Partililerin sloganları eşliğinde salona giren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 7 bin kişinin dinlendiği haberleri üzerine açıklama yaptı. Erdoğan AK Parti grubuna girdiğinde "Dik dur eğilme" sloganlarıyla salon inledi.

İşte Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satır başları; Bu hafta cuma günü, demokrasi tarihimizdeki bir kara lekenin, yani 28 Şubat'ın 17. yıl dönümüne yaklaşıyoruz. Sadece darbe girişimi olarak değil, vatandaşımıza yaptığı zulümle her zaman hatırlanacaktır. 28 Şubat müdahalesi özellikle ekonomiye vurduğu darbe ile 2001 krizine açtığı zeminle, yetimin hakkını yemesi ile hafızalardan silinmeyecektir. 28 Şubat müdahalesi ile ilgili açılan dava, meseleyi sulandırmaya, 28 Şubat'ı küçümseye doğru gidiyor. Yargıdan önce milletimiz bu davanın kararını verip sorumluları vicdanında mahkum etmiştir. Bugün ise aynı medya, aynı manşetlerle milli iradeye, halk iktidarına karşı harekete geçti. 28 Şubat'ın o malum işveren örgütleri tam bir pişkinlik içinde. İşte bu son darbe girişimine de destek vermeye başladılar. Bu ülkede defalarca darbe yaşamış, her birinde darbenin yanında yer almış partiler de bir kez daha eğilmeye, bir kez daha darbeden medet ummaya başlamıştır.

"YETER SÖZ MİLLETİN"

1936'dan bugüne kadar Türkiye'de siyaset merkezli tartışmaların tamamı, "Türkiye'yi kim yönetecek" sorusu etrafında şekillenmiştir. Esasen, Mustafa Kemal 1920'de TBMM'nin açılacağını duyurduğu telgrafta, Türkiye'yi kimin yöneteceğini belirleme konusunda, tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde açıklamıştır. Yani Türkiye'yi, seçip TBMM'ye gönderdiği vekillerle milletin yöneteceği karar altına alınmıştır. 1946 hatta 1950 yılına kadar malesef bu karar uygulanmadı. CHP her zaman tek parti olarak seçimlere girdi. Kazanan yine CHP oldu, idare fırkası oldu. Menderes'in iktidara nasıl yürüdüğünü lütfen unutmayın "Yeter, söz milletindir" demişti. 27 Mayıs 1960'ta birileri çıktı, ne dediler: "Türkiye'yi millet yönetemez, biz yöneteceğiz" diyerek yönetime el koydular. 12 Eylül ve 28 Şubat'ta aynısını yaptılar. Her bir müdahalede milletin elinden yetkisini aldılar. Bakın burada şu hususun altını özellikle çiziyorum. Yönetime el koyanlar, iktidarlarını başka çevrelerle paylaştılar. İş dünyası ile, medya ile ve belli STK'larla paylaştılar. Elitlerle, seçkinlerle, çetelerle paylaştılar. CHP ve diğer statüko partileri ile paylaştılar. İktidarı bir tek milletle asla paylaşmadılar. Siyasetin üzerine ihdas ettikleri kurumlarla, özellikle yargısal kurumlarla millet iradesini dar bir çerçevede tuttular. İşte biz AK Parti'yi kurarak bu kısır döngüye itirazımızı dile getirdik. Yeter, söz de karar da milletindir, dedik. Biz 2001'de AK parti'yi kurarak, Türkiye'yi kim yönetecek sorusuna kesin ve net bir cevap verdik: Millet.

MİLLET İRADESİNİ KİMSEYLE PAYLAŞMAYIZ

Bu ülkenin sahibi 77 milyon aziz millettir, siyasetin ve devletin sahibi millettir. Şunu burada açık ve net olarak tekrar ediyorum, Türkiye'yi yönetme iradesini biz hiç kimse ile çete ve mafya ile paylaşmadık ve paylaşmayız. Hiçbir medya patronu, hiçbir sermaye grubuyla paylaşmadık, bundan sonra da paylaşmayız. AK Parti ile birlikte millet bir kez daha iktidara gelmiştir. Bir kez de millet AK Parti ile yönetime el koymuştur. Hiçkimse milletin bu iradesine paydaş olamaz. Bu üzeri artık küllenmiş, tarihin çöplüğünde kalmış tartışmayı canlandırmak isteyenler var. Türkiye'yi kim yönetecek sorusunu tekrar gündeme taşıyıp, milletin iradesine ortak olmaya çalışanlar var. Bunların utanmaz olduklarını, hayasız yüzsüz olduklarını söylemiştim. Bunlar o kadar pervasızlar ki, milleti tekrar köşelerinden tahrik etmeye başladılar.

"MİLLET BUNLARIN CİĞERİNİ BİLİYOR"

Sivas'ta Afyonkarahisar'da on binlerce toplanan o kalabalığı "koyun sürüsü" olarak tanımlayacak kadar izanını kaybetmiş olanlar var. "Biz haftalardır yolsuzlukları dile getiriyoruz, ama meydanlar hala dolu, bu koyun sürüsü millet bizi duymuyor" diyorlar. İşte 68 yıldır açılan her sandıkta milletten tokat yediler, ama bir türlü kendilerine gelemediler. Millet artık bunların ciğerini okuyor ciğerini.

"MİLLET İFTİRALARA İTİBAR ETMİYOR"

İşte bu aziz millet bunlarla iktidarı paylaşmak istemiyor. Bu millet, seçilmiş başbakanını asanları affetmeyecek. O eski günler geride kaldı. Bu aziz millet, artık iradesine sahip çıkıyor. Bu aziz millet artık sağduyusuyla, meydanlara çıkıp, söyleyeceğini net bir şekilde söylüyor. Ben siyasi hayatımda Sivas'ı böyle görmedim. Böyle bir meydan mitingi yaptım. Yozgat'ı da böyle görmedim. Afyonkarahisar'ı da böyle görmedim. Bambaşka bir coşku, Kütahya da öyle. Millet artık kabına sığmıyor, 30 Mart'ı heyecan ve hasretle bekliyor. İnanıyorum ki 30 Mart, milat olacak. Millet iftiralara itibar etmiyor. Bugün olduğu gibi millet, hükümetine, partisine sımsıkı sahip çıkıyor. Dikkatinizi çekiyorum, 17 Aralık komplosu, millet iradesini gasp etme komplosudur. 12 yıldır, AK Parti döneminde milletle iktidarı paylaşamayanlar, son bir hamle yaparak milletin sofrasına ortak olmak istemişlerdir. İşte biz buna dur dedik. Bakın açık açık ifade edeceğim; milletin AK Parti eliyle iktidarda olmasından bir değil birden fazla kesim rahatsız oldu. Mesela faiz lobisi rahatsızdı. Terör ve savaş lobisi rahatsızdı. CHP rahatsızdı, MHP rahatsızdı, çünkü milletten yüz bulamıyordu. Sermaye rahatsızdı, çünkü eskisi gibi faizden kazanamıyor, tekel oluşturamıyordu. Medya rahatsızdı. Başka rahatsız olanlar da vardı. Türkiye'nin hakkı gözetmesinden, mazlumların yanında olmasından rahatsız olanlar vardı.

VAİZ LOBİSİ DE MİLLET İKTİDARINDAN RAHATSIZDI

Milletin iktidarda olmasından rahatsız olan bir de Vaiz Lobisi vardı. Dilediği gibi örgütlenemeyen, devletin içinde ur gibi çoğalmaya gayret eden. Komploları, ihanetleri, şantajları ortaya çıkan, vaiz lobisi de milletin iktidarından rahatsızdı. İşte 17 Aralık'ta bu rahatsızlar lobisi, kaybedenler lobisi tekrar bir araya geldiler. Türkiye'yi biz yöneteceğiz dediler. Biz de diyoruz ki hayır, Türkiye'yi millet yönetecektir. Var olduğumuz sürece, nefes alıp verdiğimiz sürece milletin iradesini bunlara teslim etmeyecek, milletin iktidarını asla bunlarla paylaşmayacağız. 23 Nisan 1920'daki şuuru canımız pahasına da olsa yaşatmaya devam edeceğiz. Dün akşam saatlerinde, kendilerinin yaptığı bir piyesi servis ettiler. Ben haftalardır bir çağrıda bulunuyorum. Elinizde, eteğinizde ne varsa çıkarın diyorum. Ama bunlar gidiyor, hayasızca, edepsizce montaj yapıp bunu servis ediyorlar. Ya uydurun da uydurmanın da bir edebi ahlakı vardır. Bu kadarı da olmaz. Şimdi şurada 10 gün içerisinde, onların karşıtlarını aynı şekilde biz de bu teknolojiden hareketle biz de size izleteceğiz. Kılıçdaroğlu izletiyor ya, farklı bir şekilde biz de size izleteceğiz. Teknolojinin nerelere geldiğini görmeniz açısından diyorum. Bugün buradan söylüyorum. Yapılan Türkiye'nin Başbakanı'na alçakça bir saldırıdır.

"KASET SİYASETİ BİZE SÖKMEZ"

Bu ülkenin değişik kesimlerinden sadece kendileri hariç, bütün insanları nasıl dinlediklerini gördünüz. Bunların hepsi şantaj dosyalarıdır. Vakti saati geldiğinde bu şantajlar o insanların karşısına çıkarılsın diye hazırlanmış dosyalardır. CHP bugün büyük ihtimal bunları izletecektir. Siz kendi partinizi kasetle tanzim edebilirsiniz. Siz kasetle genel başkan gönderip, kasetle genel başkan olabilirsiniz. Ama sizin kaset siyasetiniz AK Parti'ye sökmez ve sökmeyecektir.

"OKYANUS ÖTESİNDEN YEMLENİYORLAR"

Türkiye bu ihanete teslim olmayacaktır. CHP ve MHP dün akşam olağanüstü toplanmışlar. Çünkü montaj var. Bir rant elde edebilir miyiz diye. Sandıktan çıkamıyorlar, bari okyanus ötesinden atılan yemle durumu idare edebilir miyiz. Aç tavuk rüyasında kendini darı ambarında görürmüş hani. Bunlar da öyle ama avuçlarını yalarlar. Bizi buraya millet getirdi, sadece millet götürür. 30 Mart'a kadar bunları hiç umursamayacağız. Millet şunu bilsin; bu saldırı Recep Tayyip Erdoğan'a veya AK Parti Genel Başkanı'na yapılan bir saldırı değildir. Bu saldırı Türkiye Başbakanı'na yapılan bir saldırıdır. Eğer bugün boyun eğersek, Türkiye siyasetinin geleceğine ve sonraki başbakanlara haksızlık etmiş oluruz. Menderes sonrası her başbakana korku salmak istediler. Hiç kimseden korkumuz yok. Hiçbir ülkeden, tuzaktan, hainden korkumuz yok. Bizimle bir hesabı olan varsa gelsin 30 Mart'ta sandıkta görüşelim. Sandık dışında her müdahale, istiklalimize yapılmış bir saldırıdır. Bu bir istiklal mücadelesidir. İstiklalimiz uğruna canımızı ortaya koymaktan tereddüt bile etmeyeceğiz. Ellerinden geleni yapsınlar, ne yaparlarsa yapsınlar. Son sözü millet söyleyecek. Son kararı millet verecektir. 17 Aralık'ta yargı ve emniyet içindeki bir örgüt eliyle, milli iradeye açık bir saldırı yapıldı. 17 Aralık sürecinin ne kadar hukuksuz olduğunu, ne tür gayeler taşıdığını aziz milletimiz gördü. Hesapları şuydu, 17 Aralık ardından 25 Aralık saldırısıyla hükümeti saf dışı bırakıp, siyaseti yeniden tanzim edecek ve yönetime el koyacaklardı. Ama bu hesaplar tutmadı. Kendilerince kusursuz bir senaryo hazırlamışlar. Vaiz lobisi yargı ve emniyetle vuracaktı. Medya lobisi manşetlerle vuracaktı. Sosyal medyada kurdukları robot lobisi, Tweetlerle vuracaktı. Rüyalarda biliyorsunuz, peygamberimiz öyle buyuruyormuş. Faiz lobisi açıklama yaparak, ekonomi kötüye gidiyor yaygarası yapacaktı. Terör lobisi de terör örgütünü kışkırtarak silahları devreye sokmaya çalışacaktı. Uluslararası lobi de uluslar arası medyada haberler çıkararak devreye girecekti. Marjinal ögrütler de sokağa çıkacaktı. MHP ve CHP de siyaseten vuracaktı. AK Parti içinde bazı tuzluklara da emir verilecek, onlar da sırttan vuracak ve hançerleyecekti. Kendilerince planları kusursuzdu, 17 Aralık'ta büyük bir umutla harekete geçtiler. Herkes rolünü uyguladı, ama bir şeyi unuttular. Onların bir hesabı varsa, onların da bir hesabı var. Onların bir tuzağı varsa Allah'ın da bir tuzağı vardır. Milletin hesabı, Allah'ın takdiri bu oyunları bozdu. Aradan 2 ay geçmesine rağmen, başarısızlığı hazmedemiyor, ayakta duruyormuş gibi yapıyorlar. Bu saldırıda, her kim yer aldıysa şu anda zaten rezil olmuştur. Çok daha rezil olacaktır. Bu darbe girişimi, hesapsız kalmayacak. 27 Mayıs hesapsız kalmış olabilir, 12 Eylül 30 yıl sonra yargıya intikal etmiş olabilir. 28 Şubat 15 yıl sonra yargılanmış olabilir. 17 Aralık darbesi o kadar gecikmeyecek. Önce millet, sonra yargı, bu darbe girişiminin hesabını mutlaka soracaktır.

KRİPTOLU TELEFONLARI BİLE DİNLEMİŞTİR

Dün 2 gazetede en büyük dinleme skandalı deşifre edildi. 7 bin kişiyi dinlemiştir. Sadece bir dosyada. Buna benzer daha onlarca dosyanın, binlerce dinleme klasörünün olduğu tahmin ediliyor. Bakanlar, genel başkan yardımcıları, aileler, parti genel merkezleri, STK'ları yıllarca dinlemişler. Şimdi gerçek ortaya çıktı. Geçmişte CHP ve MHP'ye bu hukuksuz kayıtlarla şantaj yaptılar ama ne CHP ne MHP bunun idrakinde. Zaten biz dinleniyorduk, ben biliyordum. Ama nedense birileri bunu anlamamakta direndi. Hükümetsiniz çözün dediler. Ama bu kişiler devletin içinde göreve başlamış kişiler. Biz neden internet yasasını, MİT düzenlemesini Meclis'e getirdik. İşte bunun için yaptık. En son TÜBİTAK olayı. TÜBİTAK'ta yeni bir yapılanmaya gidiyor bakanımız. Devlet kriptolu telefonlarını bile oradan dinliyorlar. Bunlar bu kadar alçak. Bunların izini süreceğiz, bunlar bu şekilde kalamaz. Kaldığı sürece ailelerin mahremi diye, devletin mahremi diye bir şey kalmaz. İşte bu hukuksuz kayıtlarla, binlerce kişiye bu şantajı yapabilirler. Hala durmuş değiller. Eğer 17 Aralık darbesi gerçekleşseydi. Belki de bu isimleri toplayıp içeri atacaklardı. Belki de gazetede çıkan isimlerin birçoğu içeride tutuklu olacaktı. Şimdi dün gün boyunca darbe medyasından ses çıkmadı. 17 Aralık darbesinin figüranı olan gazete ve yazarlardan çıt çıkmadı. CHP ve MHP ciddi bir iki cümle bile kuramadı. Neden susuyorlar. Bu dinlemeleri yapanlara, arkasındaki paralel örgüte neden bir çift söz söyleyemiyorlar. 3 maymun oyununu daha ne kadar sürdürecekler.

ERDOĞAN YARGIYI GÖREVE ÇAĞIRDI

Dün bazı internet sayfalarında, bir tek satır haber bile yer almadı. Ama bu dinlemelerin arkasındaki örgütün ele başı açıklama yaptı, biz yapmadık dedi. Gazeteler de anında bu açıklamayı manşet yaptı. Kapalı kapıların ardındakileri duyduk diyenler sizler değil miydiniz. Birileri hakkında komplo sezen, sonra o kişiyi uyaran siz değil miydiniz. Bizim dışımızdaki bir kimse de çıkıp, sen bu haberleri nasıl alıyorsun, sana bu bilgiyi kim nasıl ulaştırıyor diye sordu mu. Buradan yargıya sesleniyorum. Bu suç itirafını daha ne kadar duymazdan geleceksiniz. Bu röntgenciliğin hesabını daha ne kadar erteleyeceksiniz. CHP'ye de sesleniyorum. Senin genel başkanınla ilgili o görüntüleri verenler de bunlar. Baykal sana da sesleniyorum. Hala neyi bekleyeceksin. MHP'ye de söylüyorum. Onlar da yine aynen bu yapının görüntüleridir. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Ben bu ülkede hakim ve savcıların dinlendiğini de biliyorum. Çünkü onlara da kumpas yaptılar. İstedikleri istikamette kullanmak üzere, üzerlerine gittiler. Hafta sonuna kadar Meclis'e meşgul edeceğiz ve tatil edeceğiz. Gündemimizde şu an torba yasada kalan bazı maddeler var. Dershaneler tasarısı, Demokratikleşme Paketi ve MİT yasası gündeme gelecek. Kim ne derse desin, MİT Yasası, ABD ve Avrupa'daki istihbarat örgütlerinin yasaları incelenerek, onların gerisinde olan bir yasa tasarısıdır. Bazıları ileri geri yazıyor, bakmayın. MİT Başbakan'a bağlı olur mu diyen var. Dünyada nereye bağlı ya, bilmiyorlar mı bunları. Daha dünyadan haberleri bile yok. MİT Yasası'nı yeniden ele alıyor ve günün ihtiyaçlarına göre düzenliyoruz. Dershaneler konusunda yine aynı şekilde, milletin üzerine karabasan gibi çöken sorunu ortadan kaldırıyoruz. İstiyoruz ki seçim öncesi bu adımı atalım. Çünkü paralel yapının bu konuda farklı hesapları var. Bu hesapların bozulması lazımdı, seçim öncesi bu işi bitiriyoruz. Demokratikleşme Paketi ile ilgili de seçim öncesinde ülkemizin rotasını belirleyecek adımlar atıyoruz. Sonra da illerimize dağılıyor, yeni istiklal mücadelemizin çalışmalarına başlıyoruz.

Ben 7 ile gideceğim hafta sonu. Vekillerin, sadece günü birlik illerine gelmesini istiyorum. İlinde mitingini yapacağımız gün ile gelsinler ama onun dışında Meclis çalışmalarına devam etsinler.

Editör: TE Bilisim