Ülkemizde koşulları insan hayatını olumsuz etkileyen birçok meslek var.

Bunlardan biri de polislik mesleğidir. Çalışma şekliyle insanı enerji, zaman, düzen konusunda oldukça zorlayan bir meslek polislik. Emniyet müdürlükleri bünyesinde onlarca birim mevcut. Bu birimlerin çalışma süreleri ve koşulları birbirinden farklıdır. Özellikle Koruma Şube Müdürlüğü’ne mensup polisler için koşullar daha da ağırlaşmaktadır. Günümüzde Avrupa Birliği’ne girmeye hazır(!) bir ülkeye yakışmayacak şartlarda tabiri caizse zorlu bir görev mücadelesi vermekteler. Şartları, insan değil de insanüstü bir varlık düşünülerek oluşturulmuş hissi veren bir birim Koruma Şube.

lkenin her yerinde koşullar aynı olmasa da çalışanlarının pek çok yerde kötü şartlar altında görev yaptıkları bir gerçek. İnsan, doğası gereği mutlu olmak ve sevdiği işi yapmak ister. Çoğumuz için bu mümkün değil ne yazık ki. Olmak istediğimiz yerde değiliz. Bu da bizi mutsuz kılıyor. İş hayatımız beklediğimizi veremediğinde bizler de beklendiği gibi verimli olamıyoruz. Bu da bizi mutsuzluğa itiyor. İşte bu durum Koruma Şube Müdürlüğü çalışanları için daha da geçerlilik kazanıyor.

Çalışma süreleri devamlı değişiyor örneğin. Gece görevi, gündüz görevi derken bünyenin altüst olması bir yana görev süresinin 14 saati bulduğu durumlara maruz kalıyorlar. Bu süre zarfında görev yerinden ayrılmaları yasak, uyumaları yasak. İlimiz Van ve ilçelerinde de geçerli olmak üzere genelde tek kişilik olan nöbet kulübelerinden ayrılamadıkları için çoğu zaman yemek molası bile veremiyorlar. (Hassas Noktaları Koruma Görev Talimatları’nın çoğunda çay bile içilemeyeceğine dair maddeler var.)

Saatler boyu bulundukları tek kişilik kulübede söz konusu mevkinin korunmasından sorumlu tutuluyorlar. Van ve çevresi dahil olmak üzere gözlemlediğimiz görev noktaları fiziki ve sıhhi açıdan oldukça yetersiz. Çoğu çalışan, kırık bir sandalye ve bir masadan ibaret olan kulübelerde saatler, günler, haftalar geçiriyor. Bulundukları noktalarda zorunlu yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri şartlardan da yoksunlar. Kulübelerin içinde veya yakınında WC ve lavabo dahi mevcut değil örneğin. Görevdeki polis memurunun gündelik ihtiyaçları düşünülerek konulmuş araç-gereçler yok. Görev esnasında zorunlu ihtiyaçlarına yanıt verebilecek bir birim ya da bu işle görevli bir merci söz konusu değil.

Bulundukları görev noktasında WC bile olmadığından –çoğu için geçerli- bu tür ihtiyaçların giderilmesi için görev noktasını terk etmeleri gerekmektedir ki bu da yönetmeliğe göre mümkün değil. Örneğin 14 saat çalışacak olan bir memurun WC ihtiyacını karşılaması için –bulunduğu yer bir İlçe Emniyet Müdürlüğü, Kaymakamlık, Valilik binası olabilir- binanın ikinci ya da üçüncü katına çıkması gerekir ki bu da suç teşkil eder. Bu tezat durumlara maruz kalarak görev yapan memurlarda yılgınlık, bezginlik, meslekten soğuma, motivasyon eksikliği, isteksizlik ve değersizleştirilme olmak üzere birçok sorun baş göstermektedir.

Devletin resmi görevlisi olan ve asıl işi ‘asayişi sağlamak’ olan polis bu şartlar altında çalışmaya itildiğinde misyonundan ve mesleki kimliğinden uzaklaştırılmaktadır. Camia içerisinde ve toplumda Koruma Şube mensuplarının bu olumsuz çalışma şartları nedeniyle polis değil ‘bekçi’ olarak tanımlandığına tanık oluyoruz. Bu birimde görev yapanların psikolojik anlamda zayıflatıldığı, bir yıldırma politikasının içine itildiği, kendilerine zorlu bir görev yürüten polis değil de sıradan bir insan vasfı yüklendiği de yadsınamaz bir gerçek. Devletin en aktif organlarından biri olan Emniyet Müdürlüğü’nün mensuplarının bu olumsuz koşullarda çalışmaya itilip pasifize edilmesi de ağır ironidir. Söz konusu birimde görevli polis memurlarının çoğunun bu çalışma şartlarından etkilenip sosyal yaşamlarında mutsuz ve başarısız oldukları da bir gerçek.

Toplum içinde ve meslek hayatlarında itibarsızlaştırlıyorlar. Yaşantılarına her şekilde yansıyan bu durumla baş etmeyi başaramayanlarında ise ciddi sorunlar ortaya çıkıyor. Bu da bizi yani toplumu ciddi şekilde etkiliyor. Görüneni ve sorunu ele almaktı amacımız. Çözüm ise mevcut kurumun çalışanına sahip çıkması, değer vermesi ve sorunu samimice ele alıp gerekli şartları oluşturmasıyla sağlanabilir. Ülkece ihtiyaç duyduğumuz polis, görevini ‘kötüye kullanmadan’ en iyi şekilde yapmaktan elbette ki sorumludur; fakat bunun için kendisine ‘insan muamelesi’ yapan, insanlık dışı değil de insani koşullar sunan bir muhatabı olmasını da hak etmektedir.