ÇEVDER 5-6 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle Avrupa Birliği Bilgi Merkezi ile ortaklaşa ‘Paqij’ adlı bir panel düzenlendi. Van TSO toplantı salonunda düzenlenen panele Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal, Van TSO Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Takva, ÇEVDER Başkanı Ali Kalçık, Van Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası Başkanı İbrahim Şahin, TMMOB İl Koordinatör Kurulu Sekreteri Şemsettin Bakır, İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Ersin Biricik, Bak Hele Bak kahvaltı salonu sahibi Yusuf Konak, çok sayıda öğretmen ve öğrencilerin yanı sıra vatandaşlar katıldı. Panelin açılışında konuşan YYÜ Rektörü Peyami Battal, “Çevre konusunda endişelerimiz varsa, çevre bilincini rüyamızda görmeliyiz” dedi.

KALÇIK: DOĞAYA SAHİP ÇIKILMASI GEREKİYOR

Panelin açılış konuşmasında katılımcılara seslenen ÇEVDER Başkanı Ali Kalçık, son yıllarda yaşanılan sorunlarla birlikte insanların çevreye dikkat etmeleri gerektiğini belirtti. Kalçık, “Son yıllardaki teknolojik gelişmeler, savaşlar ve ekonomik sorunlar, insanları, yaşadıkları çevreye yeniden dikkat etmeleri noktasına getirdi. Küresel bir çevre felaketinin yaşandığı günümüzde bitki örtüsü, hayvanlar ve insanları da tehlike altına alan bu kötü gidişe dur diyebilmek için uluslararası kuruluşlar büyük paralar harcayarak önlemler almaya çalışıyor. Birleşmiş Milletlerin bu çalışmalarda beklenen sonuca ulaşılabilmiş değil. İnsanların sürekli yaşadıkları yer olan çevreyi; dağlar, ovalar, çayırlar, ormanlar, göller, denizler, ırmaklar oluşturur ve sadece devletlerin veya uluslararası kuruluşların değil, hepimizin bu kavramlara sahip çıkması gerekiyor” dedi.

“SU, HAVA VE TOPRAK KİRLENMESİ EN ÖNEMLİ KİRLİLİK”

Çevre sorunlarına da değinen Kalçık şöyle devam etti:

“Dünyanın başlıca çevre sorunları arasında su, hava ve toprak kirlenmesi gelmektedir. Su kirlenmesi ile deniz hayvanlarının hayat ortamları bozulur. Kirli sularda avlanan balık ve öteki deniz ürünlerini yememek ve hatta böyle sularda yüzmemek gerekiyor. Hava kirliliği daha çok yakıtların belirtildiği gibi yakılmamasından kaynaklanıyor. Toprak kirlenmesi ise çeşitli ilaç ve gübrelerle toprağın tarıma elverişsiz duruma gelmesidir. İşte bu gerçeklerden yola çıkarak, doğal çevrenin korunması amacıyla 1972 yılında İsveç'in Stockholm kentinde Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı toplandı. Bu toplantıda çevre sorunları ele alındı. Çevre kirlenmesine karşı üye ülkeler ortak çözüm yolları aradılar. Bu konferansta 5 Haziran gününün "Dünya Çevre Günü" olması kararlaştırıldı. Her yıl Birleşmiş Milletlere üye ülkelerde 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak kutlanıyor. Türkiye de bu amaçla 1978 yılında Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, daha sonra Çevre Müsteşarlığı kuruldu. Başbakanlığa bağlı Çevre Müsteşarlığı 5- 11 Haziran tarihleri arasını Çevre Koruma Haftası olarak kabul etti” Kalçık daha sonra Van’da var olan sorunlara değinerek sorunlara konusunda herkesi hassasiyete davet etti.

TAKVA: DAHA FAZLA SAHİPLENMEMİZ LAZIM

Ardından kürsüye çıkan Van TSO Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Takva ise, doğayı daha fazla sahiplenmeleri gerektiğini belirterek, “Gelişen, değişen dünya koşulları içerisinde özellikle iş dünyasının çevreye duyarlılığı için teşekkürlerimi iletiyorum. Bütün insanlar yaşadıkları çevre konusunda önemli bir duyarlılık oluşturabilirlerse, dünyanın farklı yerlerinde ki ekolojik koruma derneklerinin de çok fazla yorulmalarına gerek kalmayacak. Bizde kendi çevremizi ve çevrenin var ettikleri zararları konusunda birer duyarlı birey olarak bu konuyu kişileştirebilirsek sanıyorum ki gelecekte çevre konusunda daha etkin daha duyarlı rollere sahip olabiliriz. Bu etkinlik gerçekten bizim için çok önemli. Avrupa Birliği ilgili büromuzun katkı sağladığı ve odamızın ev sahipliği ettiği çevre derneğinin de büyük duyarlılıkla her yıl yapmaya çalıştığı organizasyonlara ortak bir bakış oluştu. Bu yüzden Van şehrini tanımlarken burayı yıllar önce medeniyet başkenti yapan atalarımız burada bizler için yaşamışlar. Bizlerde bu haftanın ve çalışmanın öneminin bilincinde olup daha fazla sahiplenmek zorundayız” sözlerine yer verdi.

“VAN SU ŞEHRİ OLARAK TANIMLANMIŞTIR”

Geçmişe dönük bakıldığı zaman atarın Van’ı su şehri olarak tanımlandığını belirten Takva şöyle devam etti: “Atalarımız bu topraklarda yaşadıkları zaman burayı güneş ülkesi olarak kabul etmişler ve ona göre sahiplenip korumuşlar. Güneş ülkesi aslında buranın ne kadar önemli bir yaşanılır yer olduğunu göstermek amaçlı olduğunu ifade etmektedir. Van’ı bir su şehri olarak yaşanılır bir yer olarak tanımlamışlar. Bizlerde böylesi bir coğrafyanın bireyleri olarak geçmişte bizi tanımlarken yaşadığımız coğrafyayı tanımlarken kullandıkları ifadeler insanları sorumluluk altına sokan genel değerlendirmelerdir. Sadece bu hafta içerisinde değil hafta içerisinde oluşacak farkındalıkların yaşanılan alanları yaşanılır hale getirmemiz gerekir. Yoksa bu haftada diğer haftalar gibi sıradan olacak. Kendimizi çevrenin ve ekolojinin bir parçası olarak görürsek bu duyarlılık sürdürülebilir. Günün her anı çevreye duyarlılıkla başlamalı ve o şekil devam etmeli. İçtiğimiz su tükettiğimiz gıdalar gittiğimiz parklar, yürüdüğümüz yollar, yüzdüğümüz denizler bizim yaşam alanımızın ayrılmaz birer bütünüdür. Çevrenin öneminin arkında olursak kendimizi farklı görmezsek, duyarlılığın farklında oluruz.”

TAKVA: YARGI PASİFTİR!

Van’da 2011 yılında yaşanan iki büyük depremin ardından çevrenin büyük ölçüde tahrip olduğunu belirten Takva, ayrıca yargının da pasif olduğunu söyledi. Takva: “Birçok yasa olmasına rağmen yargının pasif olması gözle görülür biçimdedir. İki yıkıcı deprem yaşadık ve deprem döneminde inanılmaz bir çevre tahribatı yaşlandı. Bununla beraber 30 bin konutumuz yıkıldı. 3 bin iş yerimiz tahrip oldu. Fakat deprem sonrası kentin yeniden yapılanma, çevresel ve ekolojik yapısıyla çalışma yapılmadığını hepimiz biliyoruz. Bu Van’ın başına gelebilecek 100 yılın en büyük felaketiydi. Hepimiz bunu yaşadık.  Bundan sonra yürütmenin yasaları uygulanır hale getirmesi konusunda çok duyarlı olmasını ben burada sizlerle paylaşmak isterim. Başta Van Gölü olmak üzere, bizim bu konuda bir çalışmamız var. Bir yasa ile koruma altına alan bir yönetsel koruma çalışmamız var. Bu çevrede ilimizde 15 tane iş kurumunun ortak açtığı Van Gölünü koruma yasasıdır. Bunun için de şu anda Van Gölünü koruma yasa tasarısının hazırlayıp gölümüzü korumak için çözüm üreteceğiz. Herkesi bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum.” dedi.

BATTAL: SUÇLU ARAMAYALIM

Son olarak kürsüye çıkan Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal, çevre bilincin iyi bir şekilde algılanması gerektiğini ve birilerini suçlamak yerine kendimize bakmamız gerektiğini belirtti. Battal: “Bugün çevre günü münasebetiyle Van Çevre Derneğinin düzenlemiş olduğu bu etkinliğe hep beraber katılmış olduk. Gerçekten çevrenin artık ne anlama geldiğini toplumumuzun 7’den 70’e bütün kesimi farkında ve ne olduğunu biliyorlar. Bildiğiniz gibi hali hazırda devam eden üniversitede uluslararası çevre sempozyumumuz var. Dünyanın değişik yerlerinden gelen, alanında çok güçlü, çok etkin bilim adamları hem sözlü sunumlarını hem de poster sunumlarını sempozyumda devam ettiriyorlar. Arkadaşlar çevre, ekosistem yani canlıların yaşamış olduğu alanı kastediyor. Bu yüzden Dünyanın bir köşesinde ki en küçük bir çevre felaketi Van’ı etkiliyor ve aynı şekilde Van’daki en küçük felaket Dünyayı etkiliyor. Dolayısıyla çevre bilinci gerçekten bütün kesimler de aileden başlamak kaydıyla üniversitelere kadar yayılması, üniversiteden sonra da insanların hayatı devam ettiği sürece, canlılığı devam ettiği sürece bu bilinç genişletilmesi ve canlı tutulması gerekiyor. Genelde bu toplantılarda şu yapılıyor. Buraya çıkıp hep suçlarız. Ahmet suçlu, Mehmet suçlu, sanayici suçlu deriz. Ben bunu doğru görmediğim için yapmıyorum ve bu bir yanlış yaklaşımdır. Suçlu aradığımız sürece bir adım atamayız. Bu yüzden suçlu aramamalıyız. Bir suçlu varsa bu da hepimiziz. Eğer bir çevre katliamı varsa kendimizi önce sorgulayacağız, sorunlarımızı önce ortaya koyacağız ve çözümlere doğru adım atacağız. Sanırım panelde bu konular detaylı bir şekilde tartışıldığında bunlar net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Bakın burada çok güzel başlıklar var. Gerçekten tespit edilmiş ve tartışılacak olan başlıklar var. Oraya baktığımız zaman kendimizi hep orada görüyoruz. Orada ki soruna hep beraber ortak oluyoruz. O zaman suçlu aramak yerine oturacağız hep beraber doğayı koruyacağız” dedi.

“HİÇBİR ŞEY KANUNLA MUHAFAZA EDİLMEZ”

Kanunla bir şeylerin muhafaza olmayacağını insanların buna karşı mücadele edeceğini belirten Battal şöyle devam etti: “Bugün biz ömrümüzü 120-130 yıl devam ettirelim hadi bu süreç içerisinde çevre idare eder diyelim peki, bizden sonra ki nesiller. Onlarda işte buradalar. Daha yüzlerce yıl, binlerce yıl yaşayacak nesiller var burada. Ama gelinen noktaya bakıldığında kesinlikle şunu söyleyebilirim bu şekilde giderse bu çevre bizden sonra gelecek nesilleri barındıramayacak. Bu doğa kendini koruyamayacak. Çevre ile ilgili makalelerimde var benim, çevreye kirletenler ile ilgili makalelerim var. Ancak unutmayalım ki aracımızın kontağına bastığımız an çevreyi kirletiyoruz. O zaman hiç sağda solda suçlu aramaya gerek yok. Sayın başkanında dediği gibi hiçbir şey tek başına kanunla muhafaza edilmez. İnsan muhafaza eder. Dolayısıyla arkadaşlar insan muhafaza edeceğine göre insan kaynağımızı doğru bir şekilde yetiştirmemiz gerekiyor. İnsan kaynağımızı doğru yetiştiremezsek insan kaynağımızı çocukluktan başlayarak üniversite de dâhil, ondan sonra ki aşaması da dâhil yetiştirmezsek biz doğayı falan koruyamayız.”

BATTAL: ÇEVREYİ RÜYALARIMIZDA GÖRMELİYİZ

Su, toprak ve havanın çevre için önemli olduğunu belirten Battal ayrıca Van Gölü’nün de çok önemli olduğuna değindi. Battal, “Biraz önce sayın başkan konuşmasında ifade ederken, su, toprak ve hava her şey var. Ama Van olarak düşündüğümüz zaman hakikatten bizim Van’ımızı öne taşıyan tarihin derinliklerinden beri Van’ı çevresindeki kentlerden farklı kılan en farklı unsurumuz Van gölümüzdür. Peki, Van gölündeki durum ne? Biz şuan da yeni bir proje de hazırlatıyoruz. Çevre merkez müdürlüğümüze. Van Denizimizi kirleten unsurlar nelerdir? Arkadaşlar bu ciddi bir sorundur. Taş ocaklarımız, kum ocaklarımız Van gölünü perişan ediyor, kirletiyor ve çamur yığınağı haline dönüştürüyor. Yine kanalizasyon atıkları mahvediyor. Evsel atıklar dedik. Bununla ilgili de araştırmamız var. Buda çok ciddi bir alarm veriyor. Evsel atıklar canlılarda hormon etkisi yapıyor. Bunun genetik alt yapısını, genetik boyutunu araştırdık. Biz hep şunu söyleriz, iyi bir kanunun kötü bir uygulayıcısı kötü bir sonuç uyandırır. İyi bir kanunun iyi bir uygulayıcısı iyi bir sonuç ortaya koyar. O zaman biz iyi sonuçlar ortaya koymak için bu çevre bilincini sadece Haziran ayından Haziran ayına hatırlamamamız gerekiyor. Biz çevre bilincini 24 saat hatta uykumuzda ve bazen de rüyalarımızda görmemiz gerekiyor. Neden rüyalarımızda görmemiz gerekiyor? Çünkü ciddi bir çevre faciası oluyorsa onu rüyalarımızda görmemiz ve endişelenmemiz gerekiyor. Eğer bu aşamaya gelemiyorsak söylediklerimiz sadece lafta kalır. Şimdi lafta kalmaması için biz geleceğe düzgün bir çevre bırakabilmek için bizim bu çevremize el birliği ile sahip çıkmamız gerekiyor.” Şeklinde konuştu. 

Editör: TE Bilisim