Bir Beden Değişse, Bir Ben Kalır mı?

Abone Ol

(Kimliğin Zamanla Dönüşen Yankısı)

Her birimiz, doğduğumuz coğrafyanın, büyüdüğümüz evin ve çevremizi saran kültürün ördüğü bir kumaş gibiyiz. Hayatımızın desenleri, daha ilk nefesimizi almadan önce, toplumsal kader denilen görünmez bir el tarafından çizilir. Peki, ya o el, bizi bambaşka bir coğrafyaya, farklı bir aileye, başka bir kültüre yerleştirseydi? Bugün sahip olduğumuz inançlar, değerler ve tercihler yine aynı olur muydu? Kimliğimizin ne ölçüde bireysel tercihlere dayandığını, hangi ölçüde çevresel koşullar tarafından biçimlendirildiğini sorgulayan bir aynaya dönüşüyor bu metin.

Kimlik dediğimiz şey, çoğu zaman bir seçimden çok, içine doğduğumuz koşulların sessiz bir yankısıdır.

Hayatımın temel taşları, dünyaya geldiğim anda döşendi. Peki, o anda başka bir bebekle yer değiştirseydim ne olurdu?

Birçoğumuz kimliği bireysel seçimlerin sonucu olarak görürüz. Oysa içinde yaşadığımız toplum, aile yapısı, kültürel normlar ve ekonomik koşullar bizi farkına bile varmadan biçimlendirir. Bu durumda, özgür irade ne kadar özgür olabilir?

Kültür ve Coğrafyanın Gücü

Eğer Amerika’da doğmuş olsaydım, belki de bireysel başarıyı ön planda tutan bir sistemde yetişirdim.

Fransa’da doğsaydım, düşünmeye ve tartışmaya daha çok alan tanıyan bir eğitimle şekillenirdim.

Hindistan’da ise sosyal sınıfların belirgin olduğu bir yapıyla tanışırdım.

Nijer gibi bir ülkede dünyaya gelseydim, belki de hâlâ temiz suya ulaşma mücadelesi veriyor olurdum.

Ya Türkiye’nin başka bir bölgesinde doğsaydım?

Doğu Anadolu’nun geleneksel değerleriyle yoğrulabilir ya da İstanbul’un kozmopolit havasında bireyselliği daha erken keşfedebilirdim.

Bu örnekler ışığında düşünelim: Kimliğimizin ne kadarı gerçekten bizim seçimimiz? Gerçekten özgür müyüz, yoksa etrafımızdaki dünyanın sessiz baskısı mı şekillendiriyor bizi?

Aile ve Ekonomik Koşulların Gölgesinde Yaşam

Aynı şehirde doğmuş olsam bile, farklı bir ekonomik sınıfta yer alsaydım hayatım bambaşka olurdu. Belki özel okullarda eğitim görür, yurt dışı fırsatlarına sahip olurdum ya da geçim derdiyle erken yaşta çalışma hayatına atılırdım. Nitekim öyle de oldu.

Bugün “başarı” olarak tanımladığınız şeyin kaynağı ne? Bu tanım gerçekten size mi ait, yoksa içinde büyüdüğünüz şartların bir yansıması mı?

Zengin bir ailede doğsaydım, risk alma cesaretim artar mıydı, yoksa konforun rehavetine mi kapılırdım?

Cinsiyet: Farklı Bir Kimliğin Çerçevesini Oluşturur mu?

Erkek olarak doğdum ama ya kadın olarak doğsaydım? Toplumun bana biçtiği roller farklı bir kalıba bürünürdü. Erkek kimliğim, “güçlü olma” beklentisiyle nasıl şekillendi?

Kadın olarak doğsaydım, hayatımın hangi alanları en çok etkilenirdi?

Tüm bu sorular bizi temel bir gerçeğe götürüyor: Birey olmak, yalnızca içsel eğilimlerden değil; aynı zamanda çevresel koşullardan doğar. İnsan, yalnızca kendisiyle değil, yaşadığı toplumla birlikte şekillenir.

Belki de gerçek özgürlük, nereden etkilendiğimizi fark etmekle başlar ve bu farkındalıkla toplumu dönüştürme gücümüzü keşfetmekle devam eder.

Düşündüren Sorular

“Ben” dediğim kişi, hangi koşulların ürünüdür?

Başka biri olsaydım, bana yine “ben” der miydim?

Toplum beni şekillendiriyorsa, ben toplumu ne kadar etkileyebilirim?