Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gözde sloganı hiç şüphesiz özgürlük. Üç aday da özgürlük vurgusunu güçlü yapıyorlar. Bu durum, Türkiye'nin farklı bir yere geldiğini gösteriyor. 

Demek ki, seçmenlerin ezici çoğunluğu hürriyet, demokrasi, hak hukuk meselesini birinci dereceden önemli buluyorlar. “Ekmek için Ekmeleddin” sloganı belki de bu nedenle eleştirilere uğradı. Sanırım öne çıkan beklenti özgürlük olduğu için...

Cumhurbaşkanlığı seçimleri de bu vurgunun neden bu kadar güçlü olduğunu düşünmek için bir imkan sunuyor. 

KİMLİKLER

Neden özgürlük böylesine etkili bir mesele olarak gündemimizde? Türkiye'nin büyük bir değişimden geçmekte olması; değişimin asıl aktörleri sayılabilecek değişik kimliklerin siyaset sahnesinde etkili bir şekilde yer alması öne çıkan nedenler. 

Türkiye, son dönemde, bastırdığı kimliklerle yüzleşiyor, yok saydığı kimliklerin varlığını kabullenmenin krizini ve gerilimini yaşıyor. Bu konuda, ilk hesaplaşma dindarlarla devlet arasında yaşandı. Devletçi zihniyetin dindarlara yönelik engelleri kaldırılmak zorunda kaldı. 

İkinci hesaplaşma Kürtlere yönelik yasaklar ve engeller üzerinde yaşanıyor. Kürtler, haksızlığa isyan ederek devletin yasakçı sınırlarını alt üst ettiler. Ülkemize ve insanımıza çok pahalıya mal olan bu zihniyet de büyük darbe yedi. 

“Çözüm süreci” büyük bir uzlaşmanın önemli hamlesiydi. Abdullah Öcalan'ın önderliğinde Kürtler, çözüm ve barış yolculuğunun uygulayıcısı oldular. İlk kez karşılarında devlet içinden de bir muhatap buldular. 

Son çıkarılan “çözüm süreci” Kanunu, tarihi bir dönüm noktasına işaret ediyor. Kürtler, özgürlük taleplerinin karşılığını bulacakları bir döneme giriyorlar. 

ALEVİLER

Seçim çalışmaları yapan 3 aday da, “Çözüm süreci”ni desteklediğini söylüyor. Üç aday da mezhepçiliğe karşı olduklarını vurguluyor. Alevilerin temel taleplerine yönelik açık mesajlar vermeye gayret ediyorlar. Bu da gösteriyor ki Alevilerin kimlik talepleri, Türkiye'nin hala çözülememiş bir demokrasi sorunu olarak önümüzde duruyor. 

Selahattin Demirtaş, önceki gün Alevi örgütlerinin temsilcileriyle görüşmesinde “yanyana gelerek kazanacağız” çağrısında bulundu ve şunları vurguladı: “bugün Aleviler, demokrasinin aktif dinamik 
gücüdür.” 

Selahattin Demirtaş, bir anlamda “öteki”lerin sesi, ötelenenlerin temsilcisi olarak adaylık kampanyasını sürdürüyor. 

Kürt sorununun çözümü yolunda atılan her olumlu adım, aslında “yeni Türkiye”nin, gerçek demokratikleşmenin köşe taşlarını döşüyor. Keza Alevi meselesi de aynı açıdan bir anlam ifade ediyor. 

'SÜNNİ TÜRK'TEN ÖTEYE...

“Sünni” ve “Türk” kimliği üzerinden zoraki tek tipleştirilmeye çalışılan Türkiye değişmek zorunda. Kürt kimliğiyle, Alevi kimliğiyle yüzleşmek, çoğulculuğa, farklılıkların bir arada özgürce yaşamasına zemin oluşturacak. 

Selahattin Demirtaş'ın alacağı oylar, bu açıdan bir daha derin bir anlam ifade ediyor. Ona verilecek oylar yok sayılan, dışlanan kimliklerin siyaset alanındaki temsilcisine verilmiş olacak. 

HDP/BDP son seçimlerde yüzde 7 civarında bir oy almışlardı. Yerel seçimlerde farklı etkenler öne çıktı. Şimdi Türkiye çapında, bir yarıştan söz ediyoruz. 

Demirtaş'ın alacağı oylar HDP'nin oy oranını göstermenin çok ötesinde; bir değer ifade ediyor. Ötekilerin sesini oya çevirmek için bir fırsat yaratıyor. 

Daha düne kadar, Kürtlerin yasal partilerini meşru kabul etmeyen bir siyasi kültürün egemenliği altındaydık. Diyarbakır belediye başkanının resmi devlet kurumlarının kapısından içeri alınmadığı tarih çok eski bir tarih değil. Milletvekillerinin Meclisten götürülüp hapse atıldıklarını kimse unutmadı. 

Demirtaş, işte bu tarihe inat, Kürt siyasetçilerin hala bir kısmının tutuklu olduğu bir tabloya inat, bir aday olarak karşımıza çıkıyor. 

“Çözüm süreci”, “özgürlükler” için Demirtaş'ın göstereceği başarı önemli olacaktır, anlamlı olacaktır. 

Umarım yüzde 10'a ulaşır. Bu hedefi değerli görüyorum.

ORAL ÇALIŞLAR / RADİKAL

Editör: TE Bilisim