Türkiye depremselliği yüksek olan bir bölgede yer alıyor. Bulunduğumuz coğrafya, sadece günümüzde değil milyonlarca yıldır sürekli depremle sarsılıyor. 1500’lü yıllardan günümüze belli aralıklarda 7 ve üstü büyüklükte tam 23 Deprem yaşadık. Sismik açıdan oldukça aktif bir ülkeyiz ve bunun da en büyük nedeni Arap ve Afrika levhaları ile Avrasya levhası arasında yer alıyor olmamız.

Sınırlarımız içerisinde aktif tektonik ana yapılar olarak Bitlis-Zagros Kenet Kuşağı, Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fay Zonları ile Batı Anadolu Faylı Açılma Hatları bulunuyor. Bu fay hatları içinde en tehlikeli olanları ise Kuzey Anadolu Fay Hattı ile Doğu Anadolu Fay Hattı… 

Öte yandan Türkiye’nin güneybatısı açıklarında Afrika Levhası'nın Ege Denizi altına daldığı alanda oluşan, aktif deprem ve volkan üreten bir tektonik alan daha var: Helen Yayı… Yunanistan'ın güneybatısındaki İyon Denizi'nden başlayıp, Girit ve Rodos'un güneyinden geçerek Fethiye Körfezi’ne doğru uzanıyor. Burada da son günlerde büyüklüğü 4-5 arasında değişen ve kıyılarımızı tehdit eden depremler meydana geliyor.
 Son iki haftadır depremle sarsılan bölgemiz ise Doğu Anadolu… Özellikle Van Gölü ve çevresi oldukça hareketli. 10 Ekim’de merkez üssü Van’ın Tuşba ilçesinde üç dakika arayla 3.4 ve 3.5 büyüklüğünde iki deprem yaşandı.

Bu depremlerden 10 gün sonra yine üç-dört dakika arayla merkez üssü Tuşba’nın mahallerinden Mollasakım olan 3.7 ve 4.1 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Can ve mal kaybı yaşanmadı ama oluşan bu depremler “Acaba daha büyük bir deprem yaşanır mı?” sorusunu akıllara getirdi.

Biraz daha geriye gittiğimizde bölgenin daha büyük depremlerle sarsıldığını da görmek mümkün. Örneğin geçen yıl 15 Aralık’ta yine Tuşba merkezli bir deprem yaşanmıştı. Yerin 9.2 kilometre derinliğinde meydana gelen deprem 4.7 büyüklüğünde hissedilmişti. Hatta bu deprem 12 eve hasar vermişti. Biraz daha eskiye gidersek 23 Ekim 2011’de Van merkeze 17 kilometre uzaklıkta olan Tabanlı köyünde 7.2, 9 Kasım 2011’de de Van merkeze 5 kilometre mesafede Kevenli köyü yakınlarında 5.7 büyüklüğünde iki yıkıcı deprem meydana gelmişti.

Bu depremlerde 644 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, bin 966 vatandaşımız yaralanmış, 252 vatandaşımız da enkazdan sağ olarak kurtarılmıştı. Kısacası Van ve çevresi sismik açıdan oldukça hareketli… Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nde görevli Dr. Öğr. Üyesi Onur Köse, Van Gölü ve çevresinde aktif fayların olduğunu söylüyor ve “Van il merkezinde yıkım, hasar ve can kaybı oluşturabilecek nitelikte depremleri her an üretebilecek tehlikeli sahalar, Van’ı da içine alan yakın çevrede bulunuyor” diyor.

Peki Van’ın da içinde olduğu alanda hangi faylar yer alıyor? Şehir yeniden 7 ve üzeri depremle sarsılabilir mi?

Tüm merak ettiklerimi Dr. Öğr. Üyesi Onur Köse’ye yönelttim. Oldukça detaylı ve önemli bilgiler verdi.




VAN GÖLÜ VE ÇEVRESİNDE HENÜZ TANIMLANMAMIŞ ÇOK SAYIDA FAY VAR

Van’ın da içinde olduğu alanda hangi faylar yer alıyor?

Doğu Anadolu Bölgesi’nde büyük tektonik yapılar olarak Kuzey Anadolu Fayı, Doğu Anadolu Fayı, Zagros Fay Zonu, Malatya Fayı, Ovacık Fayı, Çaldıran Fayı, Bitlis Kenet Kuşağı yer alıyor. Ayrıca Van Gölü’nün doğu sınırları genellikle tanımlanmamış ‘sol yönlü doğrultu atımlı’ faylarla şekillenmiş durumdadır.

Nedir sol yönlü doğrultu atımlı fay?

Örneğin, bir fayda büyük bir deprem meydana geldiğinde, fayın yüzeydeki kırık izinin her iki tarafında birer adet olmak üzere toplam iki adet blok bulunur. Bu bloklardan birinin üzerinden, arada fay kırığı izi olacak şekilde karşı bloğa baktığınızda, blok sola doğru kaymışsa 'sol yönlü doğrultu atımlı fay' ya da sağa kaymışsa 'sağ yönlü doğrultu atımlı fay' olur.

Son zamanlardaki hafif şiddetteki depremlerin; göl içerisinde, yakın kıyısında ve Muradiye yakınlarından Gevaş’ın batısına doğru uzanan kuzeydoğu-güneybatı uzanımlı sol yönlü doğrultu atımlı fay segmentlerinde olmaları da son derece muhtemel.

Yaklaşık bir yıl kadar önce 15 Aralık 2020 tarihinde bazı konutlarda hasar meydana getiren ve daha öncesinde de 3 Nisan 2020 tarihinde Tuşba merkezli deprem yaşanmıştı. ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi tarafından yapılmış çözümlemelerde de sol yönlü doğrultu atımlı faylara işaret ediliyordu.

2011’DEKİ DEPREMLERDE FAY ÜZERİNDE TAM KIRILMA GERÇEKLEŞMEDİ
‘Yeni kırılma er ya da geç olacak’

2011’de gerçekleşen iki yıkıcı deprem, hâlihazırda meydana gelen depremlerin nedeni olabilir mi?

İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinin bilimsel yayınlarına bakarsak, 23 Ekim 2011 tarihli yıkıcı Van depreminin ilgili fay düzleminde tam kırılma gerçekleşmemiş. Derindeki ilk 10 kilometresi kırılırken yüzeye yakın son 9-10 kilometresi kırılamamış. Bu kırılmanın er ya da geç gerçekleşmesi bekleniyor. Tabii buna herhangi bir tarih biçmek söz konusu değil.

Diğer taraftan birkaç aydır Çarpanak Adası, Mollakasım, Çitören gibi şehir merkezine yakın mesafelerde yoğunlaşan ve büyüklüğü 4.5’in altındaki hafif depremler için ilgili kurum ve kuruluşlarca deprem odak çözümlemesi üretilmediği için, söz konusu depremlerin 2011’deki yıkıcı Van depremlerinin fay düzlemi ile ilişkili olup olmadıklarını ortaya koymak şimdilik pek de mümkün değil.
 



TÜRKİYE’NİN DEPREM AÇISINDAN ‘EN RİSKLİ’ BÖLGESİ MARMARA
VAN GÖLÜ HAVZASI İSE ‘DEPREM TEHLİKESİNİN’ EN YÜKSEK OLDUĞU YER

Peki farklı fay türlerini çok sayıda barındırıyor olması, Van’ı Türkiye’nin depremsellik açısından en riskli bölgesi yapar mı?

Her şeyden önce depremsellik riski ve depremsellik tehlikesi kavramlarının ayrımını belirtmek lazım. Van veya Van Gölü Havzası Türkiye’de deprem tehlikesinin en yüksek olduğu, İstanbul veya Marmara Bölgesi ise deprem riskinin en yüksek olduğu bölgeyi temsil ederler. Risk kelimesi doğru şekliyle ele alındığında Türkiye’nin hiçbir bölgesi depremsellik veya bir diğer doğal afet türü açısından Marmara Bölgesi kadar riskli olamaz.

Risk, herhangi bir tehlikenin beşeri (nüfus yoğunluğu ve yaşamsal kaynaklar vb.), ekonomik ve çevresel durumları üzerinde meydana getirebileceği toplamsal kayıp olasılığıdır. Türkiye genelinde sanayi sektöründe çalışan kişi sayısının yarısını bünyesinde barındırarak ülkedeki toplam sanayi gelirinin yüzde 30’u ile ulaşım ve ticaret gelirinin yüzde 25’ini elinde bulunduran Marmara bölgesi, bu özellikleriyle Türkiye’nin deprem açısından en riskli bölgesi.

Arap ve Avrasya plakalarının aktif çarpışma zonuna yakınlığının yanı sıra, yıkıcı büyük deprem üretebilecek çok fazla fay türünü barındıran Van ve yakın çevresi ise Türkiye’de deprem tehlikesinin en yüksek olduğu bölge olarak tanımlanabilir. Bu esasta değerlendirildiğinde, Van ve yakın çevresinde meydana gelebilecek 5-10 adet 7.0 ve üstü büyüklükteki depremin yol açacağı ekonomik ve can kayıpları, Marmara Bölgesi’nde meydana gelebilecek sadece bir tek 7.0 ve üstü depremden daha az olacaktır.

YIKICI BİR DEPREMİN DAHA OLMA İHTİMALİ VAR

Van’ı içine alan bölgede yine 7 ve üzeri büyüklükte deprem olma olasılığı var mı?

Van il merkezinde yıkım, hasar ve can kaybı oluşturabilecek nitelikte depremleri her an üretebilecek tehlikeli sahalar Van’ı da içine alan yakın çevrede bulunuyor. Van merkezinde büyük etki verecek bu tür sahalar Özalp (Van), Erciş (Van), Malazgirt (Muş), Adilcevaz (Bitlis) ve Patnos (Ağrı) çevresinde bulunuyor.

Türkiye'nin uyuyan volkanları

Ayrıca bazı kaynaklarda 1646 yılı, bazılarında 1648 yılı ile anılan, Doğu Anadolu’nun birçok yerinde ve İran’da hissedilen deprem veya depremlerin Van Gölü güneyinden Gevaş, Gürpınar, Güzelsu (Hoşap) çizgisinde uzanan Hoşap Vadisi yakınlarında geliştiği biliniyor. Yıkıcı büyüklükte bir depremin aynı bölgede tekerrür etme olasılığı yüksek.

Ayrıca 1976 yılında Çaldıran’da meydana gelen ve 3 bin 845 vatandaşımızın can kaybına yol açan 7.3 büyüklüğündeki yıkıcı depremin üzerinden 35 yıl gibi kısa sayılacak bir süre geçtikten sonra, 2011 yılında 7.2 büyüklüğünde bir diğer depremin meydana gelmesi, Van ilinde deprem tehlikesinin büyüklüğünü oldukça belirginleştiriyor.



DEPREMLER BÖLGEDEKİ AKTİF VOLKANLARI UYANDIRABİLİR

‘Küresel Volkanizma Programı'nın verilerine göre ülkemizde 10 adet aktif volkan veya volkanik saha bulunuyor. Van’a en yakın olanlar ise Nemrut Dağı (Bitlis), Tendürek Dağı (Ağrı) ve Ağrı Dağı (Iğdır-Ağrı). Böylesi bir aktiflik söz konusuyken Van ve çevresinde yaşanacak depremler volkanik hareketliliğe neden olabilir mi?

Van Gölü kıyısında ve yakın çevresinde saydığınız yerler dışında İncekaya (Tatvan-Bitlis), Süphan (Adilcevaz-Bitlis), Girekol (Erciş-Van) ve Mazman (Erciş-Van) ile Van il sınırları içerisinde aralarında onlarca irili ufaklı volkanik çıkış merkezinin de serpili olduğu Esrük (Muradiye-Van) ve Tendürek (Çaldıran-Van) volkanları da yer alıyor. Diğer taraftan Van Gölü kıyısından uzak da olsa Van il sınırları içerisinde önem arz eden bir diğer volkan da Başkale’nin kuzeyinde ve İran sınırında bulunan Yiğit Dağı Volkanı...

Bu volkanlardan Esrük Dağı haricinde birçoğu son 1.6 milyon yılı kapsayan en genç jeolojik dönemde ortaya çıkmış ya da faaliyet göstermişler. Bunların içinde Van kent merkezi için risk oluşturabilecek iki volkan ise Nemrut ve Süphan Dağı… Tatvan mevcut durumuyla, İtalya’daki Vezüv Volkanı’nın eteğinde MS 79 yılında küller altında kalan Pompei şehrine de benzemekte. Nemrut Volkanı ve çevresindeki fayların herhangi birindeki hareketliliğin Van’a ulaşması söz konusu.

Süphan’ın yakın çevresinde önem arz eden aktif faylar bulunuyor. 1903 yılındaki 7.0 büyüklüğündeki Malazgirt depremi haricinde yakın çevresi uzun süredir hareketsiz. Süphan Volkanı ve çevresindeki fayların herhangi birindeki hareketliliğin bir diğerini tetiklemesi ve bunların etkilerinin Van’a ulaşması elbette ki söz konusu. Nemrut Volkanı ise bir tehlike olasılığı dışında yakın çevresi için açık tehdit oluşturan büyük bir volkanik yapı. Üzerinde en çok bilimsel çalışma yapılan volkanlardan biri. Çevresi aktif faylarla çevrili olmakla birlikte, bilimsel çalışmalardan son 10 bin yıl içerisinde 20’den fazla kez püskürdüğü biliniyor.

Bu nedenle ne zaman tekrar püsküreceğini tahmin etmenin pek mümkün olmadığı bu volkanın olası faaliyetine istinaden, hemen eteğindeki büyük bir yerleşke olan Tatvan ilçe merkezindeki kentsel yayılım alanının, bugün bulunduğu çukurluktan üst kotlardaki yamaçlara doğru kaydırılması veya tamamen tehcir edilmesi önem arz ediyor.

Editör: TE Bilisim