Herkesin hararetle izlediği, türlü türlü entrikalarla dolu önemli bir seçim atlattık. Bu bir yönüyle de kara bir leke olan VATSO seçimi. Bir hayli çekişmeli ve entrika dolu bir seçim oldu. Aslında çekişmeli olmasını gayet normal buluyorum. Bunun nedenlerini de şöyle sıralayabiliriz:

 

1.Van son zamanlarda ekonomide gelecek vaat eden bir kent haline geldi. Özellikle, çevresindeki illeri de etkileyebilen yapısıyla dikkat çeken bölgesel bir güç. Haliyle böyle bir kentte ekonominin patronu olmak önem arz ediyor.

 

2.Bütün siyasi partilerin böyle bir gücü elinde bulundurmak istemeleri, özellikle yerel seçimlerin de yaklaşmasıyla beraber daha da fazla önem arz etmektedir. Nitekim seçim döneminde açıktan olmasa da kapalı kapılar ardında, bu seçimlere çok fazla müdahale olduğunu herkes bilmektedir. Hatta seçim döneminde adaylardan biri siyasilerin kapalı kapılar arkasında seçime müdahalesini basına taşımış ve bu müdahalenin etik olmadığını ifade etmiştir.

 

Doğrusu benim de hazmedemediğim noktalardan biri de buydu. Kentteki halkın oyuyla seçilen siyasilerin kapalı kapılar arkasında her şeye müdahale etmelerine ve sonra da bütün bunları yapmamış gibi halkın arasına çıkmalarına anlam verebilmiş değilim.

 

Bu seçimde etik olmayan birçok şey yapıldı; aslında koca koca işadamlarının ne tür dolaplar çevirdiğine bilhassa şahit oldum ve emin olun ki Van’ın geleceği adına çok üzüldüm. Bu kent bu tür entrikalar üreten insanları barındırmayı hak etmiyor.

 

Özellikle siyasilerimizin bu meselede bu kadar ısrarcı olmaları onların saygınlığını kat be kat azalttı. Zaten halkın gözünde yerlerde gezen imajları bu seçimle beraber bitti. Keşke bu seçime harcadıkları eforu esnafın ekonomik sıkıntılarına harcasalardı. Barış sürecinin verdiği rahatlığı bu tür olumsuz şeylerle harcamasalardı; bu seçimle tekrar kutuplaşmaya vesile olmasalardı…

 

Mesela, bu barış sürecinin sağlıklı yürümesi halinde bölgenin ekonomisinin nasıl güçleneceğinin farkında olsalar ve ilde bu havayı estirseler. Ama bu seçimde tekrar anlaşıldı ki bizim siyasilerin makam ve güç sevdası her şeyden önemli.

 

3.Böyle büyük bir kentin ekonomi patronu olmak demek meclise ayak atmak için basamak anlamına gelir. Nitekim daha önce de odaya başkanlık yapan bazı patronlar burayı vekillik için basamak olarak kullandı. Tam da bu basamak mevzusuna gelmişken mevcut başkan’a bir hatırlatma yapmadan geçemeyeceğim. Başkan sen sen ol bu seçimde siyasilerin oynadığı oyunları yaptıkları kulisleri vekil olduğun zaman yapma. Bırak bu kentin halkın kendi kararını kendisi versin. İş adamalarını tehdit etme; sen siyasetini yap ama temiz ve ilkeli siyaset.

Sıraladığım bu maddelere benzer birçok şey yazılabilir.

 

Şimdi gelelim yeni yönetime.

 

Son zamanlarda çok kullanılan bir tabir var “ÇAPULCU’’.

 

Takva ilk yola çıktığında birçok işadamından şu cümleyi duydum: O bizim sekreterimiz; nasıl olur da aday olur (sekreterle genel sekreter arasındaki farkı anlamamış Van’ın kartlaşmış işadamlarından)?

 

Hatta birçok platformda küçümsenerek anlatılıyordu. Fakat bu eskimiş, artık ildeki STK’ların demirbaşları haline gelmiş, işadamlarının hesaba katmadığı bir durum vardı. Daha doğrusu ön göremedikleri bir durum…

 

O da şuydu; çapulcu sekreterin halk tarafından sevilmesi, neredeyse ilk defa bir adayın elinde plan ve projelerle halkın arasına karışması, kendisi gibi olanlarla yola çıkması… Sözünü ettiğim diğer işadamları da Takva’nın çapulcu ekibi burada halka plan ve projelerini anlatırken Ankara’da siyasilerle kulis yapmayı tercih ettiler. Nasılsa bu halkın plan ve projeye ihtiyacı yoktu. Siyasiler Ankara’dan arar bir ültimatom çekerler böylelikle oy alınır ve buna da demokratik seçim denirdi ve başkana da seçilmiş başkan. 


Gelelim Takva’nın en çapulcu adamlarından birine: Halit Yakut… Öğrendiğim kadarıyla köylü bir anne ve babanın çocuğu, açlığı iliklerine kadar hissetmiş bir çapulcu. Bu seçimden önce siyasi hiç bir platformda ismi geçmemiş, kendi halinde yaşamış ve işlerini yürütmüş. Kısacası, halktan biri, kocaman işadamlarının küçümsediği izbe yerlerde yemek yiyen bir zengin çapulcu…

 

İşin ilginç olan yanı aslında bu değil, Yakut’a karşı olan Van’ın en büyük firmasının, Van’da ve bölgede çok iyi tanınan ve bölgenin en büyük firmalarından biri olan bu firmanın, bu seçimde adeta hezimete uğraması. Hem de sokaktan gelen ve hiç büyük oynamayan çapulcular tarafından. Kibir ve tevazünün mücadelesiydi belki de ve sonuç belli. Ne demişler “küçümseme kimseyi, nokta da küçüktür ama bitirir cümleyi”.

Ayrıca, Beethoven’in deyimiyle “Bütün mesele, büyük görünmek değil, gerçekten büyük olmaktır”.