Dünya üzerinde sayısız efsaneler vardır şehirlere dair anlatılan. Edebi eserlere, şiirlere, romanlara ve destanlara konu olan birçok şehir vardır ve her şehrin kendine ait güzellikleri... Göz alabildiğine uzanan berrak kıyılar, muhteşem flora ve faunalara ev sahipliği yapan dağlar, Fırat, Dicle ve Nil gibi kutsal kitaplarda kendine yer edinen ve geçtiği her yere bereket getiren nehirler...

 

Yalnız tüm bu şehirlerin içinde öyle bir şehir var ki ayrı bir öneme sahiptir. Her ne kadar dağları şimdi çorak olsa da çok eski kaynaklarda ormanlarından, sedir ağaçlarından ve asma bahçelerinden bahsedilir. Bağrında yeşerttiği her medeniyet tarafından saygıyla ve sevgiyle el üstünde tutulur.

 

Sonra bir gün Nemrut dağı bakar bu muhteşem coğrafyaya, seyre dalar heybetli çehresiyle uçsuz bucaksız ovayı ve bağrında sürüklenen kimilerine göre “Arest” kimilerine göre “Bendi Mahi” olan nehrin güzelliğini. Ve bir gölle taçlandırmak ister bu kadim toprakları. Kükrer kendine yakışan bir edayla ve kapatır lavlarıyla, akıp giden nehrin önünü. Zamanla abidemsi güzellikteki göl meydana gelir.

 

Bu muhteşem göl böyle bir güzelliğe can veren, kan veren ve sebep olan Nemrut’a bir hüsünle, bir vechetle karşılık verir ve yedi evlat sunar ona: Akhtamar, Arti, Lim, Gduts, Tsipan, Tokyan ve Ardzge.

 

Zamanla üçünü yanına geri alır, ancak kalan dördü bu vechete tanık olmak için ölümsüzleşir. Ölümsüzleşen ve koca bir tarihe tanıklık eden bu evlatların en büyüğü Akdamar’dır, diğerleri ise Kuş, Çarpanak ve Adır olarak bilinirler.

 

Göl zamana meydan okur yüzlerce metre yüksekte, asil bir şekilde ve tek başına. Fi tarihinde bir gün balığın biri keşfeder bu gölü ve yerleşir usulca. Göl yuva olur, umut olur, ana olur balığa. Bir de isim verir sekizince çocuğuna: sen “İnci Kefali” dersin ben “Masi” o ise “Tarekh”.

 

Kimileri kıyamaz eşsiz maviliğine ve uçsuz bucaksız koylarına şahit olduktan sonra göl demeye. Deniz derler evet deniz… “Nairi Ülkesinin Yukarı Denizi”. Bu yakıştırma heybet katar güzelliğine. Sonra Pıznunik Gölü, Rışdunik Gölü, Behra Vanê ve Van Gölü derler. Oysaki tüm isimler yakışır bu güzelliğe…

 

Sayısız medeniyet kurulur çevresinde. Biainililer’in baş tanrısı Haldi’nin ülkesi ve başkenti olur.  Ancak tevazunun beşiğidir bu kent, zira baş tanrı Haldi’nin değil tanrıça Tuşpuea’nın adı yankılanır hafızalarda…  Şehir adını tanrıdan değil tanrıçadan alır. Çünkü yuvayı dişi kuş yapar.

 

Kral Menua’nın inşa ettirdiği Şamran kanalları hala umuttur şehrin bağlarına ve bahçelerine. Yeşillendikçe yeşillenir şehir.

 

Ancak güzelliğinden dolayı onlarca, yüzlerce istilaya maruz kalır. Kral I. Sarduri “Ben Lutipri oğlu Sarduri, krallar kralı, her kraldan haraç almış olan benim” derken saadete tanık olur şehir, öte yandan Asur kralı III. Tiglath-Pileser: "Urartu kralı II. Sardur'u başkenti Tuşpa'ya hapsettim ve şehir kapılarının önünde büyük katliamlar yaptım. Sonra zatıâlimin heykelini şehirlerinin karşısına diktirdim" derken kedere şahit olur.

 

Sonra Medler, Persler, Partlar, Sasani, Bizans ve başka onlarca medeniyet gelir payına düşeni alır ve gider.

 

Bazı efsanelere göre adını Vank adlı bir komutandan alır şehir. Asil topraklar olduğu için kimileri  “soylu ülke” anlamına gelen “Vasburagan” der.  Ne olursa olsun nihayetinde doğunun gözbebeğidir, en ehemi ve en ehveni tanrıça Tuşpuea’nın Tuşpa’sıdır kadim kent Van…

 

Bu eşsiz coğrafyanın suyundan içen ve toprağından beslenen her millet kendince yakıştırma yapar ona. Hepsinin nihai amacı bu kadim topraklara en uygun tasviri bulmaktır aslında.

 

Bilinen iki yaşamı seçerler sonra, biri geçici diğeri ise ebedi: “Dünya ve Ahiret”. Ermeniler “Van in This World, Paradise in the Next” (Dünyada Van, Ahirette Cennet),

 

Müslümanlar ise “Dünyada Van, Ahirette İman” derler. Yani Dünyada da ahirette de en iyisini seçerler.

 

Sadece bu coğrafyada yaşayan kadim halklar için değil, aynı zamanda kutsal kitaplar için de önemlidir Van.

 

Tevratta “Şinar ülkesinin kadim kenti”dir, Kral James İncili’nin bir versiyonunda ise “Garden of Eden” yani “Cennet Bahçesi”dir.

 

“Dünyada Van, Ahirette Cennet”, “Dünyada Van, Ahirette İman”

 

Hala yankılanır Van’ın semalarında…

 

AŞAĞIDAKİ VİDEODAN YAZARIN KENDİ SESİNDEN YAZIYI DİNLEYEBİLİRSİNİZ:

Editör: TE Bilisim