Van'da "casusluk" iddiasıyla yargılanan 2 İranlı sanığın, "yasaklanan bilgilerin casusluk maksadıyla temini" suçundan 6 yıl 8 ay hapse mahkum edildiği davanın gerekçeli kararı açıklandı.

Van 2. Ağır Ceza Mahkemesince hazırlanan gerekçeli kararda, sanıkların Türkiye'ye sığınan İranlı muhalif komutanın yerini belirleyerek, İranlı yetkililere bildirmeye çalıştıkları, bu amaçla kentteki otelleri dolaşarak bilgi elde etmeye çalıştıkları bildirildi. 

Kararda, sanıklardan Abdulselam Tatari'nin üzerinde İranlı komutana ait fotoğraf ve telefon numarası bulunduğu belirtilerek, delillerin değerlendirilmesi sonucunda sanığın Van'a kaçan komutanın adresini bulup İran'da "Rahman" ve "Hacı" isimlerini kullanan kişiye bildireceği konusunda tereddüt duyulmadığı kaydedildi. 

Sanık Muhammed Delahzı'nın ise davanın tüm aşamalarında inkara yönelik savunmalarda bulunduğuna işaret edilen kararda, sanıkların aynı evde kalmaları, ülkeye birlikte giriş yapmaları ve yakalama anında kaçmaya çalışmaları nedeniyle birlikte hareket ettikleri kanaatine ulaşıldığı vurgulandı.

- "Casusluk, hile ile bilgiye ulaşma faaliyetleridir"

Casusluğun, "bir bilgi ya da hedefe ulaşmak için yürütülen gizli haber alma faaliyeti, organizasyon ve metotlara verilen isim" olarak tanımlandığı bildirilen kararda şu ifadelere yer verildi:

"Casusluk faaliyetini diğer istihbarat çalışmalarından ayıran özellik, bilginin bulunduğu yere veya bilgiyi bilen insanların arasına girerek hile ile bilgiye ulaşma faaliyetlerinin tümünü kapsamasıdır. Casus ve istihbarat memuru kavramlarının aynı anlamda olmadığını vurgulamakta yarar vardır. İstihbarat memuru, kendi devletinin veya organizasyonun politika üretmesinde kolaylık sağlamak maksadıyla bilginin toplanması, birleştirilmesi ve analiz edilmesi konularında uzmanlaşmış, silahlı kuvvetler, polis teşkilatı veya diğer sivil istihbarat birimlerinde görevli personeli tanımlamak için kullanılan bir kavramdır.

Hem insanla hem de teknolojik vasıtalarla yapılan casusluk faaliyeti, üzerinde çalışılan grubun sırlarını öğrenmek maksadıyla, uzun bir bekleyiş, tuzak, hile ve bunlara benzer birçok yöntemle gözlem, inceleme ve aldatma yapabilen bir insan grubunu gerektirmektedir."

Merak, intikam, ekonomik sıkıntı gibi kişisel ve konjonktürel nedenlerle casusluğa bulaşanların yaptıkları işin, fiilen ve hukuken "casusluk" kapsamına girdiğinin bildirildiği kararda, profesyonel casus ve örgütlerin geçici olarak kullandığı bu kişilerin, aşk, heves, intikam gibi nedenlerle casusluğa yöneldikleri kaydedildi. 

Kararda devletlerin, güvenlik ve bekası için önem arz eden bilgilerini gizlemeye eğilimli oldukları vurgulanarak, şu tespitlerde bulunuldu:

"Devletler, kendi milli güvenliğini ilgilendiren bilgilerini korumak için birtakım yöntemler uygular ve devletle ilgili bilgileri gerekli olan koruma seviyesine göre sınıflandırmaya tabi tutarlar. Resmi makamların, her istediği bilginin açıklanmasını yasaklamak yetkisi yoktur ve bu konudaki tasarrufu sınırsız değildir. Suçun oluşması için kanun ve düzenleyici işlemlerin, yetkili makamlara o konudaki bilgilerin açıklanmasını yasaklamak yetkisini vermiş bulunması gerekir.

Bilgilerin, yetkili bulunmayan kişilerin hakkında bilgi sahibi olmaları durumunda devletin güvenliğini, milli güvenliğinin, tehlikeye düşebileceği bilgilerden olması gereklidir." 

Ülkesinden kaçarak Türkiye'ye sığınan muhalif komutanın, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanun'a göre "şartlı mülteci" kapsamında üçüncü ülkeye gidene kadar koruma altına alındığının anımsatıldığı kararda, sanıkların mağduru geri götürmek amacıyla İran gizli servisinin görevlileriyle anlaştığı aktarıldı.

Kararda sanıkların, komutanın Van'da kaldığı oteli belirleyerek, İran gizli servisi görevlilerine ilettiği ifade edilerek, şunlar kaydedildi:

"Ülkemizde şartlı mülteci statüsünde bulunan bir kimsenin yabancı bir ülkenin görevlileri tarafından alıkonularak ülkemiz dışına çıkarılması halinde, bu durumun Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi itibarına getireceği olumsuzluklar, uluslararası alanda ülkemizin itibar kaybı değerlendirildiğinde sanıkların elde ettiği bilginin ülkenin siyasi ve milli güvenliği bakımından gizli kalması gereken düzenleyici işlemlerle yasaklanmış bilgi niteliğinde olduğu kabul edilerek, sanıkların cezalandırılmaları yoluna gidilmiştir."

Van'da 13 Eylül 2015'te, ihbar üzerine yakalanan ve İran'dan kaçarak Türkiye'ye sığınan muhalif komutanı kaçırmaya çalıştıkları belirlenen Abdulselam Tatari ve Muhammad Delahzı hakkında TCK'nın 335/1. maddesinde yer alan, "Açıklanması yasaklanan gizli bilgileri casusluk maksadıyla temin etmek" suçundan 12 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı.

Van 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın 31 Mart'taki karar duruşmasında sanıklar, 6 yıl sekizer ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

Editör: TE Bilisim