Van konusunda duyarlılığı yüksek bir hemşerimiz olan Ömer Aktürk geçenlerde twitter üzerinden şöyle bir mesaj paylaşmıştı, daha doğrusu sormuştu…

Doğu Anadolu’nun:

En büyük havaalanı Kars’ta

En yüksek binası Elazığ’da

En büyük şehir parkı Malatya’da

Peki, en büyük şehri Van’da ne var?

 

***

 

Şunu fark ettim. Van gibi nüfusu büyük, kendisi küçük şehirlerde, siyaset kentteki istisnasız her şeyin önüne geçiyor. Hani ‘kaliteli’ bir siyaset de değilse bahse konu, işte o zaman işler tamamıyla sarpa sarıyor. Sıkça dillendirdiğim gibi. Siyasetten başka bir şey konuşmayınca da dedikodu, alavere, dalavere hiç bitmiyor. Kentte varsa, yoksa siyaset konuşuluyor. İçinde bulunduğumuz vaziyet de bunu tam anlamıyla doğrular vaziyette. Oturup aylarca Ak Parti il başkanlığı, teşkilat gibi konuların bu kadar dallandırılıp budaklandırıldığı, iftiraların, karalamaların ayyuka çıktığı bir kentte haliyle ‘hizmet’ konuşmak da çok bahse konu olmuyor… Hal böyle olunca da geri kalıyorsunuz. Neyden kalıyorsunuz? İşte yukarıda belirttiğim ‘en büyük’lerden…

 

***

 

ONLARA VAR DA VAN’A YOK MU!

 

Şu sıralar bölge illerine sıkça gidip gelme fırsatı buldum.

Komşu iller, bölge illerine yolum düştü. Bölgesel olarak halihazırda zaten dezavantajlı bir bölgenin illeri olsak da son yıllarda Türkiye’deki hizmet atağından bölgede nasipleniyor. Erzurum’u ayrı tutup her daim Doğu'da ayrıcalıklı bir kent olduğu gerçeğini bir kenara koyuduğumuzda diğer illerimiz gerçekten çok şeyden mahrum kalmış.

Van bunlardan birisi. Ama Van’ın bu mahrumiyete rağmen bünyesinde her daim kendisini ‘avantajlı’ kılacak zenginlikleri var. Tarihi zenginlik desen var, kültürel zenginlik desen var, tarım arazileri var, hayvancılığa elverişli bir mevsimi var, Van Gölü gibi 1700 rakımda bir denizi var. Var da var. Bunları tek tek anlatmaya gerek yok. Hatta Van milletvekilimiz Burhan Kayatürk’ün kullandığı güzel bir tanımlama var ki Van’ın aslında neden hep başkent olarak mesken tutulduğunu, neden bu kadar özel olduğunu çok iyi anlatıyor:

 

VAN ORTADOĞU İLE ORTA ASYA’NIN BULUŞTUĞU NOKTADIR

 

“İstanbul nasıl Asya ile Avrupa'nın birleştiği noktaysa Van'da Ortadoğu ile Orta Asya'nın buluştuğu noktadır. Van'dan çıkıp Şırnak'a girdiğinizde Ortadoğu'ya giriyorsunuz. Van'dan çıkıp Ağrı’ya, Iğdır'a gittiğinizde Orta Asya'ya gidiyorsunuz.”

 

***

 

Dönelim konuya… Erzurum, tıpkı Karadeniz’in her daim hükümeti yöneten kadroları çıkarması gibi hükümetler döneminde her daim lobisi olan bir kent. Malatya deseniz bir Doğu Anadolu ili olmaktan öteye çoktan geçmiş bile. Geriye kalıyor Van, Ağrı, Bitlis, Hakkari, Iğdır gibi iller. Bu illerde oldukça güzel işler yapılıyor. Bu illerde bir sahiplenme var. Bu illerde geç de olsa hizmet anlamında güzel işler oluyor.  Takdir ediyorum. Her kentte elbette ‘en’ler olacak. En büyük, en geniş, en kalabalık. Ama Van gibi Van’ı şu an Türkiye’nin gözde kentleri yapacak potansiyeller bile hala yatınca, vicdan kabul etmiyor işte.

 

***

 

ANTALYA, BODRUM HOŞTUR AMA VAN’A NE!

 

Konuyu çok da dağıtmadan sizinle ilginç bir bilgi paylaşayım.

Bodrum deyince hemen hemen hepimizin aklında tatil geliyor, deniz geliyor, güneş geliyor, kum geliyor değil mi?

Peki Türkiye’de en çok turisti bodrum ağırlamıyor mu? Yine yerli turistin de gözde turizm beldesi Bodrum değil mi?

Bodrum kenti ne yapmış biliyor musunuz?

Bodrum Tanıtma Vakfı ve Bodrum Belediyesi işbirliği ile bir ‘Bodrum Tanıtım Tırı’ hazırlanmış ve “Bodrum sizi çağırıyor” sloganı ile bu tır Mart’ta yola çıktı ve şehir şehir insanları Bodrum’a çağırdı.

Sizce Bodrum’un böyle bir şeye ihtiyacı var mı?
Belki de bu anlamda reklama en az ihtiyaç duyan kent Bodrum.

Ama adamlar yapıyorlar.

Peki ya Antalya? Sadece turizmini pazarlasa yetecek olan Antalya bugün neden hala akademi camiasının kongre ve sempozyumdaki destinasyon merkezi olmak için uğraşıyor?

Yazın tatilcilerin kışın kongrelerin kenti olan Antalya her mevsim dolu dolu! Yani yazı bizden uzun, kışı bizden kısa olmasına rağmen kışı bile müthiş şeklide değerlendiriyorlar.

O zaman esas konuya dönelim.

 

***

 

İRANLILAR’A YARDIMCI OLAN YOK!

 

Hadi her şeyi geçtik. Urartular’dan kalma tarihimize sahip çıkamadık. Ermeniler’in yaptığı hiç bir şeyi yapamadık. Osmanlı döneminin önemli zenginliklerini toprak altında saklıyoruz. Van gibi özel bir kenti sıradanlaştırdık. Bari eldekileri koruyalım!

Bakınız son bir kaç yıldır ciddi bir İranlı akını var. Olayların, çatışmaların olduğu yıllarda düşüş olsa da İranlılar Van’dan hiç vaz geçmedi. Geçen yıl Van 1 milyon civarında turist ağırladı. Bu yıl çok üstüne çıkması bekleniyor. Sadece Nevroz’dan Nevroz’a arada da bayram için bir kaç günlüğüne Van’a gelen İranlılar kentte Mart’tan bu yana ciddi bir popülasyon oluşturuyor. Resmen İranlılarla birlikte aynı kenti paylaşıyoruz. Şimdiye kadar İranlılar için sadece alışveriş kenti olmayı ifade ediyorduk. Artık onların tatil merkezi haline gelme yolunda ilerliyoruz. Ama biz Vanlıların eliyle değil, İranlıların kendi çabalarıyla oluyor. Yani bu noktada katkısı olan tarafların sayısı elin parmaklarını bile geçmiyor.

 

***

 

BU İNSANLAR İÇİN NE YAPIYORUZ?

 

Dünkü manşetimizde YYÜ’lü akademisyen Mehmet Top’un bir sitemi vardı. Yıllardır tadilatı devam eden Hoşap Kalesi’nden bahsederken diyor ki:

“Biz gözlemliyoruz ki değişik yerlerden otobüsler ile hem yerli hem de yabancı ziyaretçiler geliyor. Biz burada olduğumuz süre içerisinde kendilerini içeriye alıyor ve gezdiriyoruz. Verdiğimiz bilgiler doğrultusunda çokta memnun kalıyorlar. Biz kazı çalışmalarını bitirip gittikten sonra kale kapalı kalıyor. Gelen ziyaretçiler kapıdan dönmek zorunda kalacaklar.*

Sıkıntıya bakar mısınız?

Bu insanlar Van’a gelince doğru düzgün rehberlik alamadan gezmeye çalışıyorlar. Hocanın dediği gibi orada olmasalar geri dönecekler ve fiyasko!

Yine… İranlılar’ın bu kentin tarihi ve turistik güzellikleri konusunda edinmesi gereken çok bilgi var.

İranlılar için bu kentte hiç bir etkinlik yok.

İranlılar bu kentte denize girmek için bir alan bulamıyor.

İranlılar Van’a gezmek isterlerse nereye gideceklerini bilmiyor.

Hatta farketmişsinizdir. İranlılar Van’da kendileri eğlence düzenleyip sadece kendileri eğleniyor, gezilerini kendi aralarında düzenliyor, yüzmek için tekne kiralayıp Van Gölü’ne açılıyor. Yani bir çok işi izole ve tek başlarına yapıyorlar.

Bu bizim kenti pazarlama noktasında ne kadar zayıf kaldığımızı apaçık ortaya koyuyor.

Olacak iş değil.

 

***

 

VAN’DAN ÇOK ŞEY OLUR DA!

 

Başta da dedim ya. Bunlar hep siyasetin ucuzluğundan kurtulamamızdan...

Ama şu sıralar bir fırsat var. Dikkat edin ucuz siyasi tartışmalar artık çok gündemde kalmıyor. İnsanlar belediyeciliği konuşuyor, halkın arasına karışan bir Vali’yi konuşuyor, ilçelere hizmet atağı başlatan kayyum belediye başkanlarını konuşuyor.

Bu hem kentin hizmetle buluşması hem de zihniyetinin değişmesi için fırsat.

Üstelik en çok ihtiyacınız duyduğumuz lobicilik için de Vali Zorluoğlu iyi bir fırsat. Bu işi biliyor. Gelir gelmez İstanbul’da Van günleri gibi tanıtım konusunda somut adımlar attı. Siyasetten çok hizmetin konuşulduğu bir sürece evrilen bir gündemi var artık kentin.

Bu değişimden faydalanmak gerek. Hazır Valilik ve büyükşehir, kaymakamlıklar ve ilçe belediyeler tek merkezden hareket ediyorken bu kentin turizmi, gelişmişliği ve diğer konuları için de biraz adım atmak gerekiyor.

İnan’ın…

Van tarımda iyi bir kent olabilir.

Van hayvancılıkta Türkiye’nin açık ara lideri olabilir.

Van turizmin yeni destinasyon merkezi olabilir.

Van bir kongre kenti olabilir.

Ama şunu unutmamak gerek. Bizim bir Bodrum, bir Antalya’dan daha çok tanıtım yapmamız, daha çok iş yapmamız gerekiyor.

Yoksa… Benim de sıkça kullandığım şu: “Van sahipsiz bir kent” cümlesini daha çok kuracağız! Sahipsizliğin bu kadarı da fazla ama!