​Antik Yunan düşüncesinin en bilge temsilcisi olan Platon (İ.Ö. 427–347) Atina’da doğdu ve yine orada öldü. Gerçek adı Aristokles olan Platon’a bu isim hocası tarafından verilmişti. Atletik, güçlü bir beden ve bu bedeni tamamlayan bir dehaya sahipti. Platon için söylenen ‘Bütün bir felsefe tarihi ona düşülen bir dipnottan ibarettir’ haklı bir övgüdür.

 

​Gençliğinde şiir yazmış fakat Sokrates ile tanışınca kendini bütünüyle felsefeye vermiştir. Hocası Sokrates Atina’nın taraflı yargısıyla İ.Ö. 399 da idam edilince oda Euklides ve diğer dostlarıyla Megara’ya gitti. Daha sonra güney İtalya’ya giden Palton, orada kendini yapmak zorunda htiği reform denemeleri yüzünden tutuklanıp köle olarak satıldı. Dostlarından birinin bedelini ödemesiyle serbest kalıp Atina’ya döndü ve orada İ.Ö. 387 de ünlü akademisini kurdu.

 

​Düşünce tarihinin en güçlü filozoflarından biri olan Platon’un yapıtları Rönesans ve Aydınlanma çağının temellerini oluşturan önemli etkenlerdendir. Doğu ve Hıristiyanlık kültürü üzerinde de etkileri oldu. Platon’dan günümüze otuz altı eser kalmıştır. Genelde diyalog biçiminde örgülenen bu eserler gençlik, geçiş, olgunluk ve yaşlılık dönemi nitelendirmesiyle dört ana gruba ayrılmıştır. En önemli eseri ‘Devlet Adamı’ (Politicos) diyalogudur. Yaşlılık döneminde yazdığı bu diyalog gökten yere indirilmiş, somut olarak sonradan yazıyla vücut bulan bir kural ve kaideler sistemini sembolize eder. Bu diyalog, Platon’un hukuk ve siyaset felsefesini inşa ettiği zengin bir diyalogdur.

 

​Platon, devletin kökenine ilişkin fikirlerini organik veya biyolojik bir modelle ifade etmektedir. Ona göre ideal devlette üç önemli sınıf vardır; işçiler, bekçi ya da koruyucular ve kral. Ancak burada önemli olan kraldır. Kral, vücudun başını yani devletin ana kumandasını ve zirvedeki idaresini üstlenir. Bu yüzden Platon’a göre yönetici otoriter, aristokrat, demokrat, bilge, dahi veya filozof olmalıdır. Bireysel ve genel irade ya da kişisel çıkarların birleşimiyle oluşuş devlet çok önemli ve zorunlu yapıdır.

 

​Kimi filozoflara göre devlet, Tanrının yeryüzündeki tecellisidir. Hegel, ‘Devlet en yüksek ahlaklılıktır’ der. Bu anlamda yönetimi koordine edecek kişi bilgeliğinin yanında ahlak ve erdemin de bir modeli olmalıdır. Devletin varlığı halk, bu halkın üzerinde yaşadığı toprak ve yönetim ile mümkündür. Platon’a göre bu yönetim ne oligarşik ne otokratik ne tiranlık ne de çoğunluğun azınlığa tahakkümünü muhkemleştirecek demokrasi olmalıdır. ona göre yönetici dahi bilgili, erdemli, ahlaklı ve güçlü, zeka seviyesi yönettiği kişilerin ortalamasını geçebilecek bir kudrete sahip olmalıdır.

 

​Platon, demokrasinin esas prensibini halkın egemenliğinde görür. Ona göre milletin kendini yönetebileceği bilge ve erdemli birini seçebilmesi için seçme kudretine malik ve iyi bir eğitim almış olması şarttır. Bu sağlanmazsa demokrasi otokrasiye dönüşür. Halk çoğunlukla övülme ve taltif edilmeyi sever. Onun için söz ustası demagoglar kötü karakterli de olsa başa geçebilirler ve demagoji ile zihinleri manipüle edebilir, halkın istikbalini karartabilirler.

 

Palton’a göre oy toplama yeteneğine sahip herkesin, devleti esaslı bir biçimde yöneteceği zannedilir. Oysa demokrasi bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse ortaya oligarşik bir yönetim çıkar. Bu durumun devam etmesi söz cambazı demagogların türemesin sebep olur ve bu demagoglardan da diktatörler ortaya çıkar.

Editör: TE Bilisim