Eğitim-Sen Van Şubesi eğitim-öğretim yılının birinci yarısının bitmesi ile birlikte eğitim durumuna dair basın toplantısı yaptı.

 

Eğitim-Sen Van Şubesi eğitim-öğretim yılının birinci yarısının bitmesi ile birlikte eğitim durumuna dair sendika binasında basın toplantısı yaptı. Toplantıda konuşan Eğitim-Sen Van Şube Eş Başkanı Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, eğitim sisteminin, eğitim ve bilim emekçilerinin yıllardır birikerek artan sorunları her geçen yıl katlanarak arttığına dikkat çekerek, “Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) eğitimde sorunlara kalıcı çözümler üretmekten çok, yeni sorunlar yaratan politika ve uygulamaları nedeniyle eğitim emekçileri, öğrenciler ve veliler sürekli mağdur edilmektedir. 2015-2016 eğitim öğretim yılının birinci yarısı, bölgede yaşanan çatışmalar, sokağa çıkma yasakları ve fiili sıkıyönetim uygulamaları nedeniyle geçmiş yıllardan farklı sorunları gündeme getirmiştir. Eğitim öğretim yılının çatışmaların ve silahların gölgesinde açılması, üstelik bu sürecin tüm yarıyıl boyunca sürdürülmesi, gerek ülkemiz, gerekse öğrenci, öğretmen ve veliler açısından benzeri daha önce görülmemiş riskleri ve uygulamaları gündeme getirmiştir.” İfadelerini kullandı.

 

UZUN SÜRELİ SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI İLAN EDİLDİ

Türkiye tarihinde benzer bir örneğine daha önce hiç rastlanılmamış bir şekilde, aylardır ülkenin bir bölümünde yaşanan çatışmalar nedeniyle öğrenci ve öğretmenlerin can güvenliği endişesiyle karşı karşıya bırakıldığına işaret ederek, “Aylardır bölgede fiilen olağanüstü hal (OHAL) koşullarının yaşanması, eğitim öğretimi durma noktasına getirmiş, başta çocuklar ve öğretmenleri olmak üzere, sivil halkın can ve mal güvenliği daha önce hiç olmadığı kadar büyük tehditlerle ve tehlikelerle karşı karşıya kalmıştır. Çatışmalı süreç ve sokağa çıkma yasakları eğitim hakkına büyük darbe indirmiştir. 2015-2016 eğitim öğretim yılının birinci yarısını geçmiş yıllardan ayıran en önemli farklardan birisi, Cumhuriyet tarihinde ilk defa Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından öğretmenlerin “hizmet içi eğitim” bahanesiyle öğrencilerinden ve okullarından ayrılmak zorunda bırakılması olmuştur.  MEB, Cizre ve Silopi’de ‘askeri operasyon yapılacağı’ gerekçesiyle eğitim öğretim kurumları olan okullar ve yurtların boşaltılmasını sağlamış, ardından bölge illerinde uzun süreli ‘sokağa çıkma yasağı’ ilan edilmesi nedeniyle eğitim-öğretim fiilen durdurulmuştur.” Diye belirtti.

 

“FİİLEN KAYIP BİR DÖNEM YAŞANDI”

Yaşanan sokağa çıkma yasakları nedeniyle on binlerce öğrencinin eğitim-öğretim hakkının gasp edildiğini ifade eden Sayyiğit, “Çocukların ve sivil halkın hedef haline gelerek ölmesi olmuştur. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 6. Maddesi her çocuğun yaşama hakkına sahip olduğunu ve devletin çocuğun yaşamını ve gelişimini güvence altına almakla yükümlü olduğunu belirtmesine rağmen, eğitim öğretimin birinci yarıyılı çocuk ölümlerinin en yoğun yaşandığı dönem olarak tarihe geçmiştir. 2015-2016 eğitim öğretim yılının birinci yarısı, sokağa çıkma yasağının olduğu ilçelerde fiilen kayıp bir dönemin yaşanmasına neden olmuştur. Sokağa çıkma yasakları kapsamında Cizre’de 104 okulda öğrenim gören 41.127 öğrenci, Silopi’de ise 68 okulda öğrenim gören 39.128 öğrenci olmak üzere toplam 80.255 öğrenci ve 2.991 öğretmen bu süreçten olumsuz etkilenmiştir. MEB her ne kadar ‘telafi eğitimi yapılacak’ iddiasında bulunsa da, öğrenci ve öğretmenlerin bu süreçte yaşadıkları ‘travma’ ve endişelerin telafi edilebilmesinin hiç de kolay olmadığı açıktır.” Dedi.

 

“TÜM KAMU HİZMETLERİ KESİNTİYE UĞRADI”

Askeri darbe dönemlerinde bile örneklerine rastlanmayan, 1990’lı yılları bile gölgede bırakan yoğun baskı ve şiddet ortamında, okulların çatışmaların hedefi haline getirildiğini kaydeden Sayyiğit, “Çok sayıda okul ve hastanenin yakılarak tahrip edilmesi nedeniyle eğitim ve sağlık hizmetleri başta olmak üzere tüm kamu hizmetleri kesintiye uğramış, halkın günlük yaşamı pek çok açıdan alt üst olmuştur. Okullarda ve üniversitelerde soruşturma, sürgün, gözaltı ve cezalar hız kesmedi. Okullarda ve üniversitelerde Eğitim Sen üyelerine yönelik olarak başlatılan soruşturma, sürgün, baskı ve cezaların en yoğun olduğu dönemlerden birisi yaşanmaktadır. Başta eğitim hakkı olmak üzere, temel hak ve özgürlükler konusundaki yıllardır ilkeli ve kararlı duruşundan taviz vermeyen üyelerimiz, kimi zaman tamamen iktidarın denetimine giren ‘yargı’ ve ‘hukuk’  kıskacına alınarak cezalandırılmak istemekte, kimi zaman da tamamen siyasi talimatlar ile sürgün kararları verilerek yıldırılmak istenmektedir.” Şeklinde konuştu.

 

“SORUŞTURMALAR AÇILDI”

Sayyiğit, şöyle devam etti: “MEB, Cizre ve Silopi’deki öğretmenleri ‘hizmet içi eğitim’ bahanesiyle çekerek, askeri operasyonlara açıkça destek vermiş, bu şekilde öğrencilerin eğitim hakkını ihlal etmiştir. Öğrencilerimizin eğitim hakkı ve can güvenliğinin sağlanması, savaşın değil, barışın savunulması amacıyla 29 Aralık’ta KESK, DİSK ve TMMOB öncülüğünde gerçekleştirilen ‘hizmet üretiminden gelen gücün kullanılması’ eylemine katılan öğretmenlere, ilginç bir şekilde ‘eğitim hakkını engellemek’ suçundan soruşturmalar açılmıştır. MEB’in aldığı kararla öğrencilerin eğitim hakkını elinden alırken, öğrencilerin eğitim ve yaşam hakkı için eylem yapanlar hakkında soruşturma açması utanç vericidir. Bakanlığın Eğitim Sen üyelerine sendikanın almış olduğu karar nedeniyle ceza veremeyeceğini bile bile soruşturma açması, iktidarın ve MEB’in suçluluk psikolojisinin tipik bir yansımasıdır.”

 

“ÇOCUKLAR ÖLMESİN’ DİYEN ÖĞRETMENE SORUŞTURMA AÇILDI”

Son olarak önemli bir bölümünü sendika üyelerinin oluşturduğu ‘Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi’ne yönelik başlatılan soruşturmalara değinen Sayyiğit, “Linç kampanyası, hukuksuz bir şekilde gerçekleştirilen soruşturma ve gözaltılar ülkede eğitime, eğitim ve bilim emekçilerine ne kadar değer verildiğini göstermesi açısından ibret vericidir. ‘Çocuklar ölmesin’ diyen öğretmene soruşturma açan, barış için imza veren akademisyenleri hedef göstererek linç etmeye çalışan bir zihniyetin ne bu ülkeye, ne de eğitime herhangi bir katkısının olması mümkün değildir. Okulöncesi eğitimden başlayarak eğitim yatırımlarına, ders kitaplarının hazırlanmasından eğitim yöneticilerinin belirlenmesine; sınıf mevcutlarından eğitimin kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve her bireyin kendi anadilinde yapılması ilkesine uygun adımlar atılmalı, eğitimde yaşanan ticarileştirme ve eğitimi dinselleştirme adımlarına derhal son verilmelidir.” Dedi.  


 
ŞEHRİVAN EĞİTİM: MERAL YILDIZ
Editör: TE Bilisim