Abdullah Aras: AK Parti’nin tek seferde en uzun süre il başkanlığı yapan il başkanı sıfatı ile birlikte en tartışmalı yönetimini de idame ettiren bir isim. Deprem öncesi sürpriz bir isim olarak göreve gelmesine rağmen süreçte adından sıkça söz ettiren hatta iz bırakan bir isim olan Aras, Van’dan rekor düzeyde milletvekili aday adayının beklendiği bir dönemde bu göreve ilk aday olan isim oldu. Başta Şehrivan olmak üzere basın camiasının kimi zaman sert eleştiriler yönelttiği kimi zaman da başarılı bulduğu yönetimine rağmen deprem gibi bir süreçte idareci olmanın zorluğu altında bir AK Parti süreci geçiren Aras, diğer il başkanları gibi Ak Parti’deki sürecini milletvekilliği ile tamamlamak istiyor. Kiminin görevden alındı kiminin vekillik için ayrıldı dediği ifadelerin tamamını “Artık eski ibaresini hazmediyorum” şeklinde yorumlayan Aras, buna rağmen AK Parti’de bu kez §milletvekili olarak ‘yeni’ bir görev beklerken bir taraftan da Van ve bölge siyaseti üzerine önemli fikirler öne sürüyor. Görev başında iken çok fazla sınırları aşmayan ve ifadelerini özenle seçen Aras, hem yerel seçimler hem de kentin siyasi atmosferi anlamında önemli tespitlerini paylaşırken AK Parti’nin bölgedeki siyaseti üzerinde bir kaç kelam etmeyi de ihmal etmiyor... İşte Ak Parti’nin ilk aday adayı Abdullah Aras’ın Şehrivan’a özel açıklamaları...

RÖPORTAJ: ÖMER AYTAÇ AYKAÇ

ŞEHRİVAN ÖZEL

Tek seferde en uzun dönem il başkanlığı yapan, görev süresi boyunca 8 kez Van’da başbakan Erdoğan’ı 200’ün üzerinde de bakan ağırlayan Abdullah Aras milletvekilliği aday adaylığı için çalışmalarının startını verdi. Milletvekili aday adaylığını da ilk açıklayan isim olarak dikkat çeken Abdullah Aras, gerek il başkanlığı gerekse sonraki sürece dair önemli konuları Şehrivan’a değerlendirirken, birbirinden çarpıcı konuları da değerlendirdi. “Kürtler siyaset yapmayı öğrendi” diyerek son zamanlarda bölgede AK Parti’de sayısı yüzlü haneleri geçen adaylık başvurularını da değerlendiren Aras, buna rağmen kentte lider vasıflı siyasetçiler yetiştiremediklerini kaydetti. Kentin Hüseyin Çelik gibi görev olarak da üst seviyede çalışan bir siyasi isim ile mükafatlandırılması gerektiğine vurgu yapan Aras, kentin dinamiklerin de ideolojik kaygılardan dolayı kenti katkı sağlamadığını söyledi.

LAFI DOLANDIRMAYA GEREK YOK: ADAYIM

AK Parti’nin ilk aday adayısınız, ki çok da sürpriz olmayan bir durum oldu bu? Kararı alma süreciniz nasıl oldu?

Ben 28 Şubat mağduru bir insanım. 2009’da YYÜ’den okuldan atılmış bir insanım. Bu iktidar 9 yıl sonra iktidara geldikten sonra beni oradan aldı getirdiği Van Büyükşehir İl Başkanı yaptı. Hayatımda bu kadar önemli değişim ve dönüşümü olan bir partiye mensubum ben. 2009’da Ak Parti teşkilatlarına girdim. Bölgede yaşayan bir Kürt ve siyaset ile ilgilenen kişiliğim dışında daha önce bir akademik kariyerim vardı. Girer girmez il başkan yardımcısı oldum. 1 buçuk yıllık bu görevden sonra 2011 yılında milletvekilliği için müracaat ettim ama olmayınca başvurumu geri çektim ve il başkanı oldum. 2012’de seçimle başkanlığa geldim, 2014’te ise görevi bıraktık. 2009’dan 2015’e kadar en uzun süreli tek dönemlik en uzun il başkanlığı görevini yürüten isim oldum. Görevimin bittikten sonra da aday adaylığım hususunu dile getirmeye başladım zaten. Çünkü bu işte ya varım ya yokum diyeceksiniz. Öyle global kelimelerle genişletmeye gerek yok ve 2015’te aday adayı olduğumu net bir şekilde söylüyorum. İl başkanlığından ayrıldıktan bir ay sonra zaten ben bunu söylemeye de başlamıştım.

“KÜRTLER ADINA SİYASET YAPMAK İSTİYORUM”

Daha önceki dönemlerde il başkanları milletvekilliği adaylığı aldı. Sizin de bu anlamda il başkanı olduğunuz için aday gösterilir misiniz?

AK Parti’ye bakıldığında da teşkilatların motive edilmesi için her ilde her dönem il başkanları milletvekili adayı olarak gösteriliyordu. Van’da da bu böyle oldu. Önceki dönemler de vefat eden bir başkanımız dışında diğer isimler aday olarak gösterildi. Biz de böyle bir süreçten geçtik ve toplumda bunu soran insanlara da ben bunu çok açık gönüllülükle söyledim. Dediğim gibi uzun süre bu partide görev yaptım. Bundan sonra da yapacağım. Bu bölge için çok önemli bir parti olarak görüyorum ben AK Parti’yi. En azından Kürtler adına ben bu partide siyaset yapmak istiyorum. Çünkü 13 yıllık süreçte bu partinin Kürt halkı için yaptığı çok önemli şey var. Ve bundan sonra da Kürtlerin alması gerekin ve verilmesi gereken hak ve hukuklar vardır ve ben bunları almak için AK Parti’de yer edinmek istiyorum.

“AYRILMAMI GENEL MERKEZ İSTEDİ”

Kimine göre görevden alındınız, kimine göre milletvekilliği için bıraktınız? İl Başkanlığını nasıl bıraktınız?

Bizim görevden alınmamız genel merkezimizin bir isteğiydi. Çok siyasi bir söylem kullanmaya da gerek yok. Ben “görevden alındı”, “ayrıldı”, “eski” il başkanı gibi ibareleri göğsümde hazmetmiş bir insanım. Artı genel merkez benden bu bayrak değişimini istediğinde ben bunu da ferah yüreklilikle yaptım. Elbette ki deprem görmüş bir ilde çeşitli şaibe ve söylemlerin arttığı bir dönemden geçtik ama şükür ki hiç bir şaibeli işte bizim ismimiz zikredilmedi. Bu kentteki bir çok kurumda depremden dolayı teklif usulü, gecelik ihaleler gerçekleştirildi. Ama bunların hiç birinde bizim teşkilatımızın adı bu ihaleler ile ilgili yolsuzluklara karışmadı. Olsaydı konuşulacağını hepimiz de biliyoruz. Bunun gururu ve rahatlığı ile şu an eski il başkanı sıfatını taşıyor olmak ve milletvekili aday adayı olmak benim için vicdanen rahat olmaya yetiyor.

“NAİF ŞABU’YU BEN ÖNERDİM”

Peki AK Parti neden sizi Van adayı olarak göstermeli? Neden siz?

Hamdolsun biz il başkanlığı döneminde partide birlik ve beraberlik için elimden gelen her şeyi yaptım. Benim olsun büyük olsun yerine bizim olsun büyük olsun politikası ile hareket ettim. Nitekim hep söylüyoruz şu anki Tuşba ilçe başkanı Naif Şabu 2012’de benim rakibim olmasına rağmen gün geldi ilçe başkanlığı atanmasında kendisine yer verilmesi anlamında “Gelsin” diye görüş bildirdim ve kimsenin yapmadığını da yaptım. Biliyorsunuz bu anlamda il başkanı istemeden hiç bir anlamda bu şekilde atamalar yapılmaz. Muhakkak ki il başkanlarının yapıcı bir rolü var. Bunun gibi diğer teşkilatlarda da şu anki siyasi duruma baktığınızda ciddi anlamda bütünlük sağlayacak isimlerle çalıştık. 2012 yılında kongreler yaptık ve Gevaş dışındaki hiç bir ilçede ikinci bir aday çıkmadı. Bu önünü kapadığımız için değil önlerini açıp birlik beraberlik mesajı verdiğimiz için oldu. Partililerimiz tek listede birleşip beraber çalışma yoluna girdiler. Böyle olunca da partiye yakın tüm herkesin bu partide yer almasını sağladık.

‘ZOR BİR SÜREÇTE BAŞKANLIK YAPTIK”

Tüm bunların yanında ben Siyasetin zor ve depremin de eklendiği bir dönemde görevimi sürdürdüm. Biz kolay değil büyük bir deprem yaşadık. Dönemin Valisi Münir Karaloğlu ile birlikte bu kentte depremin yükünün atılması için ciddi çabalar verdik. O dönem kurumlar elbette ki çalışıyordu ve kendilerince sorumlulukları farklıydı. Ama il başkanlığı bu anlamda ciddi bir yüktü. Sonuçta biz kurum ve kuruluşların yanında hükümetin partisi olan AK Parti’nin temsilcisi olarak burada görev aldık. İl başkanlığından çok yardımların dağıtılması, kentin deprem psikolojisinden kurtulması, bu enkazın kaldırılması anlamında çok farklı görevleri idame etme mecburiyetinde kaldık, günü geldiği il başkanlığı görevini bile unuttuk...

Başbakan Münir Karaloğlu’nu Van’daki görevinin ardından Bursa mitinginde “Van’daki hizmetlerinden dolayı Bursa’ya atayarak mükafatlandırdık” demişti? Sizin için de böyle bir şey olabilir mi?

Münir Karaloğlu hem bir Vali hem de deprem yaşamış kentin kriz yönetimi anlamında kente önemli katkıları bulunmuş bir isim. Sonuna kadar bu görevi haketmişti. Belli mi olur... Belki biz de milletvekilliği ile ödüllendiriliriz (Gülüyor).

“8 BAKAN 260 BAKAN AĞIRLADIM”

Tüm bunların yanında bir de kaybedilen seçimler var... Öyle ya da böyle yerel seçimi kaybettiniz. Ve yerel seçim de önemli bir seçimdi... Bunlar adaylığınız önünde engel olmaz mı?

Doğrudur biz kaybettik ve bunun da sebepleri çoktur. Ama bunun tek sebebini de il başkanlığına bağlamak da doğru değildir. Bunun sebeplerinden biri biz olabilir ama temeli biz olduğumuzu düşünmüyoruz. İki seçim geçirdim, bir referandum geçirdim. Büyük bir kongre gerçekleştirdim. İlimize yakışır bir binayı hizmete koyduk. 2011 mayısından 2014’e kadar Tayyip Erdoğan’ı tam 8 defa başbakan olarak bu kentte ağırladık. Elbette bunda depremin etkisi vardı ama bunların organizasyonu ve karşılaması olarak ciddi sorumluluklar yüklendik ve bunların hepsini başarıyla gerçekleştirdik. Depremde 260 bakan karşıladık. Hatta dönemin Valisi Münir Karaloğlu’na “Biz iyisi mi havaalanında yatıp kalkalım” diye espriler yapıyordum (Gülüyor). O kadar ki yoğun bir dönemden geçip kent adına temaslarda koordinasyon sağladık. İster istemez kenti partilerinin il başkanlarının yanlarında olmasını istiyordu bakanlar.

AK PARTİ O BELEDİYELERİ NEDEN KAYBETTİ?

Peki geçmişe dönüp bir bakıldığında, size kaybedilen bu seçimlerde siz teşkilat ve il başkanı olarak yanlışlarınız olmadı mı? Neden kaybettiniz o seçimleri?

Dediğim gibi sorumluluktan kaçmıyoruz kaybedilen bir seçim var ortada elbette ama bunun analizini yapmak ve fotoğrafın tamamını görmek lazım. Bakınız bir tahlil yapalım. Bizim 13 ilçemiz var ve bizim 13 ilçemizdeki 2014 yerel seçimlerinde BDP ile oy farkımız 54 bindi. Bu 54 binin 44 bini sadece 5 ilçemizden kaynaklanan oylardır. Bunlar da Çatak, Başkale, Özalp, Saray ve Çaldıran’dan oluşan İran ile sınırı buluna illerdir. Geriye kalan oy farkı 10 bin civarındadır. Haliyle bu sınır illerinde biz oy farkını neye bağlayacağız? Gelelim diğer ilçelere... Van Gölü’nü çevreleyen diğer 6 ilçemizin 2’sini kazanıp diğer 4’ünü çok az farklarla kaybettik biz. Şimdi siyasi bir tahlil yaptığınız zaman bu ilçelerde Cumhurbaşkanı seçimlerinde 6 ilçede BDP’ye oy farkı attık. Aday kimdi Recep Tayyip Erdoğan. Ama yerel yönetimlerde farklı isimler vardı. Dolayısıyla ister istemez adaylardan dolayı bazı sıkıntılar yaşandı. Yine belediye meclis üyelerinden dolayı bazı yanlışlar oldu. Aşiretlerin ha keza yer edinme sorunları ve memnuniyetsizliği oldu. Ama bu anlamda aşiretçiliğin hat safhada olduğu Van’da herkesi memnun etmek de zordu. O yüzden her ilçenin kendince sebep ve sonuçları oldu. Bunlardan en önemlisi örneğin ilçelerdi. Bazı sıkıntılar yaşandı. Örneğin bizim Erciş’te 17 aday adayımız vardı. Biz bir kişiyi aday gösterince geriye bağımsız adaylara bile yönelme oldu. Ha keza bizim görüşümüze yakın partilerin oyları bölmesi oldu. Yine olması gerekip de aday olmayan insanlar vardı. Teklif edilip de kabul etmeyen insanlar vardı. Bakınız bizim Başbakan ile üzerinde konuştuğumuz ve karar kıldığımız bir çok aday vardı ama bu insanlar vekillik ya da başka düşünceleri olduğu için bu teklifi kabul etmedi.

Konu adaylığa gelmişken... Van’da bir çok adayın görmezden gelindiği, adaylığı kabul etmediği ya da adaylık teklif edilmediği de tartışıldı...

Evet öyle oldu... Dediğim gibi bizim bizzat teklif götürdüğümüz isimler oldu. Çünkü kafada milletvekilliği düşüncesi vardı, ya da ileriye yönelik farklı düşünceler... Bence genel merkezin verdiği görevler konusunda seçici olmamak gerekiyor. Bu anlamda o teklifler kabul edilseydi belki biz bugün Büyükşehiri kazanmış olacaktık. Bunun örneklerini de yaşadık gördük.

KÜRTLER SİYASETİ ÖĞRENDİ

Van’da yine oldukça fazla sayıda aday adayı çıkması bekleniyor... Bu aday bereketine ne diyeceksiniz?

Bu sadece Van için de geçerli değildir. Bu bölgede siyaset çok revaçta olan bir şeydir. 2011 seçimlerinde 143 milletvekili adayı müracaat etti. Urfa’da ise 300 civarında bir başvuru olmuştu. Bu demek oluyor ki Kürtler siyaseti öğrendiler ve bu noktada da beyin yoruyorlar. Nitekim şu anki tablo da bize bunu gösteriyor. Kuzey Irak Kürdistan bölgesinde siyaseten güçlü olan insanlar da bunun örneğidir.

“TEŞKİLATLAR ZAYIF KALIYOR”

Öte yandan bizim doğu ve güneydoğuda mücadelemizin dışındaki en büyük eksikliğimizin iki temel unsuru var. Bu bölgelerde liderlik vasfını yaşayacak insan azdır. Bizde de problem odur. Bu anlamda kitleleri ve teşkilatları arkasından sürükleyecek isim azdır. Yine muhalefet dinamiklerini de etkileyecek isim azdır. Bunu zamanında Hüseyin Çelik gerek duruşu gerek bakanlık görevi ile bu bütünlüğü ile sağlayabiliyordu. Bütün herkesi bir araya toplama gücüne sahipti ve bunu iyi yapıyordu. Yine bölgedeki ikinci zayıflık ise bizim teşkilatlarımız bazı şeyleri aşamıyor. Yani yetim bırakılıyor. Bu hem genel merkez hem de Ankara tarafından yapılıyor. Örneğin siyaseten her şeyin üzerinde olması gerekirken bu bölgede gereken önemi alamıyor. Kentteki bir çok sorundan dolayı siz il başkanlığını çok etkin bir şeklide yürütemiyorsunuz. Bugün İstanbul’da her zaman ikinci adam İstanbul il başkanı iken bölgede bu yapılmıyor. Bir ilde il başkanı statüsü farklı olması gerekiyor. Hatta bir il başkanının statü olarak milletvekillerinden de üstün olması gerekiyor. Eğer siz dışardan milletvekili, belediye başkanı, meclis başkanını dışardan getirip il başkanlığını göz ardı ederseniz bu teşkilatların bakan ağırlama, misafir ağırlamaktan başka bir fonksiyonu kalmayacaktır. Nasıl olsa seçim olduğu zaman dışardan girip kazanabilirim şeklinde bir algı oluşturulduğu için teşkilatlar önemsizleştiriliyor. Halbuki bu anlamda teşkilatların siyaseten bir yere gelmesi için temsiliyet gücünün artırılması gerekiyor. Ak Parti’den milletvekili olacak insanların bu teşkilatı tanıması ve bu partiden ilgili olmasından geçmesi gerekiyor. Seçimden seçime partiye uğramak da haliyle bir samimiyetsizlik ve önemsizlik yaratıyor. İşte bu ağırlığı yaratmak için rollerin artırılması gerekiyor.

“BİZE BİR AĞABEY LAZIM”

Hüseyin Çelik dediniz... Bu anlamda Van uzun süredir bu anlamda lider vasfı üstlenen bir isim arıyor.  Bu dönem olur mu?

Bu memlekette bize liderlik yapabilecek, bir ağabeylik yapabilecek birisinin olmasını istiyoruz. Bu vekillerimizden birisi mi olur, dışarıdan birisi mi olur bilemiyoruz ama genel merkezin de bu kişiyi destekleme noktasında kendisine destek olarak aday etmesi lazım. Van’ın bu anlamda bir genel başkanlık, grup başkanlığı, bakanlık ile temsiliyetinin artırılması gerekiyor. Hem 1 numara hem de genel merkezli bir isimin Van için temasları bir milletvekili ya da bir il başkanı ile kıyaslandığında daha farklı olacaktır. Umarım Van bu dönem böyle bir görevden mahrum bırakılmaz. Hem bizim hem de halkımız için de hayırlı olur.

Editör: TE Bilisim