Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Yaban Hayvanları Koruma, Rehabilitasyon, Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Lokman Aslan, Van Gölü Havzası’nın yurdumuzdaki sulak alanların 1/5’ne sahip olması ve fazla tahrip olmamış doğal yapısı nedeniyle çok sayıda hayvan türünü barındırdığını belirterek, bunların çoğunun ise nesli tükenmekte ve koruma altında olan türler olduğunu söyledi.

Doç. Dr. Lokman Aslan, Türkiye’nin coğrafi yapısı, konumu ve çeşitli ekolojik şartlarıyla önemli özellikler taşıdığını ve bu özelliğiyle büyük bir kıtanın belirgin karakterini küçük ölçekte olsa toprakları üzerinde bulundurduğunu belirtti. Doç. Dr. Aslan, “Diğer taraftan coğrafi konumu nedeniyle kıtalar arasında tabii bir köprü durumunda olan Türkiye'nin fauna ve florası büyük zenginlik göstermektedir. Ülkemiz, sahip olduğu iklim, topoğrafik özellikleri ve korunmuş alanlarıyla bu bölgelere has, dünyada sadece ülkemizde bulunan ve endemik tür olarak tanımlanan binlerce canlı türünü barındırmakta ve birçok canlı türü içinde hayatını sürdürebileceği son merkez olmaktadır. Van Gölü Havzası, yurdumuzdaki sulak alanların 1/5’ne sahip olması ve fazla tahrip olmamış doğal yapısı dolayısıyla çok sayıda hayvan türünü barındırmaktadır. Bu türlerin çoğu nesli tükenmekte ve koruma altında olan türlerdir” dedi.

“VAN GÖLÜ HAVZASI 300 KUŞ TÜRÜNE EV SAHİPLİĞİ YAPMAKTADIR”


Yaban hayvanlarının doğal dengenin sağlıklı bir şekilde devamlılığı için vazgeçilmez unsurlar olduğunu dile getiren Doç. Dr. Aslan, “IUCN’nin 2008 yılında hazırlamış olduğu raporda, dünyada 9 bin 817 kuş türü bulunduğu ve bunlardan bin 226 türün (yüzde 12) neslinin tehlike altında olduğu belirtilmiştir. Ülkemizin coğrafik konumu, habitat çeşitliliği, sulak alanların varlığı ve önemli göç yollarının rotası üzerinde olması dolayısıyla çok sayıda göçmen ve yerleşik kuş türüne ev sahipliği yapmaktadır. Van Gölü Havzası, fazla tahrip olmamış bir doğaya ve Türkiye’deki sulak alanların 1/5’ne sahip olmasıyla 300 kuş türüne ev sahipliği yapmaktadır. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yaban Hayvanları Koruma Merkezi’ne toy, sakallı akbaba, kara akbaba, kızıl akbaba, telli turna, puhu, flamingo, kaya kartalı, kızıl şahin, çamurcun, kızıl çaylak, kuzgun, atmaca, ötücü kuğu, kara çaylak, kaya güvercini, ibibik, keklik, martı, angıt, tilki ve kurt gibi çeşitli nedenlerle yaralanıp getirilen hayvan türleridir. Evlerinde beslemek için doğal yaşamından koparılan hayvanları sonradan besleyemeyip merkezimize getirilen yaban hayvanlarına merkezimiz ev sahipliği yapmaktadır. Bu gibi hayvanlar, merkezimizde tedavi ve rehabilitasyonları yapılarak tekrar doğal yaşamına bırakılmaktadır” diye konuştu.

“HALKIMIZDAN RİCAMIZ YABAN HAYVANLARINA SAHİP ÇIKALIM”


Yaban hayatı tehdit eden unsurlar hakkında da bilgiler veren Doç. Dr. Lokman Aslan, “Yabani yaşamı tehdit eden nedenlerin başlıcaları; yaşam alanlarının tahrip edilmesi, ateşli silahlar, kazalar, başka hayvanların saldırmaları, petrol ve yağlarla kirlenme, tarımsal mücadelede kullanılan çeşitli ilaç ve kimyasallar, göç yorgunluğu, açlık, sert iklim koşulları, yuvayı erken terk etme, yuvadan veya anneden uzaklaşma, çeşitli hastalıklar, insanlar tarafından yapılan yabani hayvan kaçakçılığı ve bilinçsiz avlanmadır. Yabani hayvanlar çeşitli nedenler sonucu annelerinden ve yuvalarından erken ayrılabilir. Annelerinin öldürülmesi, yuvalarının bozulması gibi sebepler sonucu yuva ve annesinden ayrılan yaban hayvanları, doğal hayata alışkın olmadıklarından yaşama şansları zayıftır. Bölgemizde uçkun toplama ve ot biçme zamanında yaban kuşlarının yumurtalarının toplanması veya yavrularının yuvadan alınması gibi olaylar olmaktadır. Bu gibi hayvanları merkezimizde tedavi edip rehabilitasyonundan sonra doğaya tekrar kazandırmaktayız. Halkımızdan ricamız yaban hayvanlarına sahip çıkmalarıdır” şeklinde konuştu.

 

 

 

 

 

 

Editör: TE Bilisim