Türkiye'yi derinden sarsan her olayda, sosyal medyada dezenformasyon ve spekülasyonlar öne çıkıyor. Son örneği, güney illerde 10 gündür devam eden orman yangınları. Bir süredir gündemde olan sosyal medya düzenlemesinin önemi, bu süreçte daha da belirginleşti. 

Kanal7 Ankara Temsilcisi ve Haber7 Yazarı Mehmet Acet, bugünkü köşesinde hazırlığı süren sosyal medya düzenlemesine ilişkin öne çıkan gelişmeleri aktardı. Acet'in bugünkü yazısı şöyle: 

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Bize gelen teklifleri sırf gurur ya da kibir olsun diye reddetmemiz söz konusu değil. Çünkü ormanlarımız, mahallelerimiz, şehirlerimiz yanıyor.” dedi.

Bunu birkaç defa da tekrarladı.

Birilerinin sunmaya çalıştığı gibi, öyle ‘Üçüncü Dünya ülkesi refleksi’ ile hareket edilmedi yani.

Çavuşoğlu’nun sözlerinden bir alıntı daha yapalım:

"Biz Türkiye olarak yardım ettiğimiz gibi başka ülkelerin de bize yardım etmesini elbette kabul ederiz. Bu büyük bir yangın. Yangının başlamasıyla beraber birçok ülke, komşu ülkeler, dost ve kardeş ülkeler ve Avrupa'dan ülkeler de bizi aradılar."

4 ülkeden bu anlamda bir geri dönüş olmuş.

'Help Turkey' kampanyasına tepki gösteren usta sanatçılar hakkında yıldırma politikası!

Help Turkey kampanyasının perde arkası: İngiliz akademisyenden çarpıcı tespitler

"Help Turkey" demeyen ünlülere sosyal medyada linç!

Hırvatistan, Romanya, Fransa ve İspanya.

Devamında Fransa teklifini geri çekmiş.

Macron yönetimi ihtimal, Ankara’nın nabzını ölçmek için böyle davranmış olabilir.

“Yok, hayır, destek istemiyoruz” denmiş olsaydı, “Bakın işte biz yardım eli uzattığımız halde, elimiz havada bırakıldı” demek için.

Dün akşam Bakan Çavuşoğlu, Türkiye’ye yardım teklif eden yeni ülkelerin isimlerini de saydı, “Pakistan, Polonya, Gürcistan, Kazakistan, Bosna Hersek, ABD, Kanada ve Japonya'dan bazı yardım teklifleri geldi." açıklamasıyla.

MARMARA DEPREMİNDEKİ ACZİYETLE YANGIN FELAKETİ ARASINDA PARALLELİK KURMAYA ÇALIŞANLAR

1999 Marmara depremi sonrası devletin, hükümetin gösterdiği acziyet ile yangın felaketine karşı gösterilen refleks arasında paralellik kurmaya çalışanlar da var.

Bilgisizlik değilse, art niyet yahut insafsızlıktır bunun adı.

Başka bir şey olamaz.

1999’da dönemin hükümetinin nasıl uyuduğunu, günlerce mecalsiz şekilde tepkisiz kaldığını dün gibi hatırlıyoruz.

Bunu geçtik, 28 Şubat iklimi nedeniyle sivil toplum kuruluşlarının bir kısmının yardıma koşma çabalarını engellemeyi iş edinenler bile olmuştu.

Marmara depreminde devletin gösterdiği acziyet ile yangınlara karşı verilen mücadele mümkün değil kıyaslanamaz.

Allah bir daha öyle bir depremi de, milletinin devleti tarafından yalnız bırakıldığı öyle bir ortamı da yaşatmasın!

Hükümet, yangına müdahalede dış destek meselesini gurur meselesi yapmadığı halde, sosyal medyadan nasıl bir tevzirat yapıldığını hep beraber görmüş olduk.

SOSYAL MEDYA İÇİN DEZENFORMASYON DÜZENLEMESİ NE DURUMDA?

‘Helpturkey’ haştagi  ile “Türkiye içinde mahsur kaldık” havası yaymaya çalışan, çaresiz ve acziyet içinde kalmış, her zamanki gibi ‘yönetilemeyen ülke’ algısına hizmet eden bu kampanyanın doğal, organik değil, suni bir kampanya olduğuna dair çok sayıda haber de çıktı.

Bu türden kampanyalar, sosyal medya mecralarına çeki düzen vermenin ne kadar acil ve önemli hale geldiğini tekrar tekrar hatırlatıyor.

Malum, hükümet sosyal medya üzerinden yürüyen ‘yalan ve iftira’ kampanyasına karşı yeni bir yasal düzenleme arayışı içerisinde.

Bu bağlamda, Avrupa Birliği ülkelerindeki örnekler inceleniyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın işaret ettiği gibi Meclis açıldıktan sonra bu konunun gündeme gelmesi bekleniyor.

Düzenleme için çalışmaları yürüten AK Parti Meclis Grup Başkanvekili Mahir Ünal, daha önce yaptığımız görüşmede şu bilgileri vermişti:

“AB dezenformasyonu da terör biçimi olarak görüyor. Şimdi AB üyesi ülkelerdeki düzenlemeleri inceliyoruz. Dezenformasyonla mücadele ile ilgili yasal düzenlemeler getireceğiz. Daha önce yaptığımız sosyal medyayla ilgili kanun, sosyal medya platformlarının Türkiye’de temsilcilik açması, mali ve hukuki muhataplık oluşturmasıyla ilgiliydi. Bu düzenlemeyse sosyal medyada çıkan yalan ve iftira haberlerle ilgili olacak.”

AB örnekleri arasında sosyal medya mecralarına son 4 yıldır yaptığı düzenlemelerle ciddi anlamda çeki düzen veren Almanya öne çıkıyor.

Almanya’da, geçen sene parlamentoda kabul edilen yasa ile sadece sosyal ağlar değil, video paylaşım platformları da ilk yasanın kapsamına alındı.

Platformların sorumlulukları artırıldı, halkı şiddet ve düşmanlığa teşvik eden, barışçıl kamu düzenini hedef alan, terör örgütü propagandası içeren ya da terör örgütü propagandası niteliği taşıyan içeriklerin emniyete bildirilmesi yükümlülüğü getirildi.

KAYNAK: HABER7

Editör: TE Bilisim