Bilim insanları, çeşitli araştırma verilerine dayanarak yaptıkları tahminlerde Dünya’nın 6 milyar yıl sonra yok olacağına inanıyor. Dünya’nın yok oluş süreci, yıldızımız Güneş’in kendi içerisine doğru çökerken Dünya’yı ve diğer gezegenleri yutması ile yaşanacak.

Evrenin sonsuza yakın boyutunu göz önüne aldığımızda Dünya sadece küçük bir gezegen, Samanyolu Galaksisi ise evrene kıyasla küçük bir galaksi. Bu durumda galaksiler ve gezegenler son bulurken düşünmemiz gereken en büyük soru şu: Evren nasıl sona erecek? Evrenin son bulması, canlı yaşamının son bulmasından milyarlarca yıl sonrasında olacak.

Evren, kesin ve ani bir şekilde mi yok olacak yoksa bu yok oluş uzun bir süreç içerisinde mi gerçekleşecek? Bu sorunun cevabını henüz bilmiyoruz. Ancak hali hazırdaki fizik bilgimiz evrenin yok oluşuna dair birkaç tutarlı senaryo sunuyor. Büyük Donma, Büyük Çöküş, Büyük Değişim ve Büyük Parçalanma senaryoları evrenin sonuna dair ışık tutuyor.

BÜYÜK DONMA TEORİSİ

Evrenin sonu ile ilgili ilk tahmin termodinamiğe, yani ısı devinimi bilgisine dayanıyor.

Hayattaki her şey ısı farklılığını gözetmektedir. Basit bir örnek ile anlatacak olursak; arabanın çalışıp ilerleyebilmesi için motorun içinin dışından daha fazla sıcak olması gerekir.

Evrende ısı ölümü nedeniyle büyük donma yaşandığında her şey aynı ısıda olacak. Bu durumda her yıldız ölecek, evrendeki her madde çürüyecek. Geriye ise çok yüksek hızdaki parçacıklardan ve radyasyondan oluşan bütüncül bir kaos kalacak. Ancak bu kaosun ortaya çıkardığı enerji de ‘evrenin genişlemesi teorisi’ nedeniyle zamanla son bulacak ve evrene sonsuz bir tekillik hâkim olacaktır.

‘Büyük Donma Teorisi’ 1800’lerde termodinamiğin gelişimine kadar dayanmaktadır. Bilim insanları, termodinamik bilgisiyle evrenin ancak bu şekilde sona erebileceğini düşündüler ve bu düşünce uzun bir süre gündemde kaldı.

Ancak yaklaşık olarak 100 yıl önce Albert Einstein’ın geliştirdiği izafiyet teorisi ‘büyük donma’ teorisini gölgede bıraktı. İzafiyet, evren için daha farklı ve daha korkunç bir son ön görüyordu. Uzay- zaman ve madde- enerji ilişkisinin kontrolden çıkması ile yaşanacaktı bu son.

BÜYÜK ÇÖKÜŞ TEORİSİ

Bu teori, Einstein’ın İzafiyet Teorisi’ne dayanıyor. Büyük Çöküş’e göre, eğer evren genişliyorsa bir zamanlar evren şimdikinden çok daha küçük olmalıydı. Bu düşünce büyük patlama teorisinin geliştirilmesine zemin hazırladı. Kozmik mikrodalga arka plan ışımasının keşfiyle büyük patlamaya dair bilgimiz arttı.

Evren, karanlık bir enerji ile sürekli olarak genişliyordu. Genişleme hızı ise zaman içerisinde artıyordu. Ancak bilim insanlarının görüşlerine göre bu durum sonsuza kadar sürmeyecekti. Evrenin genişleme hızı öncelikle yavaşlayacak, daha sonra tersine dönüp ‘büyük çöküş’ başlayacaktı.

BÜYÜK DEĞİŞİM TEORİSİ

Evrenin sonu hakkında geliştirilen Büyük Değişim Teorisi’nin diğerlerinden bir farkı bulunuyor. Diğer teoriler, kozmos düzeyinde kapsamlı bir inceleme ile oluşturulmuşken Büyük Değişim Teorisi, atom altı parçacıklarının incelenmesine dayanıyor.

Karanlık madde, karanlık enerji gibi kavramlar bugün bile bütün sırrını koruyor ve uzun süre daha sırrını koruyacak gibi gözüküyor. Büyük Değişim Teorisi, işte bu tür madde ve enerjinin varlığına dayanıyor. Evrenin bir yerinde düşük enerjili bir vakum ortaya çıkacak ve bu vakum karanlık enerjinin de hareket etmesiyle ışık hızıyla genişleyerek evrenin yok oluş sürecini başlatacak.

Bu teori hakkında henüz net veriler oluşturulmuş değil. Bu nedenle evrenin sonu için zayıf bir teori olarak gözüküyor.

BÜYÜK PARÇALANMA TEORİSİ

Büyük Parçalanma Teorisi de karanlık enerjiyi temel alıyor. Bu teori büyük oranda spekülatif ve olağandışı olarak görülse de evrenin yok oluş senaryosu için ihtimal dahilinde. Bu teoriye göre karanlık enerji sandığımızdan daha güçlü olabilir ve bu güç, herhangi bir dış müdahaleye gerek kalmadan evrenin yok oluşunu başlatabilir.

Karanlık enerjinin oldukça ilginç bir özelliği bulunmaktadır. Bu kapsamda, evren genişledikçe karanlık enerjinin yoğunluğu sabit kalır. Böylece, hacmi artan evrende karanlık enerjinin bu yoğunluğunu koruması için zamanla daha fazla karanlık enerji ortaya çıkarması gerekir. Yoğunluğu artan karanlık enerji zamanla öyle bir düzeye gelir ki, bu enerjinin karşısında hiçbir karşıt enerji kalmaz ve karanlık enerji zaman içerisinde evreni parçalar.

Öte yandan, yukarıda sıraladığımız teorilerin birbiri ardına izlenen bir süreç ile gelişmesi de mümkün olabilir. Bu şekilde, zincirleme bir reaksiyon ile evrenin yok oluş süreci başlayabilir.

Editör: TE Bilisim