Değerli okurlarım önceki yazımda seçim usûlu ve adayların vaadleriyle ilgili genel bir değerlendirme yapmış, halkta karşılığı nasıl olur diye sormuştum. Bugünkü yazım seçim sonuçlarının sonrasına denk geldiğinden dolayı soruların cevabını daha net verebiliriz.

Bu yazımda öncelikle ‘ÇATI'NIN ALTINDAKİLERİ’ inceleyeceğim.

YSK'nın açıklamasına göre Erdoğan %51.8, İnsanoğlu %38.5, Demirtaş ise %9.8 oy alarak ilk turu tamamlamış oldu. Böylece Erdoğan ilk turda %50'yi aşarak ikinci tura gerek kalmadan halk tarafından 12. CumhurBAŞKANı olarak seçildi. Bu seçim Türkiye tarihinde halkın doğrudan kendi oyuyla Cumhurbaşkanını seçtiği ilk seçim olmasından dolayı katılım oranı ve ortaya çıkan sonuçlar inşa edilecek "YENİ TÜRKİYE" adına önemli ipuçlarını vermektedir.

Katılım oranını incelersek, 53 milyon civarı seçmenden yaklaşık 14 milyonu sandığa gitmeyerek son yılların en düşük katılımlı seçimini ortaya çıkarmış oldu. Başlıca sebeplerini irdelersek; en dikkat çekeni Ağustos ayı olmasından dolayı tatilci kesimin ciddi bir kısmının sandığa gitmemesi ve kırsal kesimdeki mevsimlik işçilerin çalışmak için şehir dışında olmasıdır.

Bunların yanında özellikle muhalefetin dile getirdiği sebepler de söz konusudur. ilki anket şirketlerinin manipülasyon yaparak Erdoğan’ın oyunu çok yüksek, kendi adaylarınınkini ise çok düşük göstermesi sebebiyle ortaya çıktığı iddia edilen algı operasyonudur. Buna göre , halk zaten Erdoğan’ın seçileceğini düşünerek rahatını bozup sandığa gitmemiştir. Sağlıklı değerlendirme yapmak için seçim öncesi yapılan anketleri gözden geçirmemiz gerekecektir. Şöyle ki; Erdoğan’ı en yüksek gösteren % 58, İnsanoğlu’nu ise % 32 civarı ile gösteren KONDA'nın idi. En düşük olanı ise Erdoğanı %49, İhsanoğlu’nu ise %41 civarı gösteren Metropoll şirketinin anketiydi. Diğerleri ise bu ikisi arasındaki rakamlarda seyretmekteydi. Genel olarak birkaç şirket haricinde çoğu sonuca yakın tahminler ortaya koydu. Manipüle edildiği iddiası ise tam tersi yönde de etki yapabilir. Şöyle ki; halk anketlerde İhsanoğlu’nun oranını çok düşük bulup sahiplenme adına sandığa daha çok gitmiş de olabilir. Dolayısıyla bu iddiaya net cevap bulmamız mümkün değildir.

Bir diğer ileri sürülen sebep ise halkın artık demokrasiye inancını kaybedip sandığa gitmekten vazgeçtiğidir. Bu iddia ise açıkçası akla mantığa uygun değildir. Yaklaşık 5 ay önce yapılan yerel seçimde %85 civarı katılım varken halk nasıl oldu da bu kadar kısa bir sürede demokrasiye inancını kaybedip sandığa gitmekten vazgeçti anlamak mümkün değil. Bu iddiaya verilecek tek cevap ise muhalefetin seçmenini yeterince ikna edememiş olmasıdır.

PEKİ, ÇATI NASIL ÇÖKTÜ?

Yukarıda ileri sürülen sebeplerde doğruluk payı olsa da, genel itibariyle iddiaların sorumluluktan kaçmaktan başka bir getirisi yoktur. Çünkü muhalefet bu süreci yönetme konusunda başta yaptığı hatalar gibi şimdi de seçimlerden aldığı 9. yenilgiden de gereken dersi çıkarmayıp havadan sudan sebeplere sığınmaktadır. Benim kanaatime göre başlıca yenilgi sebepleri şunlardır:

1) ÇATI aday konusunda yapılan mutabakat ve beraber hareket etme azmi her ne kadar takdire şayan olsa da, seçilen kişi hayal edildiği gibi tam olarak çatıya oturtulamadı. Çünkü her iki partide de tam anlamıyla karşılık bulup kabullenilmedi. Örneğin seçim öncesi yapılan bir araştırmaya göre CHP seçmeninin %70’i, MHP seçmeninin ise %40’ı çatı adaya istemeyerek oy vereceğini belirtmişti. Ayrıca oy kullanmaya gitmeyeceğini belirten bir kitle de çıkmıştı. Yalnızca bu araştırma bile gelecek hezimetin habercisiydi.

2) ÇATI aday her ne kadar İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) eski Genel Sekreteri olup yurtdışında çok iyi tanınıyor olsa da, Türkiye’de tanınırlığı yok denecek kadar azdı. Bu durum ise Türk siyasi tarihinde âdet olduğu üzere kişi odaklı siyaset doğasına ters düşmektedir. Çünkü toplum tanımadığı birini kısa bir sürede kabullenmez ve siyaseten hayat hakkı tanımaz bu dikkate alınmadı.

3) Muhalefet başta olmak üzere özellikle CHP oy verilmesi konusunda seçmenini yeterince ikna edemedi. Ayrıca adayın belirlenmesinde itirazlarının dikkate alınmasına tepki koyanlara karşı, iradelerini hiçe sayarak TIPIŞ TIPIŞ oy kullanacaklar denmesi büyük rahatsızlık yarattı. Bu sebeple CHP seçmeninin bir kısmı Demirtaş’a oy verirken, bir kısmı da sandığa gitmedi. Bu durum öngörülemedi.

4) MHP seçmeninin bir kısmı AKP'ye ideolojik yakınlık, bir kısmı ise CHP ile birlikte anılmanın rahatsızlığıyla Erdoğana kaydı. Yine koyu milliyetçi seçmenin bir kısmı da seçim 2.tura kalır ve HDP oyları için Kürtlere daha çok taviz verilir korkusuyla Erdoğan’a yöneldi. Bu hiç hesap edilmedi.

5) Türkiye gibi kurumsal demokrasi tam anlamıyla içselleştirilmeyen toplumlarda altın kural olan KARİZMATİK LİDER vasfı dikkate alınmadı. Yarışta sadece parti ismi, siyasi söylem ve ilkeler nazara verildi. ÇATI adayın sessiz, sakin, polemikten uzak durduğu pompalanmaya çalışıldı. Hâlbuki toplum tam tersine sesi gür, gerektiğinde sert çıkan, yumruğunu masaya vuracak lider vasfına öncelik veriyor.

6) ÇATI aday siyasi tarihimiz boyunca kitleleri harekete geçirmek, coşturmak ve konsolide etmek için başarılı şekilde uygulanan miting yapma geleneğinden vazgeçip hayati hata yapti. Bunu salon toplantıları ve esnaf ziyaretleriyle tedarik etmeye çalıştı fakat geniş halk topluluğuna ulaşamadı. Ayrıca destek veren partiler de yeterince miting yapamadı ve sahada pek varlık gösteremediler.

7)Diğer adayların kampanyalarındaki slogan, söylem ve amblemdeki profesyonellik ÇATI adayınkinde yerini amatörlüğe bıraktı. EKMEK sloganı çok basit ve sıradan olmasından dolayı kabul görmedi ve alay konusu oldu.

8)ÇATI adayın kariyeri genel olarak bürokraside seyir ettiğinden siyasete çok yabancı bir isimdi. Tecrübesi olmadan, yılların kurt siyasetçilerine karşı direk sahaya çıkması onlara ayak uydurmasını zorlaştırdı. Bundan dolayı çok defa affaladı, zorlandı ve bazı hatalarında manevra yapamadı. Sonuçta siyasi söylemi halkta kabul görmedi.

9)Seçimde maddi manevi destek yönüyle de, her ne kadar 14 siyasi parti adayı olsa da hiçbir siyasi parti tarafından tam anlamıyla sahiplenilmedi. Örnek olarak, yapılan para bağışı miktarı ve onun adına yapılan organizasyonlardaki aksaklıkları gösterebiliriz.

10)ÇATI aday vaatlerinde sürekli siyaset dışı kalacağını ve denge unsuru olacağını belirtip bi nevi pasifliği savundu. Hâlbuki halk, köşke kapanılmasındansa aktif, koşturan ve daha görünür olan bir aday istiyor. Kanıtı ise Özal ve Gül'e olan teveccühte.

Muhalefet yenilgi serilerine bir yenisini daha eklemek istemiyorsa bu eksikliklerini dikkate alıp değerlendirebilir. Bu yönüyle hem kendileri hem demokrasimiz kazanır.

Erdoğan’ın büyük zaferi ile Demirtaş’ın müthiş yükselişinin sırrı ve önümüzdeki süreç sonraki yazım BALKONUN ÜSTÜNDEKİLERDE...


Müzmin Mükerrir yazdı...

Editör: TE Bilisim