ŞEHRİVAN RÖPORTAJ-ÖMER FARUK TOKTAŞ-  Türkiye’nin hemen hemen her yerinde eğitim, sağlık, gıda, giyim noktalarında kendilerine bir el uzatılmasını bekleyen binlerce insan; aynı zamanda bu insanlara bir çare olmak için kurulmuş bir o kadar da sivil toplum kuruluşu var. Van’da ise bu anlamda çocuklar için bir umut olma gayesi ile yola çıkmış bir topluluk var ki her anlamda özgün olarak çalışmalarını canla başla sürdürüyor. Onlar ‘Biz sivil toplum kuruluşu, vakıf ya da dernek değiliz.’ diyorlar. Sadece eğitimde fırsatları eşitlemek, çocukların yüzlerini güldürmek için onlarla hediyeleşmek adına bir araya gelmiş 20 arkadaşlık bir topluluk olduklarını belirten üyeler bununla birlikte hiçbir kurum ve kuruluşa da bağlı olmadıklarının altını çiziyorlar. Küçük bir oluşum olmalarına rağmen büyük bir mütevazılıkla sundukları o hediyeler arasında köy okullarında okuyan, imkânları kısıtlı olan çocuklar için bir dünya var. Yardım kelimesini bile lügatlarından çocukların mahcup olmaması adına çıkaran bu topluluk üyeleri, şimdiye kadar binlerce kitabı köy okullarında okuyan yine binlerce çocukla buluşturmak adına kütüphaneler kuruyor.

Van’da dezavantajlı kesimlere umut olmak için bir araya gelen bir bir topluluk olan Umuda El Uzat Projesi’nin üyeleri bir çok çocuğa umut oluyor. Kendilerine destek olmak isteyen insanların yaptıkları parasal destekleri hiçbir tolerans göstermeden reddeden ve Umuda El Uzat Projesi ismi ile yola çıkan üyeler gayelerinin insanlara yardımcı olmak isteyen herkesle birlikte yardıma muhtaç insanlarla birlikte gidiyor. Şimdiye kadar bir çok çocuğun yüzünü güldüren grup üyeleri bu çalışmalarını da küçük bir ekip ama büyük bir motivasyon ile yapıyor. Çalışmalarını sosyal medya üzerinden organize edip paylaşan ekip Yapmış oldukları çalışmaları görmek isteyen vatandaşların Instagram’da kurmuş oldukları “umudaeluzatpro” sayfasını takip edebileceklerini belirten üyeler insanları bu bilince sahip olmaya davet ediyor. İnsanların mağazalardan çocuklarına kıyafet alır gibi alışveriş yapıp bizzat hediyeleşmeyi yapacakları yere kadar gitmesinin apayrı bir his yaşattığını belirten üyeler nasıl bir araya geldiklerinden, bugüne kadar ne yaptıklarına ve beklentilerine ilişkin birçok konuyu Şehrivan’a anlattı.

Umuda El Uzat projesi ne zamandır hizmet veriyor? Ne zamandır ihtiyacı olan insanlara el uzatmaya başladınız? Umuda El Uzat Projesi nasıl kuruldu?

Aslında 2017 yılının Ekim ayından bu yana daha önce aslında farklı şekillerde yine insanlara ulaşmaya çalışıyorduk. Yardım çalışmaları yapıyorduk.  Sosyal medyayı takip ediyordum daha önce Diyarbakır’da bir sosyal sorumluluk projesi adı altında çalışan arkadaşlarla iletişim halindeydik okullarda kütüphane, etkinlik, boyama gibi çalışmalar yapıyorlardı. Mesela ne yapabiliriz? Hep biz normal vatandaşlarla iletişim halindeyiz acaba öğrencilere, çocuklara ne yapabiliriz gibi düşüncelerimiz oldu. İstanbul’dan bir hayırsever ile görüştük dedik ki bir okul var okula katkı destek yardımcı olur musunuz? Bana söylediği şey ‘Biz yardım kuruluşlarından, derneklerden gibi farklı şeylerden çok çektik biz yardım edemeyiz.’

GÖNÜLLÜ BİR UMUT EKİBİ…

Biz bu noktada farklı bir şey yapsak; derneğin dışında gönüllüler var, arkadaşlar var. Bunları bir proje halinde yapsak olur mu diye düşündük.  Biz birkaç arkadaşla bir araya geldik. Öğrenci arkadaşlar vardı onlarla buluştuk yapabilir miyiz dedik. Birkaç gün bir isim ve logo arayışına girdik. Yani biz bir dernek değiliz biz sadece gönüllülerden oluşan bir topluluğuz. “Umuda el uzat” diye bir isim çıktı ortaya. Daha sonra ilk olarak yaptığımız görüşmeler ile Çatak’ta iki okulumuz var nasıl bir katkı sunabiliriz arayışına çıktık. Aldığımız bir geri dönüş ile oradaki öğrencilerin bütün kıyafetlerini, botlarını falan hepsinin isimlerini soy isimlerini ayakkabı numaralarını bağlantı kurduğumuz yardımsevere ilettik. Kısa bir süre sonra “başka okullar var mı?” diye sordu. Bu sefer Bahçesaray da bir okul ile iletişime geçtik. Öğretmenler ile Kasım’ın ortalarında aralık ayına yakın bir tarihte 150 çocuk için mont ve bot temin ettik. İlk faaliyetlerimize böylece başlamış olduk.  

Kaç kişilik bir ekipsiniz?

Özellikle kişi sayısını az tutuyoruz. Yirmi kişilik bir ekipten oluşuyoruz. 

Şu ana dek başka neler yaptınız?

Bizimle birlikte gelen, iletişime geçen arkadaşların hepsine şunu söylüyoruz: “Biz bir yardım kuruluşu değiliz. Sadece gönüllülerden oluşan topluluğumuz ile köy okullarında okuyan öğrencilerin aslında bir nevi eksiklerini tamamlamak için ve hediyeleşmek için bir araya geldik.” Zaten bize katılan arkadaşlara da bunu anlatıyoruz. Biz yardım etmiyoruz sadece destek veriyoruz. Biliyorsunuz eğitimde destek vardır. Bide bayramlarda, tatil günlerinde hediyeleşme adı altında faaliyetlerimiz oluyor. Bir süre sonra artık başka ne yapabiliriz diye düşünmeye başladık. Dedik ki bir proje başlatalım. Ocak ayında bir gönüllümüz Başkale’den bir hocayla işletişime geçti oraya kütüphane kuralım dedik.

“ETKİNLİĞİMİZİN ADINA YARDIM DEĞİL HEDİYELEŞME DEDİK”

Ocak ayında başladık; tabi o arada sürekli yeni olduğumuz için arkadaşlar bir karamsarlık içinde işte sayfamızı hiç kimse beğenmiyor, bir geri dönüş alamıyoruz gibi düşüncelere kapılıyordu. Arkadaşlar biraz sabırlı olmalıyız dedik. Nisan ayına yaklaştık tabi okulun kütüphanesi için bayağı kitap topladık. 1200-1300 tane kitap topladık. İlk kütüphanemizi zaten Başkale’de kurduk. Burada tabi kitaplık aldık arkadaşlarla birlikte. Tabi yavaş yavaş açılmaya başladık. Aslında açılma derken ister istemez sosyal medyayı kullandığınız zaman değiyorsunuz, birileri sizi duyuyor. Daha sonra Şehriban hocayla tanıştık. Oda özel bir eğitim kurumunda öğretmenlik yapıyor. Bir ramazan bayramı çocukları sevindirelim istedik. Ramazan bayramında alışveriş merkezinde yaklaşık 30 tane özel çocukla ilk etkinliğimizi hediyeleşme adı altında alışveriş merkezinde giyindirerek gerçekleştirdik.

ÇOCUKLAR OKUSUN DİYE DE ÇALIŞIYORLAR..

“Ondan sonraki süreçlerde kütüphanelere biraz daha ağırlık verdik. Çatak’ta bir hocamız bizimle iletişime geçti köyümüze kütüphane kurar mısınız diye. Buna başlamadan önce Kurban Bayramı dolayısıyla yine bir hediyeleşme etkinliği gerçekleştirdik. Kurban bayramında çok geniş kapsamlı bir çalışma ile çocukları güldürdük. Ondan sonra okulların açılmasının ilk döneminde biz ikinci kütüphanemizi, Çatak’ta kuracağımız okulumuzun da yeni olması sebebiyle biraz erteledik. Kısa süreli bir ertelemenin ardından o okula giderek orada da kütüphanemizi kurduk. Tabi onun akabinde devam etti buy çalışmalarımız. Biz en son yedinci kütüphanemizi değirmen köyde kurduk. Kütüphaneleri kurarken ilk başta belki iki tane kitaplık ile oluştu bu kütüphaneler zamanla imkânların artması ile daha çok geliştirdik. Örneğin en son gönüllü arkadaşlarımdan Zeynep ile beraber gittiğimiz köy, altı kitaplık, altı tane çalışma masası barındırıyordu. Belki bu köylerin durumu çok iyi olabilir. Fakat ulaşılması imkânsız olan şeyler vardır. Köylerde ki çocuğun eğitime ulaşması çok zor olduğu için bizim çalışmalarımız bu yönde oluyor.

Anladığım kadarıyla gönüllülük esas olduğu için, siz karşı tarafın ihtiyacına bakılmaksızın kendi gönlünüzden kopan bir şekilde gidip, belli etkinlikler düzenliyorsunuz?

Tabi tabi. Aslında bir de bunun destekçi boyutu var. Özellikle dedim ya, biz bir yardım kuruluşu değiliz. Yani herhangi bir siyasi parti, herhangi bir kuruluşa bağlı değiliz. Hepimizin ortak gayesi var. Gençlere ışık olmak. Yani çocukların eğitimini daha iyi seviyeye getirmek için elimizden geleni yapacağız. Nasıl biz Van’daysak, benim çocuğum her şeye ulaşabiliyorsa, Şehriban Hoca’nın çocuğu eğitim konusunda her şeye ulaşabiliyorsa, köyde ki bir çocuğun da buna ihtiyacı olduğuna inanıyoruz. Biz destekçilerimize ulaşıyoruz. Sağ olsun bu konuda destekçilerimiz, eğitim severler çok duyarlı. Nihayetinde bu işi sadece biz yapmıyoruz. Türkiye’de binlerce belki de on binlerce gönüllü topluluğu var. Bu işi yapıyorlar. Projeyi sunduğumuz zaman, yapacağımız zaman, bitiremediğimiz projemiz olmuyor genelde. Kışın bine yakın çocuk giyindirdik. Sadece bir okulda 298 tane çocuğu giyindirdik.

YARDIM EDEN İNSANLARIN GELİP GÖRMESİNİ İSTİYORUZ

“Bizim tek eksiğimiz tanınmıyor oluşumuz. İstanbul’dan bir destekçi bize yardımcı oldu. Kendileri güvenmiyorlar. Aslında güveniyorlar ama büyük darbeler yenilmiş bu tarz çalışmaları kendilerine bir araç olarak kullanan sahte kuruluşlardan. Bizim en büyük isteğimiz onların gelip burayı görmesi. Gören kişiler biraz daha destek olup yardım etmek istiyor. İstanbul’dan bağlantıya geçtiğimiz bir grup yardımsever bunu bize teklif ettiklerinde Kemal Bey’le birlikte çok sevindik. Sağ olsunlar onlarda bir gün önceden gelip Kemal Bey’e misafir oldular. Sabah bir köye gittik. Çok etkileyici bir çalışma ile 298 öğrenciye 2 saatte bot ve mont hediye ettik. Öğrencilerin heyecanı da çok güzeldi. İstanbul’dan gelenler hayran kalmışlardı. Bu defa biz öğrencilere kütüphane açacağız, tablet dağıtacağız dediler.

“ONLAR SAYESİNDE GELECEĞE UMUTLA BAKIYORUZ”

“Kütüphane sözü vermiştik. Bot ve mont yardımı yaptık ama bunlardan en önemlisi kütüphanedir. Kilometrelerce uzaktaki çocuklar bizim bir defa okuduğumuz kitapları 20 defa okuyabiliyorlar. Çünkü oralarda elde kitap yok. Biz onlara kütüphane sözü vermiştik. Destekçiler sayesinde onlara kütüphane kurabildik. 6 tane kitaplık, masa, kitap her şeyi götürdük. Çocuklardaki sevinci görüyordum. Şehirdeki çocuklara oranla buradaki çocuklardaki azim bin kat aha fazla. Çocuklar kitap okumayı çok istiyor. En son Kemal Bey’le birlikte Çukurca’ya gittik. Ben orada bir şeye hayran kalmıştım. Gerçekten orası o kadar çok sıcaktı ki sürekli terliyorduk. Kütüphaneye girdiğimizde öğrencilerin o sıcakta ders çalıştıklarını gördük. Bizim için her şey elimizde olmasına rağmen onlar kadar azimli değiliz. Bu çocuklara gerçekten sahip çıkılmalı. Biz onlar sayesinde geleceğe umutla bakabiliyoruz.

Yoktan var eden bir ekip olarak işe başladınız. İlk siz insanlara ulaşmaya çalıştınız. Sonradan insanların dönüşü nasıl oldu, bu güveni nasıl kazandınız?

Ben bu işi bireysel yapıyordum. Ben rehabilitasyon merkezinde çalışırken çocukları görüyordum. Ve elimden geldiğince onlara yardımcı olmaya çalışıyordum. Kemal Bey ile tanıştıktan sonra çalışmam bireysel olmamalı diye düşündüm. Bir kişinin yaptığı farklıdır. Fakat 10 kişinin yaptığı bambaşkadır. Ekipçe çalışınca daha büyük işler yapabiliyoruz. Kemal Bey böyle bir teklif ile geldiğinde bana ben çok isterim dedim. İşlerin ekip işi olması çok önemli. Biz ekipçe kararlar alıyoruz. Ekip halinde bir yerlere gidiyoruz. Gitmeden önce ekipçe neler yapabiliriz diye konuşuyoruz. Mesela kıyafet yardımı yaptığımız çocuğun fotoğrafını çekmeliyiz ki destekçinin güvenini kazanalım. Bazı destekçiler istemiyor tabi. Fakat bir güven kazancı olması gerekiyor. Fark ediyorum ki sayfamıza olan güven çok arttı. Ve takipçilerimiz de artıyor. Takip etmeyen bile destek olmak istiyor. Tanıdıklarım ve çevremdekiler de direk bize göndermek istiyorlar yapacakları yardımları. Fakat biz bire bir gidiyoruz. Onlar başka şehirlere yolluyorlar mesela. Bizse kilometrelerce uzakta da olsa bizzat gidip kendimiz görüp kendimiz ilgileniyoruz.

PARA KABUL ETMİYORLAR…

“Kendimiz o heyecana bizzat tanık oluyoruz. Ve destekçilere de bu fırsatı sunuyoruz. Gelmek isterlerse seve seve karşılayacağımızı söylüyoruz. Gelip görmelerini istiyoruz. Bu şekilde isteklerde artıyor. Bazen destekçiler para verip maddi destek sağlamak istiyorlar. Biz kabul etmiyoruz. Biz topluluk olarak maddi-parasal destek kesinlikle kabul etmiyoruz. İnsanlar para verdikleri zaman bir güven eksikliği oluyor. Fakat sizin gidip çocuğunuza alır gibi onlara almanız apayrı bir şeydir. “Acaba aldığım pantolon, gömlek çocuğa yakışacak mı? Aldıklarımı beğenecek mi? O fotoğrafı gördüğümde nasıl bir duyguya gireceğim acaba?” diyerek destekler gönderen kişiler paketleri ben açıp çocuklara verdiğim zaman inanın ki gözyaşlarına hâkim olamıyorlar. Telefon açıyorlar. “Ne olur bizi bu bayram unutmayın. Bizi de bu işe katın.” Diyor insanlar fotoğrafları görünce. O yüzden fotoğrafların geri dönüşte katkısı çok oluyor. Çocukların yüzlerini emojiyle kapatıyoruz mahcup olmamaları adına. Hevesle aldığımız şeyler karşı tarafa kadar güzel gidiyor ki bunu geri dönüşü size çok farklı gelebiliyor. Bu durumu gerçekten çok yaşadım.”

BU İŞİN SONUNDAKİ MUTLULUKLAR ÇOK BÜYÜK!

İnsanlar iyi bir şeyler yapmak istiyorlar. Kimi insanlar, yorulmayayım, zahmet etmeyeyim, biri yapıyorsa onun üzerinden yapayım diye düşünüyor. Kimi insanda gerçekten yapmak istiyor,  yapacak kişilere bakıyor, ölçmeye tartmaya çalışıyor. Bunların gerçekten nasıl iş yaptıklarını, güvenilir olup olmadıklarını anlamaya çalışıyor. Sonuçta biz toplumumuzda geçmiş deneyimlerden söz ederken, var olan olumsuz örnekler üzerinden de gördükleri için, bazen olumsuz dernek imajları olduğu için, görmek istiyorlar insanlar. İnsanlarda görünce bunları, hele hele Şehriban Hocamın da dediği gibi gönderdiklerini hediyelerin sahiplerine ulaştıklarını görünce biraz daha güven duygusu artıyor. Kimi mesela, arkadaşlar veya isimlerimiz dâhil olmasın ama bizimde bu çorbada tuzumuz bulunsun. Biz eminiz ki siz yapacaksınız. Tamam diyorum ama zahmet edin. Örneğin elbise verecekseniz kendiniz nasıl ki kardeşiniz için, evladınız için alıyorsanız öyle getirin. Bu elbiseyi ulaştırınca ayrı bir mutluluk duyuyor.

Küçük bir ekipten söz ettiniz? Ekibin küçük olma sebebi birebir ilgilenmek istemeniz mi?

Kesinlikle o öyle. Bir de söylediğim gibi, şöyle bir şey söylüyoruz, destekçilerimizden, farklı bir destek almayacağız. Neden almayacağımızı şöyle açalım; destekse, kendisinin temas etmesini istiyoruz. Sadece parasıyla değil, gönlüyle, eliyle, emek sarf etsin. Bizlerde köprü olalım sadece burada. Burada ki arkadaşlarla da öyle tanıştık. Meral ile öyle tanıştık. Kendisi sayfamızı gördü. Şöyle bir şey istiyoruz; destekçilerimizin imkânları var ise bizimle beraber okullara gelsinler. Hatta biz batı illerinden olanları biz davet ediyoruz. Gelin, burada ki insanları görün. Sıcaklığı, misafirperverliği görün. Aslında bizim gönüllülerimizin çoğu da bu şekilde bir araya geldi. Sosyal medya üzerinden etkinliğimizi görerek bu birlikteliği yakaladık. Meral Hoca ile o şekilde tanıştık. Kendisi özel ayraçlar, güzel ayraçlar hazırlamıştı. Kitaplarımız ile beraber bu hazırlanan el emeklerini de beraberlerinde götürmüş olduk.

ÇOCUKLAR DAHA İYİ EĞİTİM ALSIN…

Aslında bizim gönüllülerimiz ile temasımız bu; bizle beraber hareket etmesi, işin içine girmesi lazım. Sadece para vermemesi lazım. Aslında şu an ki toplumumuzun sebebi de şu; birbirimize temas etmiyoruz. Sadece fiziksel temas değil, gönül teması da çok önemli. İstanbul’da ki bir insanla iş yapamazsınız belki ama gönül temasıyla bunu sağlayabilirsiniz. Bizim tek gayemiz var. Çocukların daha iyi bir eğitim almasını sağlamak. Herkes bir şeyler yapabilir. Bizim şu ana kadar yapmak istiyoruz dediğimiz ve yapamadığımız bir proje yok. Biz de kalkıp Van’ın her tarafına kütüphane yapacağız diye bir şey ne yazık ki diyemiyoruz. Bu yükün altından da çıkamayız. Ancak şunu yapacağız dediğimiz zaman, muhakkak bir sorun yaşamadık. Yeter ki isteyelim. İstediğimiz zaman her şeyi yapabiliriz.

Dikkat ettiğim kadarıyla topluluğunuz içerisinde yetkili diyebileceğimiz bir isim yok, sanırım hiyerarşik bir durum söz konusu değil?

Bir aile olduk. Gittikçe de genişliyor. Bizde alt, üst diye bir şey yok. Yani herkes eşit. Sadece yönlendirme var. Meral beni yönlendirir, bazen Şehriban beni yönlendiriyor. Kim hangi konuda daha iyi ise, beraber yapmaya çalışıyoruz. Geçen günlerde bir olay yaşadım. İki engelli çocuğa, İstanbul’dan bir yardımsever kıyafet yardımı yapacaktı. Elbiseler geldi. Bende çocukların mağduriyet yaşamaması için elbiseleri açıp fişlerini aramaya başladım. Fişleri bulamadım ama her iki pantolonun için de para buldum. Meblağ önemli değil. Ceplerine para bırakmış. Tabi biz bunu belli etmedik, oraya gidinceye kadar.

BİR KALEM VERMEK DAHİ KAPILARI AÇABİLİYOR…

Şöyle bir şeyle de karşılaştık. Sosyal medya hesabımızdan Antalya’dan biri yazdı. “Ben yardım etmek istiyorum, fakat sizi tanımıyorum. Bu kuruluşlar, dernekler çoğu para alıyor.” Dedi. Ben de Dedim ki “biz para almıyoruz.” Sonra “Neredesiniz?” diye sordu. “Van’dayız” dedim. “Ben de şu anda Van’dayım. Bir çocuk giydirmek istiyorum” dedi. Sağ olsun, çocuk giydirdi. Bir baktım, bir gün sonra aradı. “Ben bir tane daha giydirmek istiyorum.” Dedi. Bu destekçimiz beş çocuğu bu şekilde giydirdi. Sağ olsun, bizi onure eden bir mektupta yazmıştı. Bu işte bir şeyler harcamak isteyen çok kişi var. Bizim sadece temas etmemiz lazım. Özellikle batı illerinden gelsinler istiyoruz. İki kent arasında ki farkı görsünler. Eğitim farkını görsünler. Eğitimde, liseler arasında Van şu anda 75inci sırada. Bu çocuğun suçu ne? Tek suçu burada mı olması? Hayır. Muhakkak herkesin elinden bir şey geliyordur. Bireyin elinden kalem vermek mi geliyor o zaman bir kalem dahi vererek şartları iyileştirebilir.

Peki bu noktada halktan beklentiniz ya da onlara yardımlaşma konusundaki çağrınız nasıl olur:

İlk olarak bir arkadaşım gitmişti bu köy okullarına kitap yardımı için, Bana anlattı. Ben çok mutlu oldum. Duyduğumda hemen katılmak istedim. Köy okullarına kütüphane kuracağız fikri bana çok çok güzel geldi. Mutlu etti beni. Şöyle yapmak lazım, burada istediğimiz şu; şu an evimizde de olsun, çevremizde de olsun, okunmayan o kadar çok kitap var ki. Boş duran o kadar çok kitap var ki. Yeni alınmasına gerek yok. Evimizden bulabildiğimiz kadar. Çevremizden bulabildiğimiz kadar. Yani bu kitaplar boşa gitmesin. Gerçekten bir kitap bulamayan çocuklar var. Bizim gittiğimiz köylerde de tamamen bu durumda olan çocuklar var. Gerçekten kitapları olmayan var. O tür köylerde, kitaplara para harcanmıyor. Her şeye para harcanır. Eğitime, kitap okumaya para harcanmıyor. Bizim aslında burada sıkıntımız var. Bizim bu konuda toplumu bilinçlendirmemiz lazım. Grubumuzun da asıl amacı, köy okullarına kütüphane kurmak. Ekstra yaptığımız etkinliklerde var tabi.

DAHA ÇOK İNSANA DUYURMAK İSTİYORUZ…

“Asıl amacımız çocukların mutluluğu tabi. İşte bunlar için uğraşıyoruz. Çocukları giydirmeye çalışıyoruz. Elimizden geldikçe, destekçilerimiz sayesinde, bir şekilde çevremize ileterek, bu şekilde desteği sağlıyoruz. Dediğim gibi, böyle boşta kitaplar olsun istemiyoruz. Raflarda boş boş dursun istemiyoruz. Bunu ailemize olur, akrabalarımıza olur, bir sirkülasyon halinde iletirsek, yeni kitap almaya da gerek kalmıyor. Eminim, çoğumuzun evinde boş boş duran bir sürü kitap vardır. Buna ulaşmak çok zorda değildir. Biz bunu istiyoruz. Evinde ki kitabı olan olur. Yani bize bu konuda destek sağlasalar, çok güzel sonuçlar ortaya çıkar. Hedefimizde bu; daha çok duyurmak. Şunu da ekleyerek belirtelim; Özellikle kurtulmak için bir kitabı göndermesin. Gönderilecek kitapların ilkokul ve ortaokul seviyesinde olduğunu özellikle belirtiyoruz. Hani bizim gittiğimiz okullar sonuçta köy okulları. Biz lise düzeyinde ya da üniversite düzeyinde kitap istemiyoruz. Ona göre götürüyoruz bizde. Bu şekilde destek olunursa çok güzel olur.

“PARA VERMEYİN, DESTEK OLUN!”

Eklemek istediğiniz konular var ise dinlemek isterim.

Destekçilerimden en büyük beklentimiz şu idi; para istemiyoruz. Sadece bize destek olmalarını istiyoruz. Destek noktasında sadece köprü olduğumuzu hatırlatmak istiyorum. Bizim amacımız, onların mutluluğunu, sevinçlerini köyde ki çocuklara ulaştırmaktır. İstediğimiz bu. Her arkadaşım zamanlarından, belki maddi olarak harcamalar yapıyorlar. Sadece biz değil, bizim gibi topluluklara özellikle eğitim konusunda faaliyet gösteren topluluklara daha hassas davranmaları, ilgilenmeleri, onları motive etmeleri açıkçası.

Editör: TE Bilisim