ŞEHRİVAN HABER: ORHAN SAĞLAM- ŞABAN BEYAZSAÇ

Son yıllarda tarım ve hayvancılığın gelişmesi için önemli bir daha atıldı. Değişen ihtiyaçlar doğrultusunda araştırmalar yapmak ve eğitim yaptırabilmek için enstitüler kurulurken, kentte de geçtiğimiz Nisan ayında Van Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nün kurulması için resmi karar alındı. Van başta olmak üzere bölgedeki küçükbaş hayvan popülasyonu, mera imkanlarını ve hayvancılıkta verimliliğini artırmak için kurulması planlanan araştırma enstitüsü için saha araştırması devam ederken tarım ve hayvancılığın kaderini belirleyecek o kurum için heyecanlı bekleyiş sürüyor. Bu bekleyiş sürerken kurulacak enstitüyü Şehrivan’a değerlendiren Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ), Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Yaşar, önemli açıklamalarda bulundu. Akademik açıdan enstitünün Van YYÜ’ye yakın olması gerektiğini söyleyen Yaşar, bu enstitünün kentin hayvancılığa ve tarıma katkı sunacağını belirtti.

VAN TARIMSAL ENSTİTÜSÜ NEDİR NE DEĞİLDİR?

Bir dönem kaybettiği tarım ve hayvancılık gücünü yeniden kazanmak isteyen Van’da hem köye dönüş, hem tarım ve hayvancılığın yeniden sağlanması için çeşitli girişimler sürüyor. Ulusal destek ve hibelerle hayvancılıkta zirveye oynama hesapları yapılırken, tarımsal desteklerle de son dönemlerde yaşanan krizle mücadelede milli bir seferberlik yakalanmaya çalışılıyor. Van’da da hem ulusal hem de yerel teşebbüsler sürerken, artan maliyet ve giderlere rağmen yerli üreticinin mücadelesi sürüyor. Bu zorlu süreçte tarım ve hayvancılık yatırımları daha büyük bir önem kazanırken, geçtiğimiz aylar Van Tarımsal Araştırma Enstitüsü gibi önemli bir kurum Van’a kazandırıldı. Van milletvekili Abdulahat Arvas’ın yoğun çaba sarfedip kurulmasında pay sahibi olduğu kurumun kuruluş hazırlığı sürerken Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ), Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Yaşar herkesin merak ettiği soruları Şehrivan aracılığı ile yanıtladı.

PROF. DR. YAŞAR O ENSTİTÜYÜ ŞEHRİVAN ARACILIĞI İLE ANLATTI

Van’da kurulması planlanan Tarımsal Araştırma Enstitüsü nedir? Kente ve bölge illere ne gibi katkıları olacak?

Tarımsal Araştırma Enstitüsü resmen kurulmuş ve artık kurumsal kimliğiyle özelde Van genelde bölge hatta ülke tarımına ve hatta evrensel bilime yani insanlığa katkı sunacak bir araştırma kurumudur. Geç kalmış bir kurumdur. Neden? Çünkü böyle araştırma kurumlarının öncelikli görevi bölgenin ve ülkenin en önemli zenginliği olan genetik kaynaklarının toplanıp korunması ve onlarla ıslah programları başlatarak öncelikle kendi insanına ve ülke ekonomisine katma değer üretecek yeni tür ve çeşitler kazandırmanın yanında üretimde yeni ve doğru teknikler geliştirmektir. Üniversiteyle birlikte ülkenin tarım politikasına yön vermektir.

“KAĞIT ÜZERİNDE PLANLANDIĞI GİBİ OLMUYOR”

Bugün pek çok tarımsal ürünümüzü, hatta bitkisel ve hayvansal canlı materyalimizi dışarıdan ithal ediyoruz. Çünkü siyaset kurumu, kamu kurumlarını kendi maksadının dışında yön vermeye kalkmazsa, kurumlar yasal kuruluş ilkeleri doğrultusunda hizmet ederler. Ancak bizim ülkemizde pek çok şey kağıt üzerinde planlandığı gibi olmuyor. Hal böyle olunca kurumlar kuruluş amaçlarının dışına zaman zaman çıkabiliyor. Dolayısıyla bekleneni veremiyor. Fakat Van’a yeni kurulan enstitümüzün bu bahsettiğim şekilde değil de hizmet odaklı başladığının emarelerini kurumun başına atanan bürokrat meslektaşımızın siyasi bir etiket taşımadan sırf bilimsel performansıyla bilinen biri olarak atanması enstitünün en azından başlangıçta iyi başlayacağının ipuçlarını görüyoruz. Atanan bürokrat kendi bilgi birikimi ve öngörüsüyle çalışmalarını sürdürür.

Enstitü Van’da hangi alanlarda araştırmalar yapmalıdır? İlimizin lokomotif sektörü olan tarım ve hayvancılık alanındaki ürün çeşitliğini nasıl etkileyecek?

Enstitünün Van’da öncelikli olarak hangi alanlarda çalışması gerektiğini söylemeden önce, yukarıda bahsettiğim gibi kuruluşunda geç kalındı. Çünkü çok sayıda hayvansal ve bitkisel gen kaynaklarımız herhangi bir ıslah programına alınmadan kayboldu. Ama zararın neresinden dönülürse kardır hesabı var olan kaynaklarımızı toplayıp onlarla ıslah programları başlatırsa yine de bölge şartlarına uygun verimli ve dayanıklı tür ve çeşitler geliştirerek bu yönde çok önemli katkılar sunabilir. Bunun yanında bölgenin ekolojik şartlarına ve kültürel alt yapısına uygun tür ve çeşitleri bölgeye getirerek adaptasyon denemeleri kurarak performanslarına bakılabilir. Dolayısıyla çiftçilerimiz deneme yanılma yoluyla bu işleri yaparak, çok büyük zaman ve kaynak kayıpları yaşamamış olur. Kendi ekolojik şartlarımıza uygun türler ve o türlere ait uygun çeşitler belirlenip, ekolojinin sunduğu avantajlardan en iyi şekilde yararlanmalıyız. Aslında her zaman ürün çeşitliliğini artırmanın avantajlı olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü çok şekilli coğrafyamızda, dolayısıyla çok fazla farklı ekolojik bölgeler vardır. Her ekoloji kendi türünü yaratmıştır.

“DÜNYA PİYASASINA GİREBİLİRSİNİZ”

İşte işin en önemli kısmı, bu ekolojilerin kendine uygun yarattığı türleri belirleyip, o avantajı kullanarak, o ürünü yüksek potansiyelde üretip, farklı değerlendirme yol ve yöntemlerini araştırıp, sağlam bir alt yapı oluşturarak, bir ürünü tek başına bir sektör haline getirebilmektir. Bu şekilde bir üretim metodu uygulandığında, bir tür den çok farklı ve kaliteli mamul elde ederek dünya piyasasına girebilirsiniz. Artık günümüzün trendi özellikle coğrafi işaretli mikro ürün üretip ticaretini yapmak. Enstitü ayrıca dünyanın ve özelliklede ülkemizin yaşadığı küresel ısınmadan kaynaklı kuraklığı ve su kaynaklarımızın azalmasından dolayı kuraklık, sıcaklık, tuzluluk ve soğuğa toleranslı tür ve çeşit geliştirme çalışmalarını başlatması gerekir. Çünkü canlı yaşamını zorlaştıran ve hızla kötüleşen süreç çok yakın zamanda eğer önlem alamazsak coğrafyamız çölleşebilir.

Tarımsal kalkınmayı önceleyecek enstitü çiftçilerini nasıl etkileyecek? Ya da çiftçilere ne gibi yenilikler sunacak?

Tarımla ilgili bütün kurumların öncelikli hedefi tarımsal kalkınmadır. Ancak hiç bir kurum bunu tek başına beceremez. Öncelikle bu konuda siyaset kurumu kalkındırma konusunda kararlı ve popülizmden uzak dursun. Dışarıdan siyasi müdahaleler gelmediği takdirde, iş işleyişinde yönetim kademesi iç tüzüğü ve yönetmenlikleri işleterek iş yaptığı takdirde doğru işler mutlaka çıkacaktır. Yeter ki farklı maksat ve amaçlar doğrultusunda kullanılmaya kalkışılmasın, girdilerin çıktısı istensin ve hesabı mutlak sorulsun. Kuruluş amaç ve felsefesine uygun işler yaptığı takdirde öncelikle bölgeye uygun tür ve çeşitler geliştirecektir.

VAN YYÜ İŞBİRLİĞİNE GİRMELİ…

Üniversiteyle iş birliğine girerlerse, yeni yetiştirme teknikleri besleme ve üretim stratejilerinin belirlenmesinde aktif rol oynayabilirler. Özellikle bizimle stratejik iş birliğin içinde olmalılar. Bu iş birliği konusunda da popülist davranmadan kişisel hesap ve komplekslerden uzak durarak doğru kişileri bulup onlarla çalışıldığı takdirde doğru işler çıkar. Fakat bizim en büyük hastalığımız eleştiriye açık değiliz. Hiç kimse yaptığı projeyi eleştiriye açmadan kusursuz doğru gibi uygulamaya koyduruyor ki bu durumda eleştirilmeyen tüm işler yanlışlarıyla uygulanarak sakat sonuçlar ortaya çıkıyor.

“ÖNCELİK HEDEF HAYVANCILIK”

Kurumun başına atanan kişi araştırmacı kimliğiyle bilinen biridir. Dolayısıyla öncelikli hedefleri bölgenin hayvancılığını tekrar eski konumuna kavuşturma konusunda yapılması gerekenler olacaktır. Bunun içinde önce hayvancılık bu duruma nasıl geldi? Sebeplerini korku, kaygı ve tereddüt dahi etmeden ortaya koymalıdır. Aksi takdirde doğru teşhis koyamazsa doğru sonuç çıkarmaları mümkün değil. Bilim insanı hür düşüne bilme ve düşüncesini dile getirebilme hürriyetine sahip olabilmelidir. Bir bilim insanının düşüncelerini, ancak başka bir bilim insanı bilimsel verilerle çürütebilir. Bu durum, değişik yaklaşımlarla baskı altına alınmamalıdır. Olduğu takdirde kimse fikrini beyan etmez neme lazım der, işte o zamanda başka niyet ve düşüncedeki kişilerin devreye girmesiyle durum değişir.

“SEBZE VE MEYVENİN ANA VATANI VAN BÖLGESİDİR”

Hür ve özgür iradeyle bölgenin hayvancılığının kalkınması ile ilgili bu ekolojiye uygun hayvan ıslahına girmeliler, ikincisi bitkisel üretimde öncelikli olarak kuru tarıma yönelik çalışmalar hızlanmalı, bizim tir buğdayımız ile ilgili ıslah çalışmaları hızlıca başlamalı, özellikle bitkisel üretimde kuraklığa, soğuğa dayanıklı çeşit geliştirme çalışmalarına ağırlık verilmeli. Diyebiliriz ki pek çok sebze ve meyvenin ana vatanı Van bölgesidir. Bunlarla ilgili hızlıca ıslah programları başlatılmalıdır. Bu konularda bizler iş birliğine hazırız. Tüm bilgi birikimimizle enstitünün sağlayacağı imkanlarla çalışmaya başlayabiliriz. Tabi bu tür çalışmalar için ciddi bütçelerin ayrılması gerekiyor.

Peki bu söylediklerinizi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi yapamaz mı?

Birincisi üniversitenin arazi ve alt yapı sorunu var, işçi sorunu var ve kaynak sorunu var. Ayrıca akademik atama yükselme kriterlerinin en temel sorun olduğunu söyleyebilirim. Bu yüzden olmuyor. Çünkü ıslah programları uzun, maliyetli ve zahmetli bir iştir. Hocalar, odalarında oturup dışarı çıkamaz duruma geldi. Çünkü dışarıda çalışacak imkanı yok, arazisi var ama uygulama alanı yok. Araştırma maliyetleri yüksek, kaynak yok. Çalıştıracak işçi yok. Bu tür imkanlar bakımından üniversiteler sıkıntılı. Ayrıca bizim toplumuzda bazen bazı kimseler hangi eğitim düzeyinde olursa olsun ben merkezli anlayıştan kurtulup, toplumsal kalkınmayı önceleyemedik. Bu yüzden çoğu zaman işin ehli ile değil de, ahbabımızla iş yapıyoruz ki bu da bize başarı getirmediği gibi ciddi kaynak kayıplarına sebep oluyor. Bu sebeple devlet verdiği imkan ve kaynakların karşılığında mutlak bir çıktı istemeli, olmadığı takdirde hesabını sorup, bedelini yasal yollarla ödetmelidir. Hiç kimse 85 milyonun hakkı olan kamuyu zarara uğratma hakkına sahip değildir.

Van Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nün yer seçimi ve saha araştırması yapılıyor, sizce buna uygun yer temini neresi olmalıdır? Belirlenecek yer ne gibi özelliklere sahip olmalıdır?

Yukarıda üniversitenin bu işleri neden yapamadığını belirttim. Tam da bu sebeplerden ve bu işlerin beraberce iş birliğinde karşılıklı katkı sunarak, enstitünün üniversiteye yakın ve özellikle hem hayvancılığa ve hem de bitkisel üretime uygun bir yerin olması gerekir ki, hem biz araştırma enstitüsü ile birlikte çalışabilelim ve hem de öğrencilerimize iyi bir uygulama alanında pratik imkanı sunalım. Bunları yapabilmemiz içinde bize yakın olması çok önemli avantajlar sağlar. Bizler de bu kurumla entegre çalışırsak teorideki önemli birikimlerimizi pratiğe dökecek uygulama sahasına kavuşmuş olacağız ki bu da ülkemiz ve bölgemiz açısından çok faydalı olur. Hatta eski ziraat meslek lisesinin arazisi olursa, ova tarafındaki arazide bitkisel üretimle ilgili çalışmalar yapılırken, hem de dağ tarafında hayvansal üretim işleri yürütülmüş olur.

“KONUMU VE TOPRAK YAPISI ÇOK ÖNEMLİDİR”

Böylece alt yapısıyla hazır bir yerde zaman kaybetmeden çalışmaya başlamış olur. Özellikle bilimsel çalışmalar için arazilerde kurulan denemelerden doğru sonuçlar elde edilebilmesi için arazi yeri, konumu ve toprak yapısı çok önemlidir. Bu açılardan en uygun yer eski ziraat meslek lisesinin arazisidir. Hem de tarihi bir geçmişi olan ve çok sayıda öğrenci yetiştirerek ülke tarımına büyük hizmetler vermiş bir okulun kapanarak arazisinin tekrar aynı amaçlar doğrultusunda hizmet verebilir. Hatta mevcut STK ile birlikte bir yolu bulunarak bu memlekete hizmet yapılabilir. Sonuçta memleketimizin iş insanlarının oluşturduğu bir kuruluş, Van’ın kalkınmasını herkesten çok isteyecektir.

Son olarak neler söylemek istersiniz…

Tüm bu saydıklarımız ve değindiğimiz işlerin tam ve doğru yapılabilmesi için doğru yer seçiminin yapılması ve zaman kaybetmeden işe başlanılması gerekiyor. Enstitü yönetim ve ekibine şimdiden başarı diliyorum. Bunlar bizim iyi niyetli temennilerimizdir. Bunların temenni olmaktan öte uygulamaya geçeceğini hatta daha fazlasının yapılacağını atılan ilk adımla anlıyorum. Ülkemize ve Van’ın tarımına hayırlı olsun.

Editör: TE Bilisim