Ülke olarak politikayı çok seviyoruz.

Siyaset ile yatıp siyaset ile kalkıyoruz.

Hemen hemen her yerde politika konuşuyor, tüm çay muhabbetlerini siyaset ile taçlandırıyoruz.

Hemen hemen herkes böyle.

Ülkede 7’den 77’ye bir siyaset merakı var.

Bu da süreç içerisinde aşırı politize olmamıza neden oluyor...

Kaçış yok.

Böyleyiz.

Ve her geçen gün biraz daha aşırı politize oluyoruz.

Fakat fazlası zararlı.

Bu aşırılığın zaman zaman azalması gerekiyor.

Tansiyon düşmeli.

Başka şeyler konuşmalı, başka şeyler yazmalıyız.

Gündemimizde başka şeyler de olmalı.

Ülke olarak bu başarılmasa da kentler bazında bu mümkün.

Bir çok kent ülkeyi adeta bıçak gibi ikiye bölen bu politik ayrılmışlığı çok iyi bir şekilde alt ediyor.

Evet, bunu yapabiliyorlar.

Mesela Trabzon.

Trabzon’da siyaset kimsenin üst kimliği değil.

Trabzon’da üst kimlik Trabzonlu olmaktır.

Ne olursanız olun, Trabzonlu iseniz Trabzonlular tarafından sahiplenilirsiniz.

Partili olmak, ya da farklı bir şeylere mensup olmak daha sonra gelir.

Bu yüzdendir ki Türkiye’nin bürokrasisinde büyük bir kesim hep Trabzonlu isimlerden oluşuyor.

Yönetimde varlar, siyasette varlar.

Mesela, İstanbul seçimlerinde ilçelerle birlikte 10’dan fazla belediye başkanı Trabzon doğumlu.

Hem de farklı farklı partilerden.

Bunu nasıl yapıyorlar?

Elbette ki Trabzonlu olmak üzerinden.

Başka kimler yapıyor.

Kayseri de yapıyor.

İyi hemşericilik yaparlar.

Onlarda da durum benzerdir.

Kayserili olmak her şeyden önce gelir ve birleştirici bir güçtür.

Benzeri Gaziantep’te var, Konya’da var.

Bir çok kentti var.

Üstelik bir çok kentte bu sadece hemşericilik üzerinden de yürümüyor.

Buluşacak bir çok nokta buluyorlar.

Bunlardan birisi de spordur.

Bir Trabzon şehri, Trabzonspor etrafında iyi birleşir mesela.

Trabzona’a gittiğinizde bir Trabzon kokusu aldığınız kadar bir da Trabzonspor kokusu alırsınız.

Herkes Trabzonspor etrafında bir araya gelebilir.

Gaziantep’de bu üretimdir, gastronomidir, mutfaktır.

Konya’da manevi değerlerdir.

Gibi gibi...

Ama bizde ise ayrışma gün geçtikçe artıyor.

Siyasiler eliyle gerilen kent her seçimde, her süreçte daha da geriliyor.


Ve bir birimizden git gide kopuyoruz.

Tabi bizi bir araya getiren nedenlerden de.

Bir çoğumuz artık bir araya gelecek ortam bulamıyoruz.

Herkes kendi cephesinde, kendi temsil alanında dolanıp duruyor.

Şöyle düşünüyorum.

Ne olur da Van’daki herkes bir araya geliyor diye düşünüyorum.

Çok cevap bulamıyorum.

Gerek ticari, gerek insani...

Bir çok konuda bile bunu başaramıyoruz.

Olmuyor anlayacağınız.

İnsani eylemlerde bile herkesin kendi alanı var.

Ama spor bunlardan biraz farklı.

Bunun bir örneğini canlı canlı bir kez daha yaşadık.

Vanspor’un play-off yarıfinal mücadelesi bunu kanıtlar nitelikteydi.

2’inci lige bir adım kala Van’da yapılan maçta kentin nasıl büyük bir heyecan ile takımın etrafında kenetlendiğini, maç sonrası nasıl büyük bir mutluluk yaşadığını beraber gördük.

Şehir merkezinde toplanan kalabalık, yol boyunca takım otobüsüne ilgi gösteren Vanlılar, bir çok hassasiyeti bir kenara bırakarak sadece Vanspor etrafında buluştu.

Bu yıllar sonra gelen ve her şeyden uzak bir birliktelik örneğidir.

Vanspor final maçını geçip üst lige çıkar mı bilmem.

Gönül ister ki takım yeniden 2. Lig ve diğer basamakları hızlıca geçip süper lige yükselsin.

Bizim artık kentteki gerginlik dışında yeni şeylere, daha farklı birlikteliklere ihtiyacımız var.

Van bu zorlu süreçlerde sadece bu şekilde farklı ortamlarda gerçekleşen birliktelikler ile lig atlar.

Spor, hemşericilik, kent faydası, ekonomi, kalkınma.

Bunlar hepsi bizim üst liglere çıkmamızın sac ayakları.

Artık kenti ayrıştıran tüm küçük hesapları bir kenara bırakalım.

Odak noktası bu...

Ötesi yok.