Modern yaşamın bize dayattığı düzene yenik düşmeyen insanları seviyorum. Akla aykırı alışkanlıklara, mantığa uzak uygulamalara, gelenekselleştirilmeye çalışılan saçmalıklara ayak uydurmayanları içimden alkışlıyorum her gün. Eskinin durağan düzenine sadakat bazı durumlarda iyidir.

Anne ve baba olmaya hazırlananların son zamanlarda heves ettikleri bir akım var: Baby shower partisi vermek. Türkçe karşılığı durumu açıklamaya yetse de onu kullansam keşke diyorum. Fakat bebek duşu tabiri durumu izaha yetmiyor. Neyse...

Güya anne adayına psikolojik destek vermek, onu rahatlatmak, stresten uzaklaştırmak ve ona yalnız olmadığını hissettirmek için düzenleniyor bu partiler.

İşin aslına bakıldığında ise amacın, eşe dosta haber salıp toplanmak ve doyasıya eğlenmek olduğu görülüyor. Tabi anne babanın bebek sevincini yakınlarıyla paylaşma isteğini de yadsımamak gerekir.

Her anne baba doğacak çocuğu için istediği şekilde hazırlık yapma hakkına sahiptir elbette. İster parti düzenlerler, ister ailenin yeni üyesine sessiz sedasız merhaba derler. Fakat ben anne olsam daha farklı bir psikolojik hazırlanma yöntemi seçerdim.

Parti işine girmezdim, sahiden girmezdim. Mesela çocuk haberini alır almaz bir defter tutarım.

İlk sayfasına duygularımı, sıradışı heyecanımı sığdırmaya çalışırım. İlerde okuduğunda bu dünyaya gelişinin bana neler hissettirdiğinden haberi olsun diye yazarım.

Yazmanın bütün güzel hatıraları canlı kılmanın tek yolu olduğunu bildiğim için yazarım. Ben yazdıkça iyi olurum, ilerde çocuğum okudukça mutlu olur diye yazarım.

Ona hazırlanırken neler yaşadığımı bilsin diye yazarım. Dünyaya gelmeden önce de aslında aramızda olduğunu ilerde görsün diye yazarım. Sonra ne mi yaparım?

Baby shower yapmadığım için davet edemediğim teyzelerini, dayılarını, amcalarını çaya çağırırım ve o deftere bana kendimi iyi hissettirecek birkaç cümle dökmelerini isterim. Aralarında anne baba olan varsa deneyimlerini defterime yazarak benimle paylaşmalarını isterim. Al sana zahmetsiz psikolojik destek. Parti masrafına gidecek parayla da birkaç fidan dikerim çocuğum için.

İlerde meyvesini bile yiyebileceği, kendi adına toprağa armağan edilmiş ağaçlar için mutlu olmayacak çocuk mu var? Mide bulantısından kendimi sokağa atıp yürüyüş yaptığım bir akşamüstü bir çocuğa uçurtma ya da dondurma ısmarlarım mesela.

Bunu da çocuğum için tuttuğum deftere not düşerim: Bugün senden önce dünyaya gelmiş bir çocuğa annesinin izniyle dondurma ısmarladım. Senin için bebeğim.

Bir kuş doyururum, çıplak ayakla toprağa basarak bir karınca izlerim, bir Erkan Oğur türküsü dinlerim. Çay demleyip bir Bedri Rahmi Eyüboğlu şiirleri okurum ve bütün bunları deftere kaydederim üşenmeden. Bedri Rahmi'nin şiirlerini de kaydederim.

Bebeğime, annesi olarak onun için yaptıklarımdan da bahsederim. Mesela sigaradan, gürültüden uzak durduğumu anlatırım. Dünyaya sağlıkla gelmesi için çabaladığımı bilmesini isterim.

Böyle uzar gider. Örnekler çoğaltılabilir. Misal, onunla oynayacağım oyunların listesini hazırlarım, radyodan onun için şarkı isterim ve ilerde ona dinletmek için kaydederim. Ona mektup yazarım. Kıyafet dikerim.

Olurda bütün bunlar ağır gelir, yapamam. O zaman da hiç olmazsa duvar takviminin her gününe 9 ay boyunca güzel bir cümle iliştiririm çocuğum için.

Fakat parti vermem. Bizi gösteriş kültürünün bir parçası olmaya zorlayan ve nerden geldiğini bildiğimiz bu modaya meyletmem. Çocuk doğuruyor olmanın tatlı duygusunu toplanın parti var diyerek zedelemem.

Şimdilik şehrin elit kesiminin şık biblolarla donatılmış salonlarında rastladığımız bu parti alışkanlığı diliyorum ki kırsal kesimin sessiz ve huzurlu evlerine buyurmaz. Dediğim gibi; eskinin durağan düzenine sadakat bazı durumlarda iyidir.