Bölgenin köklü kültürü olan kilim dokumacılığı, bir yandan kadınlara istihdam alanı açarken, diğer yandan da doğadan toplanan bitkilerden elde edilen renklerle can buluyor. Van’da kadınlara istihdam alanı oluşturan yılların ustası Enver Özkahraman, kilim dokumacılığının da bitme noktasına geldiğini söyledi.

 

Enver Özkahraman'ın hikâyesi, Hakkari'de Köy Hizmetleri'nden emekli olduktan sonra Van’a yerleşmesiyle başladı. Amatör bir fotoğrafçı ve ressam olan Özkahraman, Hakkari'nin ve Van'ın köylerini gezerken, yüzyıllardır nesilden nesile aktarılan kilim dokumacılığı sanatı ve dağlardan toplanan kök ve bitkilerden yapılan kök boya ile tanıştı. Kök boya ile boyanan yünlerin kadınların ellerinde, her biri ayrı bir öyküye sahip motiflere ve kilimlere dönüştüğüne tanıklık etti. Enver Özkahraman, bu geleneksel sanatı yaşatmak için Van’da küçük bir atölye kurdu.

 

 

GENÇ KIZLARA GEÇİM KAYNAĞI OLDU

Enver Özkahraman, okula gidemeyen ve köylerinden göç etmek zorunda kalan maddi durumu iyi olmayan genç kızları atölyesinde istihdam etmeye ve onlara kilim dokumayı öğretmeye başladı. Özkahraman, kilimleri satarak, fuarlara ve kermeslere katılarak genç kızlara geçim kaynağı yarattı. Atölye, genç kızlara kilim dokumacılığını öğretmekle kalmadı, okuma yazma, anne-çocuk sağlığı eğitimleriyle de bir okula dönüştü. Evden dışarı çıkma imkânları kısıtlı olan yörenin genç kızları için bu atölyeler, adeta dünyaya açılan bir kapı oldu. Vanlı genç kızlar bugün atölyede hem kilim dokuyorlar hem de geleceklerine dokunuyorlar. Rengarenk kök boyalarla, daha güzel bir Van’ın gökyüzünü boyuyorlar.

 

 

ÇÖZKAHRAMAN: KÜLTÜRÜMÜZE SAHİP ÇIKMIYORUZ

Çok genç yaşta bu işe başladığını söyleyen Enver Özkahraman, “Köylere gidiş gelişlerimde yaşlı kadınlarla diyalog kurardım. Kilim bir halkın, bir topluluğun ve bir milletin kültürünün bir parçasıdır. Yaşlı kadınlardan bu kilimlerin kökboyasından, ipin kalitesine, hangi bitkiden hangi renk elde ediliyor. Keşuranlar neden güzel kilim yapıyordu, Tiyariler neden güzel ipekçilik yapıyordu. Tüm bunları merak ettim ve o yaşlı kadınlardan öğrendim. İşin zorluklarına gelecek olursak. Aslında kilim öncelerde Doğu Anadolu da satılmazdı. Nedeni ise ayıp olarak görülürdü. Kilim bir kültürün parçası, bir kadının çeyizi ve değeriydi. Öncelerde eğer bir çobanın kızı bile olsaydı, iyi bir kilim dokuduğunda iyi bir koca bulabiliyordu. Çünkü o kilim onun diploması gibi görülürdü. Eğer bir kız bir kilim almaya kalkışsaydı alay konusu olurdu. Yani kilim dokumayı bilmediği için alay edilirdi. Bugün ise biz sadece Van’da değil, Anadolu’da da kültür bırakmadık. Övünecek bir kültürümüz kalmadı. Bizim sahip olamadığımız kültürlerimize bir başkası sahip çıkıyor. Biz kültürümüze sahip çıkamıyoruz. Bugün övünecek bir şeyimiz kalmadı maalesef.” Dedi.

 

 

“CAN ÇEKİŞİYORUZ”

Kilim kültürünün yavaş yavaş bitme noktasına geldiğini ifade eden Özkahraman, “Aslında kilimin bitme noktasına geldiğini söyleyebiliriz. Hem teknoloji hem de Çin tarafından kilim bitme noktasına geldi. Bir insanın yevmiyesi Çin ve buna benzer ülkelerde daha düşük olduğu için bu kilimler orada daha ucuza mal ediliyor. Bugün piyasada dükkanlarda gördüğümüz elyaf yününden ve sentetik boyalardan yapılmış kilimleri bulabilirsiniz. Ayrıca son zamanlarda fabrikalarda kilim desenlerini kopyalayarak, elyaf iplikten yaptıkları kilimleri çok ucuz bir şekilde piyasaya sürüyorlar. Ama biz burada çok büyük paraları sadece el emeği olarak veriyoruz. Biz kök boyalarla burada geçmişi yaşatmaya çalışıyoruz. Komşu ülkelerin ve teknolojinin bizlere zararları çok büyük. Bugün Bakanlıklarımıza bağlı bulunan mağazalarda bile Çin’in ürettiği sahte ve uyduruk kilimleri bulabilirsiniz. Sanki Türkiye’de üretilmiş gibi devletin mağazalarında bile satılmaktadır. Biz satış konusunda büyük zorluklar yaşıyoruz. Biz burada kalite üretiyoruz. Burada çalışanlara metrekare olarak ücret ödüyoruz. Satış konusunda yaşadığımız sıkıntıları biz teknoloji, geçmişimizi sahiplenmeme ve komşuda ucuz üretilen sahte kilimlere bağlıyoruz. Bu tür atölyelere devletin de sahip çıkması gerekiyor. Hem Pazar bulmada hem de üretimde büyük destekler verilmelidir. Şuanda ülkemizin coğrafyasına ait el sanatları can çekişiyor. Galiba son olarak bizde can çekişeceğiz.         

 

 

ATÖLYELERE SAHİP ÇIKALIM

Bu sanatın yok olmasından korktuğunu söyleyen Enver Özkahraman, “Bugün sokaktaki bir insana savat nedir, telkari nedir diye sorarsanız bilemez. Çünkü bu kültür yok oldu. Sahip çıkamadık bu güzelliklere. Ama geçmişte bir kadına baktığınızda çorabının rengiyle, hızmasıyla, halhalıyla, halısıyla, kilimiyle, elbisesiyle müzelikti. 1920-1930 yılındaki kaynaklara baktığımız zaman Van'da 120 atölyenin üzerinde kilim ve savat işletme atölyesi vardı. Bu atölyelerde kilim, halı, battaniye, yöresel kıyafet dediğimiz Şaluşepik gibi bir çok ürün yapılıyordu. Bugün teknolojiyle birlikte bu sanat yok oldu ve unutulmaya yüz tuttu. Ben korkuyorum bu atölyelerde son atölyeler olacak. Bu güzellikler bizim atalarımızın bize hediyesidir. Sahip çıkalım bu atölyeler son atölyeler olmasın. Değerlerimizi kültürümüzü koruyalım” dedi.

 

 

KÜLTÜRÜMÜZÜ YAŞATMAYA ÇALIŞIYORUZ

Uzun yıllardır kilim atölyesinde çalışanlar ise, anne ve ninelerinin mesleğini sürdürdüklerini belirterek, bölge kültürünü yaşatmaya çalıştıklarını söyledi. Atölyede çalışanlar, “Atölyede 15 bayan çalışıyoruz. Çok güzel bir ortam var. Hoşça vakit geçiriyoruz. Bu sanat atalarımızdan kalma. Atölyede ürettiğimiz kilimler arasında birçok model bulunuyor. Müşterilerimiz hangi çeşidi isterse ona göre dokuyoruz. Bir kilim yaklaşık bir ay içinde bitiyor.” Şeklinde konuştu.


ŞEHRİVAN YAŞAM - ORHAN AŞAN / ÖZEL HABER

Editör: TE Bilisim