Başlığı yazarken farklı anlamlar çıkacağını ve daha çok uygun olmayan bir yeme şeklinin akla geleceğini tahmin ediyorum.

Kim ne yerse yesin, hesabını elbet bir gün, bir şekilde kendisi verir.

Bu ayrı bir konu!

Hanım kardeşlerimiz de buradan sadece beyler mi var diye sorabilir?

Yok elbet.

Kastım herkes.

Konumuz olan yemeğe geçelim...

Ne yiyelim?

İnsanoğlu yaradılış gereği yaşadığı coğrafyaya çok çabuk uyum sağlayabiliyor.

Hangi coğrafyada yaşıyorsa, o coğrafyanın iklimine uyum sağlamak için yaşadığı yere uygun, barınma ve gıda ihtiyaçlarını gidererek yaşamını devam ettirir.

Bizler; Vangölü Havzası'nda hayatını idame eden sakinler olarak, iklime göre giyinir, barınır ve besleniriz.

Doğanın bir parçasıyız ve doğa bize bu anlamda cömertçe davranmış, birçok nimetini bize bahşetmiştir.

Sağlığımız için, bizim de yapmamız gereken bu nimetlerden olabildiğince faydalanmaktır.

Bu nimetlerin de başında Van Balığı gelmektedir. Öncelikle bu balığın dünyada sadece Van Gölü'nde yaşadığının bilincinde olup, Allah'ın bize bir lütufta bulunarak armağan ettiğini ve sadece bize ait olduğunun farkında olmalıyız.

Bu kadar nadide bir nimetin fiyatı da bir o kadar ucuz. Diğer balık türleri ile kıyas edilmeyecek kadar ucuz.

Hem de doğal.

Balık tüketiminin sağlığa faydalarını da biliyoruz.

Tansiyon, kalp hastalığı, beyin, kanser, göz sağlığı, felç riski, kemiklerin güçlenmesi gibi hastalıklara iyi gelerek ömrü uzatır.

Uzmanlar haftada en az iki kez öneriyor.

Van Balığının bir özelliği de küçük boyutlu balık olmasıdır.

Hamsi gibi, istavrit gibi.

Küçük boyutlu balıklar büyük balıklara göre daha az ağır metal ve kirlilik içerir.

Küçük balıkların ömrü az olduğu için zararlı metallerden daha az etkilenirler. Bu nedenle genellikle küçük balıkları tercih etmemizde yarar vardır. (www.sifalibitkitedavisi. com)

Van Balığını aynı Van Kahvaltısı gibi kendine has marka değeri olarak tanıtımının yapılması ve diğer şehirlerde hatta ülkelerde raflardaki yerini almasını sağlayarak önemli bir ekonomik getiri sağlanabilir.

Nasıl ki şuan hamsi, çipura, levrek, çinekop vb. gibi balıklar, bir marka ise ve buraya taşınana kadar hem tazeliği gidiyor, hem de fiyat olarak değeri yüksek oluyor ise aynı şekilde bizde bunu diğer illere hatta ülkelere ithal edebiliriz.

Yeter ki öncelikle biz sahip çıkalım.

Nasıl sahip çıkacağız?

Öncelikle bol bol tüketmeliyiz.

Tadına varmalıyız.

Sevmeliyiz.

Tıpkı Atalarımızdan kalma şor (tuzlu) balık, tandırda, yağda, közde ve yumurtalı gibi birçok yöntemler ile pişirerek tüketebiliriz.

Aslında Van Balığı; kültürümüzde var olan geleneksel bir yemeğimiz. Biz Van Gölüler olarak, sağlığımız için bol bol Van Balığı tüketelim.

Van Balığının ne kadar lezzetli ve sağlıklı olduğunu anlatalım.

Göreceğiz ki bu nadide balığımız dış pazarlarda yerini alacaktır.

Hem sağlıklı bir nesil, hem de bölgemize önemli ekonomik katkıları olacaktır.

Ve tekrar ediyorum.

Hanımlar!

Beyler!

Yiyin, ha yiyin!

Van Balığı; güzel bir nimettir...