Geçtiğimiz haftalarda kaleme aldığım “Bir şehir ile ilgili bu kadar mı ilgisiz/duyarsız olunur!”

(https://www.sehrivangazetesi.com/bir-sehir-ile-ilgili-bu-kadar-mi-ilgisizduyarsiz-olunur-makale,1540.html) başlıklı yazıda kentin önemli sorunlarından birine dikkat çekmeye çalışmıştım.

Şehrivan Gazetesi’nin manşete çektiği kentin girişlerindeki, ana arterlerindeki kaldırım, refüj sorunlarında kurumların haberlere rağmen ilgisiz davranmadığına değinmiştim.

Bunun gibi sayısız sorun, konu varken dile getirilen konulara ilgililerin duyarsız kalması, ilgisiz kalması açıkçası rahatsız ediyor.

Gazetecinin görevi olan halkı haberdar etme, sorunları gündeme taşıma sorumluluğunu yaptıktan sonra, sıra kendi sorumluluğunu yerine getirmek olan ilgililerin buna sessiz kalması ister istemez bizim de birçok konuda sorgulamaya girmemize neden oluyor?

Dile getirdiğimiz konular şahsımızın değil, kentin sorunları iken?

Mevcut problemler tamamıyla halkı ilgilendiriyorken?

Bu sorunların çözümünün Van’a katkısı varken muhataplar neden sessiz kalır ki?

Tepkimiz, sitemimiz bunadır.

Refüjler, kaldırımlar, yol çalışmaları konusunda da böyle oldu.

Muhatapları işi en az üstüne alınan kesim oldu.

Fakat ne gariptir okuyucularımız, vatandaşların geri dönüşleri, ilgileri, alakaları da en az bunun tersi kadar büyük oldu.

Bu anlamda vatandaşın sorunların dile getirilmesi hususunda bizim yanımızda durmasının çok büyük anlam taşıdığını söylemek zorundayım.

En basitinden refüj, kaldırım, yol çalışması köşeme gerek telefonlarla, gerek sitemiz üzerinden gelen yorumlar insanımızın da bu konuda bizlerle aynı kaygıyı taşıdığı hissiyatını oluşturdu ki bu çok önemlidir.

Nihayetinde refüj, kaldırım ya da yol bu gazetenin değil kentin meselesidir.

Zaman zaman yalnız kaldığınızda “Acaba?” diye sorguladığınızda yanınızda birilerini arıyorsunuz.

Nasrettin Hoca’nın Timur’un karşısında kaldığı gibi yapayalnız kalması olayını yaşamak istemiyorsunuz.

Çünkü bir mücadele verince yanınızda birileri varsa, bir kesimin sesi iseniz bunun anlamı vardır.

Bu konuda da yazıya gelen yorumlar beni mutlu etti.

Farkettim ki bu meseleleri dert eden çok isim var.

Hatta farkettim ki yazdığımızın fazlası yok eksiği var.

Benden daha çok dertlenen, daha çok yazan kesimler olmuş.

Yorum yazan hemşerilerimizden birisi şöyle de bir ifade kullanmış:

“Bu şehirde yaşayan herkes bu şehre borçludur ve bu şehre karşı sorumludur. Örneğin Van'da devlet su işleri diye yüzlerce çalışanı olan, büyük imkanları olan koca bir kurum var. Başka kurumlar da var. Ve yine Van’da binlerce yıllık bir tarihi kanalın yerine betondan yapılmış bir Şamran kanalı var. Bu kanalın mahallelerden geçen kısımları yıllardır temizlenmeyi, pırıl pırıl edilmeyi, bakım ve onarımdan geçirilmeyi bekliyor. Kanalda onlarca kamyon yükü evsel atık, çamur, yosun, ot, taş ve pislik birikmiş. Kanal simsiyah akıyor, lağım akıyor, pislik akıyor. Yüzbinlerce insanın sağlığı hiç mi önemli değil. Van Gölü’nün kirlenmemesi hiç mi önemli değil. Ama hiçbir kurum, hiçbir yetkili görmüyor. Fakat bütün Van bu rezalet manzaraları, bu boş vermişliği, bu umursamazlığı görüyor. Yalan mı? Gidin ve kanala 15 kilometre boyunca bakın.”

Ne kadar haklı bir eleştiri ne kadar haklı bir bakış değil mi Allah aşkına?

Sizce okur kardeşimiz haksız mı?

Değil.

Sonuna kadar haklı.

Bunu alıp paylaşmamak, ilgilisine iletmemek olmaz.

Bu bizim borcumuz.

Ha keza haftalardır yapılmayan yolları da hatırlatmak gerek.

Dün de gün boyunca Van Valiliği’nin hemen yanı başında haftalardır toz, toprak içindeki yollar sosyal medyanın gündemi oldu.

Bir kente hiç yakışmayan görüntüler paylaşılıp durdu.

Yolu kazıp yapmamak, tamamlamamak için bir sebep lazım.

İnsanların sorduğu bu sorulara cevap vermek lazım.

Bizim görevimiz bu sorunları iletmek.

Muhatapların cevap vermesi gerek.

Gerçekten de geçerli sebepleri duymak, yapılmama gerekçelerini işitmek de bizlerin hakkı.

Vatandaşın haklı taleplerini dinleyelim, kulak verelim, yabancı kalmayalım.