Son yılların en büyük sorunu kuraklık büyük bir tehdit olmaya devam ediyor. Türkiye genelinde olduğu gibi Van da kuraklıktan nasibini alırken, özellikle son zamanlarda bunun etkileri derinden hissediliyor. Kuraklık etkisiyle ülkede birçok sulak alanda büyük tahribatlar oluşurken, Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü ve kentteki diğer sulak alanlar da bundan nasibini aldı. Van Gölü Havzası’ndaki birçok sulak alan kururken, bu alanlarda yaşanan biyolojik çeşitlilik kaybı ise artmaya devam ediyor. Yaşanan sorunla ilgili Şehrivan’a konuşan konunun uzmanları isimler, kentte tehdit altında olan sulak alanların gelecek nesillere aktarılması için yetkililerin acilen önlem alması gerektiğini dile getirdi.

2 ŞUBAT DÜNYA SULAK ALANLAR GÜNÜ OLARAK KUTLANIYOR

Sulak alanlarla ilgili Şehrivan’a konuşan Van ÇEVDER Başkanı Ali Kalçık, sulak alanların ve Dünya Sulak Alanlar Gününün önemine değinerek, “1997 yılından bu yana tüm dünyada Sulak Alanların Korunması Sözleşmesinin imzaya açıldığı gün olan 2 Şubat tarihi, Dünya Sulak Alanlar Günü olarak kutlanıyor. Dünya Sulak Alanlar Günü’nün bu yılki teması, “İnsanların Yararı İçin Sulak Alanları Koruyalım” şeklinde belirlendi. Sulak alanlar, yeryüzünün en değerli alanlarının başında geliyor. Sulaklar Alanlar, tropikal ormanlarla birlikte yeryüzünün en fazla biyolojik üretim yapan ekosistemleri ve çok zengin biyolojik çeşitliliğine sahip alanlardır. Bulundukları bölgede ekolojik dengenin sağlanmasında önemli rolleri var; su rejimini düzenliyor ve iklimi yumuşatıyorlar. Küresel düzeyde iklim değişikliğinin kontrolünde, ekosistemin düzenlenmesine önemli katkılar sağlıyorlar” dedi.

“SULAK ALANLAR DÜNYANIN EN ÇOK TEHDİT ALTINDA OLAN EKOSİSTEMLERİDİR”

Kalçık, sulak alanların bulundukları bölgelere önemli katkılarda bulunduğunu dile getirerek, “Uzmanlar, sulak alanları iklim değişikliğine karşı doğanın mucizesi olarak tanımlıyor. Dünyadaki karbonun yüzde 40’ı sulak alanlar tarafından tutulmaktadır ve bu da 771 milyar tona denk gelmektedir. Dünyadaki canlı türlerinin yaklaşık yüzde 40’ı sulak alanlarda yaşamaktadır. Sulak alanlar balıkçılık, hayvancılık, sazcılık, turizm, rekreatif kullanımlar gibi ekonomik faaliyetlerle bulundukları bölgenin ekonomisine önemli katkılarda bulunuyorlar. Yapılan araştırmalar, yediğimiz balıkların yüzde 60’ından fazlasının, yaşamlarının tamamını ya da belirli bir evresini sulak alanlarda geçirdiğini göstermiştir. Son yıllarda doğa turizmine artan ilgiyle birlikte sulak alanlara olan ilgi de artmıştır. Sulak alanlar yeryüzünün en değerli ekosistemleri olmasına karşın dünyanın en çok tehdit altında olan ekosistemleridir. Ormanlardan en az üç kat daha hızla yok olmaktadırlar. 1700’lü yıllardan bu yana yeryüzündeki sulak alanların yüzde 80’i, son 50 yılda ise en az yüzde 35’i yok olmuştur” ifadelerini kullandı.

“VAN GÖLÜ HAVZASI ÜLKENİN EN ÖNEMLİ SULAK ALANI OLMAKLA BERABER BİRÇOK NEDENDEN DOLAYI TEHDİT ALTINDA”

Van Gölü Havzası’nın ülkenin en önemli sulak alanlarının yer aldığı bir bölge olduğunu belirten Kalçık, “Ülkenin 1930’lu yıllarda sıtma hastalığını önleme amacıyla başlayan sulak alan kurutma çalışmaları; gelişen teknoloji ve hayatımıza güçlü iş makinalarının girmesiyle yeni tarım alanları elde etme amacına yönelmiş ve son 70 yılda ülkenin sulak alanlarının yüzde 60’ından fazlası yok olmuştur. Dünya ve Türkiye’de hal böyleyken, bulunduğumuz bölgede daha vahşi şekilde devam etmektedir. Ülkenin sulak alanlarının yaklaşık 1/5’i Van Gölü havzasında bulunmaktadır. Bu anlamda Van Gölü Havzası, ülkenin en önemli sulak alanlarının yer aldığı bir bölgedir. Ancak bölgedeki sulak alanlar, Kıyı Kanunu ve Çevre Kanunu’na aykırı uygulamalar nedeniyle meydana gelen habitat tahribi ve su kirliliği, dönemsel kuraklık ve küresel iklim değişikliğinin etkisiyle meydana gelen su çekilmesi, gölü besleyen akarsular üzerine yapılan HES’ler, yasa dışı avcılık vb. nedeniyle tehdit altındadır” diye aktardı.

BAŞKAN KALÇIK: VAN GÖLÜ HAVZASINDAKİ SULAK ALANLAR İÇİN ÖNLEM ALINMALIDIR

Kalçık, Van Gölü Havzası’ndaki sulak alanların gelecek kuşaklara aktarılması için neler yapılması gerektiğini aktararak şunları söyledi: “Bu tehditlerin önlenmesi ve Van Gölü Havzası’ndaki sulak alanların sağlıklı bir şekilde gelecek kuşaklara aktarılması için ilgili kurum ve kuruluşlarca acil önlemlerin alınması bir gerekliliğin de ötesinde zorunluluktur. Bunun için; Van Gölü Havzasındaki 36 doğal sulak alandan 13’ü Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün Ulusal Sulak Alan Envanteri Yönetim Bilgi Sisteminde yer almaktır. Listede yer almayan diğer alanlar da ivedilikle Yönetim Bilgi Sistemine dahil edilmeli ve söz konusu alanlarda tescil ve değerlendirme çalışmaları bir an önce tamamlanmalıdır. Yine bu 36 sulak alandan 15’ine doğal sit statüsü verilmiştir. Bunların dışında herhangi bir koruma statüsü olmayan 21 sulak alan bulunmaktadır. Bunlardan özellikle su kuşları açısından yaşama ortamı olarak önemi çalışmalarla belirlenmiş Edremit Sazlıkları, Gövelek Gölü, Yeşilsu Sazlıkları, Yaylıyaka Sazlıkları, Hasantimur Göleti, Alman Kampı Göleti, Çilli Gölü ve Tendürek Sazlıkları ivedilikle koruma altına alınmalıdır.”

“VAN GÖLÜ ‘ÖZEL KORUMA ALANI’ İLAN EDİLMELİDİR”

Kalçık sözlerini şöyle tamamladı: “Kuş varlığı bakımından ülkemizin en önemli sulak alanları arasında yer alan Erçek Gölü ve Arin Gölü Ramsar Sözleşmesi listesine dahil ettirilmeli ve uygun koruma statüsü verilmelidir. Bu sulak alanlar özellikle flamingolara ev sahipliği yapan, aynı zamanda nesli tükenme tehdidi altında olan Dikkuyruk ve Elmabaşların koruma altına alınması gerekmektedir. Yeryüzünde herhangi bir yerde bulunmayan, sadece Van Gölü’nde yaşayan İnci Kefalinin varlığını sürdürmesi bakımından Bendimahi Çayı, Zilan Çayı, Deliçay, Karmiş Çayı ve Karasu çayı hayati öneme sahiptir. İnci kefalinin korunması için çayların debilerini düşürecek hiçbir faaliyete izin verilmemeli, çayların hepsine hassas ve kesin korunacak doğal sit alanı statüsü verilmelidir. Van Gölü’nde daha etkin bir korumayı sağlayabilmek için, Van Gölü’nün tamamının İnci Kefalinin üreme alanlarını da içine alacak şekilde Özel Koruma Alanı olarak ilan edilmelidir.”

Ali Emrah dağer

BAŞKAN DAĞER: VAN'DA SULAK ALANLARIN TEHLİKE ALTINDA OLMASI, BU ALANLARDAKİ EKOSİSTEMLERİN BOZULMASI ANLAMINA GELİR

Sulak alanların önemine dikkat çeken Vangölü Aktivistleri Derneği Başkanı Ali Emrah Dağer, “Sulak alanlar, ekosistemlerdeki biyoçeşitliliğin korunması, su döngüsünün düzenlenmesi, su kalitesinin iyileştirilmesi ve iklim değişikliğiyle mücadelede önemli rol oynayan doğal bölgelerdir. Ayrıca, birçok canlı türü için üreme, beslenme ve barınma alanları sağlarlar. Ülkede ve Van'da sulak alanların tehlike altında olması, bu alanlardaki ekosistemlerin bozulması ve canlı türlerinin kaybı anlamına gelir. İnsan faaliyetleri, kentleşme, tarım, su kirliliği ve iklim değişikliği gibi faktörler sulak alanları tehdit eder. Bu durum, su kaynaklarının sürdürülebilirliği ve ekosistem hizmetlerinin azalması anlamına gelir” dedi.

“VAN'DA SULAK ALANLARIN TEHLİKEDE OLMASI, ÇEVRESEL SORUNLARI BERABERİNDE GETİREBİLİR”

İYİ Parti'de yeni Genel Başkan belli oldu İYİ Parti'de yeni Genel Başkan belli oldu

Van'da yok olan ve bu tehlike ile karşı karşıya kalan sulak alanlarla ilgili konuşan Dağer, “Van'da kaybolan ve tehlike altındaki sulak alanların kaybı, bölgedeki biyoçeşitliliğin azalmasına, su dengesinin bozulmasına ve çevresel sorunların artmasına neden olabilir. Bu kayıpların geri dönüşü zor olabilir ve ekosistemlerin restorasyonu için uzun vadeli çabalar gerekebilir. Van'da sulak alanların korunması için şu adımlar atılabilir: Su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi ve su kirliliğinin kontrolü. Tarım uygulamalarında sürdürülebilir yöntemlere geçiş. Sulak alanların koruma statüsünün belirlenmesi ve uygulanması. İklim değişikliği etkilerine karşı adaptasyon stratejilerinin geliştirilmesi. Toplum bilincinin artırılması ve yerel halkın sulak alanlara duyarlılık kazanması. Özetle, sulak alanlar ekosistemler için kritik öneme sahiptir. Bu alanlar, biyoçeşitlilik, su döngüsü ve iklim düzenlemesi gibi ekosistem hizmetlerini sağlar. Van'da sulak alanların tehlikede olması, çevresel sorunları beraberinde getirebilir ve bu durumla mücadele için sürdürülebilir su kaynakları yönetimi ve koruma stratejileri benimsemek önemlidir” ifadelerini kullandı.

Kaynak: ŞEHRİVAN HABER: ZENÜN-NECMETTİN DURSUN