Duygu durum bozuklukları, çocuklarla yetişkinlerde benzer özellikler gösterir fakat çocuklar, kendilerini yetişkinlere göre sözel değil de davranışsal olarak ifade eder. Çocuklarda bu durum arkadaşları ile iletişimde kopukluk, aşırı duygusallık, bulundukları sosyal ortamlarda gösterilen olumsuz aşırıya kaçan saldırgan tutumlar bununla ilişkili olabilir

                Duygu durum değişikliği içinde bulunulan içsel-dışsal durumlara göre dalgalanma gösteren ruhsal bir süreçtir.

                Bu sürecin içine giren çocukların bu durumuna bazen aileden bir yakını kaybetme, boşanmalar, aile içi şiddet vs. sebep olur, evlilik yaşamı boyunca birbirleriyle iletişim noktasında dinlemeyen konuşamayan ebeveynler ve bunun ortasında kalan çocukların yaşadığı duygu bozuklukları. Bu davranışların yol açtığı çocuğun anne babadan uzaklaşma sürecinde ebeveynin yapması gerekenler; çocuğu kıyaslamadan telkin etmeden ses tonuna dikkat ederek suçlamadan yargılamadan bir yaklaşım içine girmelidir.

                Çocuğun yaptığı hataları tekrar tekrar yeniden hatırlatmak, onun toparlanmasına yardımcı olmaz. Baskın aile modelinde çocuk üzerinde kurulan otoriter tutum, sadece duygusal gelişimine zarar verir.

Biz yetişkinler konuşarak iletişim kurabiliyoruz fakat çocuklarla konuşarak iletişim kuramayan aileler oyun yoluyla çocuğa ulaşabilirler. Çocuklar kendi dünyalarında oyun yoluyla iletişim kurar anne- babalar bu oyun dünyasının içine dahil olmalıdır. Ebeveynlerin çocuklarına öğretilerinde bazen yanlışlar olabilir bunu tekrar etmemek bu süreçte bu durumu yaşayan çocuklarda yaklaşımımızda ve öğretilerimizde gelişim özelliklerini de göz önünde bulundurmak, çocuğa vereceğimiz kazanımları bilinç seviyelerine uygun olmasına dikkat edilmelidir.

 Duygularla ilgili kitaplar okumalıyız duyguları anlatan bu hikayelerdeki karakterlerle tanışınca, kendi başına gelen durumların başkalarının da başına gelebileceğini fark eder, kendini kitaptaki karakterle özdeşleştirir, duygu durum değişikliği yaşadığında ne yapmasını nasıl yapması gerektiğini bilir, duygularını net ifade etmeyi başarır.

                Mevlana’nın da dediği gibi ‘‘Duydukları ses sizin sesiniz fakat akıllarından geçirdikleri kendi düşünceleridir’’.

                Bu değişik ruh hallerinde çocuklarımızın her isteğine evet demek, onay vermek doğru değildir. Her isteği onaylanan çocuk bunu alışkanlığa dönüştürebilir, gerçek hayatla yüzleştiklerinde hayat onlara anne babaları kadar şefkatle yaklaşmayabilir. Bizlerden duymak istedikleri sevgi sözcüklerini esirgemeyelim, her fırsatta konuşalım, konuşarak kendini ifade eden çocuklar bu durumu daha az yaşar.

                Koşulsuz güvenli sevgi bu sevgiyi çocuğa çokça hissettirmek bireysel farklılıkları unutmadan, çocuklarla kurulan bu sevgi bağında emin ve olumlu adımlarla ilerlemek ümidiyle…