İnsanın var olduğu ilk günden bu yana hatta ilk canlı nesne yeryüzüne düştüğü andan itibaren eğitimde aynı paralellikte varlığını sürdürmüştür. Bu paralellikte her toplumun kendine özgü eğitim modelleri olmuştur ve hiçbir model sıfır hata ile varlığını sürdürememiştir. Nitekim eğitimin ana öğeleri hep insan kaynaklıdır ve insanın olduğu yerde, sorunlar da olacaktır, sorunlarla beraber eğitim modelleri de kendini güncellemek zorunda kalmıştır.

Eğitimin sorunlarını topumun dilinden dökülenlere ve akademisyenlerin araştırmalarına baktığımızda kısaca şu şekilde sıralayabiliriz; -Eğitim sisteminin sık sık değişmesi -Öğretmen niteliği -Ruh ve felsefe eksikliği -Müfredat sorunları -Sınav odaklı yapı -Meslekî eğitimin yetersizliği -Millî, manevî ve evrensel değerlerin eksikliği -Beceri ve uygulama eksikliği -Yetişmiş insan gücündeki eksiklikler -Ezbercilik ve kolaycılık… Olacak şekilde sıralanabilir fakat sorunların sadece bunlarla sınırlı olduğunu söylemek bizi yanıltacaktır. Bireyin bir yaşından başlayarak gördüğü eğitimin her safhasında yüzlerce sorunda bahsetmek olasıdır: Öğretmen okullarının kapatılması, eğitim çıkışlı olmayanların eğitimde aktif rol üstlenmesi, sınav ve test sistemi, eğiticilerde performans değerlendirmesinin yapılmaması, eğitim kademeleri arasındaki kopukluk, herkese aynı eğitimin verilmesi, şuur altlarımıza işlenen aşağılık kompleksi, inanç ve kültür köklerinden habersizlik, taşımalı eğitim, kreş uygulaması, kitap okuma oranlarının çok düşük olması, dijital eksiklikler, üniversitelerde üretilen bilgi ve düşüncelerin toplumun ve devletin hizmetine yeterince sunulamaması, yükseköğretimde meslek erbabı yetiştirememek… Bu ve benzeri sorunların çoğu, gerçekte bilinen sorunlardır.

Temelde amacımız sorunları ortadan kaldırmak gibi gözükebilir fakat mevcut sorunları ortadan kaldırmak üzerine kurulu değildir; bir yandan bu sorunları kaldırmak için çabalar sürdürülürken asıl yoğunlaşma alanımız tüm kademeleri içine alan ve tedrici olarak uygulanabilecek yepyeni bir eğitim modeli arayışına dönüktür. Eğitim sistemimizde aksayan yanlar fazlasıyla kendini göstermektedir, bu gerçekliği unutmadan sorunlar tespit edilecek ve düzeltilmek için çalışılacaktır. Keza, bu türden iyileştirme çalışmaları, Cumhuriyetten bu yana hatta daha da eskiye gidilerek padişahlık döneminden bu yana neredeyse aralıksız olarak sürdürülmektedir. Daha açık ifade edecek olursak, temel amacımız sorunlara takılmak değil, mevcut sorunları yok etmek yanında yeni, özgün ve uygulanabilir bir eğitim sistemi arayışı olmalıdır. Bu amaca hizmet etmek üzere, eğitim sistemimizde hâlihazırda var olan sorunları ortaya koymak, çözüme giden yolda en güvenilir adımlardan birisidir. Sorunları gerçekçi bir şekilde tespit edebilmek amacıyla, farklı ve güvenilir yollarla, işin asıl ustası- muhatabı ile bir araya gelinerek tespit-çözüm yolunda adımlar atılmalıdır.

işi, çok zor, sıkıntılı ve uzun vadeli bir süreçtir. Sorunların çözümü için tek noktadan fayda beklemek faydasız olacaktır. Dunu, bugünü ve yarını olan bu dinamikli kümede bulunan her elemanın işi kolay olmayacaktır. Bu süreci başarıyla tamamlayabilmek için, aile başta olmak üzere, öğrenci-okul-öğretmen ve yöneticiler gibi eğitimin temel paydaşlarının işbirliği yapmaları bir tercih değil, artık bir zorunluluktur. Eğitimde kalıcı ve sürdürülebilir başarı, ancak ve ancak tüm bu paydaşların ortak gayreti ve üstün uyumu ile ortaya çıkabilir. Akademik başarıda kültürel ortam, çevre etkenleri, ders materyalleri, teknolojik araç ve gereçler gibi diğer etmenler de söz konusudur. Ancak; asıl belirleyiciler, insanî paydaşlardır. Bu paydaşlardan herhangi birini dışarıda bırakmak masayı iki ayaklı bırakmak gibi olacaktır.

Her vakit olduğu gibi şimdi de eğitim sistemimiz içinde bulunduğu durum itibarıyla eleştirilerin odak noktası haline gelmiş durumdadır. Güvenin yerle bir olduğu ortamda, eğitim sisteminin mercek altına alınması; sistemin içinde yer alan paydaşların müşterek sorunlarına çözüm bulma, özellikle öğretmen ve öğrencileri memnun etme ve hedeflerine odaklama açılarından elzemdir. Görüntü itibarıyla ilköğretimden, yükseköğretime kadar geçen süreçte karşılaşılan sorunlar eğitimde kaliteyi düşürmektedir. Eğitimde kaliteyi yükseltmek ve toplumsal yaşama olumlu yansımasını sağlamak, öğrenci velilerini maddi ve manevi külfetten kurtarmak, çağın gereklerine uygun bir eğitim modeli geliştirmek açılarından sistemin işleyişine yönelik olarak yapılan öneriler dikkate alınmalıdır.

Bu önerileri şu şekilde sıralayabiliriz:

1-Öğretmensiz okullar, birleşmiş sınıflar öğrenci başarısını olumsuz etkilemektedir. 2-HSBC’nin ‘Eğitimin Değeri, Hayat İçin Öğrenim, Raporuna göre; Üniversite eğitimi gençleri gerçek dünya ile uyumlu yetenekler kazandırmamaktadır.-Eğitim, zengin ve varlıklı kesimin kolay eriştiği; yoksulların fırsat eşitliğini yakalayamadığı görünümden çıkarılmalıdır. 3-Eğitim sistemimiz içinde taşıdığı ezber, test ve teoriye dayalı zaaflarından kurtarılmalıdır. 4-Uygulamalı eğitime hak ettiği değer verilmeli, sistem unvan dağıtan denetim yapmayan görüntüsünden uzaklaştırılmalıdır. 5-Küresel rekabet ortamında üniversiteli gençlerin yetkinlikleri geliştirilmelidir. 6-Sistemin geleceğine yönelik planlamalarda; bilgi, üretim, inovasyon, yazılım ve kodlama eğitimlerin önemi dikkate alınmalıdır. 7-Dijitalleşmenin iş dünyasını toptan değiştireceği göz önüne alınarak sistem içinde iş dünyasına yönelik ayarlamalar yapılmalıdır. 8-Eğitim Reformu Girişimi (ERG), UNICEF ve OECD tarafından yayımlanan ve eğitimde yeniden yapılanmayı öngören öneriler mercek altına alınmalıdır. 9-Eğitimde yeniden yapılanma yolunda, eğitim olanaklarına erişim artmalı, nitelikli eğitim yaygınlaştırılmalıdır. 10-Eğitimde müfredat, ideolojik eğitimin verildiği bir dönemi yansıtmamalıdır. 11-Eğitimde yeniden yapılanmaya gidilirken, öğrencileri teknolojik bağımlılıktan kurtaracak projeler üzerinde çalışılmalıdır. 12-Bilgi toplumuna erişimi sağlayacak yapılanmada öğrencilerin milli kültür, evrensel insani değerleri özümsemeleri sağlanmalıdır. 13-Teknoloji üzerine kurulu gelecek tasarımları yapılırken, eğitimde kodlama dersleri yoğunlaştırılmalıdır. 14-ABD, Avrupa ve Uzakdoğu Asya ülkelerinden sonra ülkemizde de uygulamaya konulan STEM( Fen, Teknoloji, Matematik) modelinin yaygınlaşması üzerinde çalışılmalı; bu modeli kapsayan dersleri verecek olan öğretmenlerin iyi yetişmesi sağlanmalıdır.

Sonuç olarak eğitim, bir toplumun en önemli yapı harcı ve gelecek nesillerin aydınlık bir dünyada yönlerini bulacakları olmazsa olmaz, koşullardan biridir. Sistemin toplumsal yaşama olumsuz yansımasından kurtarmanın en güvenilir yolu; her bireyi sistemi benimseyen ve uygulanmasını manevi bir görev sayan dönüşüme hazırlamaktır. Medeni bir dünyada seçkin bir yer edinmemiz; öncelikle eğitim sistemine hak ettiği değeri verip içinden hedeflerine ulaşan başarılı bir genç nesli çıkarmakla mümkün olabilir.

ERCÜMENT ZÜNGÜR