‘Bediüzzaman ve Van’ı anlatırken, “Bediüzzaman kimdir?” sualiyle başlayalım, isterseniz. Bediüzzaman Said Nursî, Sofi Mirza'mn dördüncü evlâdıdır. Yirminci yüzyılda yetişen bu büyük İslâm âlimi, aynı zamanda büyük bir müceddiddir. Nurs Köyünde 1878

yılında dünyaya gelir. Çocukluk yıllarında dahi, üstün hâl ve güzel meziyetleriyle belirir. Said Nursî, dokuz-on yaşlarında köyünden ayrılır, zamanın medreselerinde tahsil maksadıyla dolaşır, küçük yaşlarında şöhret olur. Zira gittiği her yerde, her medresede üstün zekâsı ve hafızası ile dikkat çeker.

PEYGAMBER EFENDİMİZİN MÜJDESİ YIL 1891

Üç yıl süren medrese tahsili küçük Said'i tatmin etmez. 1885 yılının kışını Nurs'ta ana babasıyla geçirir. O günlerde şöyle bir rüya görür:

Kıyamet kopmuş, kâinat yeniden dirilmiş. Molla Said, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’i nasıl ziyaret edebileceğini düşünür. Nihayet sırat köprüsünün başına gidip durmak hatırına gelir. "Herkes oradan geçer, ben de orada beklerim" der ve sırat köprüsünün başına gider. Bütün büyük peygamberleri birer birer ziyaret eder. Peygamber Efendimiz'i de ziyarete mâzhar olunca uyanır.

Tarihçe-i Hayatı'nda yazılmamış, o rüyada mazhar olduğu bir hakikati sonradan şöyle anladık ki: Molla Said, Hz. Peygamber’den ilim talebinde bulunmasına karşılık Hazret-i Resûl-i Ekrem aleyhissalâtü vesselam ümmetinden sual sormamak şartıyla ilm-i Kur'ân'ın talim edileceğini tebşir etmişler. Aynen bu hakikat hayatında tezahür etmiş: daha çocuklukta iken bir allame-i asır olarak tanınmış ve katiyen kimseye sual sormamış, fakat sorulan bütün suallere mutlaka cevap vermiştir.

Bu rüyadan aldığı feyizle ruhunda coşkun biri okuma aşkı uyanan küçük Said pederinden izin alarak, tahsil yapmak üzere Arvâs nahiyesine gider.

TAHSİLİ

Bunun üzerine küçük Said, ilim tahsili için yollara düşer. Dağları aşar, derelerden geçer. Ruhunda müthiş bir feveran uyanır. Şarktaki bütün medreseleri dolaşır. Henüz yaşı çok-küçük olmasına rağmen ustalarını, üstadlarını ilimde ve irfanda hayretler içinde bırakarak ilm-i Kur'ân'da zirvelere yol alır. Asıl medrese tahsilini, Erzurum'a bağlı Doğubeyazıd kasabasında, üç aylık bir sürede doksan cilt kitabı ezberleyerek yapar. Şeyh Muhammed Celâli Efendi'den o günün şartları içinde icazetini alır. Gittiği her yerde münazaralara katılır. Muhatap olduğu bütün ilim erbabını geride bırakarak, marifetullahta terakkinin zirvesine tırmanır.

Müsbet ilimleri tahsilde temayüz eder. Paşaların, beylerin, ağaların meclislerinde bulunur. İlmî ehliyetinden dolayı hürmete, saygıya şâyân bulunur. Bütün bu faaliyetler içinde Said Nursî, bölgenin sos-yo-ekonomik durumunu tahlil, hastalıkları teşhis eder, çareler gösterir. Toplumun üç büyük düşmanını 'cehalet; zaruret ve ihtilâf olarak tesbit eden Bediüzzaman Said Nursî, bu üç düşmana karşı 'sanat, marifet ve ittifak' silahıyla cihad edilmesi gerektiğini beyan eder. Bütün bu değerlendirmeler içinde, bölgenin maddî ve manevî gelişmesinde bir üniversitenin varlığının zaruretini dile getirir. Bu maksatla da devrin padişahına çıkar.

Mezkur yönetimden bir sonuç alamayınca, bu projesinden vaz geçmez yinede. Sultan Reşat ile çıktığı bir Rumeli seyahatında, meramını ve projelendirdiği eğitim müessesini kendisine anlatarak yardım talebende bulunur ve bu talebi olumlu karşılanır.

Doğu bölgelerindeki cehaleti izale etme adına, Van’ın Edremit nahiyesinde üniversite projesinin temelini atmaya muaffak olur. Ancak birinci dünya harbinin patlak vermesiyle bu projesi fiili olarak akim kalır…

Devam edecek…