7 Haziran’ın aksine sandıktan bir hükümetin çıkmasının ötesinde ülkenin siyasi ve ekonomik açıdan yeni bir istikrar dönemine gireceğini söyleyebiliriz. Güvenliği riske etmeden demokratikleşmek ve terörü sonlandırmak mümkün olacak mı? AK Parti kurucularından, üç dönem boyunca AK Parti hükümetlerinde önemli görevler almış olan Prof. Dr. Beşir Atalay artık Van milletvekili olarak TBMM’de. Yeni sıfatı bile yeni dönem için yeni umutlar demek olan Atalay ile geçmişin muhasebesini ve geleceğin öngörüsünü yaptık.

1 Kasım’dan beri yüzde 49,5’u konuşmadan söze girilmiyor malum. Oradan başlayalım mı?

Bu seçim parti seçiminden öte Türkiye meselesiydi. Rabbimize hamdolsun Türkiye yeniden rahatladı. Ak Parti’ye oy veren, vermeyen herkes rahatladı, tekrar hayata dönüldü.

- 13 yıl boyu demokratikleşme ve Kürt meselesinin bilfiil içinde oldunuz. Sizden öncelikle buzdolabına kaldırılan çözüm sürecinin muhasebesini dinlemek isterim.

Çözüm süreci, Türkiye’nin terörle irtibatlı en kronik sorununu çözmek için oluşturulmuş bir proje. AK Parti’nin kuruluş beyannamesinde var. 13 yıllık iktidarımızda hep gündemimizde oldu. Türkiye bu sorunu çözmek zorundadır. AK Parti hükümetleri Türkiye’nin sorunlarına cesaretle el atmaya çalıştı. Kürt sorunu boyutuyla, terör boyutuyla sorunu çözmek için samimi gayret sarf ettik. İyi ve doğru şeyler yapıldı. Türkiye’yi daha fazla demokratikleştirme ve normalleştirme adımlarının bir parçasıdır bu. Dolayısıyla bütün bu çalışmaların son safhasında, çözüm süreci adıyla terörün bitirilmesini hedefleyen bir proje başlattık. Sürecin anayasası hükmündeki 2014 Temmuzunda Meclisten çıkan çerçeve yasa bunu böyle tanımlar. Ana muhalefet dahil üç partinin, yüzde 80 Meclis çoğunluğunun oyuyla yasalaştı süreç. Hedefi çok somut: 1) Terör örgütü yurt dışına çıkacak. 2) Silah bırakacak. 3) Devlet de terör unsurlarının eve dönüşüyle ilgili çalışma yapacak.

“ARTIK ŞARTLAR DEĞİŞTİ” DEDİLER

- Süreç niye bitti?

HDP’yi mekanizmaya biz dahil ettik. Terör bitsin, siyaset güçlensin istedik. Ama verilen taahhütler örgüt tarafından da HDP tarafından da yerine getirilmedi. Ben sert kelimeleri seven biri değilimdir ama başka kelime bulamıyorum: HDP, örgüt, çözüm sürecine ihanet etti. Hükümetin devletin samimi çabalarına karşılık vermediler.

- Hangi evrede oldu o ihanet? 2013 Mayısında verilen “sınır dışına çıkıyoruz” sözüne uyulmadığında mı?

En önemli tıkanma orası. Daha sonra Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler başladı. PYD orada bir bölge edindi. Esed yönetimi Türkiye karşıtı olduğu için onlara destek verdi. Çözüm sürecinin bana göre zehirlenmesi, Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelerdir. Kendileri de ilk ağızdan bunu ifade ettiler, “artık şartlar değişti” dediler. Bu cümleyi birebir sarf ettiler.

SÜRECİ SURİYE’DEKİ DURUM ZEHİRLEDİ

- Kim sarf etti İmralı mı?   

Hayır. Buradaki görüşmelerde (HDP heyetince) edildi. Suriye’deki PYD, PKK’nın parçasıdır. Salih Müslim’in abisi bunun aynen böyle dedi. (Prof. Dr. Mustafa Müslim: “PYD ve YPG, PKK’nın yan dallarıdır. PYD’yi PKK kurdu”) Suriye’deki gelişmeler PKK’ya farklı düşünceler getirdi. Ondan sonra bildiğiniz gibi sert gelişmeler oldu. 6-7 Ekim oldu. Terör unsurlarının bölgede daha fazla yerleşmesi 6-7 Ekim’den sonradır.

- Kamu düzeni şartı da 6-7 Ekim’den sonra getirildi?

Olanlar hükümeti devleti çok rahatsız etti çünkü. Bölgede rahatsızlıklar oldu. Devletimiz hükümetimiz de şunu düşündü: biz bu kadar çabaladık ama hala terör gölgesinde bir parti var. Silahın bırakılması için bir şey yapmıyor. Samimiyetsiz bulduk. Biz çok bir araya gelirdik bu meseleleri görüşmek için. Başka şey derlerdi, partinin eş başkanları birebir görüşmelerimizde: “Bizden faydalanın. Arabuluculuk danışmanlık yapalım”. Bu kavramların altını hiç doldurmadılar ama. Arabuluculuk, danışmanlık yapmadılar. Terör unsurlarına taraf oldular. Oraları etkileyip çözüme yönelteceklerine, onların etkisine girdiler, sırtlarını oraya dayadılar. Bunu herkes gördü. Siyaset kesimi sağlam dursaydı çok mesafe alınırdı. Ama 6-7 Ekim’de halkı sokağa çağırıp güvenliği riske ettiler. Güvenliği riske ettiğinizde ne çözüm süreci olur, ne başka şey.

KANAAT ETTİM Kİ HDP-PKK AYNI YAPI 

-HDP’nin 7 Haziran’da aldığı yüzde 13’ün alt yapısını AK Parti mi hazırladı yani?

Biz “siyaset güçlensin ki terör bitsin, bu iş Meclis’te siyaset yoluyla çözülsün” istedik. Ama güveni de zaten bundan sonra sarstılar. Şiddetle terörle aralarına mesafe koyamadılar. Aksine... Ben artık kendi adıma şöyle bir ayrımı yapar değilim: Burada bir parti var, bunlar örgütü etkilerler, demiyorum. Bunların hepsini aynı yapı olarak görüyorum artık. Farklı söylemler rol paylaşımı gibi geliyor bana. Millet bunlara 7 Haziran’da terör biter, siyaset kazanır diye destek verdi. Ama 5 ayda önemli oy kaybettiler. Bakın Silvan’da, başka yerlerde terör aktivitelerini, terör unsurlarını koruyorlar.

KAMU GÜVENLİĞİNİN ALTERNATİFİ OLMAZ

- 6-7 Ekim’le kamu düzeninin kasıtla bozulduğu, bunun siyaset olduğu görüldü. Hükümet de bunu şart koştu ama aynen devam ettikleri de görüldü. Buna rağmen 28 Şubat’ta Dolmabahçe’de heyetler yanyana geldiler. Sonradan anladık ki PKK bölgeyi cephaneliğe çevirmiş. Soru şu: PKK-HDP istikrarlı biçimde sözlerini tutmayıp kamu düzenini bozarken devlet neden görmedi, neden sabretti?

Devlet görüyorken müdahale etmedi, sabretti ifadesi doğru bir ifade değildir. Eğer öyleyse kabul edilemez. Çözüm süreci asla kamu güvenliğinin alternatifi değildir. Ve asla içinde öyle şeyler taşımaz. Devletin görevidir kamu düzeni. Aksi olmaz. Bakın, çözüm sürecinin hiçbir yerinde müsamaha ya da benzeri bir tek cümle yoktur güvenlikle ilgili. Sanki bunlar çözüm sürecinin suçuymuş gibi zikrediliyor. Böyle olduysa o zaaftır.

GÜVEN DUYGUSU DERİNDEN SARSILDI

- Masada konuşulanla sahada olup biten arasında makasın kapanmadığı açıldığı anlaşıldı ve güven sarsıldı?

Sözlerinde durmadılar. Hükümetin, devletin yürüttüğü çok önemli çaba, onlar sözlerinde durmayınca dolaba kaldırıldı. Güven de sarsıldı. Ki bu işlerde güven çok önemlidir. O güvenin yeniden kazanılması zaman alır ve çok ciddi çaba gerektirir. Ben o güven sarsılmasının çok derinlerde olduğunu görüyorum. Bu benim için de, genel olarak arkadaşlarımız için de, toplum için de geçerli.

OPERASYONLAR HALKIN İSTEĞİ

 - AK Parti iktidarları döneminde Kürt meselesi ve terörün sonlandırılması için evre evre bir politik süreç yürütüldü. Yeni dönemde eski mekanizmadaki aktörler yani Öcalan, Kandil ve HDP muhatap alınmayacak deniyor. Tüm süreçlerin içinde olmuş biri olarak söyler misiniz; yeni dönem nasıl olacak?

Tabi çok zor bir zamanda yapıyoruz bu mülakatı sizinle. Seçim yapıldı, hükümet kurulma arefesindeyiz. Haliyle hükümet programı henüz yok. Gerçi bizim seçim beyannamemiz hükümet programı için zemin olur genelde. Dolayısıyla şu an için beyannamedeki ifadeler ve Sayın Başbakanımızın, Cumhurbaşkanımızın, bazı arkadaşlarımızın ifadeleri olsa da bu konuda somut bir şey söylemek için hükümet programını beklemek lazım. Hükümetimizi rahatsız edecek bir şey söylemekten de imtina ederim. Ama genel olarak şu söylenebilir. Bir defa güvenlik tedbirleri, operasyonlar olmazsa olmaz. Çünkü bölgede herkes memnun ve talep ediyor. Rahatsızlık yok normal vatandaşlar arasında, “aman ha devam etsin” diyorlar. Bölgede de, Türkiye genelinde de. Zaten güvenlik bir devletin görevidir. Sınırınızın içi tamamen güvenli hale gelene kadar, hatta içeriye müdahale eden dışarısı varsa, oraya müdahale de dahil olmak üzere operasyonları sürdüreceksiniz. Güvenlik tam sağlanacak. Ülkenizin her köşesi güvenli olacak. Hiç bir vatandaşımız, bir başkasının tehdidinden baskısından korkmayacak. Dolayısıyla güvenlikle ilgili en ufak bir tereddüt dahi olmamalı.

YENİ DÖNEM ŞİFRESİ: NORMALLEŞME

- Ondan sonra ne olmalı?

1 Kasım seçimi çok yeni bir durumu daha ortaya çıkardı. 7 Haziranla kıyas edince özellikle bize büyük bir imkan verdi. AK Parti tekrar tek başına iktidar oldu ve bölgede de tekrar oyunu artırdı. Kürt vatandaşlarımızın daha fazla oyunu aldık bu seçimde. Bölgeden temsilimizi de arttırdık. Diyelim Van’da, oyumuzu 7 Haziran’a göre yüzde 51 artırdık. Çok önemli. Tekrar bir dönüş var. Bir yandan güvenlik tedbirleri sürerken bir yandan bu dönüşü iyi okumak ve bölgeye dönük çalışmalar geliştirmek gerekiyor yeni dönemde. Van milletvekili olarak en çok buna kafa yoruyorum.

EKONOMİ, EĞİTİM, İSTİHDAM, TİCARET..

- Ne tür çalışmalar bunlar?

Ekonomi, gençlerin istihdamı, eğitimi, hem dini eğitim, hem genel eğitimin kalitesinin artırılması, sınır kapılarının açılması... Bölgeyi çok değiştirecek şeyler. İnsanlara yeniden umut vereceksin. Normalleşen hayatı çok hızlı şekilde desteklememiz gerekiyor. Bu dönem belki politikalarımızın odağına bunları almak gerekiyor. Ve o bölgeyi daha fazla kazanmamız gerekiyor.

- Tüm bu işler yeni dönemin çözüm süreci mi?

Çözüm sürecinin parçasıdır. Daha önce de biz bunları hep düşündük ve hep yaptık. Ama son dönemde çok kritik yeni bir durum yaşadık. 7 Haziran’da bölgede desteğimiz, oylarımız, temsilimiz azaldı. Türkiye genelinde bir rüzgar oldu HDP’nin baraj meselesi ama o rüzgar geldi geçti. Onlar tekrar oldukları yerde kendi kimlikleriyle kaldılar. Terörle irtibatlı bir kimlik bu. Dolayısıyla tekrar AK Parti’ye dönüş oldu. AK Parti bölgede hep iyi temsil edilmiştir. Bunları iyi okuyarak yeni politikalar geliştirmeliyiz.

Van bölgenin parlayan yıldızı olacak

- Niye Van’dan aday oldunuz? Niye Diyarbakır değil?

Başbakanımız aradı ve “seni sefere gönderiyoruz” dedi. Deprem olduğunda Van’da bir yıl kaldım, yaraları sarmaya çalıştım. BM model aldı çalışmalarımızı. Bölgeyle ilgili çalışmalarda Van çok sağlam bir zemin. Van merkezli başlatılacak politikalarla çok geniş bir çevre etkilenebilir. Ağrı, Muş, Siirt, Bitlis, Hakkari, Şırnak Van’ın hinterlandı. Pozitif gelişmeler için Van merkez alınmalı.

- Van, Diyarbakır’ın alternatifi mi olacak? 

Diyarbakır bu konularda kemikleşmiş bir yer oldu. Geri dönüşü hızlandırmak kolay olmayacaktır. Van’da ise hızlı olur. Ekonomik potansiyeli çok güçlü. Çok memnunum Van milletvekili olmaktan.

- KK ile Paralel sahada işbirliği içinde

- Paralel yapının Türkiye’ye zarar verme çabası görülüyor. Bürokrasiye sızmış üyleriyle süreci sabote etmiş olabilirler mi?

1 Kasım öncesinde Van’da çalışırken şunu gördüm. Başka parti yok oralarda malum, rakibimiz HDP. Sahada paralel yapıyla PKK-HDP’nin çok yakın yardımlaştığını gördük. Herkes görüyor bunu.

- Ne gibi işbirlikleri, açar mısınız biraz?  

Yargıdaki paralel mensuplarının terör örgütü mensuplarıyla ilgili kararları mesela. Diyelim ki çok önemli bir olayla ilgili yakalanan bir terör mensubu mahkemed salıveriliyor. Nöbetçi mahkeme tutukluyor, başka bir hakim salıveriyor. Normal vatandaşlar arasında olanlardan bahsetmiyorum, kamuda olanlar dehşet veren şeyler. 

Bölge halkı muhatap alınmak istiyor

- Yeni dönemde Milli Birlik-Kardeşlik Projesi kapsamında İmralı, Kandil ve HDP değil toplum muhatap olacak deniyor?

Kürtlerle bölgeyle ilgili meselelerde HDP ve örgüt kesimi dışında kimse muhatap alınmıyor ve sanki bu işlerin sahibi, Kürtlerin temsilcisi onlar gibi algılanıyor, diye bir şikayet ve talep var. Biz aslında herkesi hep muhatap aldık. Kendi içimizde de bölge temsilcilerimiz var. Herkesle görüşüyoruz. Ama hedef, noktasal olarak silahın bırakılması olduğuna muhatabın kim olacağı bellidir. Yine de terörün bitirilmesi için diğer kesimlerle görüşme konusunda bir talep var ve böyle bir görüş gelişiyor. Bunda hiçbir sakınca yok. Tüm kesimlerin temsil edildiği platformların geliştirilmesinde fayda var.

Editör: TE Bilisim