Oruç tutmanın İslam dininin getirdiği farzlardan bir tanesi olduğunu belirten uzmanlar, bir ay kadar süren bu sürede beslenme programının biraz daha dikkat gerektirdiğini söylediler. Ramazanda beslenme ile ilgili vatandaşlara tavsiyelerde bulunan Lokman Hekim Van Hastanesi Diyetisyeni Funda Budak, uzun süreli açlık sonucu birden ve fazla yemek yemenin beraberinde birçok sorunu ortaya çıkarabileceğini vurgulayarak, ‘‘Yapılan çalışmalar sonucu açlık sonrası hızlı ve fazla yemek yemenin kalp krizi riskini arttırdığını göstermiştir. Uzun süren açlık sonrası yaklaşık 12 saat metabolizma az enerji harcar, vücut hareketlerinde yavaşlama oluşur, bazal metabolizma hızı düşer. Bu nedenle Ramazan ayında doğru beslenme programı uygulanmazsa kilo alma kaçınılmaz olur” dedi.

“SAHURSUZ BİR RAMAZAN DÜŞÜNÜLEMEZ”

Oruç tutanların genelde çok yedikleri için hazmedemedikleri sorunu ile fazla kilo sorunu nedeniyle kendilerine başvurduğunun altını çizen Budak, "Ramazan ayımızı küçük püf noktaları ile sorunsuz geçirmemiz mümkündür. Genelde 5 ya da 6 öğün olan beslenme sayımız, Ramazan ayında 2 ya da 3’e düşmektedir. Bunun sonucunda kişilerin beslenme şekilleri de değişmiş olur. Bu mübarek ayda öğünlerimiz 4 ya da 5 olacak şekilde düzenlenmelidir. Sahursuz bir Ramazan düşünülemez. Mutlaka sahura kalkılmalıdır. Zira açlık zamanı uzar ve bunun sonucunda hem kan şekerinde problemler oluşur hem de açlık hissinin daha çok artması ile iftarda tıka basa yeme durumu meydana gelir“ ifadelerini kullandı.

“İFTARDA BİRDEN KARIN DOYURMAK SAKINCALIDIR”

Sahurda hafif bir kahvaltının en ideal olduğunu belirten Budak, “Sahurda çay ya da süt, peynir, zeytin, domates, salatalık, birkaç ceviz içi, yumurta, kepekli ekmekten oluşan hafif bir kahvaltı en ideal olanıdır. İftarda birden karın doyurmak sakıncalıdır. Mutlaka yemek araları verilmelidir. İftarı bir bardak su ve yanında bir zeytin ya da hurma ile açtıktan sonra 1 kase çorba içip, 15 dakika kadar beklenilmelidir. Sonuçta tokluk merkezimiz bu süreç içerisinde uyarılacaktır ve aşırı açlık hissi biraz daha dizginlenecektir. 15 dakika sonra ana yemek (ızgara et, köfte, tavuk, kuru baklagil, etli ya da etsiz sebze yemekleri, pilav, makarna, erişte, salata, yoğurt, ayran, cacık gibi besinlerden oluşan yemekler daha idealdir) küçük porsiyonlar halinde tüketilebilir. Ekmeğin mutlaka kepekli ekmek olmasına özen gösterilmelidir. Lif oranı zengin besinlerin tüketimi ile kabızlık problemi de önlenmiş olur. Yine midenin tıka basa doldurulmamasına özen gösterilmelidir. Yemekler iyi çiğnenerek, yavaş yavaş yenmelidir. Bu öğünden sonra da bir buçuk saatlik bir öğün arası verilmelidir. İftar sofralarının vazgeçilmezi olan tatlılarımızın baklava, şöbiyet, sargı burma, kadayıf gibi ağır hamur tatlıları yerine sütlaç, güllaç, komposto puding, muhallebi gibi hafif tatlılardan oluşması tercih edilmelidir. Tercihen bu tatlıların yapımında yapay tatlandırıcılardan faydalanılabilir. Ana yemek tüketiminden bir buçuk saat geçtikten sonra üçüncü öğünümüz hafif bir sütlü tatlı ya da meyve yiyerek geçirilebilir. Bunun yanında Ramazan ayında su tüketimi de oldukça özen gösterilmesi gereken diğer bir durumdur. Gün içindeki su kaybını mutlaka sahurda ve iftar sonrası bol bol içerek telafi etmek gerekir” diye konuştu. Bazı özel durumlarda oruç tutulmasının sağlık açısından risk oluşturduğunu da sözlerine ekleyen Budak, “Hipoglisemi ve diyabet hastalığı gibi uzun süre aç kalması sakıncalı olanlar, karaciğer yetmezliği, böbrek hastalığı, psikolojik bozukluklar, akli dengesizlikler, hipertansiyon, gelişme çağındaki çocuklar, gebe ve emziren annelerin oruç tutması risk oluşturur. Ben bu çerçevede tüm halkımıza ve İslam alemine hayırlı Ramazanlar diliyorum.”

Editör: TE Bilisim