İki yıl önce ilk kitap fuarı düzenlendiğinde, Van’da yaşanan o coşku, heyecan, kitapla buluşma telaşını anımsıyorum. Kitapla ilk kez tanışmasak da ilk kez bir kitap fuarını görüyor olmamız her anlamda heyecanlıydı. Kentte şimdiye kadar gerçekleşen en anlamlı fuarlardan birisiydi. Ardından birçok fuar olduğu gibi o da düzenlenmedi. 2 yıl aradan sonra bu kez Valilik değil Büyükşehir Belediyesi tarafından kollar sıvandı. Haftaya 2. Kitap Fuarı 2 yıl aradan sonra yeniden açılıyor…

 

İşte tam da fuara sayılı günler kala, Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Bekir Kaya ve Hatice Çoban, bu fuar dolayısıyla gazetecilerle buluştu. Açıkçası ilk davet edildiğimizde beni ‘heyecanlandıran’ bir davet oldu bu. Zira belki de ilk kez gazetecilerle ‘kitap fuarı’ adıyla davet edilse de belediye başkanlarının gazetecilerle başka bir amaç ve başka kurum, kuruluşların olmadığı bir buluşması olacaktı.

 

Velhasıl… Davette beklenildiği üzere kitap fuarı ile ilgili konulardan sonra gazetecilerin belediye ile ilişkileri konuşuldu. Olması muhtemel, çünkü gerek o toplantıya katılanlar, gerek katılmayı uygun görmeyenler, gerekse de katılamayanların bu anlamda ‘söyleyecek’ sözü olduğuna eminim. Herkesin bu noktada belediye ile yeteri kadar bir muhataplık sağlanamadığı yönünde şikâyetleri var. Her gün beraberiz tüm gazeteciler alenen bunu dile getiriyor.

 

Toplantıda gazeteciler Bekir Kaya’ya ‘Van’daki gazeteciler için nitelik sorunu var dediniz mi?” şeklinde sorular sormuş, olay gazetecilerle ilgili düşünceler falan derken eleştirilerin bolca yapıldığı bir ortama dönmüş. O toplantının özetinde en azından takip ettiği kadarıyla şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor:

 

-Bekir Kaya Van’daki gazetecilerin bir bölümünde nitelik sorunu olduğunu söylüyor.

-Şahsiyetlere dokunmadan yerel basının mesleki olarak sıkıntılı olduğunu alenen dile getiriyor.

-KCK davasında tutuklanma sebebinin gazeteciler olduğunu söylüyor.

-Van’daki gazetecilerin hazır gündemler üzerinden yürüdüğünü söylüyor.

-Yerel basının en büyük mağduru olduğunu belirtiyor.

 

Kendince haklı olabilir. İşi, gücü ‘eleştirmek’ olan gazeteciler olarak gerçek anlamda ‘eleştiriye’ saygı duyuyoruz. Ama… Gazetecileri çok fazla eleştirmediği, sorgulamadığı, tartışmadığı için eleştiren Kaya’ya katılıyorum.

 

Nitelik sorunu olmasa;

 

Her toplantıda olayın ‘rengine’ göre tutum sergileyen gazetecilerimiz olmazdı…

Üç, beş kuruş karşılığında haber yapıp kamuoyunda gazeteciler çağrılıp ‘para’ verilerek haber yapacak ‘kalifiye’ tellal olarak görülmezdi.

Fotoğraf çekip gidip bu kentin idarecileri, yöneticileri, başkanlarına götürüp satan adamlar gazeteci muamelesi görmezdi.

Gazeteciler partilerin sözcülüğüne soyunup birbirlerini hedef gösteren kalemşörler haline dönüşmezdi…

 

Ve ne yazık ki bu ‘niteliksizlik’ öyle bir hale geldi ki, bugün gazeteciler bu niteliksizler ve mesleğin her gün biraz daha niteliksizleştirildiği isimler tarafından tarumar edilmeye devam ediyor.

 

***

 

Lakin Kaya’nın gözden kaçırdığı bir şeyler var… O da sözlerinin o toplantıya katılan birçok ismi gerçek anlamda üzdüğü… Alenen dile getirmese de birçok ismin o toplantıda birçok şeyi içine atıp ayrıldığı, en azından bu toplantıda dile getirmek, tartışmak istemediği… Ve daha birçok konu…

 

Kaya’nın söylediklerinin birinci ağızdan muhatabı olmadığım gibi (en azından ben böyle düşünüyorum) söylediklerinin hiç birin direk ya da dolaylı olarak şahsım ile ilgili olduğunu düşünmüyorum. İsteyen üzerine alınsın…

 

Zira şaşım ve gazetem adına şunu rahatlıkla söyleyebilirim:

 

Kaya’nın tutuklanmasında payı olan biz değiliz,

Kaya’yı mağdur edecek hiçbir habere imza atmadık,

Belediye ve diğer kurumlarla ilgili tüm haberlerimizde eleştirmeye, tartışmaya, sorgulamaya çalıştık…

Görüntülerini KCK tutuklamalarında kimin servis ettiği apaçık ortada.

Elimizden geldiğince nitelikli bir gazetecilik yapmaya çalışıp gerçek manada vatandaşın sesi olma mücadelesi verdik…

Gibi gibi…

 

Lakin seçildiği günün hemen ardından kendisini seçen yüzde bilmem kaçın değil, hepimizin belediye başkanı olduğunu düşündüğüm Bekir Kaya’nın gazeteciler ile ilişkisinin zayıf olduğu eleştirisinin hala arkasındayım. Zira Kaya, bu kentteki gazetecilerle ilgili eleştirisini pekâlâ dile getirip bunu paylaşabilir. Ama bunun paylaşılması gereken yer Van Kitap Fuarı tanıtım toplantısı olmamalıydı.

 

Mesele neden Bekir Kaya ve Hatice Çoban sadece ama sadece gazeteciler ile buluşma anlamında bir toplantıda bir araya gelmez?

Neden sadece gazetecilerle ilgili bu eleştirisini gerçekten gazetecilik yapan, kuruluşları temsil eden gazetecilerle gerçekleştirmez?

Birçoğu nitelik konusunda eksik olsa da neden en azından bu kente kendisince konuşmaya değer gördüğü isimlerle istişare etme gereği duymaz?

Neden gazeteciler Bekir Kaya ya da Hatice Çoban ile görüşemez, röportaj yapamaz, bir konu ile ilgili fikirlerini soramaz?

Neden belediye başkanları sadece 3 haber kuruluşunu ziyaret eder, diğer gazeteciler üvey evlat muamelesi görür?

Gazeteciler eğer bir mağduriyet yaratıyorsa neden bu kentte sayısı 4-5 olan çatı konumundaki cemiyetler ve dernekler temsiliyeti ile konuşulmaz?

Eleştiri yapılsın baş göz üstüne de neden bizim yaptığımız eleştiriler göz önünde bulundurulmaz?

Aklımızda deli sorular…

 

***

 

Dediğim gibi o toplantı belediyeciliğin de, başkanlığın da gazeteciliğin de tartışılması gereken bir yer değildi elbet. Fakat hem gazetecilerin hem belediye başkanlarının kendisini doğru ifade etmesi için kısa sürede, bir araya gelinmesi ve gerçek manada samimi bir görüşmenin gerçeklemesi elzem diye düşünüyorum.

 

En azından önce şahsım, sonra temsil ettiğim gazetem, ardından yönetiminde bulunduğum gazeteciler cemiyeti ve kentte görev yapan gazeteciler adına bunu talep ediyorum. Meslektaşlarımın da böyle bir buluşmanın olması noktasında istekli olduğunu da çok iyi biliyorum… Madem Kitap’la ‘Barış’ şiarıyla bir slogan ile yola çıkıldı, bence Gazetecilerle de ‘Barış’ bu buluşmaların temelini oluşturmalı…

 

Teklif bizden, değerlendirmesi sizden…

 

***

 

Şu gazetecilerin birileri adına konuşma hastalığına da ‘bitiyorum’ doğrusu.

Gazeteci çıkar siyasi bir partiyi eleştirir karşısında yine bir gazeteci durur.

Gazeteci belediye başkanını eleştirir, savunmasını bir gazeteci yapar.

Gazeteci çıkar belediye başkanının açıklaması üzerine bir değerlendirme yapar, üzüntü dile getirir, belediye başkanından önce cevabını yine gazeteci verir.

Yani gerçekten de gazetecilere ‘niteliksizlik’ yakıştırması yapılması için gazeteciler resmen bir yarış veriyor.

Yahu muhataplarımızın ağzı var, dili var bırakın da onlar konuşsun.

 

***

 

VOTAŞ’IN V’Sİ…

 

Bir önceki yazımın akışı içerisinde sadece bir örnek olması hasebiyle bahse konu olan ‘Torku’ markasının Türkiye ve ‘İran’ pazarında nasıl bir yer edindiğine değinmiştim. Van’ın bir tarım kenti olan ‘Konya’dan eksik yani yok, en azından böyle olmaması gerekiyor. Bahsettiğim gibi Van’ın gelişmişlik anlamında şu an Konya’nın çok ötesinde olması gerekiyordu… Konu bu değil tabi…

 

Van’da sessiz sedasız bir el değiştirme yaşandı. Hani şu bahsettiğimiz ‘Torku’ varya, bir dönem yapılan yatırımı ile büyüklüğü ile potansiyeli ile Van’da da ‘Torku’ya rakip olacak bir ‘değer’ olabilecek VOTAŞ satıldı.

 

Van’ın tarım ve hayvancılığı adına gerçekten büyük önem arzeden VOTAŞ, mevcut yönetimi tarafından Van Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi. Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki bir şirket tarafından satın alınan VOTAŞ’ın gerçekleşen satışı üzerine uzun süredir konuşan, ses veren, bir açıklama yapan yok…

 

Biz de neredeyse aylardır konu ile ilgili bir ‘cevap’ bekliyoruz…

Defalarca yapılan görüşmeler, telefonlar, randevular derken VOTAŞ’ın yeni yönetiminden bu ‘satış’ın nasıl olduğu ile ilgili bir cevap alamadık…

Sonra döndük VOTAŞ denince akli ismi ilk gelen kişi olan Feridun Irak’tan bilgi istedik.

Bu kentin doğruları söyleme noktasında gerçekten ‘babayiğit’ isimlerinden olan Irak’ın eyvallahı yok, bugüne kadar önüne koyduğumuz hangi konu varsa, ‘bilgi’ dahilinde ‘minnetsizce’ lafını esirgemeden söylemiştir. Bu başında olduğu kuruluşları yönettiğinde de böyleydi…

 

Ama Irak, Van’ın bir değeri, markası olan VOTAŞ’a zarar vermemek ve yeni sahiplerinin konuşmasına imkan vermek için uzun süre bekledi. Kendi eliyle kurup büyüttüğü bu kuruluşun zarar görmesini istemediğini dile getirdiği defalarca. Ama sabır kalmayınca, kollar sıvandı. Bugün yapılacak bir toplantı ile enine boyuna ‘VOTAŞ’ın satışı’ bir basın açıklaması ile konuşulacak. İşte bu toplantıda uzun süredir gündemi meşgul eden VOTAŞ soruları cevap bulacak.

 

Biz de merak ediyoruz doğrusu:

 

-Böylesi devasa bir tarım ve hayvancılık potansiyeli neden satıldı?

-Koca bir değer olan VOTAŞ neden kullanılmadı?

-Büyükşehir Belediyesi VOTAŞ’ı idare edebilecek mi?

-VOTAŞ neden bu işi gerçekten tarım ve hayvancılık konusunda markalaştırılma yolunda kullanılmadı da satıldı?

-Hissedarlardan birisi olan Van Ticaret Borsası neden satın alma konusunda bir adım atmadı?

-Organize Hayvancılık Bölgesi anlamında girişimler yapan Van Ticaret ve Sanayi Odası VOTAŞ’ı alamaz mıydı?

-VOTAŞ hisseleri ne kadar bir bedelle satıldı?

 

Bunlar hepsi cevap bekleyen sorular… Bunların konuşulması, tartışılması gerekiyor… Zira Türkiye’de gerçekten bulunması ender bir yerde, böylesi koca potansiyeli olan bir tarım ve hayvancılık arazisinin el değiştirmesi, belediyeye devredilmesi öyle okuyup geçilecek bir durum değil… VOTAŞ’ın satışı da satıştan sonra alan Van Büyükşehir Belediyesi’nin nasıl bir idare sağlayacağı da önemli!

 

Zira VOTAŞ, Van Organize Tarım İşletmeleri, Van’ın bir değeri, VOTAŞ ‘V’sinden dolayı el üstünde tutulmalı, Van yararına işletilmeli…