ŞEHRİVAN ÖZEL: ORHAN SAĞLAM - MEHMET ALİ EKİNCİ

Birçok şehir günümüzde marka şehir olma yolunda ilerlerken Van’da birden fazla medeniyetlere ev sahipliği yaparak marka şehir olma yolunda emin adımlar atıyor. Kentin markalaşma yolunda önemli etkenlerden biri olan sahil ve sahil yolları turizm ve şehir ulaşımı açısından önemli bir yer tutarken, uzmanlardan da sahil yolu gibi çalışmalarında kent genelinin göz önünde bulundurulmasına değinerek bu konuda çalışmalarda Van Gölü’nün ve çevresel faktörlerin dikkate alınması gerektiğini söylüyor.

Son yıllarda Van Gölü Havzasında yapılan çalışmalarla şehrin fiziksel, sosyal, kültürel olanaklarının ön plana çıkarılması ve Van Gölü etrafında bulunan olumsuzlukların giderilmesine yönelik çalışmalar devam ederken hem şehrin güzelliğine önem verilmeye çalışılıyor hem de turizm ve ekonomisine katkı sağlanmaya çalışılıyor. Van’da hem yatırım hem turizme değer katacak çalışmalar için çaba verilirken belediyeler eliyle de ilçelere cazibe katacak çalışmalar hayata geçiriliyor. Göl etrafındaki yapılaşmaların, yol çalışmalarının ve üç merkez ilçeyi kapsayan çalışmalar her geçen gün artarken yeni projeler kent açısından heyecan yaratıyor. Sahil Yolu ile şehrin Van Gölü ile buluşması hedeflenirken uzmanlar ise bu çalışmaların yaratabileceği tehlikelerin ise es geçilmemesine dikkat çekiyor. Bu isimlerden birisi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Onur Köse. Geçtiğimiz günlerde düzenlenen Van Gölü Sempozyumu’nda da konuya değinen Köse, Şehrivan’a yaptığı değerlendirmede olası çalışmalarda sahil yollarının yapımı ile karşılaşılabilecek sorunlara değindi. Köse, bu çalışmaların çevrede yaşatacağı tahribatlara vurgu yaparken, olası problemleri tek tek sıralayarak yapılacak çalışmalar öncesinde de yerel yöneticileri önemli uyarılarda bulundu.

VAN’DA SAHİL YOLLARININ YAPILIRKEN NELERE DİKKAT EDİLMESİ GEREKİYOR?

Sahil yollarının yapılmadan önce dikkat edilmesi gereken maddeleri sıralayan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Onur Köse, şunları anlattı: “Yollar yapılmadan önce mutlaka mevcut durumda ki kıyı kanunlarının ve sulak alan yönetmeliklerinin incelenmesi gerekiyor. Özellikle Van Gölü gibi kapalı havzalarında sadece kıyı kanunlarının değil kıyının önemli kısmını oluşturan sulak alanlarında kıyı çizgisine dahil edilmesi gerekmektedir. Kıyı kanununda kıyı çizgisine en fazla 50 metreye kadar olan mesafede yapılaşmaya izin verilir, o da özel şartlar dahilinde. Ancak kıyıda ki sulak alanlardan bahsettiğimizde bunlara tampon bölge olarak yasalarda 2 bin 500 metre sınırı vardır. Şu anda Van’da yapılması düşünülen sahil yolunun önemli bir kısmı bu sulak alanların ortasından geçirilecektir. Dolayısıyla sadece kıyı kanununun değil sulak alanlarla ilgili yönetmelik ve kanunlarında göz önünde bulundurulması gerekir. Aksi takdirde bir doğa katliamı işlenmiş olur.”

“SAHİL YOLARININ STABİLİZESİ ZORDUR”

Cümlelerini sürdüren Dr. Öğr. Üyesi Köse, “Bunlar göz önünde bulundurulduktan sonra uygun, doğru hem çevresel hem de sosyal yaşam açısından uygun bir mesafeye çekilmiş olan bir yolun yapımından bahsedecek olursak jeolojik parametrelerin ön plana çıkar, bu zeminlerin mümkün olduğunca kayalık zemin olması gerekiyor. Sahillere yakın yerlerde kayalık zemin bulmak oldukça zordur. Bu alüvyonlu zeminlerden özellikle plajların uzak tutulması gerekir. Aksi takdirde sahil yollarının stabilizasyonu son derece zor olacaktır. Bu stabilizasyon koşullarının sağlanması gerekiyor, yoksa her yol yol masrafı kadar yolun tekrar onarılması ve asfaltlanması gerekir. Çünkü bu yollar stabilize olmayan zeminler üzerine oturtulduğunda ve stabilizasyonu sağlıklı bir şekilde yapılmadıkça bu yollarda her zaman deformasyon söz konusu olacaktır.”  İfadelerini kullandı.

VAN GÖLÜ’NDEKİ SU SEVİYESİ DEĞİŞİKLİK GÖSTEREBİLİR

Van Gölü gibi kapalı göl havzalarında su seviyesi değişimini etkileyen belirli parametrelerin olduğuna dikkat çeken Köse, şöyle devam etti: “Bunlardan bir tanesi doğal jeolojik faaliyetler içerisinde bugüne kadar yapılmış bilimsel araştırmalar ve bilimsel bulgular göz ününde bulundurulduğunda biliyoruz. Van Gölü’nün bugünkü seviyesi bugünkü çizgisine yaklaşık 350 metre aşağıya kadar indiği de olmuştur. Ancak güncel yaşamımızda buna müdahale etme şansımız yok. Çünkü bunu engellemek ya da ortadan kaldırmak insanoğlunun elinde olan bir şey değildir. Bu doğada ki jeolojik faaliyetlerle ilgili. Ancak bunun dışında Van Gölü’nde periyodik olarak küresel klimatolojik etkiler periyodik olarak bu kapalı göl havzalarında meydana gelen bazı meteorolojik koşullar altında bu su seviyelerinde 4-5 metre yükselebilir ve ya düşebilmektedir. 2020 Kasım ayından beri yaklaşık su seviyesinde önemli düşme meydana gelmiştir. Bu kıyı şeridinde çok düzlük alanlarda gölün 200 metreye kadar 300 metreye kadar bazı sahalarda geri çekilmelerin başladığı görülmektedir.”

“KÜRESEL ISINMANIN ARTTIĞI BİR DÖNEMDEYİZ”

1992-1997 yılları arasında meydana gelen su seviyesi değişimlerinde Van Gölü su seviyesi bugünkü su seviyesinden yaklaşık 4 metre yukarı çıktığını vurgulayan Köse, bu 4 metre yukarı çıktığında da birkaç kilometre içeriye girdiği alanlar oluşmuştur diyerek ayrıca şu ifadeleri kullandı: “Bu sadece Van Gölü’nde değil aynı zamanda yaklaşık 200 metre yukarıda bulunan Erçek Gölü’nde de meydana gelmiştir. Dolayısıyla kapalı göl havzalarında su seviyelerinde olan oynamalar konusunda son derece dikkatli olmamız gerekiyor. Küresel ısınmanın arttığı bir dönemdeyiz, bu da açık denizlerde ki su seviyelerin yükselmesine neden olduğu görülür. Bu durum Van Gölü gibi kapalı göl havzalarında su seviyeleri düşmesine neden olur. Van’da sahil yolunun yapılması denize yakın sadece kıyı çizgisi göz önüne alınarak sadece 50 metre sınır olarak yapılması planlanan sahil yolunda şunu bilmeliyiz ki bu sahil yolu cazibe merkezi oluşturacaktır. Birçok yapılaşmanın buraya kaymasına sebep olacaktır. Sahil yolu bu bölgede ki ekolojik dengeyi de bozacaktır. Düşünülen sahil yolu sulak alanları da katledecektir. Sulak alanlarda bildiğiniz gibi ilgili yönetmelik ve kanunlar çerçevesinde tampon bölge 500 metredir, 50 metre değildir. Yapılması planlanan Sahil Yolu’ndan derhal vazgeçilmelidir.” Şeklinde konuştu.

‘’VAN’IN EN BÜYÜK İHTİYACI ŞUAN ‘ÇEVRE YOLUDUR’’

Kentteki trafiği rahatlamak için sahil yolu düşüncesi son derece yanlış olduğunu hatırlatan Köse, “Trafikte ki rahatlamayı sağlamak için Van’ın en önemli problemi transit geçişlerdeki araçların çevre yolundan geçebileceği şekilde düzelmenin yapılması lazım. Van’ın en büyük ihtiyacı şu an çevre yoludur. Dolayısıyla şu an transit geçişlerden geçen araçları şehir içi arterlerindeki trafikten arındırabilirsek bu trafikte önemli bir rahatlama sağlayacaktır. Şu an yolların önemli bir kısmı Van’da ki sahil yolu niteliğindedir. Dolayısıyla biz trafiği daha da çok rahatlatmak istiyorsak belki de yapılacak Çevre yoluyla mevcut yolun arasından geçecek, sahil yoluna değil, şehir merkezine gidecek birkaç ana arterle bunu rahatlatmak mümkün olacaktır. Van için en son düşünülecek çaredir sahil yolu. Bizler eğer 20-30 yıl bunun acısını çekmek istemiyorsak kirletilmiş müsilajlı bir Van Gölü’nü seyretmek istemiyorsak çocuklarımıza ve torunlarımıza daha güzel bir Van bırakalım. En azından elimizden geldiği kadar şu anki halinden daha güzel bulamayacağımız açıktır.

"KİRLENMEYİ BİZİM EN AZA İNDİRMEMİZ GERİYOR”

Van nüfusumuz hızla arttığına dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Köse, şunları kaydetti: “Böylesine büyüyen bir nüfusla gölün kirlenmesini en aza indirgememiz gerekiyor. Kirlenmesi engellenemeyecektir ve dünyanın hiçbir yerinde de bu mümkün değildir. Ama bu kirlenmeyi bizim en aza indirmemiz geriyor. Arıtma tesisleri şuan yeterli gözükse bile arıtılan atık su hala çok kirlidir. Bu atık suların göle bırakıldığı tesislerinden göle döküldüğü yerlerde hala mikro kuş cennetleri yaşam savaşı vermektedir. Çünkü Van Gölü’nün döküleceği başka bir alan yok. Buda gölde katliama yol açacaktır. Çalışmalarında bu yönde olması gerekmektedir.”

“VAN’IN ZEMİNİ ÇOK KÖTÜ BİR ZEMİNDİR”

Tek katlı ve iki katlı evler şeklinde Van havzasını korumalıyız diyen Köse, daha yüksek evlere izin vermemiz gerektiğini belirterek şunları açıkladı: “Bizler biliyoruz ki Van'ın depremlerin yıkıcı faaliyetlerinin yıkıcı etkilerinin çok fazla yükselti Bir zemin özelliğine sahiptir. Örneğin Hakkari'de bir deprem olması durumunda dağlık zeminde Hakkari'de meydana getirecek yıkımın Van'da 10 katından daha fazla bir yıkım getireceği söz konusudur. Yani Hakkari’de 7,5 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğinde Van'da Hakkari'den daha fazla evin yıkılması söz konusudur. Çünkü Van'ın zemini oynak bir zemindir. Şu an hangi temele bakarsanız bakın temelde plaj kumu ve çakıl seviyeleriyle dolu olduğunu göreceksiniz. Hiçbir şekilde kaya zemini değildir. Bu alüvyon zeminlerden de kötü bir zemindir. Dolayısıyla Van'ın bugünkü zemini bile sağlıklı değilken Van'ın yapılaşmasını kıyıya çekecek bir yapılaşma alanı oluşturmak maalesef çok büyük sirkelerde yol açacaktır. Bunu neden söylüyoruz, Van'ın jeolojik yapısını çok iyi bildiğimizden söylüyoruz.”

İKİ BÜYÜK DEPREMİ HATIRLATTI

Son olarak Köse, şunları söyledi: “Türkiye'de 35 yıllık bir süreçte 2 tane 7'den daha büyük deprem geçirmiş tek kenttir Van. Marmara Bölgesi’nde depremsellik yaşanması önemli riskler meydana getirir, çünkü Türkiye'nin ekonomisi, nüfusun büyük bir yoğunluğu orada topludur.  Biz deprem tehlikesine deprem periyotları açısından ele aldığımızda Türkiye'nin 1 milyonluk nüfusunu barındıran bir bölgeden bahsediyoruz, ekonomik zarar Marmara Bölgesine oranla belki daha az olacaktır ama İstanbul bölgesinde bir defa deprem yaşanırken bu süreçte Van'da iki defa yaşanmış olacaktır. 1976 yılında Çaldıran'da meydana gelen depremde Van'daki binalar yıkılmıştır. 1945 yılında meydana gelen 5.2 büyüklüğündeki depremde Van'da bulunan 2 katlı binalar dahi yıkılmıştır. 2011 yılında meydana gelen depremde 644 vatandaşımızı kaybettik bizim en büyük şansımız Van'daki binaların daha sağlıklı olduğu değildi, depremin bindirme indirme tarzı bir faydam meydana gelmiş olmasıdır. Van'ın çevresinde 5-10 noktada doğrultu atımlı fay hattı bulunmaktadır deprem bu fay hatları üzerinde gerçekleşmiş olsaydı yaklaşık 30 katı kadar daha büyüklükte bir yıkım ve can kaybı ile karşılaşacaktık. Bu en büyük doğal uyarıydı biz bunu aslında çok iyi bir şekilde değerlendiremedik.”

Editör: TE Bilisim