Beynimiz çekmece gibidir

Abone Ol

Beynimiz bazen bir çekmeceye benzer. İçine türlü türlü şeyler koyarız. Bir bakış, bir söz, bir his, bir bilgi… Gün gelir onları unuttuğumuzu zannederiz. Oysa hiçbir şey kaybolmaz. Sadece çekmecenin kapağı kapanmıştır. “ Boşver, geçti, bitti” deriz ya hani… İşte o aslında geçip bitmemiştir. Sadece çekmecelerden birine girmiştir. Ve o minik kırgınlıklar, o yarım cümleler, o sessiz sızılar orada birikmiştir.

İhtiyaç duyduğumuzda, bir anının kokusu, bir bilginin kıvılcımı, bir duygunun izi o çekmeceden çıkar gelir. Bazen hiç beklemediğimiz bir anda açılır çekmece; çocukluğumuzdan kalma bir ses, yıllar öncesinden bir yüz, yada okul sıralarında öğrendiğimiz bir bilgi, birden zihnimize düşer.

Ve gün gelir, bir şarkı, bir koku yada tanıdık bir ses o çekmecenin kapağını açar. O an “ Aklına nereden geldi şimdi bu?” diye sorarız kendimize. İşte o, beynin sakladıklarını gün yüzüne çıkarma anıdır. Aslında unutmadığımızın, sadece ertelediğimizin kanıtıdır.

Beynin büyüsü budur işte. Aslında hiçbir şeyi unutmaz sadece zamanı gelince hatırlatır. Biz fark etmeden biriktirir, saklar, korur. İnsan bu yüzden bazen kendine şaşar, “ ben bunu nasıl hatırladım?” Diye sorar.

Çekmeceler hep doludur. Biz unuttuğumuzu sanırız, oysa unutmak değil, yalnızca bekletmek vardır. İnsanın belleği yalnızca bilgilerin deposu değil, duygularında sığınağıdır. Sevinçlerimiz, hüzünlerimiz, kırgınlıklarımız… hepsi o çekmecelerde uyur. Bazen onları kapatırız ki canımız yanmasın, bazende unutalım diye kilidi daha sıkı çeviririz. Ama hayat en beklemediğimiz anda o kilidi açar ve bize “ sen bunu içinden hiç atmadın “ der gibi hatırlatır.

O çekmeceler aslında bilinçaltımızın sessiz arşivleridir. Ve hayatımızda ilerleyebilmemiz için onlarla yüzleşmemiz gerekir. Çünkü insan, ancak o çekmecelerle yüzleştiğinde gerçekten hafifler.