-“Bilgiye sahip olarak doğmuş birisi değilim. Öğretmeyi seviyorum ve öğrenmeye çalışıyorum.” 

-Eğitimli insanlar öncelikle adalete değer verir. Eğitimli insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca asi olurlar. Küçük insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca haydut olurlar.
  -Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanin boyu hizasındadır.

-Bende bir yumurta var. Sende bir yumurta var. Eğer, sen bana bir yumurta verirsen, ben sana bir yumurta verirsem, yine sende bir yumurta Bende bir yumurta olur. Şayet, sende bir bilgi var. Bende bir bilgi var. Ben sana bir bilgi verirsem, sen bana bir bilgi verirsen, sende iki bilgi, Bende iki bilgi olur.

       Biz eğitimciler için önemli gördüğüm Konfüçyüs’ün dört sözünü yazarak makaleye başlamayı saha faydalı gördüm. Konfüçyüs tüm insanların ve içinde yaşadıkları toplumun ömür boyu öğrenme ve ahlaki görüşten faydalanabileceğine inanıyordu. Görüşlerini sadece Çin topraklarında ki insanlara ithaf etmemiştir, Yeryüzünde anne rahmine düşen her çocuktan başlayıp ölümün son saniyesindeki insana kadar tüm insanlara ithaf etmiştir.

       Batı’da Konfüçyüs adıyla bilinen bu insan MÖ 551’de Doğu Çin’de, Qufu yakınlarındaki Kongqui’de doğdu. Bir dönem aristokrat sınıfa mensup olan ailesi belli ki daha sonra zor zamanlardan geçmiş, bu sebeple Konfüçyüs gençliğinde sıradan işlerle uğraşmıştı. İnsan olarak var olmak için karın tokluğuna hangi iş yapılması gerekiyorsa o işin bir ucundan tutup hayata tutunmaya çalışmış. Bu suretçe çevresinde olup bitenlere de çok yabancı kalmadan uzaktan yakından takip etmeye çalışmıştır. Öğrenmek ve öğrenmeye istek onda küçük yaşlardan itibaren bir felsefe haline gelmiştir.

      Konfüçyüs daha erken yaşlarda öğrenmeye büyük bir hevesle yaklaşmış ve derslere takdire şayan bir gayret göstermişti. Bu konuda öğrencilerine henüz 15 yaşındayken kalbinde öğrenmeye karşı büyük bir sevgi doğduğunu söylemişti.

      Konfüçyüs, bilgelik, yardımseverlik, sadakat, erdem çağrıları bin yıl boyunca Çin felsefesine rehberlik etmiş bir felsefeci, politikacı ve öğretmendi. Öğretmenliğini iyi insan olma, erdemli olma, saygılı olma… Gibi toplumsal kurallar üzerine kyrmuştur. Antik bir Çin metninde Konfüçyüs’ün 2 metre 90 santim boyunda olduğu yazıyor. Metinde fiziksel ölçüsü abartılmış olsa da Konfüçyüs’ün yüce bir öğretmen ve felsefeci olduğu şüphe götürmez bir gerçek, fikirleri ise Çin ulusal kimliğinin ve Uzak Doğu medeniyetinin ayrılmaz bir parçası.

         Konfüçyüs eğitim ve derin düşünmenin kişiyi erdeme götürdüğüne, dolayısıyla başkalarına hükmedenlerin kendi içlerinde disiplin ve ahlaki otorite geliştirmesi gerektiğine inanıyordu. Sahip olduğu fikri derinliklerden ve felsefi eğitimden faydalanıp devlet kademelerine yükselmeyi denedi, ancak sahip olduğu konumu devamlı öğüt veren bir vaiz olarak kullanması başkalarını rahatsız etti. Nihayetinde Lu eyaletinde önemli bir makama atandı, ancak agresif reform çabaları gözden düşmesine sebep oldu.

      İşleri içeriden geliştirmek için kamu hizmetine yeniden girmeye 3 yıl uğraştı. Tüm insanların eğitimden yararlanmasına dair inancıyla geleneklere karşı geldi. Var olanla yetinmeyi zayıflık olarak görüp olanı daha nasıl geliştireceği yönünden adımlar atılmanın daha önemli olduğa değinmiştir.

        “Özün iyiliği” diğer bir deyişle kendini tanıma ve kendini geliştirme için ömür boyu öğrenmeyi benimsedi. Kendisini Kongfuzi (Usta Kong) olarak tanıyan birçok öğrencisi oldu. Öğrencileri, Konfüçyüs’ün sözlerini bir etik kavramlar derlemesi olan Analektler’de topladı. Analektler’de belirtildiğine göre, Konfüçyüs insanların birbirleriyle ilişkisindeki düzenin toplumsal uyum getireceğine inanıyordu. Bu nedenle, yardımseverlik, mukabiliyet ve ataya saygı gibi kişisel özelliklerin geliştirilmesini topluma fayda sağlayacak iyi eğitimli, bilinçli bireylerin yetiştirilmesi için elzem görüyordu. Günümüzün kanayan yarası olan ve neredeyse etrafımızı bir zararlı böcek şeklinde saran liyakat konusunu binlerce yıl önce Konfüçyüs tarafından da dile getirildiğini görmekteyiz.

        Her dönemin önemli bilim insanı ve düşünürü gibi Konfüçyüs da yaşadığı dönemde diğer birçok düşünür gibi göz ardı edildi. MÖ 479’da öldüğünde ardında kendilerini ustalarının ortaya koyduğu kuralları koruyup yaymaya adayan belki de 3000 öğrenci bıraktı. Bu öğrenciler havari ya da sahabe gibi çalışıp Konfüçyüs’ün fikirlerini dunyaya tanıtmaya çalıştılar.

      Burada sayfalar dolusu Konfüçyüs’ten bilgiler, öğretiler yazsak ta bu tunelin sonunu göremeyeceğiz. Analektler’i bulabildiğimiz kadarıyla okuyacağız ve bizim için faydalı olanı defterimize not edeceğiz. İlk başlarda dışlanılan ve değer görmeyen Konfüçyüs’ün öğretileri Çin tarihini ve gelişmekte olan medeniyeti etkileyerek insanlara ve devletlere rehberlik etmeye devam etmektedir.