Ben, kaç yaşında olduğumu tam bilmiyorum ama öğretmenim bana, ‘’Sen 6 yaşındasın demişti.’’ okula yeni başladım ve öğretmenimi çok seviyorum. Dun akşam öğretmenimiz haber verdi, okullar yoğun kar yağışı nedeniyle tatil edilmiş. Aslında okulumu, öğretmenimi ve arkadaşlarımı çok seviyorum bu yüzden okulun tatil olmasına çok sevinemedim. Dışarıda lapa lapa kar yağıyor, ben dışarıdaki karı görünce çok mutlu oluyorum ama annem, hastalanmayayım diye dışarıya çıkmama izin vermiyor. Aslında ninemin bana ördüğü eldivenleri giysem üşümem, bide dedemin bana aldığı pembe çizmeler var, onlar da beni soğuktan koruyacaktır ama annem izin vermiyor. Dedem bugün ilçeye gidecekti ve bize balık alacaktı ama yollar kapanmış ve ne zaman açılır bilmiyorum. İçerideki herkes sobanın etrafında oturmuş muhabbet ediyorlardı, bense bir yandan ödevlerimi yapıyorum bir yandan da oturanlardan birisinin sobanın üzerine patates bırakmasını bekliyorum. İlk kişi patatesi bıraktı mı bende hemen koşup bir patates alıp sobanın üzerine koyuyorum. Sobaya patates koymak, en çok sevdiğim olaydan biridir.                                                                                                   

        Az önce pencereden babamı gördüm, sırtına bir çuval saman almış koyunların önüne döküyor. Biraz daha geçiyor, babam boynuna bir sopa almış ve sopanın iki ucunda çengellere takılmış su kovaları ile çıkageliyor. Suları koyunların içmesi için gerekli yere boşaltıyor. Galiba koyunlar üşümüyor çünkü babamın karlar üzerine serdiği otları afiyetle yerken çok mutlu görünüyorlar. Pencerede çok durmuş olmalıyım ki ağzımdan çıkan buhar camları kaplamıştı. Başlıyorum büyük bir kalp çizmeye, kalbin etrafında biz hepimiz…

       Ben 12 yaşındayım, bizim buralar da delikanlı olmak için gayet yeterli bir yaştır. Sabah okula gitmeden önce yapmam gereken çok önemli işler var. Okulumuz sabah saat 7 de başlıyor olsa bile o saatten en az bir saat önceden uyanıp yapmam gereken işleri bitirmeye çalışıyorum. Önce, eğer kar yağmışsa damları temizliyorum daha sonra ev ile çeşme, çeşme ile ahır, ahır ile ev arasındaki bağlantının kolay olması için yollarını gerektiği kadar temizliyorum. İşlerim tabiî ki de bununla sınırlı değildir, yazın otları biriktirdiğimiz yerden gerektiği kadar otu alıp hayvanlar için gerekli yere seriyorum ve birkaç çuval saman doldurup otlardan sonra yemeleri için gerekli yere bırakıyorum. Ben okuldayken hayvanlara annem bakıyor ve ona çok fazla iş bırakmayacak şekilde gerekli çalışmaları yapıyorum çünkü annemin evde yapacak tonca işleri var. Eğe biraz daha vaktim varsa hızlıca çeşmeye varıp ev için de birkaç bidona su doldurup getiriyorum. Okuldan sonra eve gelir gelmez ilk iş olarak hızlıca hayvanların altını falan temizliyorum. Onları geri ahırlarına koyup onlara ot ve saman verdiğim yerleri de temizliyorum. Hayvanlarımız daha doğum yapmamışlar ama doğum yapmalarından sonra işime bir kat daha iş yükleniyor. Bu sefer geceleri de ara sıra onları ziyarete geliyor emmeyen kuzuları beslenmeleri için yardımcı oluyorum.                                                 

Ben LGS sınavına gireceğim ama bu işlerden ne kadar zamanım kalır ders çalışmaya bilmiyorum ama gene de elimden geleni yapıyorum ve öğretmenlerimin dediğine göre çok iyi bir lise kazanabilirim. Babam İstanbul’a çalışmaya gitmiş, mecburen gitmesi lazım yoksa biz nasıl geçinebiliriz ki. Bu yüzden burada yaptığım işlerden de şikayetçi değilim ve yapmak zorunda olduğumun da çok iyi bir şekilde farkındayım. Akşamları ders çalışmak için mecburen ev ahalisinin oturduğu odayı kullanıyorum çünkü sobanın yandığı tek oda orasıdır. Ben bir tarafa uzanmışım, küçük kardeşlerim başka bir tarafa uzanmış derslerimize çalışıyoruz. Ablam ve annem her gün hiç kaçırmadan izledikleri dizilerini pür dikkat izlemeye devam ediyorlar. Ablam imkânsızlıklardan ötürü okuyamadı ama televizyondaki dizilerden okuma ve yazmayı söktü diyebilirim. Sadece televizyon izlemiyorlar, annem bir yandan da söküklerimizi dikiyor ve ablam da çeyiz hazırlıyor, çok anlam veremediğim bazı şekillerde örgüler örüyor ve nakışları işliyor.

         Ben lise öğrencisiyim ve yaşım 17. Artık evden uzaktayım ve köydeki işleri benden sonraki kardeşime bıraktım. Burada yatılı kalıyorum ama tatillerde mutlaka köyüme gider evdeki işlere gene yardımcı olurum. Annemin ve babamın benden yana beklentileri çok, doktor olmamı istiyorlar ve eğer doktor olursam onların da hayatını kurtarmış olacağımı söylüyorlar. Maddi durumumuz çok iyi değil o yüzden evden para istememeye de çok dikkat ediyorum. Aslında yazın inşaata gidip babama maddi yönden destek olmaya çalışıyorum ama daha yaşımı dolduramadığım için izin verilmiyor. Ben de onlara çok yük olmadan ve onların mutlu olacağı şekilde başarılı olmaya çalışıyorum. Geçen hafta yapılan deneme sınavında okulda birinci olmuşum. Okul müdürümüz ve öğretmenlerim beni tebrik etmeye doyamadılar ve benden beklentilerini her daim dile getirmekten de geri durmuyorlar. Hatta geçen gün matematik öğretmenim bana 50 TL verdi, durumumuzu az buçuk biliyordu. Bazen de okula birisi hayrına yardım gönderirse okul idaresi bana da bir şeyler veriyor. Okulda birinci olduğumu daha anneme babama söyleyemedim çünkü telefonum yok ve okuldan kullandığım ankesörlü telefon da bozulmuş. Bazen öğretmenlerim kendi telefonlarını veriyorlar ailemle konuşmam için ama ben istemeye utanıyorum. Onlar teklif edince de bunu mutlulukla kabul ediyorum. Matematik öğretmenimin bana verdiği 50 TL’yi de saklıyorum köye gidince kardeşlerime belki bir şeyler alırım diye.

         Doğu’da çocuk olmak, bu üç küçük çocuğumdan yola çıkarak doğuda ki çocukların büyüme ve okul süreçlerini sizlere onların ağzıyla anlatmaya çalıştım. Katılacağınız konular olabileceği gibi katılmayacağınız konularda olacaktır. Burada araştırmalar sonucu sayfalar dolusu bilgileri yığabilirdim ama işin öznesinden ve onların ağzından bir şeyleri sizinle paylaşmak en az toplanılacak bilgi kadar etkili olacağını düşündüm. Ben iki zıt görüşe de sonsuz saygıyla yaklaşıyorum. Ben de Doğu’nun bir çocuğuyum bu süreçleri ben de fazlasıyla yaşadım ve bunları bir eleştiri olarak sizlere sunmuyorum. Buralarda çocuk olmak, delikanlı olmak ve genç olmak zordur. Burada coğrafya sana boyundan büyük işler yüklüyor, ya altında eziliyorsun ya da hiç hesapta olmayacak kadar güçlü biri olarak yetişiyorsun.