ve müzakere yönetimi alanında uluslararası katılımlı birçok eğitim ve toplantıya katıldım. Başka ülkelerin örnekleri incelendi ve tartışıldı. Bu tip dönemlerde türbülansların, aksamaların olması normaldir. Halkın sahiplendiği, benimsediği ve destek olduğu bir süreç karşısında hiçbir siyasetçi ve siyasi parti bu rüzgârın karşısında duramaz. Topluma düşen tüm aksamalara karşı bu sürece olan desteğini sürdürmek ve bu destekle bu sürecin tüm aktörlerine yol göstermek olmalıdır.” Dedi.

 

CAN OZAN TUNCER KİMDİR

1981 Yılında Van’da doğdu. İlk ve orta tahsili Van'da tamamladı. 1999-2003'de Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünü bitirdi. 2007 Yılında Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde, Yönetim ve Organizasyon Bilim dalında Yüksek Lisans derecesini aldı. Aynı zamanda ikinci üniversite olarak Açık Öğretim Fakültesi Dış Ticaret bölümünden ön lisans derecesi aldı. 2009 Yılında Yüzüncü Yıl Üniversitesinde akademisyenliğe başlamıştır. Lisans eğitiminde öğrenci kulüplerinde yönetim düzeyinde aktif görev almış, çok sayıda konferans, eğitim, kongre gibi faaliyetlerin organizasyon komitesinde yer aldı. “Genç Net” Konferansında alınan karar üzere Milletvekili Seçilme Yaşının 25’e düşürülmesini öngören “Yaş 25” projesinde öncü bir rol üstlenmiştir. 2004 Yılında “Gençlik Meclisi Başkent Staj” programına seçilerek TBMM’de ve Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığında staj yaptı. Program kapsamında siyaset, demokrasi, seçim sistemleri, meclis işleyişi, kamu idaresi, insan hakları konularında eğitimler aldı. 2005 -2006 yılları arasında 4 dönem süren “Katılımcı Liderlik Okulu - Katılımcı Demokrasi Okullarını” organize etti.

2006 Yılında, 18-25 Mart tarihleri arasında Avrupa Konseyi Gençlik Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen “Türkiye’de Gençlik Politikasının Geliştirilmesi” eğitim programına katıldı. 2011 Yılında dönemin ABD Dış İşleri Bakanı Hillary Clinton’la CNN Türk’te gerçekleştirilen “Clinton’la Kahve Molası” adlı programa davet edilen gençler arasında yer aldı.

 

 

 

 

Editör: TE Bilisim