Rivayet edilir ki, bir gün Van’dan kalabalık bir grup kalkıp dönemin başbakanı Süleyman Demirel’i ziyaret etmeye gider. Ziyaret kabul noktasında bekleyen bir grup daha vardır. Kayseri’den gelen misafirleri beklerken başbakan sonradan gelen Van heyetini ‘buyur’ ettirir ve makamında görüşmeye alır.

 

Van heyeti içeri girdikten kısa bir süre sonra da çıkar, ardından da Kayseri heyeti kabul edilir. Kayserili heyet hafif de sitemle “Neden?” diye sorar; “Biz daha önce gelmemize rağmen niye önce Vanlılar ile görüştünüz?”

 

Başbakan Demirel şöyle cevap verir: Ben Van’dan gelenlerin çok ciddi işler, projeler ile gelmeyeceğini tahmin etmiştim. Onlar daha çok atama, görevden alma gibi sebepler ile gelirler, onları çabucak hallederiz dedim. Ki öyle de oldu geldiler ve hemen aynı konuları konuştular, gönderdim. Ama sizin konuşulacak önemli projeleriniz olduğunu düşündüğüm için diye de sizi sonradan alıp daha fazla zaman ayırmak istedim.

 

Rivayet böyle, ben bir şey katmıyorum.

 

***

Sene olmuş 2016, Süleyman Demirel’den sonra ne başbakanlar geldi geçti. Hatta Demirel’e göre çok daha güçlü iktidarların yaşandığı süreçlere şahitlik ettik. Peki, geçen bunca zaman içinde Van’ın Ankara’daki ‘duruşu’ değişti mi?

 

Ben çok da değiştiğine ihtimal vermiyorum. İsim vermeye gerek yok, Vanlılar halen bile Ankara’da bilmem şu kurum amirini al, şunu koy. Şu işi buna verme, şuna ver. Ona ata, onu at gibi türlü işlerle uğraşmıyor mu? Allah aşkına, sorarım bu memlekette eline bir dosya proje, sorun, çözüm önerisi alıp Ankara’nın yolunu tutan kaç tane memleket sevdalısı, derdi Van olan isim var dediğimde siz kaç tane sayabilirsiniz? Ben bir elin parmaklarını geçmeyeceği kanaatindeyim.

 

Sonuç olarak Demirel’in Van ile ilgili o tespiti, kehanet oldu canımıza yapıştı. Kurtulamadık gitti..

 

***

ÇOK SEÇMELİ VAN SORUSU!

 

Bilmem farkında mısınız ama Van’ın son 5-6 yılında konuşulan konuların tamamı belki de aynı.

Zaten 2011 depremi Van’ın belki de gelişmişlik sürecini milattan önce/milattan sonra diye ayırdı. Çünkü Van’a dair konuşulan her konu depremden sonra diye başlıyor yıllardır. Hadi diyelim ki deprem ‘bahanemiz’ oldu. Öncesini unuttuk gitti.

Depremin üzerinden tam 5 yıl geçti…

Ve bu geçen 5 yıl içinde bizim konuştuğumuz konuların neredeyse yüzde 90’ı aynı.

 

-Van’ın yerel ekonomik krizi.

-Çevre Yolu, geniş ölçekte Van-Şırnak Yolu.

-Van’ın vergi borçlarının silinmesi, SGK primlerini yapılandırılması.

-Van’a yeni havalimanı.

-Sahil Yolu.

-Van Gölü Kirliliği, arıtamayan ‘arıtma’ tesisleri.

-Sicil affı.

-Bankaların uyguladığı ‘katı’ politikalar.

Çoktan seçmeli şu sorunun cevabını verebilecek miyiz?

Soru şu: Son 5 yıl içinde dile getirilen, getirilmeye çalışan konuların hangisinde çözüme dair bir adım atıldı? Hangisi çözüldü?

Ben soruyu cevaplayamadım, takdir okuyucunun. Cevabı bulan ulaşırsa sevinirim.

 

***

RAPOR YAZMAK VARKEN ÇALIŞMAK NEYİMİZE...

 

Tekrar başa dönecek olursak, mesele Ankara’daki Vanlılar olunca maşallah, Van’dan gidenlere sıra gelmiyor.

Ankara’da nereye giderseniz gidin Van’ın ‘çok tanıdık’ isimlerini her yerde görüyorsunuz.

Ama bu kadar kalabalık ve etkin bir Vanlı grubu nasıl oluyor da bu konularda bir çözüm getiremiyor?

Yoksa Süleyman Demirel’in dediği meseleler ile mi uğraşıyorlar?

Öyle görünüyor.

Zira AK Parti Genel Merkez’ine en çok şikâyet, rapor gönderen illerden biri olan Van’ın, bakanlıklar ve diğer kurumlar nezdindeki hali çok farklı olmasa gerek!

Allah rızası için Van için bir el atın da kurtaralım.

 

***

TOPRAĞ VANLİNİN BAŞINA!

 

Bizim derdimizi anlatamama, derdimizi doğru anlatamama, derdimizi çözdürememe gibi sorunlarımızın yanında bir de kimsenin kimsenin derdine dokundurtmama gibi bir sorumuz da var! Son 5-10 yıldır kentteki kurum ve kuruluş amirlerinin ‘üvey’ evlatlar gibi davranması, Van’ı kendi siyasal, yönetimsel politikalarına kurban etme gibi bir sorunu da var…

Normalde bir kent için olması gereken nedir?

O kentte işi ‘hizmet’ olan görevi ‘bir şeyler yapmak’ olan yöneticilerin ‘Van’ için çalışması demek…

Ama Van’da biz gazeteciler son 10 yılda birkaç defa, “Vali ile Belediye başkanı bir araya geldi!”, “El sıkıştılar”, “Vallahi de birbirlerine güldüler!”, “Gülmüş olabilirler!” diye yazıp neredeyse sevinir hale geldik. Bu farklı kurum ve kuruluş, STK ve diğer oluşumlar için de geçerli.

Bu kadar birbirimizden koptuk işte. Görevi Van olan isimlerin bir araya gelmesi bize mucize gibi geliyor. Üstelik gelmedikleri zaman da, niye bir araya gelmedikleri sorulduğunda; “Uygun zemin oluştu da biz mi gelmedik.” Sözlerini de kullanabiliyor Van’ımızın kıymetlileri. Van deyimiyle: Toprağ başımıza!

Memleketin önde gelenleri bile bu haldeyken biz ne yapağ?

 

***

ONLARA METRO BİZE SARI DOLMUŞ!

 

Sorumlular, işin başındakiler, vebal altındakiler farkında mı bilmiyorum ama Van ciddi manada yerinde sayıyor.

Nihayetinde Van da bu ülkenin 81 ilinden birisi değil mi?

AK Parti hükümetleri döneminde Türkiye’de ‘devasa’ yatırımlar yapılıp, bazı iller “alıp başını’ giden marka şehirler haline geldi… Birçok il koşar adımlarla gelişmişliğini sürdürüp, öne gelen kent olurken biz niye bu halde kaldık?

Hadi bizim yaşımız ermez, büyüklerimiz bilir.

Bundan 10-15 yıl öncesine kadar Van’ı kıyasladığınızda Van’ın Malatya, Konya’ Batman, Gaziantep, Kayseri gibi kentlerden ne eksiği vardı? Çoğundan daha önde olacağını teyit edeceklerdir bilenler.

Peki şimdi? Van’ın bu kentlerden ne eksiği var sayamam ama bu kentlerin Van’dan çok çok fazlası var…

Bu kentlerde metro konuşuluyor, tramvay hatları konuşuluyor, büyükşehir ayarında projeler konuşuluyor, biz hala Çevre Yolu kavgası veriyoruz.

Makamlar “Sen yap” kavgası yapıyor. Tartışmalar zaman zaman hiddetlenip zaman zaman soğuyor. Biz de öylece durup izliyoruz.

Velhasıl... Van son 10-15 yıldır ciddi bir gelişmişlik yaşayan bir çok kentin aksine bu yatırımlardan yeterince nasibini almıyor... Bilmem farkında mısınız?

 

***

CUMHURİYET MEYDAN SAVAŞLARI

 

İzlediğimiz mesele sadece bu mu?

Çok basit bir örnekle…

2 yıldır Büyükşehir olan bu memleketin ‘Büyük’ olmakla ilgili ciddi problemleri var mesela…

Bizim yatırımlarımız ‘büyük’ değil.

Bizim cadde ve sokaklarımız ‘büyük’ değil.

Bizim parklarımız, otoparklarımız ‘büyük’ değil.

Bu ortamda ‘küçük’ sorunlarımızın ise maşallah bayağı bir ‘büyük’!

Ben mi abartıyorum bilmem…

Örneğin kentin uzun süredir gündeminde olan ve geçtiğimiz günlerde yeniden konuşulan Cumhuriyet caddesinin park sıkıntısı.

Büyükşehir ile Emniyet arasında park konuları birkaç kez ‘sorun’ oldu.

Son olayda da belediye araçları kaldırmak istediğini belirtiyor fakat Emniyet’in uygulamada yetkileri olmadığı için izin vermediğini iddia ediyor.

Sorumluluk ve yetki alanları konusunda elbette kimsenin işine karışmak bize düşmez.

Lakin, bırakın iki aracın yan yana geçmesini, artık Cumhuriyet Caddesi’nde, Maraş Caddesi’nde tek araçla bile trafikte ilerlemek mümkün değil!

Gelişi güzel parklar, caddeye otopark çeviren bu anlayış artık değişmeli.

Kentin kurumları ‘Etliye sütlüye karışmam’ haleti ruhiyesinden çıkıp bir şeylere ‘müdahale’ etmeyi öğrenmeli.

Gerek beraber, gerek kendi sınırları içerisinde...

Kim nasıl çözer bilmiyorum ama bu büyükşehirin otopark, trafik ve gelişigüzel park sorununa acil çözüm üretin...

 

***

CADDE ORTASINDA İFTAR KEYFİ(!) YERSEN...

Kabullenmek gerekiyor, bir kentin işleyişinde önemli noktalardan biri de kurallar çerçevesinde bir düzen oturtmaktır.

Kural, kaidesiz olunca kentin işleyişi şahitlik ettiğimiz gibi allak bullak olacaktır.

Ki böyle giderse kentin trafiğinin şu internete videoları düşen kuralsız Hindistan’daki trafik düzeninden de çok farkı kalmayacak.

Baksanıza kentin en büyük iki caddesinin ortasında masa, sandalye atılıyor.

Kaldırımı işgal ettiği yetmeyen esnaf hızını alamıyor sadece 1 aracın geçebildiği alana kadar masa dolduruyor.

Kimsenin gıkı çıkmıyor.

Bu kadar ilgisizlik olmaz...

Bugün Ramazan, yarın Bayram, bir şey olmaz derseniz bu işin önünü alamazsınız.

Benden söylemesi...