Ara tatil: Mola değil, fırsat!

Abone Ol

Kasım ayının serin sabahlarıyla birlikte öğrencilerimiz kısa bir ara tatile girdiler. Ben de 1. Sınıfları okutan bir öğretmen olarak hem yoğun tempoya kısa bir ara verdim hem de özlemi kalbimde bir hafta boyunca taşıyacağım. Yoğun ders temposu, ödevler, sınavlar ve sabahın erken saatlerinde başlayan telaş, yerini bir süreliğine sessizliğe bıraktı. Ancak bu sessizlik, öğrenmenin tamamen sustuğu bir sessizlik değildir. Aksine, hayatın kendi öğreticiliğine kulak vermek için bulunmaz bir fırsattır. Eğitim, yalnızca okul duvarları arasında değil; evin mutfağında, sokağın köşesinde, parktaki bir ağaçta da devam eder. Ara tatil, işte bu görünmez öğrenme alanlarının farkına varma zamanıdır.

Birçok aile için ara tatil, çocukların dinlenmesi, geç yatması, ekran başında vakit geçirmesi anlamına gelir. Oysa bu kısa mola, çocukların hem bedenini hem ruhunu yeniden dengelemesi için daha anlamlı biçimlerde değerlendirilebilir. Dinlenmek elbette önemlidir; ancak dinlenmenin en verimli biçimi, insanın iç dünyasını besleyen bir dinginliktir. Çocukların kalbini yumuşatan, merak duygusunu canlı tutan, gözlerini hayata yeniden açan etkinlikler tam da bu dönemde yapılmalıdır.

Bir müze gezisi, bir kitap saatinin sessizliği, anne-babayla birlikte hazırlanan bir akşam yemeği ya da doğada yapılan kısa bir yürüyüş… Bunların her biri, çocuğun dünyasında okul sıralarından çok daha kalıcı öğrenme izleri bırakır. Çünkü öğrenme, bilgi aktarmaktan çok anlam kurmaktır. Tatil boyunca çocukların, dünyaya yeni anlamlar verebilmeleri için fırsatlar yaratmalıyız. Belki de en güzel öğrenme biçimi, birlikte geçirilen sade ama içten zamanlardır.

Ailelerin bu süreçte rehberliği büyük önem taşır. Çocuğu sürekli “ders çalış” diye yönlendirmek yerine, onun ilgilerini fark etmek ve o ilgiler üzerinden küçük keşif alanları açmak çok daha değerlidir. Örneğin resim yapmayı seven bir çocukla bir sanat sergisine gitmek, hayvanları seven bir çocukla barınağı ziyaret etmek ya da birlikte kısa bir hikâye yazmak… Bunlar, özgüveni ve yaratıcılığı besleyen, çocukta öğrenme isteğini canlı tutan adımlardır.

Eğitim bir maratondur. Bu maratonda verilen küçük molalar, koşunun kendisi kadar değerlidir. Ara tatil, aslında eğitim sürecinin bir parçasıdır; sadece temposu farklıdır. Okulda öğretmenlerin rehberliğinde yürüyen öğrenme, tatilde ailenin ve çevrenin rehberliğiyle başka bir biçim kazanır. O yüzden “tatil” kelimesini yalnızca boşluk değil, dönüşüm fırsatı olarak görmek gerekir.

Öğrencilerimizin bu dönemde yeni beceriler edinmeleri, merak ettikleri konulara yönelmeleri, yeni kitaplarla tanışmaları ya da sadece kendilerini tanımaya biraz zaman ayırmaları bile büyük bir kazançtır. Çünkü ara tatillerin asıl amacı, çocuğu yeni sınavlara değil, yeni farkındalıklara hazırlamaktır.

Unutmayalım; bir çocuğun elinde tatil sonunda yeni defterler değil, yeni duygular ve gözlemler olmalı. Belki bir çiçeğin adını öğrenmiş, belki dedesinden bir anı dinlemiş, belki de ilk kez bir yemeği kendi elleriyle yapmıştır. Bunlar küçücük şeyler gibi görünür ama çocuğun karakterinin, sabrının, ilgisinin temel taşlarını oluşturur.

Kasım ara tatili, yılın yorgunluğunu atmanın ötesinde, çocuklarımızın iç dünyasına ayna tutma fırsatıdır. Bazen bir sessizlik, bazen bir kahkaha, bazen de bir kitap sayfası onların kalbinde yıllarca yankı bulur. Bu yüzden, çocukların bu dönemi “boş zaman” olarak değil, “yaşama hazırlanma zamanı” olarak geçirmelerine rehberlik etmeliyiz. İyi bir tatil, iyi bir dönemin habercisidir. Çünkü dinlenmeyi bilen, öğrenmeyi de derinleştirir.