ŞEHRİVAN HABER: ORHAN SAĞLAM- Pandemi salgını tüm sektörleri olumsuz etkilediği gibi tarım ve hayvancılık sektörünü de olumsuz etkiledi. Salgının yarattığı ekonomik tahribatlar devam ederken gübre, tohum ve mazota getirilen zamlar ise çiftçileri zarara uğrattı. Konuyla ilgili Şehrivan’a açıklamalarda bulunan Van Tuşba Ziraat Odası Başkanı Hasan Özgökçe, salgının çiftçileri ekonomik açıdan kötü etkilediğine değinerek bu süreçte her şeye rağmen sahada kaldılar ve ürettiler. Buna rağmen hiçbir destekte almadıklarını ifade etti.

Çin’in Wuhan kentinde 2019 Aralık ayında görülen Covid-19 salgını kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına aldı. Pandemi döneminde oluşan gıda talebi, tarımsal üretim insanlığın geleceği ve sürdürülebilirliği için ne kadar büyük öneme sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Koronavirüs salgınının yayılması nedeniyle alınan tedbirler kapsamında birçok iş kolunun geçici olarak kapatılması üretimi durdururken, ekonomiyi de olumsuz etkiledi. Pandemi salgınından ve ekonomiden olumsuz etkilenen sektörlerin başında tarım ve hayvancılık sektörü geliyor. Tüm bunlara rağmen pandemi zamanında üretimlerine devam eden çiftçi kesimi de salgından etkilenerek zarara uğradı. Son aylarda gübre, mazot ve yem gibi tarımsal malzemelere getirilen zamlar ise çiftçinin belini iyice büktü. Şehrivan’a açıklamalarda bulunan Van Tuşba Ziraat Odası Başkanı Hasan Özgökçe, Van’daki tarımdan hayvancığa, pandemiden işsizliğe, desteklerden üretime kadar birçok konuyu değerlendirerek, bu süreçte çiftçilerin yaşadıkları zorlukları anlattı.

ÜRETİM VAR DESTEK YOK!

Van Tuşba Ziraat Odası Başkanı Hasan Özgökçe, “Pandemi hem ülkede hem de ülkemizde olduğu gibi ilimizde de olumsuz etkilediğinin altını çizerek şunları aktardı: “Bu dönemde çiftçilerin büyük kısmının yaşı 55 ve yukarıdır. İlk salgın döneminde çok büyük sorunlar yaşadılar. Ama şunu da eklemek istiyorum. Evet, tarım, hayvancılık ve çiftçiler salgından etkilendi. Ancak onlarda üretim alanlı işini terk etmeyen çiftçiler, tarlalarını, ahırlarını ve hayvanlarını bırakmadılar. Herkes işinin başındaydı ve üretmeye devam ettiler. Sağlık sektörü nasıl ki hayatımızı korumak amaçlı gece gündüz demeden çalıştılarsa çiftçilerimiz de üretim için beslenmemiz için sahadaydılar. Pandemiden etkilendiler ama ona rağmen üretmeye devam ettiler. Kimde de evine kapanmadı ve hiçbir destekten faydalanmadı. Yasak zamanları herkes evdeyken onlar çalışıyordu. Tabi bu dönemde ekonomide sıkıştı buna bağlı olarak da yem, gübre, ilaç, tohum gibi malzemelere zam gelmesiyle ister istemez çiftçiyi, tarımı ve aynı zamanda hayvancılığı etkiledi. Birde hayvancılık yapan çiftçilerimizin hayvan nakli konusunda da zorluk çektiler. Hayvanlarını farklı şehirlere götürmemenin olumsuzluğunu yaşadılar. Birde Van’da tarımdan önce hayvancılık geliyor. Türkiye’de en çok küçük baş hayvanın bulunduğu yer Van kentidir. Hatta küçük baş hayvan başkenti bile diyebiliriz.”  

HAYVANIN SADECE ETİNDEN YARARLANILMAMALI!

Van’ın daha çok küçükbaş hayvancılık kenti olduğunu vurgulayan Özgökçe, “2018 yılında çok sulu olmayan araziler çiftçileri çok etkiledi. Verim almamakla birlikte zarar ettiler. O dönemde suyu bulunan 2-3 tane bölgemiz vardı. Fakat oralarında birden fazla sorunları vardı. Misal, alet ekipman yetersizliği, bütçe yetersizliği ve en başta olanaksızlık vardı. Şimdi tüm bu sorunların olduğu yerde tarım suyunun tek olması da bir işe yaramıyor. Öbür taraftan suyun olmadığı bir yerde tarımında anlamı kalmıyor. Fakat tekrar belirtmem gerekirse biz bir küçük baş hayvancılık kentiyiz. Çünkü meralarımız, iklimimiz ve yaylalarımız uygun olduğundan dolayı daha çok hayvancılık sektörüne yönelim vardır. Fakat pandemiden dolayı nakil olmadığından dolayı satışlardan pek verim alınamıyor. Bir de biz küçük baş hayvancılıktan daha iyi faydalanamıyoruz. Çünkü süt toplama merkezimiz yok, sütler boşa gidiyor. Çiftçilerin para kazanacağı bir yer olmadığından dolayı kuzularının daha iyi yetişmesi için bütün sütleri kuzularına veriyor. Tabi buna bağlı olarak yününü veya derisini vereceği bir yerde yok. Yani bunların hiçbiri olmadığı için hayvanın hiçbir yerinden verim alamıyoruz. Bir koyunun 3-4 farklı getirisi varken biz sadece etinden faydalanıyoruz.”  Dedi.

ÖZGÖKÇE: “HAYVANCILIKTA İDDİALIYIZ”

Van’ın tarımda çok iddialı bir şehir olmadığının altını çizen Özgökçe, coğrafi iklimimizin de tarıma çok uygun olduğundan söz edilmediğine değinerek şunları söyledi: “Tarım alanlarımız çok geniş değil. Ancak hayvancılıkta iddialıyız. En başta da küçük baş hayvancılıkta daha da iyiyiz. Tabi büyükbaş hayvancılıkta da çok kötü değiliz. Bunu da daha iyi kullanmalıyız. Öncelikle dişi hayvanın kesilmemesi gerekiyor. Çünkü ‘ana olmadan dana olmaz’ sözünü boşa kullanmamışlar. Tüm bunların daha da iyi bir şekilde gelişmesi için önce insanların bilinçlenmeleri gerekiyor. Daha sonra destek sağlanması lazım. Güce güç katmak şarttır. Süt, et ve yünü olan çiftçilerin bunu değerlendirmesi gerekiyor. Birde bu işi bırakan çiftçiler bir daha geri dönüp tarım ve hayvancılıkla uğraşmıyor. Yani bu işin devamlılığını sağlayıp kopmasına izin vermemeliyiz. Tabi önce kar etmesi lazım, işi bırakan olursa da kazanmadığı anlamına geliyor. Çiftçilerin artık tarım ve hayvancılıktan vazgeçmesi büyük bir tehlikedir. Çünkü artık her şey ithalata dönüşecek. Artık hepimiz tüketici konuma geleceğiz. Zamanla da dışa bağımlılık daha da artacak.”  

“BU SÜREÇTE ÜVEY EVLAT GİBİ OLDUK”

Çiftçiye verilen desteklerin zamlara oranla çok düşük olduğundan söz eden Özgökçe, “Her yıl çiftçiye verilen mazot ve gübre desteği var. Geçen sene verilen mazot-gübre desteğinin fiyatı bu senede aynı fiyattan hesaplanarak destek sağlandı. Fakat gübre ve mazota getirilen zamları hiç hesaplamadılar. Pandemiye rağmen verilen destekler tek kuruş bile artmadı. Yani markete gittiğin zaman her şeyi bulabiliyorsun keza kasaba gittiğin zamanda istediğin eti seçip alabiliyorsun. Hatta fırında ekmeğin bolluğunu görebiliyorsunuz. Peki, hiç düşünsünüz mü bunların hepsi nereden geliyor ya da ne şartlar altında buralara kadar gelebiliyor. Bunların hepsi üreten çiftçilerden ve hayvancılıktan geliyor. Pandemiye rağmen üretim kesim oldular. Fakat hiçbir destek alamadılar. Destek verildiği gibi sanki tarım ve hayvancılıkla uğraşan insanların hiçbir borcu yokmuş gibi davrandılar. Devlet kamu bankalarının hiçbiri çiftçinin borcunu ertelemedi. Hatta faizini bile ertelemediler. Kısaca pandemi çiftçiye yaramadı. Bütün sektörlere destek verildi ama hayvan sahiplerine ve çiftçilere destek verilmedi. Biz bu süreçte üvey evlat gibi olduk.” İfadelerini kullandı.

“DOYMADIĞIN YERDE KALMANIN BİR ANLAMI YOK”

İnsanların artık tarımla uğraşmadığını dile getiren Özgökçe, şöyle devam etti: “Türkiye battığınız zaman her yer üniversite mezunu dolmuş. Van’da da durum bundan ibaret. Ancak hiç kimse iş bulamıyor. Artık şunu ifade edebiliriz, şu an köyde kalan ve yaşamlarını sürdüren insanlar sadece yaşlılardan ibarettir. Tarım ve hayvancılıkla bu insanlar ilgileniyor, ekim- biçim işini yine aynı insanlar yapıyor. Bırakın gençlerin tarımla ilgilenmesini baba mesleğini bile yapmıyorlar. Eskiden köylerde daha çok gençler çalışır ve gençler üretirlerdi. Şimdi ise bütün gençler köyden kentlere göç ediyor. Birde olaya şöylede bakabiliriz; doymadığın yerde kalmanın bir anlamı yok. Tarım ve hayvancılıkta bir gelir elde edilmiyor. Hatta ettiğin tarlalarından zararlı çıkıyorsun. Ondan sonra sağlık güvencesi yok, çiftçi BAĞ-KUR’ları yüksek ayıca zahmetli bir meslek. Yani tüm bunları göz önünde bulunduran gençler tabi ki tarıma yönelmezler. Sonra kırsal alanlardan batı illerine göç eden gencecik evlatlarımızın inşaattan ölüm haberlerini duyuyoruz. Daha önce gençlere yönelik bir proje yapıldı, 30 yaş altını kapsayan bir proje idi.  Bu proje kapsamında tarıma ve hayvancılığa yönelim açısından verilen hayvanlarda başarılı olunmadı. Tabi desteklerde pek fazla yeterli olunmadığından dolayı proje pek fazla ilerleyemedi. Yani gençleri köyde tutacak kadar yeterli destekler sağlanmadı.”

KAR YOK TEK DERT GEÇİM!

Tarımla uğraşanların bir kazanç elde edeceğinden söz etmenin mümkün olmadığını söyleyen Özgökçe, bu dönemde gelirden bahsedilmez. Dedi. Özgökçe, “Ancak geçimlerini sağlayabilirler. Çünkü buradaki insanların tarımdan gelir elde edebilmesi için önce tarım ve hayvancılığa ciddi desteklerin sağlanması lazım. Ondan sonra tarım arazilerini yanlış eken çiftçilerin düzenli derslere tabi tutulmamaları gerekir. Çünkü bir tarlayı vahşi suladığın zaman aslında çok suyla tarlaya zarar verdiğini öğrenmeli. Daha çok sistem üzerinden sulama işlemlerine geçmeliler. Tabi arazilerin yanlış yamaçlardan yanlış sürüldüğü de başka bir sorun. Şimdi buradaki Ziraat Mühendisi danışmanların varlığı da çok önemli. Gerek yaz aylarında çiftçileri tarlada ziyaret ederek gerekse telefonla arayarak veya aranarak onlara katkı sunuyorlar. Olması gereken eğitimi de veriyoruz.” Şeklinde konuştu.  

“EN VERİMSİZ 2018 EN VERİMLİ 2019 YILI”

Van’da en çok hasar kaybını ve hasar verimlerini yılara göre değerlendiren Başkan Özgökçe, “2018 yılına çok kötü bir şekilde kuraklık yaşandı. 2018 yılında yağış miktarları çok azaldı. Ondan dolayı şiddetli kuraklıkla karşı karşıya kaldık. Yani Pandemi yılından daha kötü olmasının nedeni yağışın az olmasından kaynaklanıyor. Birde bu sene yaşanan kuraklıktan daha kötü kuraklık vardı. Belki önümüzdeki aylarda yağış olabilir. O yıl bir sene boyunca yağış hiç olmadı. Sonuçta oda bir doğal affet. Ama bütün çiftçilerin büyük zarar ettiğini de söyleyebilirim. Dünyanın durumuna baktığınız zaman son yılarda verimin gittikçe azaldığını ve yağışların artık seyrek düştüğünü görebiliyoruz. Çünkü artık küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle dünya düzeni değişmeye başlandı. Öte yandan 2019 yılı da en verimli yıl diyebilirim. Çünkü o yıl çok fazla yağış vardı. Bu yılda çok kötü değil, çiftçilerle görüştüğüm zaman zarar verecek durumda olmadıklarını söyleyebiliyorlar.” Cümlelerini kullandı.  

Editör: TE Bilisim