Türkiye ile İrlanda arasında 4 Eylül 1999'da oynanan "2000 Avrupa Şampiyonası" baraj eleme maçı birçok açıdan futbolda yakın tarihe damga vuran olaylardan biri olmuştur. Sosyal hayatta birbiriyle yakın dost olan iki isim Hıncal Uluç ve Mustafa Denizli’nin arası maç öncesi TV programında Hıncal Uluç un oldukça sert eleştirileriyle bozulur. Bu eleştiriler o kadar ağırdır ki herkes Mustafa Denizli den kendisini savunmasını beklemekte fakat Denizli konuşmamaktadır. Maç bittiğinde demeç veren Mustafa Denizli ise Hıncal Uluç’u "İçimizdeki İrlandalı" olmakla suçlayacak kendisine yönelik şu sözleri sarf eder; “Şimdi içimizdeki İrlandalıları görelim, bakalım içimizdeki İrlandalılar kimler?”. Bu söz ileride sanattan spora, siyasetten ekonomiye kadar tüm alanlarda bireylerin ya da kurumların "ihanet"ini tanımlamak için kullanılacaktır…


*   *   *

 

O gün bugündür “İçimizdeki İrlandalılar” sözü birçok camiada kullanılageldi.

 

Siyasette, günlük yaşamda, medyada…

 

Eee… Her yerde olur da Van’da eksik olur mu İrlandalılar.

 

Olmaz elbette.

 

Hatta öyle ki içimizdeki İrlandalılar’ın haddi var hesabı yok.

 

“Biz göremiyoruz, nerede bu İrlandalılar?” diye geçiriyorsanız aklınızdan, ben en belirgin olanları sıralayayım sizin için isterseniz.

 

Bu noktada hiç ama hiç uzağa gitmeye gerek yok. İğreni kendimize, çuvaldızı başkasına saklamak gerek. Basın sektöründeki İrlandalılar’dan bahsediyorum.

 

Kim mi bu isimler?

 

-Gazeteciliğe, televizyonculuğa on yıllarca hizmet verip, hala işini mütevazı bir şekilde yürüten basın emekçileri varken, üç-beş gündür ‘sözde’ gazetecilik yapanlar ve utanmadan, sıkılmadan ‘gazetecilik’ dersi verenler…

 

-İşini, gücünü, sözde mesleğini bırakıp, sadece gazeteciler arasında deyim yerindeyse “mahalle karısı” gibi dedikodu yapıp, laf taşıyanlar… O onu dedi, bu bunu dedi… Vır vır, zır ır!

 

-Birileri meslektaşları için bir şeyler yapmanın çabasını verirken, özellikle Van’da deprem sonrası yaşanan sıkıntılar üzerinden rant elde etmeye çalışıp, yaygın medyaya Van’ı farklı yansıtmaya çalışanlar…

 

-Her biri asgari ücretle çalışan gazetecilerin ev sahibi olma hayallerini umarsızca baltalayanlar, meslektaşlarının adını yandaşa çıkaranlar…

 

-Dün yokken, bugün var olanlar. Mesleğini birilerine çamur atıp, ardından kapalı kapılar ardından özür dileyerek yaptığını sananlar…

 

-Gazetecilik mesleğinin onurlu duruşunu bir fotoğraf karşılığında 10 liraya satanlar. Şak şakçılar, tak takçılar…

 

-Reklam haberciliğine ayılıp bayılanlar. Reklam ideolojisi üzerinden gazetecilik yapanlar…

 

Var da var.



İşte bunlar bizim içimizdeki İrlandalılardan sadece bir kaçı. Hepsini yazmaya gerek bile duymuyorum…

 

*   *   *

 

Başta dedim ya, içimizdeki İrlandalılar’ın haddi var hesabı yok diye. Daha çok var çok!

 

-Şu sıralar Van esnafı üzerinden hayaller kuran vatandaşlar iş dünyasının İrlandalıları değil midir sizce de?

 

-Birileri depremden sonra Vanlı esnafın aldığı kredileri, vergileri erteleme çalışırken birilerinin sırf kendilerini ön plana çıkarmaya çalışmak için ipe sapa gelmeyen fikirler ortaya atması. Esnaf üzerinden siyaset yapması İrlandalılık değil midir?

 

-Siyaset yapacağım derken, memleketteki ufak tefek her şeyi ulusal gündeme skandal diye taşıyan siyasetçiler içimizdeki İrlandalılar’ın ta kendisi değil midir?

 

-Ya, birileri Van adını dünyaya duyurmak için çabalar, gecesini gündüzünü katarak devasa yatırımlar yapmaya çalışırken, onları ucuz söylemler ile vurmak, çekememezlik gafletine düşüp üç beş kuruşun hesabını yapıp, “nasıl bu adama çelme takarım” diyenlerin hali?

 

Hangisini yazalım, hangisini yazmayalım?

 

Van’ın ve Vanlının önünde çelik gibi duran, “Aman bir adım daha ileri” gitmesin deyip köstek olmaktan başka hiçbir şeye yaramayan o kadar çok İrlandalı var ki aramızda.

 

Ben ipucunu verdim, isimlerini siz canlandırıverin zihninizde. Okuyan İrlandalılar zaten ‘İrlandalı’kelimesinin yerinde kendi adını görecektir, şüphe yok.

 

Değerli okuyucular için ise bu isimleri hemen hatırlamak hiç zor değil.

 

Haydi şimdi İrlandalı kelimelerinin yerindeki muhatapları bulup, yerlerine bu isimleri yazalım!

 

*   *   *

 

Geçtiğim hafta çok değerli meslektaşlarımızdan Doğan Haber Ajansı (DHA) Bölge Müdürü Feyat Erdemir’in abisi Necmettin Erdemir vefat etti.

 

Van basının emektarlarından olan Feyat Erdemir’i ve ailesini bu acı gününde yalnız bırakmak istemeyen binlerce insan taziyede yanlarında olmak için akın etti adeta.

 

Taziye Hacıbekir Mahallesi’nde idi.

 

Kendim dahil bir çok meslektaşımın belki de ilk kez girdiği sokaklardan birinde, dipte bucakta kalmış Esentepe Cami’sinde ağırlandığı misafirler.

 

Buraya kadar her şey normal.

 

Esas normal olmayan, Erdemir ailesine taziye ziyarette bulunmak için yol çıkan vatandaşların karşılaştığı o çirkin manzara.

 

Taziyeye gelen istisnasız herkes bu mahalleye gelirken, hiç şüphesiz Van’ın ikinci bir yüzünü, daha önce hiç karşılaşmadıkları bir yüzünü gördü.

 

Van’ın en büyük mahallelerinden birisi olan ve koca bir alana yayılan bu mahalle hala bir köyü andırıyor.

 

Sokaklardaki çukurlar, çamurlu yollar adeta rezalet!

 

Üç gün boyunca bu taziyeye gelen herkes bu yolları konuştu, birbirine bu rezaletten bahsetti!

 

“Nasıl olur?” demeden alamıyor insan kendini.

 

Sahi bu memleketin hali ne Allah aşkına?

 

Bizim de sıkça övdüğümüz asfalt çalışmaları sadece Van’ın görünen taraflarında mı yapıldı acaba?

 

Asfaltı geçtim, büyükşehir olmuş bir memleketin böyle ihmal edilmiş mahallelere sahip olması ne kadar da utanç verici.

 

Tüm meslektaşlarımın sessiz kalmayıp, bu kötü görüntüyü işlemesi gerekiyor. Bu bir insanlık borcu!

 

Veysel İZGİ - Şehrivan