Selimim… Sırrım…

Göz aydınlığım, yüreğimin şenliği…

Bunca uzun aradan sonra sana daha çok seslenmek, daha çok buluşturmak isterdim dilimi seninle.

Sıkça yazdığım mektuplardan sonra bu uzun araya sebep olan kazayı öğrenmiş ve çok üzülmüşsün. Haberini aldım.

Senin üzülmen benim kırıklar yüzünden çektiğim açıdan daha çok ızdırap verdi. Latif kalbin rahat olsun.

Beklenmedik kazanın meydana getirdiği hasarlar dışında kalbim seninle dolu olmanın huzurunda ve iyiyim. Olduğum ameliyatlar başarılı geçmiş ve ben kısa olmayan bir dinlenmenin ardından yeni yeni kendime geldim.

Durumumun iyi olduğunu eline geçemeyecek bir mektupla da olsa  haber vermek istedim. Bilirim ki benim ruhumun senden haberdar olması, senin ruhunun benden uzak olmadığına bir emaredir.

Biraz kırıkla ama fazlaca huzurla uyandığım uykudan seni anarak uyanan kalbimi kınamayasın. Üç çocuklu bir kadının kalbinden hala uzaklaşamayan yeşil gözlerindir suçlusu.

Halden bilmeyen vahlar eder halime, halden bilen işte bu aşktır der.

Fakat benim aşkım halden bilene de bilmeyene de sırdır.

Selimim…

Şu hastalıklı, düşkün halimi, ameliyat için kesilen kısacık kalan saçlarımı, iğneler yüzünden moraran tenimi görsen beni hala sever misin? Bilmiyorum.

Beklentim odur ki; sensizliğin verdiği matemin en koyusuna dûçar olan kalbimi sevgisizliğinle sınamayasın.

Selimim… Hatıralarımı süsleyen zümrüt gözlerinden tüm özlemlerimi içine sığdırdığım bir bûse ile öperim.

Sağlıcakla kal.

"Sevdanın sırrına eren ruhlar, birbirinden elbette ki haberdardır."

                                       İmran Akay