Kimimiz aman çiçek deyip üzerine basıp geçiveriyoruz… Kimimiz zaten kendiliğinden yetişiyor fikrine kapılıp her mevsim rengarenk kalabilen cadde ve sokaklardaki kaldırımlar, refüjler ve parkların kendiliğinden güzele büründüğünü zannediyoruz… Hatta kimimiz gece gündüz cadde ve sokaklarda toprakları karış karış işleyen ve renge bürüyen bu güzellik emekçilerini göremiyoruz bile. Ne yaptıklarını merak bile etmeden geçtiğimiz toprağın üzerine basıp geçip ertesi gün açan çiçekleri onların elleriyle ekilmiş olabileceğini aklımızdan bile geçirmiyoruz… Ama kaçırdığımız bir şey var: Bir sabah uyandığımızda rengarenk olan cadde, sokak ve kaldırımlar bir anda çiçekler ve yeşilliklere bürünmüyor. O sokakları her ne olursa olsun süslemek için görevli olan güzellik emekçileri var. Onlar herkesten uzakta Van Gölü sahilinin yeşillikleri içerisinde gizli bir güzellik içerisinde gizli kahramanlar olarak çalışıyorlar. Yeşillikler içerisinde kimisi toprak eşeliyor, kimisi tohum ekiyor, kimisi yetişen çiçekleri düzenliyor. Çocuk gibi büyüttükleri o çiçekleri biz hiç farkında olmadan halı gibi seriyorlar kentin dört bir yanına… İşte biz bu gizli emekçileri bulup sadece güzelliğini gördüğümüz işlerinin arka planını da okuyucularımızla paylaşmak istedik…

Haber-Yorum: Orhan AŞAN
ŞEHRİVAN ÖZEL

Geçtiğimiz haftalarda Van Cadde, sokak ve parklar bir anda rengarenk lalelere bürünmüş sokakta geçenler gözlerini bu güzellikten alamaz olmuştu. Bir anda rengarenk olan bu cadde sokaklar Van’a ayrı bir güzellik katmıştı. İşte bu güzellikten hareketle biz de Şehrivan Gazetesi olarak sadece birkaç hafta değil her mevsim Van’ı gelin gibi süslemek için çaba sarf eden emekçilerin ne şartlarda çalıştığını görmek için güzellik emekçilerini ziyaret edip onlara şahitlik etmek istedik.

Aracımızla birlikte yola koyulup Emin Paşa mahallesinden Van’ın elma cenneti olan Şamranaltı diye anılan mahallenin içlerine doğru ilerliyoruz. Mahalleye girer girmez yeşili zaten hissetmek mümkün. Her tarafı yeşil yollardan ilerleyip ilerleyip belediyenin Van’ın en gizli güzelliğini barındıran Fidanlık alanına kadar geliyoruz. Mahallenin yeşil güzelliğini aşıp kendimizi yeşilliğine hiç dokunulmadan çalışılan bir çalışma alanı içinde buluyoruz. Araçtan inip biraz da yürüyerek yeşillikleri, ağaçları aşıyor ve ilerde çalışan emekçilere ulaşıyoruz. Önce selam verip kendimizi tanıtıyoruz. Sonra niyetimizi anlatıp hemen lafa koyuluyoruz, “Çalışmalarınıza şahitlik etmeye geldik” diyoruz. Sıcak bir şekilde karşılanıp hemen çaya davet ediliyoruz… Bir anda yüzbinlerce çiçeği görür görmez çay içmek içimizden hiç geçmiyor. “Önce çiçeklere biraz bakalım deyip” kendimizi hemen çiçek seralarının içine atıyoruz.

Orada bizi Hüseyin ve Remzi adında iki sorumlu karşılıyor. Hemen bize eşlik edip içerde olup bitenleri bize anlatıyorlar. Fazla meraka yer vermeden sorduğumuz nasıl oluyor bu işler sorumuza önceden anlatmaya hazırmış gibi cevap veriyor Remzi usta:

“3 ayrı seradan oluşan bu çiçek yetiştirme alanının ilki tohumlama serası. Biz burada yılın her mevsiminde getirdiğimiz çeşit çeşit çiçeklerin tohumlarını ekiyoruz. Tohumlama işleminin çok titizlikle yapılması gerekiyor. Çünkü burada bir bahçeden değil koca bir Büyükşehirin çiçeklerinden bahsediyoruz. Yani yüzbinlerce çiçek… Tohum ektikten sonra, üretim alanından geldikten sonra burada şaşırtma yapıyoruz. Şaşırtma demek çimlenen çiçeği getirip toprağı değiştirme işlemi demek. Burada toprağı daha önceden hazırlanan karışım toprağı ile değiştiriliyor ve çiçek daha iyi bir toprağa aktarılıyor. Burada tohum ekip bir süre özenle baktıktan sonra hemen yan seraya alıyoruz. Tabi o zamana kadar filizlenmiş baş vermiş oluyorlar…”

1 MİLYON NÜFUSA 1 MİLYON ÇİÇEK!

Hemen yan seraya geçiyoruz. Hüseyin Usta da çiçekler konusunda uzman. Üstelik çalışmaları hem tecrübeyle hem de eğitimle sabit. Bu işi her yeni gelen bir öncekinin tecrübesi ile öğreniyor ama Hüseyin Usta boş durmamış arada iş alanı ile ilgili bir de üniversite okumuş. Hem çalışıp hem de çalışmasına akademik tecrübeler ilave etmiş. İkinci seraya girdiğimizde de Hüseyin Usta anlatıyor bu kez;

“Burada bizim çiçeklerimiz filizlendikten sonra hemen toprağı değiştirilerek çiçek açmaya bırakılıyor. 1 milyona yakın tohum döküyoruz her yıl.”

Sonra rengarenk ve mis gibi kokan uçsuz bucaksız çiçek serasını gösteriyor ve;

“Örneğin son ektiğimiz lalelerden sonra şimdi caddeler için yeni tür çiçekler hazırladık. Buradaki çiçekler arasında petunya, kirli hanım, kadife ve aslan ağzı bulunuyor. Lalelerden sonra sıra bunlarda…”

LALELER İLE VAN GELİN OLDU

Cümlesini bitirmesine bile izin vermeden giriyorum. “Ne güzeldi o laleler öyle!” O lalelerin yetiştirme sürecini nerden geldiğini soruyorum hemen. Hüseyin Usta cevabı veriyor;

“Normal şartlarda Van lalelerin yetişmesi için öyle çok da müsait değil. Tamam diğer illere göre yetişme şartları uygun ama Hakkari örneğin Van’a göre daha avantajlı. Ama bu yıl farklı bir şey yapmak istedik ve daha tohum halinde o laleleri hazırladık. Uygun şartlar oluştuğunda ise hemen bir anda süsledik yolları. İnsanlar uzun zamandır hazırlanan cadde ortasındaki o alanlarda lale görünce şaşırdı tabi. Biz ektiğimiz andan itibaren büyük bir ilgi vardı. İnsanlar araçlarını yolun kenarına çekerek gelip çiçeklere bakıyorlardı. Herkesin çok hoşuna gitti.”

BU ALANDA ÇALIŞMA HİÇ BİTMİYOR

Her yer çiçek olunca gözlerini çiçeklerden alamıyor insan. Her kademesini merak ettiğimiz çalışmalarla daha çok şey soruyoruz üst üste. Ne kadar süre çalışıyorsunuz, çiçekler ne kadar sürede açıyor, bu çiçekler bitince ne oluyor… Hüseyin usta bir bir açıklıyor bize;

“Bu çiçekler 10-15 gün içerisinde ekime hazır oluyor. Bu işler hepsi emek isteyen, tek tek uğraşılan çiçektir. Bu 1 milyon civarındaki çiçekler teker teker uğraşılarak yapılıyor. Burada çalışanlar bu çiçekler ile tek tek uğraşıyor. Çiçekler açma dönemine geldiğinde ise ikinci seradan çıkarılıp dışarıya bırakılıyor ve ekim için bekliyor. Buradan sonra da dediğim gibi 10-15 gün içerisinde ekiliyor. Biz her mevsim bu işlemi yeniden yapıyoruz. Örneğin laleler şu anda yok. Ama gelecek yıl daha güzel bir şekilde çıkacaklar. Biz bu yıl ektik, seneye bu lalelerin soğanları artacak ve daha çok lale yeşerecek. Ama laleler solar solmaz bizim buraya yeni çiçekler ekmemiz gerekiyor. Yani kentin hiçbir yerindeki park, bahçe, cadde ve sokak ortasındaki kaldırımların boş kalmaması gerek. Anında oraya uygun çiçekleri götürüyoruz. Bu hazırladığımız çiçekler hemen lalelerin yerini alıyor örneğin. Bunun için de her gün her mevsim çiçek yetiştiriyoruz işte. Yani yaz, kış her mevsim sil baştan bu çiçekleri ekip yetiştirip ekiyoruz. Hep aynı işlemi yeniden yapıyoruz. Gördüğünüz cadde ve sokaklardaki o çiçekler sürekli yenileniyor yani…”

Bu alanın ardından bizi toprak karışımının yapıldığı bir alana götürüyor. Burada bir engelli çalışanları da var. Oturduğu sandalyesinde rengarenk çiçeklerin toprakla bütünleşmesi için karışımlar hazırlayıp tek tek küçük poşetlere ayırıyor. Ona da “Kolay gelsin” diyoruz. Yaptıkları işleri tek tek dinlemeye devam ediyoruz. Daha sonra da çiçeklerin serili olduğu koca bir alan görüyoruz. Çiçekler rengarenk bir şeklide ekilmeyi bekliyor. Dışarda güzel havaya bile koku verecek kadar çok sayıda çiçek var. Hemen işaret edip anlatıyor çalışanlar;

“İşte bu çiçekler tamamen hazır. Ekilmeyi bekliyorlar. Birazdan malzemelerimizi alıp çıkacağız ve şehrin dört bir yanına bunları ekeceğiz.”

Bir anda dinlenme alanlarında bir hareketlilik oluyor ve kendi yaktıkları taş ocak üzerinde pişirdikleri yemeği yemek için hazırlık yapıyorlar. Bizi de davet ediyorlar. Doğal ortamda kurulan o sofrada emekçilerle birlikte o sofrada olmak her şeye yetiyor. Fakat 1 dakika bile olsa oturabilmek ne mümkün. Etrafta uçsuz bucaksız bir yeşillik varken… Hüseyin Usta ile şöyle bir gezintiye çıkıyoruz. Bize anlatıyor;

“Bu alanda her türlü meyve ağacı bulunuyor. Özellikle elma ve armut epey fazla. Biz Park ve Bahçeler çalışanları olarak sadece çiçek ile uğraşıyoruz. Bu ağaçlar ile ilgilenen ekip de ayrı. Biz mesai saatlerimizi sürekli burada geçirip çalışıyoruz. Bilirsiniz bahçe işlerinde iş hiç bitmez… Hep bir şeylerle meşgul oluyoruz. Adeta çiçeklerin büyümesine, yetişmesine dakika dakika şahitlik ediyoruz…”

Remzi Yazık, Murat Akman, Mehmet Uygun, Ferhat Baran, Hüseyin Aykaç… Bizim burada konuştuğumuz ve emeklerine şahit olduğumuz çalışanlardan sadece birkaçı. 20’e yakın çalışanın olduğu seralardaki bu isimlerin dışında daha isimsiz kahramanların sayısı biraz daha fazla… Belki isimleri akıllarda kalmayacaktır ama yaptıkları işin ve emeğin akılda kalmasında fayda var…

Orada bu emekçileri gördükten sonra kenti süsleyen bu güzelliklerin kıymetini bir kez daha anlıyoruz. Şehir merkezine geldikten sonra refüjlerdeki, parklardaki çiçekler, yeşilliklerin hikayesini duyduğumuzdan olsa gerek daha anlamlı görünüyor gözümüze her şey… Doğayı, güzellikleri anlatmanın o duyguyu hissettirmede yeterli olmayacağını biliyoruz ama yine de Vanlılar o çiçeklerin ekiliş macerasını bilsin istiyoruz… Bizim bir gecede yetiştiğini sandığımız o çiçeklerin türlü türlü maceralardan geçtiğini ve halı gelip tek tek işlendiğini bilmemiz gerek…

Editör: TE Bilisim