‘Yarını bugünden kuruyoruz’ şiarıyla Van’da düzenlenen HDP İl Konferansında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, "Yıllar boyunca dokunulmazlıkları kaldırma ve siyaset yasağı yoluyla sayısız kez, bu halkın siyasi iradesine saldırı düzenlediniz. Durduramadınız, caydıramadınız, geriletemediniz. Aksine daha güçlü geldik. 7 Haziran'da 80 milletvekili ile Meclis'e girdiğimizde kimyanız bozuldu, tarumar oldunuz. Sıkıysa gelin" dedi.

 

HDP Van İl Örgütü tarafından ‘Yarını bugün kuruyoruz’ şiarıyla düzenlenen konferansa HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDP Van İl Eş Başkanları Derya Hayva, Veysi Dilekçi, DBP Van İl Eş Başkanları Caziye Duman, Münir Aras, HDP Van Milletvekilleri Lezgin Botan, Nadir Yıldırım, Bedia Özgökçe Ertan, Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Hatice Çoban, İlçe Belediye Eş Başkanları, HDP-DBP İl ve İlçe Yöneticileri, STÖ temsilcileri, Barış Anneleri Meclisi Aktivistleri ve KJA Bileşenleri katıldı.

 

DİLEKÇİ: DİRENİŞ SÖZ KONUSUDUR

Konferansın açılış konuşmasını HDP Van İl Eş Başkanı Veysi Dilekçi yaptı. Dilekçi konuşmasında,  “Konferansımızı son derece önemli ve zorlu bir süreçte gerçekleştiriyoruz. Cizre’de, Silopi’de Sur’da Gever’de, halkımızın gösterdiği bir direniş söz konusu. Yüz yıllardır dayatılan inkar ve asimilasyona karşı halkımız hep büyük bedeller ödeyerek bugüne geldi. Sistem ise bunu bertaraf etme çabası içindedir. Oysa bu yüzyıl Kürt halkının yüzyılıdır. Kürt halkı özgürlüğünü kazanma sürecindedir. Bu saldırı politikalarına verilen en iyi cevapta daha güçlü örgütlenmek, daha büyük direnerek zafere ulaşmaktır. Türkiye genelinde başlattığımız yeniden örgütlenme seferberliğe ile bu saldırılar karşısında daha güçlü bir biçimde zaferi elde edeceğimizi biliyoruz.

 

FİGEN YÜKSEKDAĞ: MESELE HENDEK KAZMA MESELESİ DEĞİL

Dilekçi’nin ardından konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ise, “Halkımızın yarına sahip çıkması tarihsel bir önem taşıyor. Bütün Türkiye halkları, kadınlar, çocuklar ve bütün kitleler için özgür bir yarın istiyorsak bugün bu haksızlıklara karşı mücadele etmenin, aklımızı seferber etmemizin zamanıdır. İşte bu görüş açısıyla yarınımızı karanlığa teslim etmemek için, geleceğimizin işgal edilmemesi için bugünden direniyoruz. Biz burada mücadelemizin, parti programımızı tartışarak bir akıl seferberliği tartışırken, mahallelerde, caddelerde, barikatların arkasında büyük bir özgürlük mücadelesi yürütülüyor. Yarını bugünden kurmak budur işte. Yarını enkaza dönüştürmek isteyenler var, buna karşı emek alanlarımızı, mahallelerimizi yıkanlar var, bir yandan buna karşı direnenler var. Dört bir yandan yarını bugünden kurmak için direnenlere selam olsun. Öz yönetim ve Demokratik Türkiye talebiyle direnenlere buradan selam olsun. Direnenler tarihi yazacak ve yarını belirleyecektir. Bugün yürütülen muharebenin esası budur. Bugün bütün Türkiye halkları işçi, emekçi ve ezilenler için direnenlere selam olsun. Onların halkımıza sunduğu yarın ve gelecek kanla karartılmıştır. Tekçi ve anti-demokratik anlayışla hareket ediyorlar. Başkanlık hevesleri, diktatörlükle bütün halkımızın geleceğini kötürümleştirmeye çalışıyorlar. Bir yandan yakılan yıkılan bugünümüz ve karartılan geleceğimiz. İşte buna karşı tek çaremiz direnmek ve karşı çıkmak. Sadece karşı çıkmak değil, geleceğimizi bugünden kurmak. Bu kadar yıkıcı siyasetle hareket eden iktidara karşı, darbeye karşı, diktatörlüğe karşı, halkımızın geleceğinin karartılmasına karşı topyekun direniyor ve mücadele ediyoruz. İşte bugün siyasi iktidar tarafından tankla, topla, helikopterle ablukaya alınan kentlerdeki öz yönetim direnişi darbeye karşı demokratik direniş tavrıdır. Bugünden direnmek gerektiğini söyleyerek direnişe çağırıyorlar. Bu çağrıya icabet edenler yalnızca bu direnişi kazanabilirler. Direnen halkımız bütün Türkiye halklarına bir çağrı yapıyor. Eğer yarın için bugün direnmezseniz bugün yok olursunuz. Bunu duymazdan gelenler bu çağrı karşısında yok oluşu yaşayacaklardır. Öz yönetim direnişlerine, halkımızın kendi kendini yönetme çabasını halkımızın demokrasi ekseni olarak görüyoruz. Bütün Türkiye halklarını, demokratik kamuoyunu hendeklerin arkasındaki çağrıyla buluşmaya çağırıyoruz. Mesele hiçbir zaman hendek kazma meselesi olmadı. O demokrasi meselesinin kavranmasıdır esas olan. O Abluka altındaki mahallelerde direnenler evrensel demokrasi ilkeleri için direniyorlar. Tüm yetkiyi elinde bulundurmak isteyen bir diktatöre karşı bütün Türkiye halklarını bir demokrasi gücü oluşturmaya çağırıyorlar. Bunun karşısında duyarsızlık diktatörlük heveslerinin ekmeğine yağ sürer. 1 Kasımdan itibaren daha görünür hale gelen darbeye karşı tüm Türkiye halklarını, toplumu çok yoğun bir karanlık bekliyor. Kimse sanmasın ki abluka sadece Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de var. Esas abluka ve kuşatma öz yönetim direnişini sahiplenmeyen tüm toplumların etrafındadır. Esas bu ablukanın kaldırılması lazım. Demokrasi talepleriyle etkin bir biçimde buluşamazsak bütün Türkiye’nin etrafında ki abluka kırılmayacaktır. Bütün Türkiye toplumunun geleceğinin arasına hendek kazan AKP ve Saray iktidarıdır. Hendeğin ve barikatın en büyüğü AKP iktidarı tarafından konulmuştur. İşte bu ablukaya karşı halkımız direnerek cevap veriyor. Eğer bu prangadan kurtulmak istiyorsak bugünden yarını kurmayı başarmalıyız. İşte konferans çalışmamız da bu yüzdendir. Bulunduğumuz ve yaşadığımız mahallelerden başlayarak siyaseti ve hayatı yeniden kurmak. Ama artık bu siyasi yapının ayakta duracak hali yok. Bu siyasi yapı bir avuç azınlığın üzerinde ki toprağı sağlamlaştırmak istiyor. İşte buna izin vermeyelim. Siyasi iktidar da kendi geleceğini kurmak için can havliyle muhabereye girmiş durumda. Ama onlar kendi çıkarlarından yana. AKP Saray çetesinin çıkarlarına dokunmayacak, dokunulmazlıklarını sağlayacak bir siyasi rejim tesis etmeye çalışıyorlar. Bir rejim değişikliğine gidiyorlar ve bunu bütün Türkiye halklarına dayatıyorlar. Eğer sizler bütün anayasal düzlemi yok sayarsanız, fiili olarak rejimi değiştirmeye yöneliyorsanız, bu halkta buna karşı tutum belirlemeye hakkı var. Bu hakkı delik deşik olmuş faşist yasalarınızla yok sayamazsınız. Biz mücadele yürütürken, demokrasi isterken, ne istediğimize karar verirken Saray’dan icazet almak zorunda değiliz. Bu halk sizden icazet almadı almayacak. Biz halkımızın haklı talepleri, barışın sağlanması için, en küçük bir mahalleden başlayarak merkeze kadar demokratik yaşamı oluşturmak için mücadelemizi yürütürüz. Hiçbir coğrafya da halka rağmen yasa yapılmaz. Şimdi halka karşı anayasa yapmanın telaşına düşmüşler. Cumhurbaşkanın suç dosyasını örtbas etmek için telaş ve panik içinde anayasa çıkarmanın derdine düşmüşler. O kadar sorumsuz bir anayasa çıkarmak istiyorlar ki böyle bir anayasayı ciddiye almanın imkanı yoktur.” Dedi.

 

“MUHATAP ALMIYORUZ”

Sürecin dışına atılmaya çalışıldıklarını söyleyen Yüksekdağ şöyle devam ette:

“Halkımızın iradesini yok sayarak bizi yeni sürecin dışına atmaya çalışıyorlar. Akıllarını yitirmişler, rasyonel düşünme yeteneklerini dahi yitirmişler. Milyonlarca insanı hangi yöntemle marjinelleştireceksiniz. Halkımızı, partimizi marjinalleştirmeye çalışıyorlar. Ne yapacaksınız? Milyonlarca insanı ortadan mı kaldıracaksınız. Abluka altına aldıkları yerde etnik temizlik hareketi başlattılar. Böyle bir girişimleri var ancak Türkiye’nin öz ve hakiki gücü Kürt halkıdır. Bunu asla ortadan kaldıramazsınız, bu halka rağmen yaptığınız anayasa derme çatma, kırık dökük sizi istediğiniz gibi koruyamayacak bir anayasa olur. Böyle bir anayasa sizi korumaz. Bizler bu koşullar içinde halkımızın, Türkiye halklarının yeni bir demokratik rejim ve demokratik anayasa mücadelesini en meşru ve demokratik kanallardan yürütüyoruz. Bizi gayri resmi, hain, vatan haini ilan edenler kendi yalanlarından boğulacaktır. Bizleri dışlamaya çalışanlar kendi yalnızlıklarında boğulacak. AKP ve Saray Merkezi yalnızlaşacak, esas tecrit olma sürecini onlar yaşayacak. Bakın dünyadan, Türkiye’den, halktan tecrit olmuşlar. Yanlarında rüşvet ile besledikleri ve korku ile teslim aldıkları bir kesim dışında hiçbir meşru dayanakları kalmamıştır. Biz onları muhatap almıyoruz, halkımız onları muhatap almıyor. Ne zaman darbe yaptınız, çözüm ve müzakere yasasını devirdiniz o zaman bu halkın muhatabı olmaktan çıktınız. Bugün de kendileri çalıp, kendileri oynuyorlar. Türkiye’de bütün siyasi mekanizmaları tıkadılar, meclis göstermelik bir duruma düşürüldü. Tek bir adam tarafından yönetilen bir siyasi kurumsallaşma var. Muhalefet karşısında hizaya geçmiş, MHP zaten gönülden verdiği destekle AKP’yi iktidarı yaptı. MHP bugün sadece bir AKP fraksiyonudur, CHP de ana muhalefet olarak diktatörlük senaryosunun bir parçası haline geldi. Kürt halkının çoluğuna, çocuğuna düşmanlık konusunda hepsi ortaktır. Türkiye’nin demokratikleşmesi karşıtlığında hepsi birleşiyor ve HDP’yi de kendilerince siyasi mekanizmaların dışına atarak, bu karanlık durumdan çıkacaklarını söylüyorlar. Hepsi birbirini yok edecek farkında değiller. O sarayın paçasına tutuşup siyaset yapanlar o sarayın sahibi ile birlikte gidecekler.”

 

“SEÇİLMİŞLERİ ATANMIŞLARA EZDİRMEYECEĞİZ”

Ordunun sivil halkın karşısına çıkarıldığını söyleyen Yüksekdağ, “Genelkurmayı özel bir savaşın içine koyup yüzlerce suç işlediler. Sokağa çıkma yasakları, infazlar, kontra yapılarının sokağa salınması. Orduyu sivil halkın karşısına çıkardılar. Saray emrediyor, ordu sivil halkın karşısına çıkıp evlere top atışları yağdırıyor. Türkiye’de 2015 yılında sokağa çıkma yasakları uygulanıyor, işte bu suçtur. Saray suç işliyor, Başbakan’da buna aynen uyuyor. Bütün Türkiye halklarının geleceğini Saraydaki masanın ortasına bıraktılar. Hepsi de Kürt halkına karşı topyekun bir operasyon düzenlemenin derdine düştüler. Saray’daki hesap vermeden önce emin olun onun talimatı ile suç işleyenler hesap verecek. Bu süreçte halkımıza karşı Saray’ın emri ve onun yörüngesinde suç işleyenler suç işleme tavrına son vermeliler. Hala sokağa çıkma yasağını kaldırmıyorlar, niçin? Tayyip Erdoğan Başkan olacak. Nasıl bir başkanlık istediğini söyledi. Defalarca bunun üzerine tartışma yapıldı. Tayyip Erdoğan ‘Üniter devlet yapısına uygun bir başkanlık sistemi’ Hitler’den örnek verdiler. Sonra bunu düzelttiler. Defalarca ifade ettik, bununla diktatörlük hedefleniyor. Bugün bizim söylediklerimiz Cumhurbaşkanlığı bizzat ikrar etmiştir. İstediği tipteki başkanlık sistemi Nazi Almanya’sıdır. Bugün Türkiye’de zaten Hitler Almanya’sının izlerini görüyorsunuz. Hitler’in halk düşmanı karakteri, dünyanın başına bela olan düşünce yapısını çok net olarak görüyorsunuz. Artık daha fazla tutamıyor ki açıklamaya başladı. Başkanlık sistemi ile istenen Hitler modelidir. Kimse bu yüzden bize Başkanlık sistemi demesin. Biz böyle bir kafa ve anlayış karşısında duruma teslim olmak, onay vermek gibi bir duruş sergilemek zorunda değiliz. Eğer bizler bu Hitler modeli karşısında direnmezsek, bunu engellemezsek Almanya’da, Avrupa’da, Dünya’da halklar ne yaşadıysa aynısı burada da yaşanacak. Biliyorsunuz bu tip diktatörlük organizasyonları toplumu parçalara ayırarak, birbirine yabancılaştırarak karşı durma enerjisini boğmalı hedefler. İşte bugün bütün Türkiye halklarının Kürt halkının yaptığını yapması gerekiyor. İşte bizler bugün bu konferansımızda sadece Van’da değil, dört bir yan da bu darbe ve diktatör siyasetine karşı halkımızın barış ve demokrasi mücadelesini güçlendirmek için konuşacağız ve tartışacağız. Öz Yönetim alanlarında halk artık kendi düzeyini ve yerelden yönetme isteğini ortaya koymuştur. Bunu hazmedemeyenler yerel yönetimlerin yetkilerini gasp ederek, yeni operasyonların sinyalini vererek baskı ve zor yoluyla kazanmanın hesabını yapıyorlar. Ama artık geçmiş olsun. Siz tüm yetkileri Valilere verseniz dahi bu halkı zorla yönetemeyeceksiniz. Her yerde seçilmişlerimize sonuna kadar sahip çıkacağız. Atanmışların seçilmişlere karşı uyguladığı bu otoriter baskılar karşısında asla boyun eğmeyeceğiz. Bu tür despotik yaklaşımlar çerçevesinde direniş mevzilerin etrafında kenetlenelim. Biz kazandığımızda o mevzileri Nazi kafalıların eline teslim etmeyeceğiz.” Dedi.

 

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın donulmazlıklarla ilgili söylediklerine de cevap vererek, şöyle konuştu:

"Cumhurbaşkanı buyurmuş. 'Halkların Demokratik Partisi Eş Başkanlarının dokunulmazlığı kaldırılırsa doğru olur' demiş. Defalarca dokunulmazlığımızın kaldırılması için talimat verdiler. Defalarca fezlekeler hazırladılar. Kendisi de bire bir sayıyor. Demek ki gece gündüz bizim hakkımızda açılan soruşturmaları sayıyor. 163 taneymiş. Ben bilmiyordum öğrendim. Defalarca bizlerin bu halkın siyasi iradesinin sözcüleri olarak rolümüzü, işlevimizi kırmaya çalıştılar, etkisizleştirmeye çalıştılar. Meclisin kapısına beyaz Torosları dayattıkları günlerden bu yana bütün seçilmişlerimizin, milletvekillerimiz ve Eş Genel Başkanlarımız da dahil olmak üzere zaten hiçbir zaman siyasi dokunulmazlıkları olmamıştır. Peşimizde canlı bombalarla siyaset yapanlar, her gün suikast tehdidiyle ve ihbarıyla birlikte mücadele yürütenler, gittiğimiz her yerde vekillerimiz ve Eş Başkanlarımız polislerin saldırısına ve kontra güçlerin saldırısına maruz kalanlar bizleriz. Buna rağmen bizleri durduramadınız. Yıllar boyunca dokunulmazlıkları kaldırma ve siyaset yasağı yoluyla sayısız kez bu halkın siyasi iradesine saldırı düzenlediniz. Durduramadınız, caydıramadınız, geriletemediniz. Aksine daha güçlü geldik. 7 Haziran'da 80 milletvekili ile Meclise girdiğimizde kimyanız bozuldu, tarumar oldunuz. Sıkıysa gelin."


"BİZİ CAYDIRABİLECEKLERİNİ SANMASINLAR"

Görmedikleri bir şeyin kalmadığını da belirten Yüksekdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizim görmekten ve ürkmekten çekineceğimiz sakınacağımız hiçbir şey de yok. Bizim yolsuzluk dosyalarımız yok, bizim bütün sülalemizle içine girdiğimiz kirli çamurdan suç organizasyonlarımız, hesabını veremeyeceğimiz hiçbir şey yok. Neye düşman Cumhurbaşkanı? Söze, düşünceye, siyasete düşman. Kendisinin yapamadığı şeyi sözle, düşünceyle ve projeyle çözüm projesiyle biz yaptığımız için bizlere düşman. Esasen neyden korkuyor? Biz bu siyaset yapma planı, biçimiyle onun böldüğü halkı birleştirmeye çalışıyoruz. Esas bölücü Cumhurbaşkanının kendisidir. Anayasal düzene karşı suç işleyen Cumhurbaşkanının kendisidir. Sokağa çıkma yasakları mı anayasaya uygun? 'Rejim fiili olarak değişmiştir’ böyle davranmak mı Anayasaya uygun? Cumhurbaşkanı dedi delik deşik oldu bu anayasa. Daha fazla delik deşik olmasında da bir sakınca yoktur. Ama Cumhurbaşkanı hakkında herhangi bir soruşturma yok. Herhangi bir şekilde kendisini rahatsız hissetmiyor. Bizleri dokunulmazlığımızı kaldırmakla tehdit ediyor. Siz elinizde ki bu kadar güçle bu kadar otoriteyle bu kadar acizleşiyorsanız, size söyleyecek tek bir şeyimiz yok. Tankla, topla devasa devlet gücüyle ve bunları tek elde toplayarak bir yönetim mekanizması kurmuşsunuz ve hala bugün dokunulmazlıkları kaldırmak, siyaset yasağı uygulamak gibi aciz yöntemlere bayağı yöntemlere icabet ediyorsanız bu sizin acizliğinizin ifadesidir. O şatafatlı sarayda oturan şahsiyetin acizliğinin ifadesidir. İlk dokunulmazlık tartışması yaptıklarında imzaladık dilekçeyi 80 milletvekiliyle masanın üstüne koyduk. Götürdük Meclis Başkanlığına verdik. Buyurun dedik, hodri meydan. O dilekçeler halen duruyor. Bizim gelip geçtiğimiz yollarla bizi caydırabileceklerini sanmasınlar."
Yüksekdağ'ın konuşmasının ardından toplantı basına kapalı devam etti.

Editör: TE Bilisim