İlk belediye başkanlığı döneminin öncesinden tanıyorum.

 

Tarihin tozlu sayfalarına doğru hızla ilerleyen ANAP’tan aday olmuş, AK Parti ve BDP’nin gücüne rağmen seçimi farklı kazanmıştı.

 

ANAP’tan seçilmesine rağmen hiçbir zaman “Ben siyaset sahnesinden silinen muhalefet partisinin belediye başkanıyım” mazeretinin arkasına sığınmamış, hizmetlerini art arda sıralamıştı.

 

Yaptıkları tez zaman da duyuldu. Genç olmasına rağmen havaya hiç girmedi, mütevaziliğini hiçbir zaman kaybetmedi.

 

Belediye başkanlığı sırasında yerel seçime az bir zaman kala anketler yeniden kendisini öne çıkarmış, bu durum AK Parti için yapılan çalışmalarda da rapor edilmişti. Artık 2. başkanlık dönemine doğru el sallıyordu.

 

AK Parti’nin Çiftçi üzerinde mutabık kalmasının ne kadar doğru olduğu 2 ay içinde anlaşılmıştı.

 

BDP rüzgarı tüm göl çevresini önüne katarken Erciş’te dinmiş, rotasını Patnos’a doğru çevirmişti.

 

Çiftçi’nin Erciş’i kaybetmemesi bazı kesimlerce bir türlü kabullenilemedi.

 

Ve o günden bugüne Çiftçi muhalefet tarafından en önemli hedef haline getirildi. Yıpratılması için ne kadar propaganda silahı varsa hepsi kullanıldı.

 

Bunda bir ölçüde başarılıda olundu. Çünkü Çiftçi’nin Ankara’ya gitmesiyle birlikte o yapıya karşı siyaset üretecek beceri, kabiliyet şuana kadar ortaya çıkmadı.

 

Bizzat kendi kulaklarımla duydum: “Fatih Çiftçi depremden buyana Erciş’e doğru düzgün uğramadı” “Yanlışınız olmasın” dememe rağmen karşımdaki kişi ısrarla bunu vurguladı.

 

Halbuki Çiftçi ilk depreme Erciş’teki evinde yakalanmış ve ilk 29 gün ilçeden hiç ayrılmamıştı.

 

Niye bu örneği veriyorum? Çünkü Çiftçi’ye karşı olan muhalefetin ne denli acımasız olduğu anlatmak için.

 

Depremden birkaç ay sonrası, Erciş’te yapılan bir konuşma: "İlçemizde KOSGEB Kredilerini kullanım oranı yüzde 51’i geçti" Aynı şahsın birkaç dakika sonra anlattıkları: "Depremden buyana Erciş’e hiçbir şey yapılmadı. Siyaset bunda çok yetersiz kaldı"

 

İlk depremin hemen ardından Çiftçi’ye yapılan bir eleştiri daha: “Depremin adı niye Van oldu, halbuki deprem Erciş’i vurdu. Televizyon ve gazeteleri arayın Erciş Depremi desinler, yazsınlar. Bu konuda hiç harekete geçmediniz”

 

 

 

İşte Çiftçi böylesi zor bir yerde siyaset yapıyor ve insanları memnun etmeye çalışıyor.

 

Çiftçi’yle tanışıklığımızın üzerinden 10 yıl geçmedi. Belediye başkanlığı döneminde ara ara görüşmemize rağmen milletvekilliği döneminde ancak bir kez bir araya gelebildik.

 

Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim: “Çiftçi hiçbir zaman başkasının mağduriyeti üzerinden pay çıkartmak isteyecek kişiliğe sahip biri değil”

 

Zaten öyle olsaydı, bugün buralara gelemezdi.

 

K belgesi verme yetkisinin Erciş’e kaydırılmasından Çiftçi sorumlu tutuluyor.

 

Düne kadar Van’dan, Özalp’ten, Başkale’den yüzlerce nakliyecinin sorunun çözümü için Van Milletvekillerini aradığı herkesçe bilinen bir gerçek.

 

 “K yetki Belgesi almak için Diyarbakır’a gidiyoruz. Allah Rızası için bu sorun çözülsün. Diyarbakır’a gideceğimize bari bize en yakın oda olan Erciş’e gidelim” diyenlerin sayısı hiçte azımsanmayacak kadar çoktu.

 

Çiftçi’nin yakınında bulunanlarla da konuşulduğunda “Kimsenin Van merkezde olan bir şeyi ellerinden alıp ilçemize kazandıralım diye bir derdi yok. Esnaf belge almak için Diyarbakır’a gideceğine, gelsin Van’ın ilçesinde alsın. Bu talepte bizzat esnafın kendisi tarafından bizlere iletilmiştir. Bu mesele neden bu kadar büyütüldü anlamış değiliz” diyor.

 

Onlara göre, Çiftçi sonuçta Van milletvekili ve yapılanda Van’a hizmet. Yetkinin en kısa zamanda Van Merkezde bulunan kurum ya da kuruluşlara yeniden verilmesine de en çok sevinecek kişi yine Fatih Çiftçi’dir.